Murphy Yasalarının 51. Maddesi Der ki ;
Ne Zaman İyi Bir Yazı Yazarsın , O Gün Bir Sürü Kötü Eleştiri Olur..
Sevgili CeZbE önceki bloglarının ardından "bence" yeni bir "ben" paylaşımı okudum. Doğru hatırlıyorsam Wilhelm Wundt' ın dolaylı ve dolaysız yaşantı kavramlarından yola çıkıp kendine ait "içebakışsal" olarak tanımladığı yöntemi geldi aklıma. (İçeriğine siz de bir bakın isterseniz.) Kendinizle daha çok başbaşa, daha çok dinleme veya gözlem yapma döneminiz sanki. ve keşke her halin sonundaki Şükür ve Tevekkül mekanizmasını herkese dağıtabilseydiniz ... Akıl yollu paylaşımınız için tebrikler ve teşekkürler...
İlk kısmı cezbenin çakisi ikinci kısmıda cezbe mi yazdı. Bazı olumlularda olumsuzun anlam bütünlüğüne göre mantık hatası var.
Ben daha "Savvet Nezihi - Zavallı Necdet" ağırlığını henüz bünyemden atamamışken, Wundt ödevi biraz ağır olmuş Ayn :) Kitabın özetinde: "o, onu sevmiş, öteki de onu sevmiş, derken beriki bir başkasını seviyor gibi görünüp aslında o da onu sevmiş, bir yandan da berikinin sevdiği esasında ötekinin sevdiğinden başkası da değilmiş" diyor .p Ben Brezilya Dizileri'ni bu işin orijinidir diye biliyordum, meğer değilmiş. Kitaba sallamak istemiyorum tabii, senin romantik ruhunun yanında, benimki yarıkütükgiller familyasına girer. Ondan kaynaklı olabilir bu beğenememe durumum :)
Wundt ve içebakışsal yöntemini, dolaylılık-dolaysızlık kavramlarını okudum. Dolaysızlığın pek mümkün olmadığını düşünüyorum. Dışdünyadan aldıklarımız ve iç dünyamız arasında sürgit bir döngü vardır. Bu döngü bence tüm davranışlarımızı dolaylı kılar. Tabii o "dolay"ın algısı her insana göre değişir. Bu da özgün düşünce veya davranış biçimleri çıkarır ortaya. İşte o algılama ve dışavurma noktasındaki özgünlüğe "kısmen dolaysızlık" diyebilirim.
Ben daha rasyonalist bir insan olduğum için Pavlov'u kendime yakın buluyorum :) Bu blogu birine bağlamak gerekirse Pavlov daha uygundur :) Tevekkül ve şükür kavramlarının şartlı refleksle ilişkisi olmamalıdır çünkü. İnsan, şartlandırılan köpekler gibi zil sesi duyduğunda, et yiyeceğini düşünüp aynı tepkiyi vermemeli. Örneğin: Hayati konularda, insanların kendi hataları sonucunda gördükleri zararı bile bile, yine aynı hatayı yapmaya devam etmeleri ve bunun sonucunda, başlarına gelen felaketleri savuşturmak için tevekkül ve şükür müesseselerine sığınmaları, akıllarını kullanmakta sıkıntı yaşadıklarına işaret eder.
İnsanın, nedeninin ve sonucunun kendisine veya seçimlerine bağlı olduğu bir çıkmazı kendi eliyle yaratması ahmaklıktır. Günümüzde, şükr ve tevekkül müessesesi maalesef bu biçim kullanılmakta. Evet gördüğün gibi Wundt filan deyince sen, konu nerelere geldi. Girmeyin şu psikolojiye arkadaş .pp :) Bu konuya devam edersem "yazı" yazmış olacağım, yukarıdaki blog yaya kalacak :)
Murphy sizin yerinizde olsaydı Safsazan, böyle bir kanun yapmazdı :) Ne yorumcuları tanıyabileceğiniz kadar yazı deneyimiz, ne de gözlemle yorumcularla alakalı bir sonuca ulaşabilecek kadar yeterli zaman geçirmişliğiniz var bu ortamda çünkü. Parantez içi; bu blog portal için konuştuğumu belirteyim. İyi yazıya kötü eleştiri gelmez bence. İyi yazı iyi yazıdır. Gelebilecek aklı başında tek olumsuz eleştiri "beğenmedim" olur. O da işin "zevk" kısmıdır. "Anlamadım" olabilir, o da kötü eleştiri sayılmaz. Her yazı herkes tarafından anlaşılmayabilir. Burada blog olarak eklenen, noktalama işaretlerinden ve kelimelerden oluşan her şeyin "yazı" olmadığı gibi, bir nicki ve yorum sayfasına bir şeyler yazacak parmakları olan herkes de "yorumcu" değildir. Ben bu konuyla ilgili bir Murphy yasası icat etmiş olsaydım sanıyorum şöyle derdim; ne zaman iyi bir yazı yazsam, yazının tepesine biloklar ve bloglar biner. Ne zaman bir blog yazsam, üzerine ne bilok, ne blog, ne de yazı biner.
