gamyun.net'i doğru görüntüleyebilmek için tarayıcını güncellemelisin, güncelleyemiyorsan başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsin.

BLOG

UĞURlar Olsun Koca Ağızlı Türkiye'm...

24 Ocak 2017, 07.31
A- A+


Bizim gibi ülkelerin insanlarının,  ağız sulandırıcı rant kapısı olmayan veya jeopolitik önem arz etmeyen coğrafyaların insanlarından daha akıllı olmak gibi bir zorunluluğu vardır. Bizim gibi ülkelerin insanlarının, ağızlarından daha büyük kulakları ve gözlerinin olma zorunluluğu vardır.


Bangır bangır bağırarak gelen, bu ülkeyi bölmeye yönelik her türlü felaketi; ancak okuyarak, dinleyerek anlayabilir, anlamlandırabiliriz. Duyan, bilen, gören insanlar bu ülkede öldürülürler; anlatmasınlar ve anlamayalım diye öldürülürler.  Gerek maddi varlıkları, gerek manevi varlıkları ortadan kaldırılmak istenir. Hep böyle olmuş, oluyor. Bugün yarının tarihi olacak ve geçmişten daha aydınlık bir tarihi anlatmayacak.


Sağ-sol, Kürt-Türk, Alevi-Sunni, İslamcılık-islam karşıtlığı, laisizm, antilaisizm, Atatürkçülük-Atatürk düşmanlığı, fetö vs. diye uzar gider bu ayrıştırma hedefli sokulan nifaklar. Tarihsel süreçte hepsi belli bir plan program dahilinde uygulanmış bu ülkede, hala da uygulanıyor. Bölünmeye meyyal olanı bir bölen, bölmeye çalışan illa ki bulunuyor.


Öngöremiyorsanız öngörenlere kulak vereceksiniz. 26 yıl önce Uğur Mumcu ve onun gibi birçok aydının gördüğünü, canlarını kaybetme pahasına dillendirip uyardığını; bu ülke görememiş ve uyanamamışsa, ağır bir duyma ve görme kaybı vardır demek bu ülkede. Sıradan vatandaşından, siyasetçisine herkeste... Kullanılmayan organlar körelir malum. Türkiye; kulaksız, gözleri olmayan, sadece kocaman bir ağızdan ibaret olmuş maalesef.


Ve o ağızlar o kadar bağırıyorlar ki; kimse, ne kendi söylediğini, ne de başkasının söylediğini duyamıyor. İşte bu avaz avaz bağıran insanların çıkardığı ses, zaten körelmeye yüz tutmuş kulakları iyice sağır ediyor. Gözlere tutulan ve binbir çeşit kılıkta aydınlık vaat eden yalancı ışık, gözlerimizi kör ediyor. Paralize oluyor. mel mel bakıyoruz öyle. Bu kocaman ağız bolluğunda, ümitsizliğe kapılıyor; bırakın bağırmayı, konuşmaktan da vazgeçiyor, kafayı yan koltuğa bırakıyoruz birçoğumuz da.


İç sıkıntısı, kalp ağrısı bu yazdıklarım. Ne yazacak, ne konuşacak halim var aslında. Yine de anmalı. Küçücük söyleyebilsek de, söyleyebildiğimiz kadar artık...


Benim koca ağızlı, gözsüz, kulaksız Türkiye'm; kocaman ağızları değil ama seni çok seviyorum. Kocaman gözleri, kocaman kulakları olan aydınlık insanlarını seviyorum. Sanırım ben ölüleri, yaşayan birçok insandan daha çok seviyorum.

