Zaman ve ben,biz,bizler...
25 Haziran 2016, 11.08 A- A+
Hepsinden azar azar çok şey mi bilmek daha iyi? yoksa az ama öz olacak şekilde çok iyi mi bilmek?
Sorulan soru eğer yakın tarihte girilecek bir sınav için ise, ikincisi daha iyi bir seçenek. Aksin mesul olunan
durum bir üniversite de okunan bölüm ve bitirmek ise ilk seçenek gayet makul geliyor (tabii azmedilirse
ikinci seçenekle çok yetenekli bir birey olunabilir ama örnekleri hem az hem de ilk seçeneğe
göre 0'dan sonraki küsüratlar gibi kalıyor yanında) Peki benim kendime sürekli sorduğum ve çoğu kimsenin de farkında olsun veya olmasın kendisine veya başkalarına imrenerek ve yahut kınayarak sorduğu soruyu sorayım. Ya eğer cevap verilmesi gereken soru 'hayat' ise doğru seçenek nedir? Bu sorunun cevabı her ikisi ve
bunun yanına çok geniş bir soru olduğu için verilebilecek onlarca, yüzlerce cevap daha... İki seçenek var hep bir ikilemde bırakmak istercesine :) herbirine tek tek cevap vereyim dilimin döndüğünce ilk seçenek benim
için hayatımın çoğunu kapsıyor aslında bunu nereden biliyorum?
'hmm', 'demek ki?', 'olacağı buydu', gibi tepkilere ek olarak yeri geldiğinde gülümsediğim, hüzünlendiğim
yüzlerce anımın olmasından biliyorum. Ha hep mi böyle devam ediyor? Evet (evet derken de gülümsüyor-
dum). Daha da irdelemeden ikinci seçenek için 'hayat' sorusuna cevap vereyim 'az ama öz'
bilmek değilde 'öz ama az' biliyorum desem daha güzel cevap olurdu burada 'az' zamanla 'çok' olma
ihtimali var ama bunu açmadan önce 'öz ama az' kalıbını kendimce açayım bunu nereden mi hissettim?
Hayatın bizzat kendisinin bizler için bizim farkında olmadığımız yönlendirmelerinin bir özeti. Yani
yaşanmışlıklardan sonra ya da (kendi hatalarınla) yaşanırken elden birşey gelmeyeceğini anladığın zaman bu olaylar çoğu bağlamda 'dilinin yanması', 'hüzünlü olaylar', 'hayatın yorgunluğu' olarak göze çarpıyor
biraz daha somutlaştırırsam Eve haciz gelmesi, Sağlık açısından buhranlı dönemler, Yakınlarını daha acıklısı en yakınlarını kaybetmiş olmak diyebilirim şimdi düşündüm de hiç mi güzellik olmaz ya da tatlı bir anı?
bunların yaşandıktan sonra geçmişine baktığında yaşandığından önceki anıları hatırlayarak gülümsemek
olabilir mesela. Ya da ben böyle bakıyorum mevzuya dışarıdakiler tam aksine daha güzel yanıtlar
verebileceklerdir... (Mevzu 'hayat' olunca herkes akıl hocasıdır bende mi öyleyim?
haşa diyorum ama yeri geldiğinde öyle davranıyorum :( ve mevzu uzun olduğundan şimdilik ara vereyim :) )
Sorulan soru eğer yakın tarihte girilecek bir sınav için ise, ikincisi daha iyi bir seçenek. Aksin mesul olunan
durum bir üniversite de okunan bölüm ve bitirmek ise ilk seçenek gayet makul geliyor (tabii azmedilirse
ikinci seçenekle çok yetenekli bir birey olunabilir ama örnekleri hem az hem de ilk seçeneğe
göre 0'dan sonraki küsüratlar gibi kalıyor yanında) Peki benim kendime sürekli sorduğum ve çoğu kimsenin de farkında olsun veya olmasın kendisine veya başkalarına imrenerek ve yahut kınayarak sorduğu soruyu sorayım. Ya eğer cevap verilmesi gereken soru 'hayat' ise doğru seçenek nedir? Bu sorunun cevabı her ikisi ve
bunun yanına çok geniş bir soru olduğu için verilebilecek onlarca, yüzlerce cevap daha... İki seçenek var hep bir ikilemde bırakmak istercesine :) herbirine tek tek cevap vereyim dilimin döndüğünce ilk seçenek benim
için hayatımın çoğunu kapsıyor aslında bunu nereden biliyorum?
