gamyun.net'i doğru görüntüleyebilmek için tarayıcını güncellemelisin, güncelleyemiyorsan başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsin.

BLOG

Düzenleyip blogladım.

17 Şubat 2017, 02.52
A- A+

Haydi yazalım deyince yazılır mı yahu ?
- Yazılmaz mı ?
Uzaktan yakın bir arkadaş kendisine henüz gönderdiğim bir mesajı '' bu mesaj gereğinden fazla güzel olmuş düzenleyip bloglasaydın '' dedi
O'na olmaz bu mesaj ( mektup ) sana yazıldı dedim....
Benim içimdekinden kurtulma gayretimin bir sonucudur bu yazma işi , 
öte yandan yazdıklarımız hayata asılı kalıyor biz gittikten sonra bile , üç kelam da olsa yazmalı diye  öğrendim ben hayattan 
Yazarın ya da yazmanın büyüğü küçüğü yoktur bence ve evet tanrısal bir boyutu vardır bu hadisenin. Yazmak Allah'ın da bizzat yaptığı bir şeydir malum . 
Ölümsüzlüğün kapı aralığıdır bir yerde.....
Hikaye : 
Benim evim denizine bakar  Kadıköy'ün , semtimin adıysa Moda. Her sabah vapurların tuzlu bedeleri  çaya ve simite eşlik eder gözlerimde.....
Öyle bir zamana uyanıyoruz ki artık , gazetelerde haber yerine birbirini ezme çabası iki farklı siyasi görüşün , 
Benden değilsen öbürüsün....
Hayıflanarak çıktım evden koltuğumun altında beni diğeri yapan gazetemle indim iskeleye sabah saat 06:45 Beşiktaş vapurunun homurtulu koşuşturmasına karışarak toplumcu gerçekçi bir edayla elektronik biletimi çıkarıp okuttum '' yetersiz bakiye '' dedi .
Nasıl yetersiz , ne hadsiz birşeysin sen bana beş parasız muamelesi yapıyorsun , senin sahibin benim üstelik ! 
Ben aklımda elektronik biletime ve dikkatsizliğime sövüp sayarken ,
benim yerime beyaz tenle sarılmış bir el başka bir elektronik bilet okuttu ve '' buyrun geçin '' dedi .
Hayır denemeyecek kadar güzel ve sanki ben resmetmişimcesine kızıl.......
- Teşekkürler .
- Rica ederim.
Dua ediyorum hemen arkamdan geçsin o turnikeden ve binsin bu vapura ,
Kadın değil , özellikle yaratılmış bir figür. 
Parmakları uzun elleri zarif , kırmızıdan biraz koyu ojeler soğuktan mora çalan özenle rujsuz bırakılmış dudaklar , gözlerinde sürükleyen sürmeler.....
Geçti benden hemen sonra turnikeden , takip ediyorum kendimce belli etmeden amaan ne olursa olsun ''konuşacağım seninle'' diyorum içimden.  
Vapur çok kalabalık değil aksi gibi sabahın körü geçti çift kişilik cam kenarı bir yere , 
tam karşısına oturdum. Garipsedi önce  sonra gülümsedi 
Telaşa kapıldım nedense ya ne salağım kıpkırmızı oluyorum hep bu durumlarda halbuki ne var canım alt tarafı 25 dakika sürecek bir vapur yolculuğu.
Sessizliği alel acele bozdum halt varmış gibi :)
- Şey bu akbil ( elektronik bilet ) için teşekkür etmek istiyorum , kabul edersen çay ısmarlayarak ,
- Borca mahsuben yani 
- Ya aslında sadece seninle konuşabilmek için bir bahane işte .
- :) Çok acemisin biliyor musun ?
- Sen profesyonel misin ?
-:)))) Hah hah komiksin 
- Tüm acemiler komiktir. 
- Çay almayacak mıydın sen ?
- Aa evet 
Dünyanın en uzun 3 dakikasından sonra döndüm elimde iki çay bir simit.
- Simit neden bir tane sen yemeyecek misin :) ?
- Yok ben ofiste yaparım kahvaltımı Hem bu simitin yarısı senin .
- Diğer yarısı ?
- Denizin çocukları için , martılar ....
Simitin yarısını yedi özenle çayını içti 
Ben yüzünü yudumluyorum öyle güzel ki .....
Sonra sordum 
- Ne tarafa ?
- Çapa tıp .
- Öğrenci misin ?
- Hayır. Sen ne tarafa
- Taksim Almanya konsolosluğuna 
- Seyahat mi var?
- Yok ben vize işlemleri yapıyorum 
- Değişik bir iş 
- Evet , sen ne iş yapıyorsun ?
- Bir süredir hiçbirşey
- Çapa tıp dedin 
- Hastayım 
- Geçmiş olsun neyin var ?
- Geçecek bir şeyim yok 
- Nasıl yani ? 
- Kanserim ve maalesef çok vaktim yok. Çapadan heyet raporu alıp maaş bağlatmaya çalışıyorum anneme bir faydam dokunsun hiç değilse.

