UMUT.!
06 Şubat 2017, 12.59 A- A+
Avlu her zaman ki gibi çok kalabalıktı. Gruplar halinde volta atanlar, duvar dibinde oturup kahır çekenler, sohbet edenler, demir kapıyı sertçe vurup; gardiyan diye bağıranlar! İçlerinde anormal hareketleri hemen göze çarpan biri vardı! Köşede oturmuş, kendi kendine konuşuyor, belli bir noktaya gözünü dikip parmağını sallayıp küfür ediyordu, ‘’Ben size göstereceğim ş...!’’
‘’Duvar gölgeliklerinde uyurdu çoğu zaman, amaçsız bir şekilde etrafına göz gezdirir, derin düşüncelere dalardı. Her geçen gün kendi kişiliğinde uzaklaşıyordu, kendini toparlamayacak kadar dağınıktı düşünceleri. İç dünyasında ki bütün güzelliklerin üstüne tamamen kapkara bir örtü çekmişti.’’
Gömleğinin cebinde oğlunun resmini çıkardı, dakikalarca baktı, öptü tekrar cebine koydu. Başını kolunun üstüne koydu gözlerini kapattı. Umut! Aniden irkildi, küfürler edip elini sırtına attı, sanki sırtından hançerlenmiş, acıyla karışık bir off çekti! Çektiği acı, yüzünün her santimine yayıldı. Ayağa kalktı, bir elini cebine koydu, yalnız başına bir tur volta attı. Başka bir mahkûm yanından geçerken omuz vurdu. Düşünceleri dağıldı kenara çekildi, başına salladı bir kaç kez.
Tekrar köşeye gitti, ellini havaya kaldırıp anlaşılmaz bir şeyler söyledi! İçinden derin bir hıçkırık yükseldi boğazında adeta boğdu onu dışarı çıkmasına izin vermedi. Köşeyle bütünleşmiş gibiydi, herkes tarafında oraya ‘’Umut köşesi’’ deniliyordu! İki parmağını dudaklarına götürdü, sigara istedi. Uzattığım sigarayı öfkeyle yaktı ‘’ben askerdeydim, ben askerdeydim…’’ Gözleri yere bakarak konuşuyordu. Dilinin ucuna gelen sözü bir türlü tamamlamıyordu...
Askerdeyken; karısı oğlunu bırakıp, başka birisine kaçmıştı. Herkese düşman olmuştu, annesini, babasını suçluyordu, onlar sahiplenmemiş diyordu! Kendini içkiye vermişti, kahrını içerek tüketmeye çalışmıştı. Evine giderken kendisini bekleyen karısı yoktu. Hırsını; park halindeki araçların lastiklerini patlatarak gidermeye çalışmıştı. Onbir araç lastiğini bıçakla patlatmıştı, 44 ay ceza almıştı. Hakim beyde ona acımamıştı!..
Kader Umut ile bir oyun oynamıştı, mağlup olan Umut’tu. Başkaları için eğlence haline dönüşmüştü onun bu dağınık hali. İç dünyasıyla savaşması yetmiyormuş gibi, başkalarının alay konusu olmuştu. Umut sanki oradakilerin günahı gibiydi; herkes kendi lanetini onun üzerinden okuyordu! Sevinçlerini dalga geçerek, kızgınlıklarını söverek, şiddetlerini döverek geçiştirmeye çalışan, insan sürüsü!
Artık hayat, onun için yaşanılmayacak kadar sönük ve anlamsızdı. Herkese küsmüştü, arayanı, soranı yoktu, bir dal sigara için, meydancılık yapıyordu! İtilip kakılıyordu, horlanıyordu.