'hmm', 'demek ki?', 'olacağı buydu', gibi tepkilere ek olarak yeri geldiğinde gülümsediğim, hüzünlendiğim
yüzlerce anımın olmasından biliyorum. Ha hep mi böyle devam ediyor? Evet (evet derken de gülümsüyor-
dum). Daha da irdelemeden ikinci seçenek için 'hayat' sorusuna cevap vereyim 'az ama öz'
bilmek değilde 'öz ama az' biliyorum desem daha güzel cevap olurdu burada 'az' zamanla 'çok' olma
ihtimali var ama bunu açmadan önce 'öz ama az' kalıbını kendimce açayım bunu nereden mi hissettim?
Hayatın bizzat kendisinin bizler için bizim farkında olmadığımız yönlendirmelerinin bir özeti. Yani
yaşanmışlıklardan sonra ya da (kendi hatalarınla) yaşanırken elden birşey gelmeyeceğini anladığın zaman bu olaylar çoğu bağlamda 'dilinin yanması', 'hüzünlü olaylar', 'hayatın yorgunluğu' olarak göze çarpıyor
biraz daha somutlaştırırsam Eve haciz gelmesi, Sağlık açısından buhranlı dönemler, Yakınlarını daha acıklısı en yakınlarını kaybetmiş olmak diyebilirim şimdi düşündüm de hiç mi güzellik olmaz ya da tatlı bir anı?
bunların yaşandıktan sonra geçmişine baktığında yaşandığından önceki anıları hatırlayarak gülümsemek
olabilir mesela. Ya da ben böyle bakıyorum mevzuya dışarıdakiler tam aksine daha güzel yanıtlar
verebileceklerdir... (Mevzu 'hayat' olunca herkes akıl hocasıdır bende mi öyleyim?
haşa diyorum ama yeri geldiğinde öyle davranıyorum :( ve mevzu uzun olduğundan şimdilik ara vereyim :) )
YORUMLAR
fazla uyuşuyor yani anlatmak istediğim anlatabildiğime çok memnun oldum devamını da yazmak
istiyorum ki yazmadığımı düşündüğüm önüne iki seçenek çıkması ya da her anında aslında hep bir
yol çiziyorsun gibi bir söylemim olacaktı sen güzelce açıklamışsın buradan bazı alıntılarda bulunmam umarım senin için telif hakkına girmez :)
Kabuğunda yaşayan ve kabuğunu kıran insanlar olarak ikiye ayrım yapmışsın bence de haklılığın var
ve mutlu olunduğu sürece iki durumda kabulümüz ancak mutlu olunmayan durumlarda bir yolu bir
çaresi olması gerektiğini düşünüyorum.
mutsuzluk gibi sadece iki kavram üzerine kurulmadığından da eminim.Şems yıllarca Mevlana'yı
aramaktan yorulmamıştır.Bilgiyi, bilgeliği arayış sonu gelmeyen bir başlangıçtır..Mutluluk için
arayışlardan vazgeçebileceğimi sanmıyorum zira bu benim için ölümle eş anlamlıdır.Stabil hayat
yaşamaktansa ışığa koşanlardan olmak gibi hancı olmak yerine yolcu olmak daha evliya geliyor...
Bana.
şekillendiriyor ve bir karaktere bürüyor. Bir kemale erdiğinde şöyle bir geçmişine bakıyorsun ve o
anda şunu soruyorsun kendine 'Ben kimim?' ya da 'Ben bu muyum?' ya da en önemlisi 'Ben kendimle
barışık mıyım?' işte son sorunun cevabı olumluysa sen zaten mutluluğu hep yaşıyorsun. Hayatta tip
yani 'klişe','alışılmış','farksız' olmak yerine bir karakter olabildiysen ne mutlu sana. Mutsuzlukların
olmadı mı? olmayacak mı hiç? oldu olacaktır da ama kimileri gibi kabuğuna çekilip birinin senin
elindentutmasını beklemek veya 'depresyona' girmek yerine bunların üstesinden de kendin
gelebileceğini biliyorsun. Sürekli arayış içinde olman ise zaten hayata karşı bir başkaldırı benim
hayatım benim kaderim gibi :).
olunabilir.Nedense yaşamla ilgili her konuda olgunlaşmayı beklemek kemale ermek adettenmiş gibi
düşünülüyor.Kişilik oluşumu küçük yaşlarda tamamlanır ve bu oluşumun içine bir çocuk ne kadar
durum yada anı sığdırabilir ki...Kemale ermeden de ben, biz, bizler vardık.
Alışılagelmiş zincirleri koparmak zamanıdır, zaman...Prototip sürü zihniyeti sürünün ters
dönmesi ihtimalini düşünemez..
Düşünenlerden olmak ...Ben olmak güzel...