Cezbe kalemine yüreğine sağlık.çok sancılı bir süreçteyiz ve malesef iyiye gitmiyoruz.ülkesini seven her insanın okuması uyanık olması gerekmekte.saygılar
Politik yazilar yazmasak? Yoksa bende bazi gercekleri yazmak durumunda kalacagim ve eminim ki hic hosuna gitmiyecek
Hatırladığım kadarıyla o dönemin bir politikacısı ekranlara çıkıp "patlayan bomba sağırlığımızı giderdi, kendimize geldik" demişti..
Şimdi anlıyoruzki, patlayan bomba; 7 den 70 e hepimizi sağır etmiş.
Kendimize geldiğimizi sanarken, gerçekte kendimizi tam anlamıyla kaybettiğimizi görememişiz. O günden sonra, Türkiye' de kimsenin kimseyi duymadığını, soğuk bir kabus ortamında sağırlar ilişkisi yaşadığımızı düşünüyorum şimdi.
Bugün bir kütüphane dolusu kitaplarını da, elimden düşürmeyecesine merakla okurdum. İsimlerin karmaşıklığından, olayların zaman dilimi gelişiminden bazen zihnim karışsa da, Onun; asla vazgeçmediği o Türk dilini kullanış biçiminin ısrarıyla süregelmiş eserlerini, elimden bırakamazdım.
Şüphem yokki, araştırmacı gazeteciler bugün de var. Ama Uğur Mumcu bana göre hala alanında tek. Söylediği her şey illa doğru olduğu için değil. Lakin bugün hiçbir gazetecinin, gerçeği arama konusunda onun kadar ısrarcı olması mümkün görünmüyor artık. Ülkede şartlar çok değişti. Üstelik, gazetede köşe yazıları çıkardığı halde o ısrarla olayların üzerine giderken muhabir gibi davranırdı.
"Hukukun görevi delil aramak, romancının görevi varsayım üretmek, gazetecinin görevi ise sadece gerçeği aramak" diye yazmıştı bir kitabında.
Diğer basın şehitlerinin de katilinin bulunamadığı 24 yıldan sonra, günümüzde hukukun nasıl delil arayıp hukuku işlettiği maalesef tartışmalı; bizler toplum olarak neyazıkki hepimiz romancı gibi davranıp çeşitli varsayım üretmeye devam ediyoruz; gazetecilerin ise gerçeklerin, ne derecede önemini kavrayayıp arayabilecekleri ise bence çok şüpheli.
Mumcu'nun ölümü bugün, bana eskisinden daha çok bir biçimde, insanlığın geri dönülemez bir yolun kıyısında kaybettiğimiz an gibi görünüyor.
Teşekkürler Cezbe.
Ara Nağme:
Bu yazı politik bir yazı olmaktan ziyade, bir anma yazısı ve toplumsal eleştiridir. Herhangi bir siyasi görüşü göklere çıkarmadığı gibi, yine herhangi bir siyasi görüşü yerin dibine batırmamaktadır, zaten ideolojik bir argüman da barındırmamakta. Yazıda söz ettiğim dönemin onyılları kapsamakta olduğu düşünüldüğünde, suçlama bazında bir hedef göstermediği de açıktır. Bu bağlamda yazıyı herhangi bir şekilde rayından çıkarmak, bir yerlere çekiştirmek isteyen yorumları şimdiden taraflı ve kötü niyetli olarak niteliyorum.
Neresine itiraz edilebilir bu metnin, aklım almıyor. Ama yine de, yazdıklarıma fikir bazında itirazı olan varsa, fikrini yazar, lisan-ı münasip ve saygı çerçevesinde tartışırız. Kabadayıvari, tehditkar bir şekilde "yoksa ben de bazı gerçekleri yazmak durumunda kalacağım ve eminim hiç hoşuna gitmeyecek" tarzında bir üslup münasip bir lisan değildir konuşup tartışabilmek için dadas_nl_010.
------------------------------------
Benden de size saygılar _sendeyaşa, fikir birliğiniz için teşekkürler.
Simyacı; yazıdaki düşünceyi geliştirip katkı yapmışsın yazdıklarınla, teşekkürler. Aklına fikrine sağlık.