Teşekkürler yorumlarınız için.
Duk :) zeki insansın. Esasında mantık hatası filan yok. Fakat sen sezgisel olarak "lan bu Cezbe hiçbir şeye eyvallah çekmez, bu ne naiflik" demişsin bence. Bu yüzden mantık hatası var gibi gelmiş sana. Yaptığın yorumu okursan çözeceksin .p Sezgine sağlık :) Teşekkür ederim yorumuna.
Mütevaziliğin Yazdığın Yazıların Önüne Geçmiş Cezbe.
İnsanı Ürküten Bir Alçak Gönüllüğün Var..
Senin Bloglarına Yorum Yapmak, Eleştirmek İçin ,Sanırım 10 Senelik Bir Birikim Gerektiriyor.
Yorum Yapmak İçin Gerekli Kriterler Hakkında da Blog Yazacağını Umuyorum..
Ben, Bir Blog Yazarı Değilim. Hiç Bir Zaman da Olmayacağım..
Kalıcı Şeyleri Sevmediğimden , Egomu Kurutmak İçin Okunduktan Belli Bir Zaman Sonra Silerim..
Keşke Bloglarını Bir Kitapta Toplasan da Bizler de Okusak..
Nasıl Blog Yazılır.. Nasıl Yorumcu Olunur Konusunda da Bir Yazı Yazmanı Bekliyoruz..
İnsanlara Işık Olman Dileği İle..
Safsazan arkadaşım, siz, size yönelik kötü bir şey söylemediğim halde aynı telden çalmaya devam ediyorsunuz. Onca yazdığınız iğnelemece tadında blog-yorum ve hiç gereği olmayan şeye rağmen üslubumu bozmamaya çalışarak izah ediyorum ama hala bir kılçık atmalar filan feşmenler... Çözemedim nedenini yani, çözmeye de niyetim yok. Yorumcusunuz şu an yazımın altında, yorumcularla alakalı yazdıklarım içinde ararsanız eminim kendinizi bulacaksınız.
Çok Sayın Cezbe..
Kötü Bir Şey Yazmadım..
Temenni Ve Dileklerimi Yazdım..
İlaveten , Size Yönelik Bir Şey Yazmadım Diyorsun.. Bununla Birlikte Kendi Yazdıklarını da Okumadığını Ya da Unuttuğunu Düşündürüyorsun..
Murphy sizin yerinizde olsaydı Safsazan, böyle bir kanun yapmazdı :) Ne yorumcuları tanıyabileceğiniz kadar yazı deneyimiz, ne de gözlemle yorumcularla alakalı bir sonuca ulaşabilecek kadar yeterli zaman geçirmişliğiniz var bu ortamda çünkü.
Bunu Kime Yazdığını Hatırlayabildin mi :)
Hem Bloglara Yorum Yaparken ; '' Özgürce İstediğimiz Gibi Yorumlarız '' Diyorsun...
Hem de Sana Yorum Yapıldığında , Anlam Verilmeyecek Nitelikte Sinirlenip Kızıyorsun :)
Kaldı ki , Yazınla Alakalı Tek Bir Yorumum Olmadı..
Yani Demek İstediğin Şu mu ; Cezbe, İstediği Gibi Yorumlar, Eleştirir, Kırpar,Çarpar,Böler, Ama Kimse Cezbe'ye Bunları Yapamaz :)
Çok Alıngansın Çok..
Sen, Böyle Yaparsan, Seni Örnek Alıp Blog Yazmaya Kalkanlar Ne Yapar ..
Üzme Bizi..
