Renk İmparatorluğu -I-II-
14 Nisan 2017, 05.34 A- A+
I. Bölüm
Samanyolunun bir yerinde, vakitlerden bir vakit, kendi halinde ve iyi insanların yaşadığı bir imparatorluk varmış. Herkes işinde gücünde, yediğine şükreder, yiyemediğine öykünmez haset etmez, tevekkül içinde yaşayıp giderlermiş. Kral Aseinus, ülkeyi idare etmekte hiç zorlanmaz, zaten iyi huylu olan tebaasıyla mutlu mesut günlerini geçirirmiş.
Resim yapmaya çok meraklı olan Aseinus, günün birinde, kartal yuvası misali sarayının balkonunundan, kuşbakışı gördüğü güzel ülkesini resmetmeye karar vermiş. Bir uçtan bir uca tüm ovaları, denizleri, dağları, ırmakları ve gölleri, ormanları ve hayvanları resmetmiş. Tam bir yıl sonra resmin karakalemi bitince, yaverine en iyi boyaları getirmesini buyurmuş.
En açık renklerden başlayarak resmi boyamaya girişmiş. Yeşilin en güzelini ormanlara, binbir ton kahverengiyi tüm ovalara, topraklara sürmüş fırçasıyla. Öyle sevmiş ki bu yaptığı resmi, bir an önce bitirme gayretiyle sabah akşam başından kalkmaz olmuş Aseinus. Yemeklerini bile resmin başında yer, bir lokmadan sonra bir fırça darbesi vururmuş. Gecesi gündüzüne karışan kral, nihayet resmin boyamasını da bitirmiş. Uzaktan eserine baktığında, yaptığı resme ve ülkesinin güzelliğine hayran olmuş. Yanıbaşına koymuş eserini ve emir vermiş tören hazırlığı yapılması için. Halkına ertesi gün sergileyecekmiş şaheserini.
Sabah uyandığında, Aseinus'u bir başdönmesi almış, büyük bir gürültüyle resminin ve boyalarının üzerine düşüvermiş. Kendine geldiğinde başında bir hekimler ordusu olduğunu görmüş ."Sadece yorgunluğun sebep olduğu hafif bir baygınlık geçirdiğini" söylemişler ona. Zar-zor doğrulduğu yerden, tuvalin devrildiğini ve üzerine de boya paletinin düştüğünü görmüş. Dünyası başına yıkılan Aseinus, hemen resmi kaldırmalarını buyurmuş. Masmavi boyadığı gökyüzünün bir kısmında kıpkırmızı bir leke varmış artık. Paletteki kırmızı, yettiği kadar, gökyüzünü kendi rengine boyamışmış. Karalar bağlayan kral, hizmetkarları odadan kovalamış ve kederli, derin bir uykuya dalmış.
Bölük-pörçük, kasvetli uykusundan, berbat olan resminin mutsuzluğuyla uyanan Aseinus, dışarıdan büyük bir uğultu geldiğini duymuş. Hemen balkona koşup dışarı bakmış. Halk; sarayın avlusunda toplanmış ve başları yukarıda bir şeye bakıyor ve bağırıyorlarmış. Onların baktığı yöne bakınca, gökyüzünün bir kısmının, düzensiz bir kırmızıya kestiğini görmüş. Aklını kaçırdığını düşünen Aseinus, hemen resminin başına koşmuş. Tam da resimdeki kırmızı boya lekesi gibi, sarayın üzerine denk düşen yerde ve aynı o biçimsizlikte bir kırmızı, gökyüzünün mavisini kırmızıya boyamışmış. Yaşadığı düşle gerçek arası bu durumu algılamakta zorluk çeken Aseinus, defalarca bir resme, bir gökyüzüne bakmış. Fakat nafile; gerçek, öylece duruyormuş yukarıda kıpkırmızı işte...
II. Bölüm
Hızlıca tablonun başına gidip gökyüzündeki kırmızı lekenin üzerine beyaz boyayla bir ay ve bir yıldız çizmiş. Birkaç dakika sonra, halktan akıl almaz bir uğultu daha yükselmiş. Gökyüzüne baktığında, tabloya yeni çizdiği ay ve yıldızın, bire bir göğe yansıdığını görmüş. Ve anlamış; bu mucize bir lütufmuş ona. Artık imparatorluğundaki her şeyi, kendi istediği renge boyayabilir, bir masal ülkesi yaratabilirmiş.
