Otizmlilere Ve Diğer Engellilere Farkındalık İçin Acaba Birer Zorba Olsak Nasıl Olur?
15 Ekim 2016, 20.49 A- A+
Aslında bu engelli tanımı onlara karşı sorumluluklarını yerine getiremeyen belediyecilik anlayışı ile yönetilen insanlara özgü bir sonuçtur. Peki neden zorbalık? Yolları, ışıkları, kaldırımları ve onların kamuda rahatça vakit geçirmelerini sağlayacak diğer sosyo ekonomik ve kültürel alanları oluşturamayan belediye görevlilerine zorbaca davranmayı seçenek olarak düşünebiliriz.
Mesela bunlara senede bir ay otizmli gibi yaşamalarını dayatabiliriz. Sabahtan akşama kadar evde oturmak nasıl bir şeymiş bunu kavramalarını sağlayabiliriz. Mesela senede bir ay hep umursamadıkları o kırık dökük kaldırımlarda tekerlekli sandalye ile yol almalarını bunlara dayatabiliriz. Zaten bunlara hiç gerek de yok aslında. Çünkü bu yazıda sorunlarına çözüm aranan kitleler (yurttaşlar/İNSANLAR) sürekli olarak Çevre ve Şehircilik Bakanlığının, Kültür ve Turizm Bakanlığının, Ekonomi Bakanlığının ve Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının, Kalkınma Bakanlığının, Milli Eğitim Bakanlığının, Ulaştırma, Denizcilik Ve Haberleşme Bakanlığının ve en sonunda da ADALET BAKANLIĞININ duvarına tosluyorlar.
Şimdi yapılacak işler şunlar olmalıdır: Adalet Bakanlığının gözetiminde ve organizasyonunda yukarıda saydığım bakanlıklar belediyelerle interaktif bir çalışmaya girmelilerdir. Çünkü bu bakanlıkların kapsadıkları alanlar, otizmlilerin ve diğer engellilerin haklarını alamadıkları alanların hemen hepsini kapsıyor. Belediyeler bu bakanlıkların kontrolü dışında olamamalılardır. Tepeden tırnağa kontrolde tutulmalılardır. Her ay otizm ve diğer engelliler için eylem planları onlara ödev olarak verilip bu çıtayı yakalayabiliyorlar mı denetlenmelilerdir. Değerli okur, beldelerde, nahiyelerde, ilçelerde ve illerde yönetici belediyelere yörelerindeki engelli sayısına özel eylem planları üretilmelidir. Adalet Bakanlığı ise bütün bu çalışma planının en üzerinde olarak engelsiz ve engelliler arasında aynı paralelde seyredecek bir adaletin olup olmadığını denetlemeli, gerektiğinde kurumlara neşter vurmalı bypass yapmalıdır. Çünkü başka türlü işin içinden çıkamıyoruz.
Ya da son çare olarak şunu yapacağız: En yukarıda bahsettiğim zorbalıkla farkındalık oluşturacağız. Zorla bilinçleneceğiz. Acaba zorla güzellik olur mu ki? Bir denemediğimiz bu kaldı. Bunu da deneyelim de iyiden iyiye ilistire dönelim. İşe yaramazsa ben de anlayayım ki hallolmayacak. Kendimi yormayacağım bir problem yumağından kurtulmuş olurum kendi adıma sevinmiş olurum süper olur benim için. Var öyle kenara atıp kurtulduğum birkaç problemli başlık.
Söyle-söyle dinlenmeyince hoop dipfrize postalıyorum napim ki. Değiştiremeyeceğim düzeltemeyeceğim problemlerin gerçek üstü saçma gerçeklikleriyle ancak böyle baş edebiliyorum.