Bugün Gaffar Okkan'ın da ölüm yıldönümüymüş. Onu da anmış olalım. Ölülerimiz pişti oluyor, takip bile edemiyoruz artık.
bu ülke için toprağa düşmüş her insanın ışıklar içinde uyumasından başka bir sey dileyemem...
dadas rumuzlu kullanıcı şuan mevcut hükümete toz kondurmayacak kadar o siyasilerin bağımlısı ve savunucusu ve taşları dökerm dedğide muhalefeti kötülycek gibi duruyo yanılmıyorum :)
cezbede aydınları dinleyin diyo onlara kulak verin diyo ülke eğitim seviyesi belli şekil dadaşda görüldğü gibi sen gelde anlat cezbe bunları memleketin yarıdan çoğuna . hiç rakam kullanmadğn halde arkdaş toplama çıkarma yapmaya çalşıyo sonuç belli olmayan sayıların olmayan sonucu. bu tür siyasi kendini biyerlere ait hisstme durumu ne yazıkki toplumn çoğnda var ve en kötüsü ise onun bağlı olduğu siyasi kurum hep en doğrusunu blir ve yapar. inanış budur. bizleri görüşlerimize göre ayrştranda yine bu siyasi kurumların başndakilerdir. insanlar normal yaşamlarnda dolmşa binerken bakkala manava kasaba gttğinde ev eşyası alırken tamirciye aracını götürürken kmse kmseye görüşünü sormaz bilmezde çnki çokda önemli değildir bnları yaparken insanların siyasi görüşleri.
bi Uğur mumcu hayranı olarak nerdeyse bütün yazılarını okumş biri olarak böle bi konuya değiniriken böyle değerli bi aydnımız üstünden konuyu anlatman çok sevndirici.
efsane komutan emekli tümgeneral ve yazar Osman Pamukoğlunun kitaplarını okumanızda biçok memleket meselesini daha iyi kavramanız için yardmcı olcaktır özellkle Unutulanlar dışnda yeni birşey yok. ve strateji şuan yaşayan en büyük değer Türkiye için ve nrdeyse ülkenin tamamının bu insanın varlğndan bile haberi yok interneti oyun aracı eğlence aracı olarak kullanan. gündemi ise tutsak basından izleyen insanlardan ümidimiz yok.
bi sabah acı çekerek uyanacaksınız.
böyle bi yazı sunduğun için okuyanlarına çok teşekkür ederim cezbe.
"Bir kişiye yapılan haksızlığı her insan yüreğinde ve bilincinde duymalıdır bütün ağırlığınca. Bu sorumluluk bilinci kurulmamışsa her yeni haksızlık bir ‘’Kader’’ gibi benimsenir bütün toplumda. Oysa ne yoksulluk ne de haksızlık ‘’Kader’’ değildir. Yoksulluğun ve haksızlığın nedenleri vardır. Bunları birer birer saptayıp toplumun önünde haykırmak gerekiyor." U.M
imza sayın... Teşekkürler Sevgili CeZbE
Okumuyoruz çünkü, araştırmıyoruz, sorgulamıyoruz, merak etmiyoruz. Gerçekleri değil, öğretmek istediklerini, duymak istediklerini alıyoruz. Görsellerle pompalananları anında kabul ediyor, bütün imkanlarımıza rağmen araştırma zahmetinde bile bulunmuyoruz. Bu toplumsal teslimiyetin açık seçik işaretidir.
Bilgi yaşamımızda var olmadığı sürece ruhumuzu, aklımızı ve benliğimizi esir etmekten başka çaremiz yok.
A partisi B partisi deyip, olaylara seyirci gibi bakmak kültürel bir yozlaşmadır. İnsan kimseye tabi olmadan doğru ile yanlışı ayırabilme idrakında olmalı. Eğriye eğri doğruya doğru diyebilme erdemini göstermeli…
Fiziksel olarak bağlandığımız metalar, zihnimizin ortasına bomba gibi düştü!!! Santim santim değil metre metre uzaklaşıyoruz düşünmekten ve sorgulamaktan. Ne kitap okuyanı görebiliyoruz artık, ne araştıranı!!!
Çok doluyum bu konuda da... Yazacak daha çok şey var da uzatmamak en iyisi.
Aklına sağlık Cezbe. Müthiş bir yazı olmuş anlayana…
Ardens58, Asi, Ayn, 1Yalnızlık; yorumlarınız ve fikirlerinizle yaptığınız katkı için teşekkürler arkadaşlar. Şablonla düşünce gelişmez, tabi olduğunuz şablonun papağanı olursunuz ancak. Çok önemli bir nokta bu, genelde hepiniz işaret etmişsiniz bu konuya. Hem bu söylediğinizle, hem de bu yazının özüyle örtüşecek güncele dair bir örnek vermek istiyorum.
