Hayat Müptelası Diyorlar Sana.. Doğru mu?
07 Aralık 2016, 16.16 A- A+
Sahilde taş toplarken tuhaf bir şey olur. Önce en beyazları toplamaya başlarsınız; Gözünüz bir süre sonra taşlara alışır ve sarı damarlıların da güzel olduğunu düşünürsünüz. Aslında sarı taşlar da güzeldir. Şu benekli taşlar da çok şaşırtıcı değil mi? Yetmiyor, en sıradan gri taşlar bile çok enterasan görünmeye başlar gözünüze. Derken bütün taşların fevkalade güzel olduğunun farkına varırsınız. Gözleriniz taşın kıymetini anlar. Bu şekilde taşlar sizi kendi dünyalarına çeker. Bir taşın üç adım ilerisinde duran aynı renkte olan bir kardeşini bulursunuz, bir diğer taşın kırılmış parçasının... ayrıldığı sevgilisi olduğunu düşlersiniz, aynı tondaki daha iri bir taş da annesidir belki de? Tam dünyalarına dalacak kadar tanıdıkça onları; bir ses gelir..
"Haydi bakalım, artık gitme vakti"
Taşların derin dünyasından kendi dünyanıza geri dönme vaktidir. Topladığınız taşlar ve karmaşık kocaman dünya; birden bütün hikayesi.. parça parça dökülür ellerinizden. Artık geriye söylenecek bir şey kalmamıştır. O yeşil taşı hangi sebeple aldığınızı, sarı damarlı taşları neden bu kadar çok sevdiğinizi, duman rengindeki gri taşı niçin çok enteresan bulduğunuzu, bir taşın karşılıklı olarak bir sevgilisi olabileceğini nasıl hayal ettiğinizi asla anlatamazsınız.
Taşların ilginç dünyası; insanların acımasız dünyasına tercüme edilemez, bunu anlarsınız.
Hayaller, "çöp" olur.
Öyle bir zamanda, öyle bir medeniyette yaşıyoruzki, taşlara şaşırdığınızı açıklamak için sanatçı olmak zorundasınız. Eğer sanatçı değilseniz kesinlikle deli ilan edilirsiniz. Doğumdan ölüme kadar ve arasında olup biten her türlü gelişen şeyleri klinikleştiren, insanı baştan hasta kabul eden bir medeniyet bu
Öyleki, kafanızdan geçen şeylerin "sağlığından" bile sorumlusunuz.
Ruhunuz kişiselleştirilmiş durumda!
Aklınızdan istem dışı bir şey mi geçiyordu?
Rüyanızda niye ıslak bir kedi gördünüz?
Böceklerden neden korkuyorsunuz?
Böyle böyle parça parça edildi ruhlarımız. Artık her hissimizin tıbbi bir adı ve mutlaka bir tedavisi var! İşte süregelmiş böyle bir dünyanın büyük sıkıntısıdır Yüzüklerin Efendisi'ni, Harry Potter'ı birer dev efsaneye dönüştüren. Tüm bu yapıtlar hayal dünyası içinde "saçmalama" hakkıdır aslında.. bu hayal dünyalarına müptela olmanızı sağlayan en temel görüş de budur.
Neil Postman'ın "Çocukluğun Yokoluşu" adlı kitabı gözüme ilişti birden. Çocukluğun bir kavram olarak nasıl icat edildiğini anlatır. Postman'a göre önceleri böyle bir kavram yani ayrı bir kategori yokmuş. Onlar sadece küçük boyutlu insanlarmış. 20.yy da sözel kayıt makinalarının icat edilmesiyle birlikte bilginin karmaşıklaşması; insanları yetişkinler ve çocuklar olarak ikiye ayırmış. Sonra yetişkinler dünyası çocuklara ait olmayan, farklı bir türde gerçek olmayan bir çocukluk icat etmiş.
Bu nedenle bizi sıkıntıya sokan böyle bir sebebi de var hayal müptelaları olmamızın.