https://www.youtube.com/watch?v=A4bq3vNA7ts

YORUMLAR

24 Ocak 2017, 14.46
    Cezbe kalemine yüreğine sağlık.çok sancılı bir süreçteyiz ve malesef iyiye gitmiyoruz.ülkesini seven her insanın okuması uyanık olması gerekmekte.saygılar
24 Ocak 2017, 16.11
Politik yazilar yazmasak? Yoksa bende bazi gercekleri yazmak durumunda kalacagim ve eminim ki hic hosuna gitmiyecek
24 Ocak 2017, 16.31
Hatırladığım kadarıyla o dönemin bir politikacısı ekranlara çıkıp "patlayan bomba sağırlığımızı giderdi, kendimize geldik" demişti..
Şimdi anlıyoruzki, patlayan bomba; 7 den 70 e hepimizi sağır etmiş.
Kendimize geldiğimizi sanarken, gerçekte kendimizi tam anlamıyla kaybettiğimizi görememişiz. O günden sonra, Türkiye' de kimsenin kimseyi duymadığını, soğuk bir kabus ortamında sağırlar ilişkisi yaşadığımızı düşünüyorum şimdi.
Bugün bir kütüphane dolusu kitaplarını da, elimden düşürmeyecesine merakla okurdum. İsimlerin karmaşıklığından, olayların zaman dilimi gelişiminden bazen zihnim karışsa da, Onun;  asla vazgeçmediği o Türk dilini kullanış biçiminin ısrarıyla süregelmiş eserlerini, elimden bırakamazdım.
Şüphem yokki, araştırmacı gazeteciler bugün de var. Ama Uğur Mumcu bana göre hala alanında tek. Söylediği her şey illa doğru olduğu için değil. Lakin bugün hiçbir gazetecinin, gerçeği arama konusunda onun kadar ısrarcı olması mümkün görünmüyor artık. Ülkede şartlar çok değişti. Üstelik, gazetede köşe yazıları çıkardığı halde o ısrarla olayların üzerine giderken muhabir gibi davranırdı.
"Hukukun görevi delil aramak, romancının görevi varsayım üretmek, gazetecinin görevi ise sadece gerçeği aramak" diye yazmıştı bir kitabında.
Diğer basın şehitlerinin de katilinin bulunamadığı 24 yıldan sonra, günümüzde hukukun nasıl delil arayıp hukuku işlettiği maalesef tartışmalı; bizler toplum olarak neyazıkki hepimiz romancı gibi davranıp çeşitli varsayım üretmeye devam ediyoruz; gazetecilerin ise gerçeklerin, ne derecede önemini kavrayayıp arayabilecekleri ise bence çok şüpheli.

Mumcu'nun ölümü bugün, bana eskisinden daha çok bir biçimde, insanlığın geri dönülemez bir yolun kıyısında kaybettiğimiz an gibi görünüyor.

Teşekkürler Cezbe.
24 Ocak 2017, 17.55
Ara Nağme:

Bu yazı politik bir yazı olmaktan ziyade, bir anma yazısı ve toplumsal eleştiridir. Herhangi bir siyasi görüşü göklere çıkarmadığı gibi, yine herhangi bir siyasi görüşü yerin dibine batırmamaktadır, zaten ideolojik bir argüman da barındırmamakta. Yazıda söz ettiğim dönemin onyılları kapsamakta olduğu düşünüldüğünde, suçlama bazında bir hedef göstermediği de açıktır. Bu bağlamda yazıyı herhangi bir şekilde rayından çıkarmak, bir yerlere çekiştirmek isteyen yorumları şimdiden taraflı ve kötü niyetli olarak niteliyorum.


Neresine itiraz edilebilir bu metnin, aklım almıyor. Ama yine de, yazdıklarıma fikir bazında itirazı olan varsa, fikrini yazar, lisan-ı münasip ve saygı çerçevesinde tartışırız. Kabadayıvari, tehditkar bir şekilde "yoksa ben de bazı gerçekleri yazmak durumunda kalacağım ve eminim hiç hoşuna gitmeyecek" tarzında bir üslup münasip bir lisan değildir konuşup tartışabilmek için dadas_nl_010.

                                                    ------------------------------------

 Benden de size saygılar _sendeyaşa, fikir birliğiniz için teşekkürler.

Simyacı; yazıdaki düşünceyi geliştirip katkı yapmışsın yazdıklarınla, teşekkürler. Aklına fikrine sağlık.


Bugün Gaffar Okkan'ın da ölüm yıldönümüymüş. Onu da anmış olalım. Ölülerimiz pişti oluyor, takip bile edemiyoruz artık.