Yazdığım kötü bir şey mi yani? Burada çok yazınız çıktı ve birçok yorumcuyla mı muhatap oldunuz? Veya bu portalı uzun süredir mi takip ediyorsunuz? Bu kadar az bir veriyle yasa icat edilmez diyorum. Bunun nesi "kötü bir şey söylemek" oluyor?"
"Bloglara yorum yaparken istediğimiz gibi özgürce yorumlarız" gibi bir şey söylemedim ben. Bilakis, ağzı olan konuşur, her konuşana "yorumcu" sıfatı yakıştırılmamalı, dedim.
Bazı insanlarla cidden muhatap olmak istemem ben. Nedir o ya "Cezbe istediği gibi yorumlar, üzme bizi vs." Laubalilik boyutuna geçmeyelim lütfen. Bir insanın kapsama alanıma girebilmesi için zeki olması şarttır ve laubali olmaması. Keselim. Ya da ben keseyim, siz devam edin.
Ama Olmaz ki..
Hemen Aşağılayıcı Cümleler Kuruyorsun...
Ne Yapmak Lazım Şimdi.. ?
Her Yazını Ayakta Okuyup , Alkışlayalım mı ?
Seni Öven Şiirler mi Yazalım Bloguna ?
Laubali Olmak , Kibirli Olmaktan Daha Kötü Bir Davranış mı ?
Ayrıca , Ben Sana Cevap Vermiyorum ki Sen Bana Cevap Veriyorsun..
Hafızan Çok Zayıf Sayın Cezbe..
Yazdıklarını da Unutuyorsun..
Hala , Blogcu-Yorumcu Diye İnsanları Katagorize Ediyorsun :)
Hangisi Olmak Seni Yüceltiyorsa, Diğeri Biz Olalım..
Tevekkül ettim aksi çıktı o zaman.
Şaka bir yana ben adalete veyahut geçte olsa tecelli edeceğine inanırım. Ayrıca pozitif düşüncenin olumlu gelişmelere sebep olduğu bunun yanında olumsuzluğun hepten olumsuzluk yaptığı aşikar.
Rasyonalizmden ziyade insanların psişik güçleri olduğuna ve evrenin denge-adalet temeli üzerine kurulduğuna inanırım. Tabi bunlar derinlemesine muhabbetler, sadece bu boyutta veya bu teknolojide mevcut gücü göremiyoruz.
Teşekkür ederim Kalsaydın. Yazan insan her şeyden beslenir tabii. Neyin acı verdiğini bilirsen, dayanma gücün de o denli fazlalaşır. Umut fukarası bir tip olduğumu söyleyebilirim. Akıl öyle söylese de, kalp umut etmeye devam eder ama. Ettiğin dua bile, bir umudun kalmış olduğunu gösterir zaten.
Duk; yazıda geçen abartı tevekkül örnekleri, misal; çorabın kaçması halinde, bacağının olmasına şükretmek vs. esasında bir yandan bu müesseseleri olumlarken, bir yandan da tiye almak için konuldu yazıya. Ondan çelişki olduğunu düşündün. İnsan şu dünyada başına gelen olumlu her şey için şükredip; olumsuz olanlara da, daha beterine düşmedikleri için tevekkül etmeli tabii. Ama işte yorumda söylediğim gibi, sorgulamaya gözünü kapamamalı insanın bu müesseseler. Öyle oldu mu sıkıntı var. Yağmur mu yağıyor, yoksa yüzüne mi tükürüyorlar farkında olmalı insan.
Pozitif düşünmenin faydasına dair elle tutulur bir deneyimim yok. Ama insanların psişik gücü olduğuna dair kesin olarak deneyimim var, pozitif etkileşim de büyük olasılıkla vardır bence yani. Sadece dediğin gibi; bu boyutta yaratıcının istediği kadarını bilebiliyoruz. Kutu gibi dar asansörlerde kalmaktan çok korkarım ben. Biner binmez bende yarattığı irritasyon enerji olarak mutlak açığa çıkıyordur. 2 kere böyle asansörde kaldım. Şu an oturduğumuz bina asansörlü ama asansörler çok geniş ve aydınlık. Sürekli kullanmama rağmen başıma hiç böyle bir şey gelmedi. Jeneratörün devreye gireceğini düşünmem, ayrıca dediğim gibi geniş ve aydınlık olması bendeki endişeyi devreye sokmuyor büyük ihtimalle. Ve evet haklısın; dünyanın en ama en önemli şeyi denge. Hangi konuda olursa olsun denge anahtar. Dengenin olduğu yerde, her şeyin tıkır tıkır işleyeceği gibi, adalet de kendiliğinden işler zaten.