Otizmlilerin ve diğer engellilerin sosyal hayatta önleri açıldığında ne harika cevherlerinin ortaya çıktığını kâh Türkiye'deki, kâh dünyadaki örneklerinden görüyoruz. Bir insan eksik bir uzuvla dünyaya gelmişse veya sonradan bir uzvu eksilmişse ve o insanın yaşam kalitesini artırmak yukarıda belirttiğim koordinasyonla basitçe hallolacaksa bunu niye yapmayalım ki? Şunu anlamıyorum: İnsanların dertlerine çiçekler hayvanlar konsensüs kurup destek geliştirmeyeceklerine göre yardımımıza koşacak kimleri başka hangi türleri bekliyoruz ki? Beklediğimiz aşikar. Hiçbir şey yapmamak adına bekliyoruz. Türkiye, bu yazıda sorunlarını dile getirdiğim kesimlerin ihtiyaçlarına çözümsüzlükte bekleyen bir ülke oldu.
Sayın okur insafına sığınarak şunu belirtmeliyim: Kabul ediyorum ki şu anda Türkiye'nin başında birçok hayat memat çapında problem var. Şimdi bunları burada saymayacağım elbette. İşte bizler bunlara kafa yormak için, aslında kendimiz tarafından ve kendimiz tarafından görünmemeleri için kör noktalara bilinç dışı attığımız otizmlilerin ve diğer engellilerin ihtiyaçlarını/haklarını unutmak istiyoruz. Zannediyoruz ki bu gibi konulara da eğer akıl yorarsak en baştaki o hayat memat konularına karşı enerjisiz kalacağız. Halbuki bu sadece beynimizin bizi kandırmasından ibaret bir sapaktır. Bize sadece ana gündemlerimizi tartışmayı teklif ediyor. Bunu yapmamız içinse tali problemlerimizi unutmamızı öneriyor. Biz de bu teklifini kabul ediyoruz. Türkiye sıkıcı bir Türkiye oldu. Her zaman diyorum Türkiye'nin topraklarından minerallerinden vicdanından beslenen insanlar kadar akıllısına dünyanın hiçbir yerinde şahit olamam. Çalışana ihsan ederim diye emreden Allah, o çalışmayan en akıllı insan olsa bile neden ihsan etsin ki? Dünyanın her tarafında çok üstün tekniklerin çıktığına her gün şahit oluyoruz. Bu üstün teknikleri üreten onlara vücut giydiren o insanlar aslında çalışkan insanlar. Çalışma inançlarını korudukları için de akıllarının yükselmesi normaldir.
Yukarıda engellilerin haklarına cevap verecek sade bir çalışma prensibini elbette ki çok geliştirilmesi şartıyla oluşturduğuma inanıyorum. Bunun haricinde ise genel mantıklamalarımızın bizi soktukları çıkmaz sokakları işaret ettiğimi düşünüyorum. Değerli okur eğer bu yazımda aklına yatan fikirler olmuşsa bunları geliştirerek daha başka sosyal platformlarda paylaşman hepimizin faydasına olacaktır. Veya yazımı olduğu gibi paylaşabilirsin, kırparak paylaşabilirsin, hangi tasarrufta istersen o biçimde diğer hepimizi yararlandırabilirsin. Aman bu benim yazım, telifini patentini aldım gibilerinden çabalarım/takıntılarm hiç olmadı. Yazdığım yazıları egomu tatmin için tekrar-tekrar okuyan insanlardan olmadığımı belirtmek isterim. Çünkü aklımın gelecekteki performansından kuşku duymadığım için, aman bir gün durursa körelirse ben ne yaparım diye bir paranoyam olmadığından ismimin geçtiği veya geçmediği alıntılanmalardan asla şikayet etmem. ( Hatta mümkünse ismimi belirtmeden yapılan alıntılardan çok memnun olurum. Anonim yaşamayı seviyorum [:)] ) Dünya malı dünyada kalır. Başkalarına faydalar verdiği iyi fikirleri ve amelleri o insana hayrat misali akar durur öldüğünde.
Küremizde görevli olan doğudaki ve batıdaki, kuzeydeki ve güneydeki bütün melekler bu yazıyı okuyan editörümüzün yazıdaki argümanları siyasi bulmamasını sağlayın lütfen :)
Birileri bize inat nedir diye sorarsa kendi adıma derim ki işte budur. Tıpkı Buğra'nın yaptığı gibidir derim.
YORUMLAR