24 Ocak 2017, 20.14
bu ülke için toprağa düşmüş her insanın  ışıklar içinde uyumasından başka bir sey dileyemem...
25 Ocak 2017, 05.12
dadas rumuzlu kullanıcı şuan mevcut hükümete toz kondurmayacak kadar o siyasilerin bağımlısı ve savunucusu ve taşları dökerm dedğide muhalefeti kötülycek gibi duruyo yanılmıyorum :)
 cezbede aydınları dinleyin diyo onlara kulak verin diyo ülke eğitim seviyesi  belli şekil dadaşda görüldğü gibi sen gelde anlat cezbe bunları memleketin yarıdan çoğuna .  hiç rakam kullanmadğn halde arkdaş toplama çıkarma yapmaya çalşıyo sonuç belli olmayan sayıların olmayan sonucu. bu tür siyasi kendini biyerlere ait hisstme durumu ne yazıkki toplumn çoğnda var ve en kötüsü ise onun bağlı olduğu siyasi kurum hep en doğrusunu blir ve yapar. inanış budur. bizleri görüşlerimize göre ayrştranda yine bu siyasi kurumların başndakilerdir. insanlar normal yaşamlarnda dolmşa binerken bakkala manava kasaba gttğinde  ev eşyası alırken tamirciye aracını götürürken kmse kmseye görüşünü sormaz bilmezde çnki çokda önemli değildir bnları yaparken insanların siyasi görüşleri.  
  bi Uğur mumcu hayranı olarak nerdeyse bütün yazılarını okumş biri olarak böle bi konuya değiniriken böyle değerli bi aydnımız üstünden konuyu anlatman çok sevndirici.
  efsane komutan emekli tümgeneral  ve yazar Osman Pamukoğlunun kitaplarını okumanızda biçok memleket meselesini daha iyi kavramanız için yardmcı olcaktır  özellkle Unutulanlar dışnda yeni birşey yok.  ve strateji    şuan yaşayan en büyük değer Türkiye için ve nrdeyse ülkenin tamamının bu insanın varlğndan bile haberi yok interneti oyun aracı eğlence aracı olarak kullanan. gündemi ise tutsak basından izleyen insanlardan ümidimiz yok. 
 bi sabah acı çekerek uyanacaksınız.    
 böyle bi yazı sunduğun için okuyanlarına çok teşekkür ederim cezbe. 
25 Ocak 2017, 05.19


"Bir kişiye yapılan haksızlığı her insan yüreğinde ve bilincinde duymalıdır bütün ağırlığınca. Bu sorumluluk bilinci kurulmamışsa her yeni haksızlık bir ‘’Kader’’ gibi benimsenir bütün toplumda. Oysa ne yoksulluk ne de haksızlık ‘’Kader’’ değildir. Yoksulluğun ve haksızlığın nedenleri vardır. Bunları birer birer saptayıp toplumun önünde haykırmak gerekiyor." U.M



imza sayın... Teşekkürler Sevgili CeZbE
25 Ocak 2017, 11.39
Okumuyoruz çünkü, araştırmıyoruz, sorgulamıyoruz, merak etmiyoruz. Gerçekleri değil, öğretmek istediklerini, duymak istediklerini alıyoruz. Görsellerle pompalananları anında kabul ediyor, bütün imkanlarımıza rağmen araştırma zahmetinde bile bulunmuyoruz. Bu toplumsal teslimiyetin açık seçik işaretidir.
Bilgi yaşamımızda var olmadığı sürece ruhumuzu, aklımızı ve benliğimizi esir etmekten başka çaremiz yok.
A partisi B partisi deyip, olaylara seyirci gibi bakmak kültürel bir yozlaşmadır. İnsan kimseye tabi olmadan doğru ile yanlışı ayırabilme idrakında olmalı. Eğriye eğri doğruya doğru diyebilme erdemini göstermeli…
Fiziksel olarak bağlandığımız metalar, zihnimizin ortasına bomba gibi düştü!!! Santim santim değil metre metre uzaklaşıyoruz düşünmekten ve sorgulamaktan. Ne kitap okuyanı görebiliyoruz artık, ne araştıranı!!!
Çok doluyum bu konuda da... Yazacak daha çok şey var da uzatmamak en iyisi.

