Kafe...
27 Mayıs 2017, 21.16 A- A+
Günlerden 2 nisan, her zaman güzel gözlerine bakmaktan keyif aldığım kafe de bekliyorum seni. Saat 17:02. Seni beklerken kafe'yi inceliyorum. Yine her zaman yaptığım gibi. Beni bilirsin her şeyin düzenli olmasını isterim. Yine o kadın gelmiş. Hani bana “kardeşim bana bir yardımcı olur musun ?” diyen var ya. Hani şu 2005 yılından beridir buraya gelen, ama aslında iş için İstanbul’da bulunan ve aslında Kayseri’ye gitmesi gereken ve böylesi saçma bir hikayesi olan kadın. Hatırlasana bize bir şeyler ikram etmeyi teklif etmişti. Biz de nazikçe reddetmiş ve başka zaman olabilir demiştik. Yine yalnız ve tek başına içiyor. Sürekli telefonunu kurcalıyor ve bir şeyler mırıldanıyor kendi kendine. Bir yanım konuş öteki yanım girme bu işe diyor. Tutuyorum kendimi ve sessizce etrafı seyrederek seni beklemeye devam ediyorum. Tam çaprazımda başka bir kadın var. Güzel bir kadın. Sarı saçları çantasıyla uyumlu. Üzerinde deri bir mont. Ayaklarında topukları büyük ve geniş olan botlardan var. Bacak bacak üstüne atmış ve sürekli ayağını sallıyor. Ya çok gergin ya da bir şeyler düşünüyor. Tam olarak anlamak imkansız. Bir ara göz göze geliyoruz. Hafiften tebessüm ediyor bana. Ben de tebessüm ediyorum. Sonra utanıyor ve başımı eğiyorum. Sanırım gözlerimi kaçırmam hoşuna gitmedi ve masasından kalkıp içeri geçti. İnsanları anlamak zor, istediklerini vermeyince hemen agresifleşiyorlar. Şimdi bunu düşünecek zaman değil. Saatime bakıyorum 45 dakika olmuş burada bekleyeli. Çok fazla insan gelip gidiyor bulunduğum Kafe'ye ama bir türlü sen gelmiyorsun. Merak etmeye de başladım. Bir arasam mı diye telefonuma bakıyorum ki mesaj atmışsın “ yoldayım, geliyorum.” Diye. Bir an oturuşumu değiştiriyorum. Kendime çeki düzen veriyorum. Ee malum sen geliyorsun. Düzgün bir şekilde karşılamam gerekiyor seni. Tam karşı masama 2 tane genç geliyor. 2 yakışıklı genç. Menüyü kontrol ediyorlar. Garsona 2 bira sipariş ettikten sonra. Sesleri duyulacak şekilde sohbet etmeye başlıyorlar. Anladığım kadarıyla az sonra bir genç kız gelecek yanlarına. Lütfen diyor arkadaşı “ öküzlük yapma, zaten zor ikna ettim. Ben tanıştıracağım artık gerisi sende. Gitar çaldığından falan bahset, anlat oğlum işte kendini beni karıştırma.” Diyor diğer gence. Diğer genç heyecanlı bir şekilde “ ne var yani sen de yardımcı olsan biraz, övsen beni ne olur sanki” diyor atarlı bir şekilde arkadaşına. Hafiften tartışacak gibi olacakları sırada beklenen genç kız geliyor. Bir an sessizlik oluyor masada. “böldüm galiba ?” diyor genç kız. Sonra gülüşüyorlar ve sohbet etmeye başlıyorlar. İşte ben yine her zaman ki gibi seni beklerken izliyorum insanları. Burası sanki bir kafe değil, yalnızların durağı, buluşmaları odağı, sessizlerin sesi, kırık kalplerin nefesi ve belki de yeni başlangıçların evi sayılır. Çok insan geliyor, her gün, her an, her saniye. Ve her insan ayrı bir hikaye. Senin için bu hikayeleri dinliyorum. Senin için bu hikayeleri yazıyorum. Ve şimdi saatime baktım. Neredeyse 55 dakikadır beni bekletiyorsun. Bir erkeği bekletmenin cezası var mı ? olsaydı kesinlikle bu cezanın sana uygulanmasını istemezdim. Çünkü kıyamazdım ben sana. Biliyorum sen geldiğin zaman bana soracaksın “ çok mu beklettim ?” diye. Ben de her zaman ki gibi “ hayır, ben de şimdi geldim” diyeceğim. Bunları düşünürken yola doğru bakıyorum. Ve sen geliyorsun…..
YORUMLAR