Tartışma yaratan gündem hepimizin malumudur. Referandum öncesi, benim oyumun rengi üzerinden "terörün biteceğini" ilan eden bir siyasi var. Benim boynuma bir vatandaş olarak gelecekle olabilecek bir terör eyleminde, ölebilecek insanların vebalini asmış durumda. Kendileriyle hemfikir değilsem, bu olası ölümlerin de suçlusu oluyorum bu şahsın fikrine göre.
Bu akıldışı, siyasi ahlakın bir yerine oturtamadığım söylem sonunda, muhalefet de aynı sığlıkta ve yetersizlikte cevap veriyor: Eğer bu yolla terör bitecekse, demek ki bu işin kaynağı da sizsiniz. Şahane(!) İktidarı şahane, muhalefeti ayrı şahane. Sonra da ilk söylemin sahibi, muhalefetin söylemini, kendi söylediğine bakmadan "ahlakdışı" bulduğunu ilan ediyor.
Bu gelişen trajikomik diyalog karşısında ben bir vatandaş olarak ne yapayım??? Olayın komik tarafını kargalara havale edip karalar bağlıyorum haliyle. X,Y partisi böyleyken, diğer birisi hem kendi etrafında, hem de güneşin etrafında dönüyor. Sürekli bir devinim halinde. Bir başkası, şovenizmden muzdarip fakat kendi şovenizminin batağına düşmüş.
Bu gördüğümüz tabloda tüm bu siyasiler bize, yani topluma işte böyle hitap ediyorlar. Hadisi bilirsiniz; insanlara akılları ve seviyelerine göre hitap ediniz, der. Tam da bunu yapıyorlar işte. Şimdi buyrun seçin, hangisine biat ederseniz edin. Benim aklıma, ahlak anlayışıma, vicdanıma bu biçimde hitap edemezler. Dileyen, dilediğini seçip biat etsin.
FAZLABİ; nickinizi görünce nostalji oldum. Hep de yanlış yazardım sizin nicki :) Hala takip ediyor oluşunuza çok sevindim. Teşekkür ederim yorumunuz için.
Neredeyse 2 ay önce yazılmış bir yazıya nasıl tesadüf ettiniz bilmiyorum Avd23 ama çok mutlu oldum. Teşekkür ederim. Yazdıklarınız doğru şeyler. "Ne olacak bu memleketin hali" söylemi, selam verme sözüne denk düşen bir söylem oldu aramızda artık maalesef. Şu yorumu bağlayacak bir iyi dilek cümlesi bile kuramadım şu an inanın.
SamYeli; teşekkürler size de, biraz ağır cümleler kurmuşsunuz ama tahammül sınırlarının zorlandığı da aşikar.
Evet, unutmuyoruz. Uğur’lar olsun bu memlekette her daim.
YORUMLAR
Şimdi anlıyoruzki, patlayan bomba; 7 den 70 e hepimizi sağır etmiş.
Kendimize geldiğimizi sanarken, gerçekte kendimizi tam anlamıyla kaybettiğimizi görememişiz. O günden sonra, Türkiye' de kimsenin kimseyi duymadığını, soğuk bir kabus ortamında sağırlar ilişkisi yaşadığımızı düşünüyorum şimdi.
Bugün bir kütüphane dolusu kitaplarını da, elimden düşürmeyecesine merakla okurdum. İsimlerin karmaşıklığından, olayların zaman dilimi gelişiminden bazen zihnim karışsa da, Onun; asla vazgeçmediği o Türk dilini kullanış biçiminin ısrarıyla süregelmiş eserlerini, elimden bırakamazdım.
Şüphem yokki, araştırmacı gazeteciler bugün de var. Ama Uğur Mumcu bana göre hala alanında tek. Söylediği her şey illa doğru olduğu için değil. Lakin bugün hiçbir gazetecinin, gerçeği arama konusunda onun kadar ısrarcı olması mümkün görünmüyor artık. Ülkede şartlar çok değişti. Üstelik, gazetede köşe yazıları çıkardığı halde o ısrarla olayların üzerine giderken muhabir gibi davranırdı.
"Hukukun görevi delil aramak, romancının görevi varsayım üretmek, gazetecinin görevi ise sadece gerçeği aramak" diye yazmıştı bir kitabında.
