ÖLÜM ÇİÇEĞİ
29 Mayıs 2017, 13.39 A- A+
Sinsi bir hastalık gibi içine işleyen öfkesi, bir kölenin sırtında oluşan kırbaç izleri misali birikmişti. Zaman içinde bastırdıkça yoğunlaşan ve ruhunun karanlık tarafında gizlenen sebepler silsilesi nihayet dayanılmaz bir yok etme arzusuna dönüştü. Artık, kafese kapatılmış saldırgan bir hayvanın öfkesini taşıyordu benliğinde. Sanki ona demir parmaklıklar arasından ucu kızgın demir çubuklar batırıyorlardı. Öyle ki, acı çığlıklarını duyan insanların ona bakarak boğuk kahkahalarla güldüğünü çınlayan kulaklarıyla duyduğu sanrısına kapılıyordu.
O gece gördüğü kabusla uyandı ve zihnindeki son prangayı da kopartarak içinde biriken öfkeyi esaretinden tamamen kurtardı. Hışımla yataktan kalkarak doğruca mutfağa gitti ve gözüne ilişen bıçağı alıp hızla geri döndü. Bir zamanlar tutkuyla sevdiği adama nefretle baktı ve en savunmasız olduğu anda hiç tereddüt etmeden bıçağı boğazına olanca gücüyle sapladı. Gırtlağındaki kıkırdak dokunun kesilişi ile adamın can verirken çıkardığı hırıltılı ses birbirine karışırken, fışkıran kan etrafa saçıldı. Yıllarca ona işkence etmiş olan adamın can verişini bir süre sessizce izleyen kadın, yataktaki cansız bedene son kez baktı ve elindeki bıçakla birlikte günahlarından dökülen kan izlerini takip ederek odadan ayrıldı.
Gecenin bir yarısı, kalbinin kavşağındaki dönülmez yola sapmış, aklının ve ruhunun karanlık yollarında kaybolmuştu. Pişman olmadığını kendisine itiraf etti. Artık geri dönüşü yoktu ve bunun farkındaydı.
Yüzünde ölüme dair son bir tebessüm, ruhunda cılız bir intikam, elinde kanlı bıçakla kalakalmıştı.
Meiko Kaji - Shura no Hana
YORUMLAR
Ürpertici!..
Mazoşist yanım da "İlle de okumalısın kalp ehlinin yazdıklarını, sağlam yazıyor." diyor.:)
Bir de okuduğunu anlayamayanlar vardır, az okuduklarındandır. Anlamaya yanaşmayanlar vardır ki, bunların amaçları, bu sıralananların hepsinin dışında; "göz üzerinde kaş aramak" gibidir, halleri ise "Elifi mertek sanmak"tan başka şey değildir. Bunları, kendilerinden başka hiç kimsenin anlamadığı ifade yoksunu "Dam üstünde saksağan" tipi cümlelerinden kolaylıkla tanıyabiliriz...
Güzel sözleriniz için teşekkürler. Araya "ülkemizde" sözcüğünü koymamış olsaydınız sizinle ayrı fikirde olmazdık. Bana göre okumak ve yazmak aynı kefede duramaz; okumayı, isteyen herkes yapabilir ama iyi yazmak, sağlam bir kalemin sahibi olmak çok özel bir yetenektir, birikimdir, donanımdır, çok çok değerlidir.
Ne yazık ki ülkemizde durum dediğiniz gibi...
Sevgiler
Cümleleriniz oldukça kaliteli, anlatımınız sürükleyici tebrik ederim,
Yukarıdaki BORNOVA rumuzlu arkdaşımın görüşlerine farklı bir bakış açısıyla katılıyorum. Okuyucu tabiki değerlidir. Tam da arkadaşımızın dediği gibi. Lutfeden birisi varsa yazar şair değildir. O esere can veren değerli kılan okuyucudur. Bakış açım ise bir yazının okuyanı kadar yazarı olmasıdır. Bu öykünüzü kaç kişi okursa o kadar yazar olacaktır. Çünki hiç bir cümlenin bağlamı hiç bir okuyanda aynı değildir. Okuyan kişinin bağlamı neyse birikimi neyse, yaşadıkları neyse, algısıda o şekilde biçimlenir. Okuyan kişi için de sırf okumuş olmak yazara bir lutuf olmaktan bu noktada çıkar. Okuduğuyla ufkunu geliştirir. Yazarın rehberliğinde yeni bir eser yazar.