‘’Onun hayatında bir bayrak dalgalanmıştı ve o bu bayrağı istediği yere taşıyamamıştı. Hayatına yayılmış çılgınlıkları yüreğinin bir kenarına atmıştı. Buradan çıkacak köklerini daha sağlam bir yerlere atar mı? Doğrusu biraz kuşkuluyum. Hep o ateşten yanmaya devam edecekti. İhanet onun bedenine saplanmış bir bıçak gibiydi. Yarası ona çok acı veriyordu! Kendini toparlayamıyordu, bir kaç iyi niyetli kişilerin çabasına ise, o itibar etmiyordu’’
Dudağında acı bir gülüş belirdi. Nefret dolu bir gülüştü bu, belli ki, bir düş âlemine dalmıştı, düşlerini sigara dumanı ile savurdu havaya doğru. Yalnızlık bile anımsamayacak onu, bakışları avluda dolaşan insanların ayakları altından eziliyordu! Sırtlanların, yırtıcı hayvanların arasında ne kadar korunabilirdi ki! O hep aşağıda olacaktı ve birileri yukarı çıkmak için onu basamak olarak kullanacaktı.
Çürümüş dişleri arasında bir ıslık çıkarmak istedi. Güçlü kuvvetli olmak istemişti. Beyni ona buyruk verir gibi yaptı git öldür kendini! Defalarca denemeden sonra kendini ürperti veren akıl hastanesinde bulmuştu. Evrenin sultanlığına aday olacak hali yoktu ya soğuk odada bedenine bir titreme geldi. Bu hayalide suya düşmüştü. Hayatını bundan sonra karanlık odalarda Umutlarını da yanına alarak sürdürecekti...
Ağzına gem vurulmuş vahşi bir at gibiydi. Başını sertçe geriye atıyor, uykuda sayıklıyormuş gibi umutsuzca çırpınıyordu. Haykırıyordu, çırpınıyordu, gururu kırılmış, takati tükenmişti!
Nerede olduğunu bile bilmiyordu Umut bunca azap çekmiş kimin umurunda! Boşluğa fırlatılıp atılmışsın işte, dayarsın şakağına silahı ya tetiği çekersin ya da ayağa kalkar, yarınına zehir saçanların gırtlağına sarılır gücünü ispatlarsın. Ya! Unutulursun, ya! Unutursun, seçim senin!
‘’Duvar gölgeliklerinde uyurdu çoğu zaman, amaçsız bir şekilde etrafına göz gezdirir, derin düşüncelere dalardı. Her geçen gün kendi kişiliğinde uzaklaşıyordu, kendini toparlamayacak kadar dağınıktı düşünceleri. İç dünyasında ki bütün güzelliklerin üstüne tamamen kapkara bir örtü çekmişti.’’
Gömleğinin cebinde oğlunun resmini çıkardı, dakikalarca baktı, öptü tekrar cebine koydu. Başını kolunun üstüne koydu gözlerini kapattı. Umut! Aniden irkildi, küfürler edip elini sırtına attı, sanki sırtından hançerlenmiş, acıyla karışık bir off çekti! Çektiği acı, yüzünün her santimine yayıldı. Ayağa kalktı, bir elini cebine koydu, yalnız başına bir tur volta attı. Başka bir mahkûm yanından geçerken omuz vurdu. Düşünceleri dağıldı kenara çekildi, başına salladı bir kaç kez.
Tekrar köşeye gitti, ellini havaya kaldırıp anlaşılmaz bir şeyler söyledi! İçinden derin bir hıçkırık yükseldi boğazında adeta boğdu onu dışarı çıkmasına izin vermedi. Köşeyle bütünleşmiş gibiydi, herkes tarafında oraya ‘’Umut köşesi’’ deniliyordu! İki parmağını dudaklarına götürdü, sigara istedi. Uzattığım sigarayı öfkeyle yaktı ‘’ben askerdeydim, ben askerdeydim…’’ Gözleri yere bakarak konuşuyordu. Dilinin ucuna gelen sözü bir türlü tamamlamıyordu...