Sözel kayıt makinalarının icadıyla birlikte yok edilen çocukluğumuzu aramaktayız.
Hayal kurmanın insanları verimsizleştirdiğini bize öğreten bir medeniyetten bıkmışız.
Hayal kurarak,
Çocuklarımıza hayal kurdurmayı öğreterek,
Kitap dünyalarına dalarak aslında içimizin boğulmuş çocuklarına pansuman yapmaktayız..
sevgiyle, bulutsuz olun..
"Haydi bakalım, artık gitme vakti"
Taşların derin dünyasından kendi dünyanıza geri dönme vaktidir. Topladığınız taşlar ve karmaşık kocaman dünya; birden bütün hikayesi.. parça parça dökülür ellerinizden. Artık geriye söylenecek bir şey kalmamıştır. O yeşil taşı hangi sebeple aldığınızı, sarı damarlı taşları neden bu kadar çok sevdiğinizi, duman rengindeki gri taşı niçin çok enteresan bulduğunuzu, bir taşın karşılıklı olarak bir sevgilisi olabileceğini nasıl hayal ettiğinizi asla anlatamazsınız.
Taşların ilginç dünyası; insanların acımasız dünyasına tercüme edilemez, bunu anlarsınız.
Hayaller, "çöp" olur.
Öyle bir zamanda, öyle bir medeniyette yaşıyoruzki, taşlara şaşırdığınızı açıklamak için sanatçı olmak zorundasınız. Eğer sanatçı değilseniz kesinlikle deli ilan edilirsiniz. Doğumdan ölüme kadar ve arasında olup biten her türlü gelişen şeyleri klinikleştiren, insanı baştan hasta kabul eden bir medeniyet bu
Öyleki, kafanızdan geçen şeylerin "sağlığından" bile sorumlusunuz.
Ruhunuz kişiselleştirilmiş durumda!
Aklınızdan istem dışı bir şey mi geçiyordu?
Rüyanızda niye ıslak bir kedi gördünüz?
Böceklerden neden korkuyorsunuz?
Böyle böyle parça parça edildi ruhlarımız. Artık her hissimizin tıbbi bir adı ve mutlaka bir tedavisi var! İşte süregelmiş böyle bir dünyanın büyük sıkıntısıdır Yüzüklerin Efendisi'ni, Harry Potter'ı birer dev efsaneye dönüştüren. Tüm bu yapıtlar hayal dünyası içinde "saçmalama" hakkıdır aslında.. bu hayal dünyalarına müptela olmanızı sağlayan en temel görüş de budur.
Neil Postman'ın "Çocukluğun Yokoluşu" adlı kitabı gözüme ilişti birden. Çocukluğun bir kavram olarak nasıl icat edildiğini anlatır. Postman'a göre önceleri böyle bir kavram yani ayrı bir kategori yokmuş. Onlar sadece küçük boyutlu insanlarmış. 20.yy da sözel kayıt makinalarının icat edilmesiyle birlikte bilginin karmaşıklaşması; insanları yetişkinler ve çocuklar olarak ikiye ayırmış. Sonra yetişkinler dünyası çocuklara ait olmayan, farklı bir türde gerçek olmayan bir çocukluk icat etmiş.
Bu nedenle bizi sıkıntıya sokan böyle bir sebebi de var hayal müptelaları olmamızın.
Sözel kayıt makinalarının icadıyla birlikte yok edilen çocukluğumuzu aramaktayız.
Hayal kurmanın insanları verimsizleştirdiğini bize öğreten bir medeniyetten bıkmışız.
Hayal kurarak,
Çocuklarımıza hayal kurdurmayı öğreterek,
Kitap dünyalarına dalarak aslında içimizin boğulmuş çocuklarına pansuman yapmaktayız..
sevgiyle, bulutsuz olun..