Saat 3 yönünden bakarsak ehh işte
Saat 6 yönünden bakıldığında mükemmel...
Saat 9 yönüne göre berbat denebilir...
Saat 12 yönünden bakıldığında pek birşey göremeyiz...
Yazan görür...
Şimdi diyor ki sayın üye ne diyor bu çocuk ...
Açıklıyayım o zaman
Saat 3 yönünde yazıyı okuyabiliriz ama verilmek istenen düşünceyi anlayamayız...
Saat 6 yönünde bakıldığında yazı tam karşımızdadır...Allahın vermiş olduğu beyni kullanabiliyorsak eğer cebze ne demek istemiş çözmüşüz demektir...
Saat 9 yönünde bakııdığında beyin yazıya ters düşer...Millet olarak 30 saygifalık bir kitabi elimize alıp okuyamıyorsak,tersten bakıp okunabileceğini hiç mi hiç sanmıyorum....
Saat 12 yönünden bakıldığında göremeyiz demiştim. Öyle aslında,cebze bu bloğu yazarken ne tür bir psikolojiye sahipti?Aklından o an neler geçiyordu ? Cevabı olan var mı? Yok demi???
Bende öyle düşünüyorum...Eee durum böyleyken, bu yazıdan anlıyacağımız tek şey...
DEFOL GİT BAŞIMDAN MURPHY !
Sahi kim bu murphy cebzenin kedisimi acaba
Tebessümle kalın
:) Ekrem; ablacım yazıyı anlamak için yanlış bir yöntem uygulamışsın. Yazıya 5cm uzaktan bakacaksın, gözlerini kırpmayacaksın. Böyle yapınca, bir süre sonra yazının olduğu yerde bir dağ manzarası görünüyor. Hani "şaşı bak şaşır" şeyleri var ya, hah işte ondan :) Sen de tebessümle kal, afacan seni :)
Harika paylaşım çok defa okudum çok teşekkür ederım !!
YORUMLAR
Wundt ve içebakışsal yöntemini, dolaylılık-dolaysızlık kavramlarını okudum. Dolaysızlığın pek mümkün olmadığını düşünüyorum. Dışdünyadan aldıklarımız ve iç dünyamız arasında sürgit bir döngü vardır. Bu döngü bence tüm davranışlarımızı dolaylı kılar. Tabii o "dolay"ın algısı her insana göre değişir. Bu da özgün düşünce veya davranış biçimleri çıkarır ortaya. İşte o algılama ve dışavurma noktasındaki özgünlüğe "kısmen dolaysızlık" diyebilirim.
Ben daha rasyonalist bir insan olduğum için Pavlov'u kendime yakın buluyorum :) Bu blogu birine bağlamak gerekirse Pavlov daha uygundur :) Tevekkül ve şükür kavramlarının şartlı refleksle ilişkisi olmamalıdır çünkü. İnsan, şartlandırılan köpekler gibi zil sesi duyduğunda, et yiyeceğini düşünüp aynı tepkiyi vermemeli. Örneğin: Hayati konularda, insanların kendi hataları sonucunda gördükleri zararı bile bile, yine aynı hatayı yapmaya devam etmeleri ve bunun sonucunda, başlarına gelen felaketleri savuşturmak için tevekkül ve şükür müesseselerine sığınmaları, akıllarını kullanmakta sıkıntı yaşadıklarına işaret eder.