Askerdeyken; karısı oğlunu bırakıp, başka birisine kaçmıştı. Herkese düşman olmuştu, annesini, babasını suçluyordu, onlar sahiplenmemiş diyordu! Kendini içkiye vermişti, kahrını içerek tüketmeye çalışmıştı. Evine giderken kendisini bekleyen karısı yoktu. Hırsını; park halindeki araçların lastiklerini patlatarak gidermeye çalışmıştı. Onbir araç lastiğini bıçakla patlatmıştı, 44 ay ceza almıştı. Hakim beyde ona acımamıştı!..
Kader Umut ile bir oyun oynamıştı, mağlup olan Umut’tu. Başkaları için eğlence haline dönüşmüştü onun bu dağınık hali. İç dünyasıyla savaşması yetmiyormuş gibi, başkalarının alay konusu olmuştu. Umut sanki oradakilerin günahı gibiydi; herkes kendi lanetini onun üzerinden okuyordu! Sevinçlerini dalga geçerek, kızgınlıklarını söverek, şiddetlerini döverek geçiştirmeye çalışan, insan sürüsü!
Artık hayat, onun için yaşanılmayacak kadar sönük ve anlamsızdı. Herkese küsmüştü, arayanı, soranı yoktu, bir dal sigara için, meydancılık yapıyordu! İtilip kakılıyordu, horlanıyordu.
‘’Onun hayatında bir bayrak dalgalanmıştı ve o bu bayrağı istediği yere taşıyamamıştı. Hayatına yayılmış çılgınlıkları yüreğinin bir kenarına atmıştı. Buradan çıkacak köklerini daha sağlam bir yerlere atar mı? Doğrusu biraz kuşkuluyum. Hep o ateşten yanmaya devam edecekti. İhanet onun bedenine saplanmış bir bıçak gibiydi. Yarası ona çok acı veriyordu! Kendini toparlayamıyordu, bir kaç iyi niyetli kişilerin çabasına ise, o itibar etmiyordu’’
Dudağında acı bir gülüş belirdi. Nefret dolu bir gülüştü bu, belli ki, bir düş âlemine dalmıştı, düşlerini sigara dumanı ile savurdu havaya doğru. Yalnızlık bile anımsamayacak onu, bakışları avluda dolaşan insanların ayakları altından eziliyordu! Sırtlanların, yırtıcı hayvanların arasında ne kadar korunabilirdi ki! O hep aşağıda olacaktı ve birileri yukarı çıkmak için onu basamak olarak kullanacaktı.
Çürümüş dişleri arasında bir ıslık çıkarmak istedi. Güçlü kuvvetli olmak istemişti. Beyni ona buyruk verir gibi yaptı git öldür kendini! Defalarca denemeden sonra kendini ürperti veren akıl hastanesinde bulmuştu. Evrenin sultanlığına aday olacak hali yoktu ya soğuk odada bedenine bir titreme geldi. Bu hayalide suya düşmüştü. Hayatını bundan sonra karanlık odalarda Umutlarını da yanına alarak sürdürecekti...
Ağzına gem vurulmuş vahşi bir at gibiydi. Başını sertçe geriye atıyor, uykuda sayıklıyormuş gibi umutsuzca çırpınıyordu. Haykırıyordu, çırpınıyordu, gururu kırılmış, takati tükenmişti!
Nerede olduğunu bile bilmiyordu Umut bunca azap çekmiş kimin umurunda! Boşluğa fırlatılıp atılmışsın işte, dayarsın şakağına silahı ya tetiği çekersin ya da ayağa kalkar, yarınına zehir saçanların gırtlağına sarılır gücünü ispatlarsın. Ya! Unutulursun, ya! Unutursun, seçim senin!
YORUMLAR
Ne yazık ki, herkesin dayanma gücü farklı. Kimi kalır, kimi gider ve ben hangisi daha akılcı hiç ayıramadım...
Çok ara verdin Digor, özlemişiz.
Teşekkürler