Renklerle arası çok iyi olan ve estetik ruhu gelişkin Aisentus, bitirmiş olduğu tablonun yüzlerce karakalem röprodüksüyonunu ressamlara yaptırmış. Bundan böyle karakalemi hazır olan tabloları, her istediği zaman boyayacak, dünyanın bütün renklerini değiştirecekmiş. Kendisinden başka kimsenin, odasında boyanmaya hazır olan tabloya el sürmemesi emrini vererek, gökkuşağı dünyasında yapacaklarıyla ilgili hülyalara dalmış.
Renk İmparatorluğu halkı; bu olup biten mucizeyi öğrendikten sonra, krallarına daha da bir sevgi ve sadakatle bağlanmış, olduklarından katbekat mutlu olmuşlar. Artık; pembenin binbir güzel tonunda bir gökyüzüne, pembe gövdeli ve mavi çiçeklerle bezeli ağaçlara; turuncu, fuşya, mor rengarenk kuşların kıyılarında su içtiği eflatun akan nehirlere uyanıyorlarmış. Kral Asientus tüm maharetini sergiliyor, halkının mutluluğuna şahit oldukça, eşi benzeri görülmedik, büyülü, rüya gibi bir yeryüzü yaratıyormuş onlar için.
Kral Asientus'un ölümünden sonra, hanedan soyundan devam eden hükümranlık, bu alışkanlığı zaman içinde de sürdürmüş. Yıllar boyu yetenekli hükümdarlar, ülkelerini istedikleri renklere boyayarak bu sihirli Renk İmparatorluğunu devam ettirmişler.
-----------------------------------------------------
Devam edecek...
Samanyolunun bir yerinde, vakitlerden bir vakit, kendi halinde ve iyi insanların yaşadığı bir imparatorluk varmış. Herkes işinde gücünde, yediğine şükreder, yiyemediğine öykünmez haset etmez, tevekkül içinde yaşayıp giderlermiş. Kral Aseinus, ülkeyi idare etmekte hiç zorlanmaz, zaten iyi huylu olan tebaasıyla mutlu mesut günlerini geçirirmiş.
Resim yapmaya çok meraklı olan Aseinus, günün birinde, kartal yuvası misali sarayının balkonunundan, kuşbakışı gördüğü güzel ülkesini resmetmeye karar vermiş. Bir uçtan bir uca tüm ovaları, denizleri, dağları, ırmakları ve gölleri, ormanları ve hayvanları resmetmiş. Tam bir yıl sonra resmin karakalemi bitince, yaverine en iyi boyaları getirmesini buyurmuş.
En açık renklerden başlayarak resmi boyamaya girişmiş. Yeşilin en güzelini ormanlara, binbir ton kahverengiyi tüm ovalara, topraklara sürmüş fırçasıyla. Öyle sevmiş ki bu yaptığı resmi, bir an önce bitirme gayretiyle sabah akşam başından kalkmaz olmuş Aseinus. Yemeklerini bile resmin başında yer, bir lokmadan sonra bir fırça darbesi vururmuş. Gecesi gündüzüne karışan kral, nihayet resmin boyamasını da bitirmiş. Uzaktan eserine baktığında, yaptığı resme ve ülkesinin güzelliğine hayran olmuş. Yanıbaşına koymuş eserini ve emir vermiş tören hazırlığı yapılması için. Halkına ertesi gün sergileyecekmiş şaheserini.
Sabah uyandığında, Aseinus'u bir başdönmesi almış, büyük bir gürültüyle resminin ve boyalarının üzerine düşüvermiş. Kendine geldiğinde başında bir hekimler ordusu olduğunu görmüş ."Sadece yorgunluğun sebep olduğu hafif bir baygınlık geçirdiğini" söylemişler ona. Zar-zor doğrulduğu yerden, tuvalin devrildiğini ve üzerine de boya paletinin düştüğünü görmüş. Dünyası başına yıkılan Aseinus, hemen resmi kaldırmalarını buyurmuş. Masmavi boyadığı gökyüzünün bir kısmında kıpkırmızı bir leke varmış artık. Paletteki kırmızı, yettiği kadar, gökyüzünü kendi rengine boyamışmış. Karalar bağlayan kral, hizmetkarları odadan kovalamış ve kederli, derin bir uykuya dalmış.