Aklına sağlık Cezbe. Müthiş bir yazı olmuş anlayana…

25 Ocak 2017, 14.56
Ardens58, Asi, Ayn, 1Yalnızlık; yorumlarınız ve fikirlerinizle yaptığınız katkı için teşekkürler arkadaşlar.  Şablonla düşünce gelişmez, tabi olduğunuz şablonun papağanı olursunuz ancak. Çok önemli bir nokta bu, genelde hepiniz işaret etmişsiniz bu konuya. Hem bu söylediğinizle, hem de bu yazının özüyle örtüşecek güncele dair bir örnek vermek istiyorum.


Tartışma yaratan gündem hepimizin malumudur. Referandum öncesi, benim oyumun rengi üzerinden "terörün biteceğini" ilan eden bir siyasi var. Benim boynuma bir vatandaş olarak gelecekle olabilecek bir terör eyleminde, ölebilecek insanların vebalini asmış durumda. Kendileriyle hemfikir değilsem, bu olası ölümlerin de suçlusu oluyorum bu şahsın fikrine göre.


Bu akıldışı, siyasi ahlakın bir yerine oturtamadığım söylem sonunda, muhalefet de aynı sığlıkta ve yetersizlikte cevap veriyor: Eğer bu yolla terör bitecekse, demek ki bu işin kaynağı da sizsiniz. Şahane(!) İktidarı şahane, muhalefeti ayrı şahane.  Sonra da ilk söylemin sahibi, muhalefetin söylemini, kendi söylediğine bakmadan "ahlakdışı" bulduğunu ilan ediyor.


Bu gelişen trajikomik diyalog karşısında ben bir vatandaş olarak ne yapayım??? Olayın komik tarafını kargalara havale edip karalar bağlıyorum haliyle. X,Y partisi böyleyken, diğer birisi hem kendi etrafında, hem de güneşin etrafında dönüyor. Sürekli bir devinim halinde. Bir başkası, şovenizmden muzdarip fakat kendi şovenizminin batağına düşmüş.


Bu gördüğümüz tabloda tüm bu siyasiler bize, yani topluma işte böyle hitap ediyorlar. Hadisi bilirsiniz; insanlara akılları ve seviyelerine göre hitap ediniz, der. Tam da bunu yapıyorlar işte. Şimdi buyrun seçin, hangisine biat ederseniz edin. Benim aklıma, ahlak anlayışıma, vicdanıma bu biçimde hitap edemezler. Dileyen, dilediğini seçip biat etsin.

25 Ocak 2017, 21.37
Eline sağlık süpersin
27 Ocak 2017, 02.48
Teşekkürler Hpacaci.
27 Ocak 2017, 18.27
FAZLABİ; nickinizi görünce nostalji oldum. Hep de yanlış yazardım sizin nicki :) Hala takip ediyor oluşunuza çok sevindim. Teşekkür ederim yorumunuz için.
14 Mart 2017, 10.33
Neredeyse 2 ay önce yazılmış bir yazıya nasıl tesadüf ettiniz bilmiyorum Avd23 ama çok mutlu oldum. Teşekkür ederim. Yazdıklarınız doğru şeyler. "Ne olacak bu memleketin hali" söylemi, selam verme sözüne denk düşen bir söylem oldu aramızda artık maalesef. Şu yorumu bağlayacak bir iyi dilek cümlesi bile kuramadım şu an inanın.


SamYeli; teşekkürler size de, biraz ağır cümleler kurmuşsunuz ama tahammül sınırlarının zorlandığı da aşikar.
25 Ocak 2018, 06.07
UĞURlar olsun.
24 Ocak 2024, 20.35
Evet, unutmuyoruz. Uğur’lar olsun bu memlekette her daim.
Yorum yapabilmek için ÜYE GİRİŞİ yapmalısın