İnsanın, nedeninin ve sonucunun kendisine veya seçimlerine bağlı olduğu bir çıkmazı kendi eliyle yaratması ahmaklıktır. Günümüzde, şükr ve tevekkül müessesesi maalesef bu biçim kullanılmakta. Evet gördüğün gibi Wundt filan deyince sen, konu nerelere geldi. Girmeyin şu psikolojiye arkadaş .pp :) Bu konuya devam edersem "yazı" yazmış olacağım, yukarıdaki blog yaya kalacak :)
Murphy sizin yerinizde olsaydı Safsazan, böyle bir kanun yapmazdı :) Ne yorumcuları tanıyabileceğiniz kadar yazı deneyimiz, ne de gözlemle yorumcularla alakalı bir sonuca ulaşabilecek kadar yeterli zaman geçirmişliğiniz var bu ortamda çünkü. Parantez içi; bu blog portal için konuştuğumu belirteyim. İyi yazıya kötü eleştiri gelmez bence. İyi yazı iyi yazıdır. Gelebilecek aklı başında tek olumsuz eleştiri "beğenmedim" olur. O da işin "zevk" kısmıdır. "Anlamadım" olabilir, o da kötü eleştiri sayılmaz. Her yazı herkes tarafından anlaşılmayabilir. Burada blog olarak eklenen, noktalama işaretlerinden ve kelimelerden oluşan her şeyin "yazı" olmadığı gibi, bir nicki ve yorum sayfasına bir şeyler yazacak parmakları olan herkes de "yorumcu" değildir. Ben bu konuyla ilgili bir Murphy yasası icat etmiş olsaydım sanıyorum şöyle derdim; ne zaman iyi bir yazı yazsam, yazının tepesine biloklar ve bloglar biner. Ne zaman bir blog yazsam, üzerine ne bilok, ne blog, ne de yazı biner.
Teşekkürler yorumlarınız için.
"Bloglara yorum yaparken istediğimiz gibi özgürce yorumlarız" gibi bir şey söylemedim ben. Bilakis, ağzı olan konuşur, her konuşana "yorumcu" sıfatı yakıştırılmamalı, dedim.
Bazı insanlarla cidden muhatap olmak istemem ben. Nedir o ya "Cezbe istediği gibi yorumlar, üzme bizi vs." Laubalilik boyutuna geçmeyelim lütfen. Bir insanın kapsama alanıma girebilmesi için zeki olması şarttır ve laubali olmaması. Keselim. Ya da ben keseyim, siz devam edin.
Şaka bir yana ben adalete veyahut geçte olsa tecelli edeceğine inanırım. Ayrıca pozitif düşüncenin olumlu gelişmelere sebep olduğu bunun yanında olumsuzluğun hepten olumsuzluk yaptığı aşikar.
Rasyonalizmden ziyade insanların psişik güçleri olduğuna ve evrenin denge-adalet temeli üzerine kurulduğuna inanırım. Tabi bunlar derinlemesine muhabbetler, sadece bu boyutta veya bu teknolojide mevcut gücü göremiyoruz.
Duk; yazıda geçen abartı tevekkül örnekleri, misal; çorabın kaçması halinde, bacağının olmasına şükretmek vs. esasında bir yandan bu müesseseleri olumlarken, bir yandan da tiye almak için konuldu yazıya. Ondan çelişki olduğunu düşündün. İnsan şu dünyada başına gelen olumlu her şey için şükredip; olumsuz olanlara da, daha beterine düşmedikleri için tevekkül etmeli tabii. Ama işte yorumda söylediğim gibi, sorgulamaya gözünü kapamamalı insanın bu müesseseler. Öyle oldu mu sıkıntı var. Yağmur mu yağıyor, yoksa yüzüne mi tükürüyorlar farkında olmalı insan.
Pozitif düşünmenin faydasına dair elle tutulur bir deneyimim yok. Ama insanların psişik gücü olduğuna dair kesin olarak deneyimim var, pozitif etkileşim de büyük olasılıkla vardır bence yani. Sadece dediğin gibi; bu boyutta yaratıcının istediği kadarını bilebiliyoruz. Kutu gibi dar asansörlerde kalmaktan çok korkarım ben. Biner binmez bende yarattığı irritasyon enerji olarak mutlak açığa çıkıyordur. 2 kere böyle asansörde kaldım. Şu an oturduğumuz bina asansörlü ama asansörler çok geniş ve aydınlık. Sürekli kullanmama rağmen başıma hiç böyle bir şey gelmedi. Jeneratörün devreye gireceğini düşünmem, ayrıca dediğim gibi geniş ve aydınlık olması bendeki endişeyi devreye sokmuyor büyük ihtimalle. Ve evet haklısın; dünyanın en ama en önemli şeyi denge. Hangi konuda olursa olsun denge anahtar. Dengenin olduğu yerde, her şeyin tıkır tıkır işleyeceği gibi, adalet de kendiliğinden işler zaten.