YORUMLAR
Bu yazıda sonuna doğru biraz sendeledim başlangıç çok güzeldi sona bağlamada okurken tam anlayamadım belkide, çelişkili geldi birden çocukluğu savunmuyor mu dedim sonra yok savunuyor dedim :) azcık karıştım. 2. ye okuma gereği duydum. Fikirde sorun yok ta yazı kısa sanırım çok hızlı sona bağlanmış tek eleştirim bu. Ama güzeldi keyifle de okudum.
Ben o sanatçı delilerdenim sorun yok, evde envai çeşit deniz kabuğu, çakıl taşı, sazlık, at kestanesi , yaprak, kum :) bulunuyor...
Her insan biraz çocuk kalabilmeli, çocukluk meraktır, bilgidir, öğrenme isteğidir yoksa hayat çok rutin olur :(( Hayal kurmayıp hep gerçekleri görürsek yaşama sevincimizi yitiririz hele ki şu şartlarda! azıcık kendimizi kandıralım ne var yani. Kendi adıma bu ruhumu kaybetmek istemem.
Güzeldi Simyacı, sahilde çakıltaşlarını gördüğümde; taşların dünyasına daldığın bu yazın aklıma gelecek.
Bazılarını alıntılayarak bir şeyler yazmak istedim. "Yorum" değil adı asla. Çünkü, ".... kafanızdan geçen şeylerin "sağlığından" bile....." sorumlu tutacak hadsizliğe hiç geçmek istemem satırlar böylesine güzelken..:)
Sanırım, başlıkta ufacık, anlam kaymasına neden olabilecek bir teknik hata olmuş; "Hayat" yerine "Hayal" mi olmalıydı acaba? Ama yine de bence fark etmez; hayat, hayallerle bezenerek anlamlanmaz mı zaten?..
"Derken bütün taşların fevkalade güzel olduğunun farkına varırsınız. Gözleriniz taşın kıymetini anlar."
Çarpıcı bir cümle, bakmakla görmek arasındaki büyük farkı, farkındalığı mükemmel vurgulayan...
"...birden bütün hikayesi.. parça parça dökülür ellerinizden."
Döktürsünler, dökülse de toplanır geri, eller bizim kumandamızda nasılsa, satırlarda görüldüğü üzere. Toplamakla kalmamış, yenilerini eklemişsiniz "müptela"sı olduğunuz birikime.
Bir güzel insan; Pablo Neruda'ya ait bir cümle:
"“Ben kimim“i keşfeden “Sen kimsin”i de keşfedecektir." ....
"Taşların ilginç dünyası; insanların acımasız dünyasına" pek de güzel "tercüme" edİlerek bizlere de yansıtılmış, teşekkürler.
"pansuman" yapmaya devam.:)
buğu kelimesini kabul ediyorum, bazen ben bile kendime söylüyorum bunu.
Konuyu tam anlamıyla gözler önüne sermek için, taşların dünyasına dalma fikri; hayalin de ötesinde bir şeydi benim için. Severek de yaptığım bir olgu aslında.
içinizdeki çocukluğun yeni hayallere, yeni başlangıçlara adım atabilmesi dileğiyle..
çok teşekkür ederim yorumunuz için
@ virgin_witch
çok teşekkür ederim, yorumunuz çok mutlu etti beni.
@ Serotonin_
çok teşekkür ederim yorumunuz için. Son cümlenize atıfta bulunmayayım :)
@ Cezbe
çok teşekkür ederim Cezbe , söylediklerinde haklısın benim içinde zerre umrunda değil başkasının ne düşündüğü.
@ _KARAMEL__
Çok teşekkür ederim
@ Sat_Agraha
yani yazımdan çok sizin alıntılı olarak gözler önüne serdiğiniz ince dokunuşları okudum. :) çok teşekkür ederim güzel ve anlamlı yorumunuz için
@ MarLock
Çok teşekkürler Marlock sağolasın.
sizden bu tür paylaşım ve yorumlar da bulunmamanızı rica ediyorum.
çok teşekkür ederim, saygılar sunarım