Diğer basın şehitlerinin de katilinin bulunamadığı 24 yıldan sonra, günümüzde hukukun nasıl delil arayıp hukuku işlettiği maalesef tartışmalı; bizler toplum olarak neyazıkki hepimiz romancı gibi davranıp çeşitli varsayım üretmeye devam ediyoruz; gazetecilerin ise gerçeklerin, ne derecede önemini kavrayayıp arayabilecekleri ise bence çok şüpheli.
Mumcu'nun ölümü bugün, bana eskisinden daha çok bir biçimde, insanlığın geri dönülemez bir yolun kıyısında kaybettiğimiz an gibi görünüyor.
Teşekkürler Cezbe.
Bu yazı politik bir yazı olmaktan ziyade, bir anma yazısı ve toplumsal eleştiridir. Herhangi bir siyasi görüşü göklere çıkarmadığı gibi, yine herhangi bir siyasi görüşü yerin dibine batırmamaktadır, zaten ideolojik bir argüman da barındırmamakta. Yazıda söz ettiğim dönemin onyılları kapsamakta olduğu düşünüldüğünde, suçlama bazında bir hedef göstermediği de açıktır. Bu bağlamda yazıyı herhangi bir şekilde rayından çıkarmak, bir yerlere çekiştirmek isteyen yorumları şimdiden taraflı ve kötü niyetli olarak niteliyorum.
Neresine itiraz edilebilir bu metnin, aklım almıyor. Ama yine de, yazdıklarıma fikir bazında itirazı olan varsa, fikrini yazar, lisan-ı münasip ve saygı çerçevesinde tartışırız. Kabadayıvari, tehditkar bir şekilde "yoksa ben de bazı gerçekleri yazmak durumunda kalacağım ve eminim hiç hoşuna gitmeyecek" tarzında bir üslup münasip bir lisan değildir konuşup tartışabilmek için dadas_nl_010.
------------------------------------
Benden de size saygılar _sendeyaşa, fikir birliğiniz için teşekkürler.
Simyacı; yazıdaki düşünceyi geliştirip katkı yapmışsın yazdıklarınla, teşekkürler. Aklına fikrine sağlık.
Bugün Gaffar Okkan'ın da ölüm yıldönümüymüş. Onu da anmış olalım. Ölülerimiz pişti oluyor, takip bile edemiyoruz artık.
Tartışma yaratan gündem hepimizin malumudur. Referandum öncesi, benim oyumun rengi üzerinden "terörün biteceğini" ilan eden bir siyasi var. Benim boynuma bir vatandaş olarak gelecekle olabilecek bir terör eyleminde, ölebilecek insanların vebalini asmış durumda. Kendileriyle hemfikir değilsem, bu olası ölümlerin de suçlusu oluyorum bu şahsın fikrine göre.
Bu akıldışı, siyasi ahlakın bir yerine oturtamadığım söylem sonunda, muhalefet de aynı sığlıkta ve yetersizlikte cevap veriyor: Eğer bu yolla terör bitecekse, demek ki bu işin kaynağı da sizsiniz. Şahane(!) İktidarı şahane, muhalefeti ayrı şahane. Sonra da ilk söylemin sahibi, muhalefetin söylemini, kendi söylediğine bakmadan "ahlakdışı" bulduğunu ilan ediyor.
Bu gelişen trajikomik diyalog karşısında ben bir vatandaş olarak ne yapayım??? Olayın komik tarafını kargalara havale edip karalar bağlıyorum haliyle. X,Y partisi böyleyken, diğer birisi hem kendi etrafında, hem de güneşin etrafında dönüyor. Sürekli bir devinim halinde. Bir başkası, şovenizmden muzdarip fakat kendi şovenizminin batağına düşmüş.
Bu gördüğümüz tabloda tüm bu siyasiler bize, yani topluma işte böyle hitap ediyorlar. Hadisi bilirsiniz; insanlara akılları ve seviyelerine göre hitap ediniz, der. Tam da bunu yapıyorlar işte. Şimdi buyrun seçin, hangisine biat ederseniz edin. Benim aklıma, ahlak anlayışıma, vicdanıma bu biçimde hitap edemezler. Dileyen, dilediğini seçip biat etsin.
SamYeli; teşekkürler size de, biraz ağır cümleler kurmuşsunuz ama tahammül sınırlarının zorlandığı da aşikar.