BEYAZ GÜVERCİN
12 Nisan 2017, 18.55 A- A+Güneşli bir bahar günüydü seni ilk gördüğüm, ürkek bakışların vardı, yerinde duramıyordun sanki, kendine has bir duruşun vardı, vakur ve de gururlu bir duruştu bu, kar beyazı kanatların vardı, bembeyazdı, sana bakanın dönüp bir daha bakası geliyordu. Küçük güvercin adımlarla yürüyor, ani dönüşler yapıyordun, kim bilir içinde ne tür bir duygular taşıyordun, bir an onu bilmek elimden geldiğince derdine derman olmak istedim ama ne sen derdini bana diyebilirdin, ne ben seni anlaya bilirdin.
İlk zamanlar benden kaçıyor gibiydin, bir yabancıydım sana haklıydın da. Zaman geçtikçe senin bana olan güvenin artmış yanımdan kaçmaz olmuştun. Ne zaman seni elime almaya kalksam yine de birkaç adım geriye giderek sanki tam anlamıyla hala seni tanımıyorum der gibi bakıyordun. Etrafında birkaç güvercin daha vardı ama sen onlara hiç benzemiyordun, daha evcil ve daha ne yaptığını bilen biri gibiydin. Her geçen zamanda bir birimize olan güvenimiz artmış, ani uçuşlar yaparak gözlerden kaybolup gittiğinde, ben sanki bir daha geri gelmeyeceksin gibi duygulara kapıldığım anda, ummadık anda bir yerlerden çıkıp omzuma konarak sanki sana şaka yaptım der gibi gözlerime bakmıştın.
Her uzun uçuşlarında tekrar geri geleceğini bilsem bile, beni o an bir hüzün kaplıyordu, elinden en değerli eşyası alınmış çocuk gibi, durgunlaşıyordum ta ki sen tekrar gelip omzuma konana kadar sevinemiyordum. Her güzelliğin arkasında bir şeyler saklıdır, senle olan içgüdüsel dertleşmelerimizde, zaman zaman acılar yaşadığını, bu acıların sende kalıcı olduğunu anlamıştım, oysa her yaşantının kendine özgü bir acısı vardı, bu kişilere göre değişendir. Bense bunları sana anlatmaya çabaladım ne kadar anlatabildim onu bilmiyorum. Her ne kadar bir birimiz alıştıksa da sen hala çekingen ve utangaçtın, bazen sana şakalar yapardım, sen bunu gerçek sanır utanırdın, her yerin beyaz olsa da utangaçlığını ayaklarındaki kırmızı rengin çoğalmasından anlıyordum. Biliyorsundur Rabbim (Hazreti Nuh tufanından sora, gemiyi sığ bir yere çekmek istemesi üzerine böyle bir yer bulup geri gelmesi için önce kargayı göndermiş ancak karga su yüzünde bulunan leşleri yemekle meşgul olmuş, uzun zaman sonra geri geldiğinde ise sığ bir yer bulamadığını söylemesi üzerine, bu kez güvercini göndermiştir. Güvercin sığ bir su bulup oraya indiğinde sular ayaklarının ortasına kadar gelmiş, suyun sıcak olması nedeniyle oraları kızarık olarak ağzında bir zeytin dalıyla geri dönmüş ve gemiyi o yere götürmüştür. Hazreti Nuh Rabbine yalvararak bundan sonra güvercinleri barış elçisi olmasını ve ayaklarının hep kınalı olarak yaşamasını istemiştir) ki, o günden buyana hep böyle anılmıştır.
Ben senin hem bembeyaz rengine, kınalı ayaklarına, getirmiş olduğun zeytin dalına, barış elçisi olarak bilinmene gıpta ile bakarken bir kez daha sana hayran oluyorum. (S.G.Buğrabey) 12.04.2017
YORUMLAR
Bir de eleştirm olsun. Sanki; "Nuh'un gemisinden dönen güvercin kıssasına daha az değinseydi, daha gizemli mi olurdu yazı?" diye düşündüm.
güvercin yazınız dikkatimi çekti okudukca çok güzel duygular hissettirdi ama bunları sizler gibi
kağıda dökme yeteneğim malesef olmadığı için buraya yazamıyorum .yazınız çok güzel olmuş emeğinize kaleminize güzel yüreğinize sağlık.
Beyaz herzaman saflığı güzelliği barışı temsil eder .