İkimiz de sustuk . Vapur denizin ortasında kaçacak hiçbir yer yok , konuşacak hiçbir şey yok Öyle bir hevesi kursağında kalmışlık ki tarifi yok .
Vapur yanaşsın artık tanrım , Bu kocaman gözlü güzel kadın başka şeyler söylemiş olsun .
Bunların hiçbirinin imkanı yok .
Masada yarım simit , martıların bile o sabah nasibi yok . 
Vapur yanaştı  kalkıyoruz denizi seyrederek 
Gayrı ihtiyari kurduğum son cümleye bak 
- İyi bak kendine
- :))) olur. Sende....
Gitti kızıl kadın .....

bu son paragraf şimdi yazılmış bir şiir olsun ,
kanımın en pelte hali.....
Çok acil
Çözüm bekleyen sorunları var bu dünyanın
Mesela yapraklar ,
Kuruyorlar....
Saat beşe geliyor örneğin
Durdurulmalı hemen .....
Anlamıyorsun biliyorum
Bu dünyanın en acil sorunu bu zaten ,
Sen beni anlamıyorsun......

SANRILARIMLA
ISIENTUS
 

YORUMLAR

17 Şubat 2017, 10.11
Bazı insanlar yazmalı kimse anlamasa kimse görmese kimse duymasa bile yazmalı.. Hayallerimde güzel gözlü bir kadın yarım bir simit havada deniz kokusu agzımda yazının bıraktıgı hafif buruk tat kutlarım sizi....
17 Şubat 2017, 13.52
Tüm tanıtımları, özellikle kızıl güzelin tanımlanmasını çok beğendim.
Aktı gitti satırlar, ellerinize sağlık.

Hüzünlü hali, sanki savrulup çıkıverecekmiş kandırmacasıyla, şöyle bir kafamı sertçe iki yana sallıyarak; Akbilinizin yetersizliğine tutturmaya çalışıyorum: Başkalarının başına geldiğinde kıs kıs güldüğüm, kendime olunca suratımın ani ateş basması halidir. Haliyle orayı okurken size de güldüm.:) Kusura bakmayın.:)
Bir de soru, bilmediğim şeyi öğrenme isteğinden gelen: "vapurların tuzlu bedeleri" cümlesindeki "bedeler" nedir acaba?
Teşekkürler
18 Şubat 2017, 02.27
:).................:)

Hep acı-tatlı yazıyorsun Isientus ve ben bunu çok seviyorum. Yazını okuduktan sonra düşüncelere daldım. İki karakter de talihsiz, diye düşündüm. Kursakta kalan heves, neden kursakta kalsındı ki, diye düşündüm. Sonunun trajedi olacağı kuvvetle muhtemel bir hevesi, kursakta mı bırakmalı insan, diye sordum kendime. Belki de her iki insan da, kısa olsa bile çok mutlu olacaklardı, dedim. Ama hayatta kalacak olanın çok ve çok ve çok çok güçlü olması gerektiğini; beraber geçirilebilecek olan zamanın mutluluk dolu olabilme ihtimaline karşın, daha ilişkinin başından belli olan hazin sonu yaşamayı, kimsenin kolay kolay göze alamayacağını da düşündüm. Bunları düşününce pek bi hüzünlendim.


Kalemine, ruhuna sağlık.
18 Şubat 2017, 14.19
Deli Dahi ; Delilik dahice birşey zira... İstanbulu sevmek dahice değilse de burayı terketmek delilik gibi biraz dediğimiz gibi yazmalı bazı insanlar.... Teşekkürler.

Sat_Agraha : Düşününce bana da komik geldi elektroniğin bitmesi :) ama o sıra hiç komik değildi. 
"vapurların tuzlu bedeleri" cümlesindeki "bedeler" dikkatsizliğin ürünü , doğrusu şöyle : "vapurların tuzlu bedenleri" bağışlayın gece körüyüm ben gündüzleri :) Teşekkürler.

Cezbe ; Dediğin gibi hayattan yazılar biraz acı biraz tatlı . Sevilmesi ayrıca güzel . Düşünmedim değil , cesaret işidir hem yazma hem başlangıçlar ama korku değildi konuşmayı sonlandıran , istememişti başka bir izi daha kaldıracak gücü yoktu . Sustuk orada belki ama susamadık işte sonradan konuştuğumuz hiçbirşeyi. 
Teşekkürler.

Fazlabi ; Yamanın her türlüsü makbuldür de ertelemenin hiçbir türlüsünün sevilecek bir yanı yok :)
Tanrı bile peygamberine '' Sen sade anlat demiştir. Umudu hatırlatsın diye karanlığı , kalabalıktan korkmamak için yalnızlıkları , sen sade anlat . '' 
İyi bir okur olan kötü anlatıcı olmaz bence bir şans ver bize yaz bakalım....
Teşekkürler.
Yorum yapabilmek için ÜYE GİRİŞİ yapmalısın