Yüzü...
08 Ağustos 2016, 09.11 A- A+Yüzünün, hüzün kıvamındaki seyrine baktığımda, noktalanan herhangi bir şey göremiyordum. İçine düşmüşlüğüm de vardı bu yüzün, içinden kendimi sıyırıp almışlığım da... Esasında bir yüzün, yek diğeri için, bir yüz olmaktan çıkıp; içine düşülebilir bir şey halini almış olması tuhaftı.
Dudağının kenarına iliştirdiğin o eğreti gülüş, sağ gözünün hafifçe kısılmasına neden oluyordu. Yine sağ yanağın bombeleniyor, çenendeki çukur daha bir derinleşerek hafifçe sağa kayıyordu. O sıra aklından geçenleri okumak işten bile değildi benim için. Dillendirmediğinin pandomimi, yüzünün orta yerinde kocaman duruyordu işte.
Yüzünün beni sevdiğini biliyordum tabii... Ehh, sen de yüzünden ibaret bir şey idiysen, sen de seviyordun haliyle... Bir insanı, sadece bir çift göz, bir çift kulak, bir burun, bir ağız, vs.'ye indirgemek gibi gelebilirdi bu yüz merakım ilk bakışta. Fakat her şey yüzümüze, gözümüze yansımıyor muydu... Esasında düşününce; bir insanın, eğer son imzası atılmış gözleri varsa; o gözler bile olmadan, yüzünün değişik azalarından yansıyan mimikleri, içinde olup bitenleri anlatabilirlerdi pekala.
Bu düşünceyle, gözlerini fazla da ciddiye almamaya karar verdim. Zaten göz dediğinin içersine bir şeyler yerleşir ve asla oradan çıkmazlardı. Bir insanın, en genç halindeki gözleri tamamen ifadesizdi mesela. Yaşanmışlıklara göre şekillenirdi o iki çukurumuzda bir şeyler. Ne yaşamışsak ve ne isek o... Bomboş bakan gözler; ya çok genç birine, ya da sahiden de budala birine ait olabilirdi ancak.
Yaşanan en koyu acı, son imzayı da atardı insanın gözlerine sanıyorum. İşte bu yüzden artık ciddiye almıyordum gözlerini. Çünkü son imza o kadar derindi ki, o derinliğe ulaşacak bir başka hançer söz konusu bile olamazdı. Artık başka bir imza olmayacaktı. Asla değişiklik arz etmeyecek bir sabitlikte olan iki gözün, bu yüz okumada bana rehberlik edemeyeceği de aşikardı.
Dudaklarını daha tam olarak çözememiştim mesela. O kadar küçük bir satıhta işaretler aramak zor oluyordu. Zaten ince bir çizgi halinde olan dudaklarının, halet-i ruhiyene göre şekil değiştiren hallerini somutlaştıramamak, birbirine çok yakın puzzle parçalarını ayırt edememek gibi bir şeydi.
----------------------------------
Arkası yarın...
YORUMLAR
Gözleri okumaktan zinhar vazgeçmeyesiniz :) En çok onlardadır ipuçları. Ama her türlü acıyı tatmış bir insanın gözleri daha az tepki verir, nasırlaşan bir yerin hassasiyetini kaybetmesi gibi... Son imza-son acı nitelememle; bu durumun, yani o son imzanın atılmış olmasının, o gözlerden anlamlar çıkarıp, sonuçlara varabilme noktasında, pek de kullanışlı olamayacağını ifade etmek istemiştim. Ve fakat o iki paragrafı ben de yetersiz ve biraz karışık buldum. Düzelteceğim. Düzelterek gidiyorum zaten, yazı dosyada durduğu gibi durmuyor :) Burada çıkacak olan yazıda tam olarak düzeltmesem de, o kısım mutlak düzelecek! :)
Lütfen çenenizde çukur yoksa, aynanın karşısında çukur aramayınız :) Hani vardır bazı insanların çenesinde, gamze gibi diyelim... Yazı yazabilen birinin aynı zamanda çok iyi gözlemci olması gerek. Gözlem konusunda, belki biraz ortalamanın üzerinde olabilirim. Ama süper güçlerim yok, mahçup etmeyin beni! :) Şaka bir yana; benimle ve yazılarımla alakalı yazdıklarınız; benim gibi yazı yazmaya tutkun biri için hem büyük teşvik, hem de gurur verici şeyler. Güzel yorumunuz, güzel bakışınız için yürekten teşekkür ediyorum size, çok mutlu ettiniz beni. 1GaripYolcu'nun yazı yorumundaki benimle alakalı ifadeniz için de ayrı bir teşekkür. Komple teşekkür velhasıl :)