Bölük-pörçük, kasvetli uykusundan, berbat olan resminin mutsuzluğuyla uyanan Aseinus, dışarıdan büyük bir uğultu geldiğini duymuş. Hemen balkona koşup dışarı bakmış. Halk; sarayın avlusunda toplanmış ve başları yukarıda bir şeye bakıyor ve bağırıyorlarmış. Onların baktığı yöne bakınca, gökyüzünün bir kısmının, düzensiz bir kırmızıya kestiğini görmüş. Aklını kaçırdığını düşünen Aseinus, hemen resminin başına koşmuş. Tam da resimdeki kırmızı boya lekesi gibi, sarayın üzerine denk düşen yerde ve aynı o biçimsizlikte bir kırmızı, gökyüzünün mavisini kırmızıya boyamışmış. Yaşadığı düşle gerçek arası bu durumu algılamakta zorluk çeken Aseinus, defalarca bir resme, bir gökyüzüne bakmış. Fakat nafile; gerçek, öylece duruyormuş yukarıda kıpkırmızı işte...
II. Bölüm
Hızlıca tablonun başına gidip gökyüzündeki kırmızı lekenin üzerine beyaz boyayla bir ay ve bir yıldız çizmiş. Birkaç dakika sonra, halktan akıl almaz bir uğultu daha yükselmiş. Gökyüzüne baktığında, tabloya yeni çizdiği ay ve yıldızın, bire bir göğe yansıdığını görmüş. Ve anlamış; bu mucize bir lütufmuş ona. Artık imparatorluğundaki her şeyi, kendi istediği renge boyayabilir, bir masal ülkesi yaratabilirmiş.
Renklerle arası çok iyi olan ve estetik ruhu gelişkin Aisentus, bitirmiş olduğu tablonun yüzlerce karakalem röprodüksüyonunu ressamlara yaptırmış. Bundan böyle karakalemi hazır olan tabloları, her istediği zaman boyayacak, dünyanın bütün renklerini değiştirecekmiş. Kendisinden başka kimsenin, odasında boyanmaya hazır olan tabloya el sürmemesi emrini vererek, gökkuşağı dünyasında yapacaklarıyla ilgili hülyalara dalmış.
Renk İmparatorluğu halkı; bu olup biten mucizeyi öğrendikten sonra, krallarına daha da bir sevgi ve sadakatle bağlanmış, olduklarından katbekat mutlu olmuşlar. Artık; pembenin binbir güzel tonunda bir gökyüzüne, pembe gövdeli ve mavi çiçeklerle bezeli ağaçlara; turuncu, fuşya, mor rengarenk kuşların kıyılarında su içtiği eflatun akan nehirlere uyanıyorlarmış. Kral Asientus tüm maharetini sergiliyor, halkının mutluluğuna şahit oldukça, eşi benzeri görülmedik, büyülü, rüya gibi bir yeryüzü yaratıyormuş onlar için.
Kral Asientus'un ölümünden sonra, hanedan soyundan devam eden hükümranlık, bu alışkanlığı zaman içinde de sürdürmüş. Yıllar boyu yetenekli hükümdarlar, ülkelerini istedikleri renklere boyayarak bu sihirli Renk İmparatorluğunu devam ettirmişler.
-----------------------------------------------------
Devam edecek...
YORUMLAR
Evet elbette ki bu bir masal. Büyüklere hitap ediyor olsam da, küçük insanlara da okunabilir nitelikte. Bu yüzden "röprodüksüyon" kelimesi size gülümsemiş/sırıtmış :) ve batmış. Ki hak verdim size, masal türüne uygun bir kelime değil yazdığım. "Anneee yöpyökson ne demekk" diye bir soru duymak istemeyiz miniklerimizden :) Son bölümü eklerken değiştireyim o kısmı. Teşekkür ederim, çok yerinde ve yapıcı bir eleştiriydi. Fakat yine de, sizin bu yerli malı merakınıza biraz gülümsüyorum Kesin yerli malı haftalarında kulağınıza kirazdan küpe takıyorsunuzdur siz :)
Gördüğünüz gibi, bu yazıda yaptığınız eleştiriyi gayet yerinde bulup teşekkür etmişim ve dediğiniz gibi değiştirmişim. Bu yaptığım size benim kişiliğimle alakalı büyük bir ipucu vermiş olmalı esasında. Yanlışını gösterene, -bu kim olursa olsun- "haklısın" diyebilen birini, alçakgönüllülüğe davet etmek komiktir bence.