Tam ben bu platform için perhiz ve hatta daimi bi perhizin artık yeri ve sırası geldiğini düşünürken bu yazı yazılır mıydı! :) Estetik yönü çok kuvvetli bir yazı olmuş. Duyguna, kalemine sağlık Simyacı.
Konu "yazı" olunca benim ipler koptu tabii okurken yazını. Bazen, yazı dışında her şeyin manasız olduğu; iyi yazar, iyi okur dışındaki tüm bünyelerin, şu dünya yüzünde gereksiz oluşumlar olduğu filan geçiyor aklımdan. Antrparantez; bir yazar için çok iyi malzemedirler de... Bu düşünce ekstrem gibi dursa da, derinliğine düşünüldüğünde; okumaz-yazmaz, okur-anlamaz, bilmez-öğrenmez, öğrenir-düşünmez taifesinin, bu dünyada semirmek ve üremekten başka hiçbir gailesinin olmadığı sonucuna varılabilir. Bunları hayvanlar da yapabiliyor. Bu yüzden insan olma vasfının "olmazsa olmaz"ı okumak-yazmak eylemi. Hayatın ezdiği, çalışmaktan başka hiçbir şeye vakitleri olmayan insanları ayırıyorum elbette. Boş-beleş işlerle vakit harcayan keyfi yerindelere sözüm.
Bu yazıyı hüzünle yazmışsın sanıyorum herhangi bir sebepten dolayı. Zaman zaman içine düşülebilir bir durum bu, anlıyorum seni. Ama şunu söylemeliyim; kalem iki tarafı da keskin bir hançerdir, doğru. O hançeri ne kadar iyi kullanırsan, kendini kanatabilme riskin de artar, bu da doğru. Fakat tehditlere karşı daha bir sıkı kavradığın hançer, emin ol karşında olanları kan revan içinde bırakmıştır. Sen bir damla kan kaybederken, onlar telaşlı bir içkanama yaşıyorlardır. Ondandır tehditleri, çünkü korkuyorlardır. Bu yüzden öldürülür, içeri atılır gazeteciler. Hatırlarsın Uğur Mumcu'yla alakalı yazımı. Şu platformda bile yapacağını yapıyor bu tipler. Kah tehditle, kah zevzeklikle, kah cehaletin verdiği cesaretle... İşbilmezlerin elinde oyuncak olan, heba olan yazılar, hazımsızların saldırıları filan da ayrı... Tüm bunlar bir yazar için kötüdür elbette. Soğursun, miden bulanır. Amma ve lakin; kalemi sağlam olanın, kendi de sağlam olmalıdır. Ne kadar yukarıda olursan, o kadar sert rüzgarlara maruz kalırsın çünkü.
Yazarlar yalnızdır da dediğin gibi. Kısmen katılıyorum. Yazmak, tek başına yapılabilen bir eylem haliyle. Fakat gözlem, kalabalık gerektirir. Hani gereksiz bulduğum insan yığınları olmasa, yazar da ilham aldığı konularda eksik kalabilir. Her şeyin tersiyle kaim olduğunu düşünürsek; güzellik, estetik vs. kadar; hödüklük, bönlük vs. de ilham verebilecek konular çünkü. Bence bir yazar, benzerleriyle çok kalabalık olabilir. Türkiye için söylediğine hak verebilirim ama. Bu ülkede sıradanlık esastır. Ayrıca yine; ne kadar yüksekte uçarsan, o kadar yalnız uçarsın. Martı Jonathan'ı hatırlatmak isterim cesur olmak adına.
Öncülü akıl olanın nefes alamayacağı bir atmosfer değildir yazı bence. Sana bu noktada katılmıyorum. Bir yazı ne kadar lirik olursa olsun akıl barındırmalı. Gerçekdışı bir dünyadan da sesleniyor olabilir yazar, bence o gerçekdışılıkta bile akıl olmalı. Akıllı yazılıp akılla da okunmalı. Sanıyorum, akıldan ziyade bir kütüklük halinden söz ettin :)
Tehdit de, övgü de iyi bir yazarı etkilememeli. Ki düşününce, okuyup beğendiğim hiçbir yazarı etkilememiş. Uğruna canlarını bile vermişler. Korku, iyi bir kalemin bünyesine işlemiş duygulardan biri değil. Büyüklenme ve kibir, başarının kör kuyusu. Oraya düşüp aynı başarıda devam edeni de görmedim. Evet, kendi çapında yazmaya çalışan biri olarak; tehdit edilince kahkahayı basan, akıl yoksunluğu ve haksızlık görünce sinirlenen, övülünce de utanıp sıkılan biriyim, diyerek destansı yorumuma son veriyorum :)
Güzel yazıydı Simyacı, hani taşlarla alakalı olan gibi etkileyiciydi bence. Tekrar, duyguna, kalemine sağlık.
Sizi "ürkütmeye" geldim.;)
Övgüyü hak eden satırlar okudum çünkü, yine...
İşte, yazmak, tam da bu yazıda olduğu gibi bir tutkudur.
Buraya yazılan ince tariflemeye bakınca, benim "Yazmak kusmaktır bir nevi." kısa cümlem kaba kaba sırıttı kenardan.:)
Tüm ümleleri yine yine okudum, hepsi güzel ancak,
"O yazdıkça var olan yok-ülkelerin haritacısıdır yazı." cümlenizi daha tekrarlı okudum.
"Ürküten" övgüleri de tehdit eden "hoş bıçakları" da boş verip ellerini sararak aynı güçle yazmaya devam etmeli iyi yazanlar.
Teşekkürler
Eklemeliyim; iyi, sağlam yazılmış bir yazı, aynı zamanda yazan, yazmayan, yazamayan ama okuyabilen tüm insanlar için çok anlamlı bir armağandır.
Yani, "Kuşkusuz, anlamlı olarak kafasından bir tane bile tuhaf şey geçmeyenlerin" bile, dümdüze odaklı, "aklı hazır olda bekleyenlerin" bile atmosferlerini açacak, o çok başka öteleriin görünmesine öncülük edecek kocaman bir armağandır.
Armağana teşekkür edilir, ettim tekrar.
Cezbe, çok teşekkür ederim böylesine anlamlı, destansı ötesi ve derinlik katan yorumun için ;)
üzgün bir haldeyken yazıp karalamıştım doğru, hatta yazıyı silmeyi bile düşünmüştüm ama yazıda anlatmak istediğim olguya ters düşebilme ihtimalim olacağından dolayı vazgeçtim.
elimi kanatsa da o hoş bıçağı tutmaya devam edeceğim.
Uğur Mumcu ile ilgili yazını hatırlıyorum. Her platformda; yazı, kalem ve okumanın harmanlandığını kavrayamayanlar elbetteki olacaktır. Ancak bana göre kalemin ya da tabiri caizse o hoş bıçak durursa, hayatta durur. Aslında yazmanın asıl neticesi, düşünmeyi sürdürebilmeyi ve bir düşünceyi sonuna kadar takip edebilmeyi öğrenmek.
Bence yazarak düşünmek, düşünerek düşünmekten daha kolaydır. İşte bu nedenle bunu kavrayamayanlara karşı cesur olmak, düşünürken yazmak, yazarken düşünmek ontolojisine sahip çıkmamız gerekir. Tıpkı Uğur Mumcu'nun yaptığı gibi...
"aklı hazır olda bekleyenlerin nefes dahi alamayacağı, atmosfer değerlerine sahiptir." cümleme katılmamışsın :) ancak burada doğru noktayı irdelemişsin.. burada bir nevi kütüklük halden bahsetmek istemiştim ;)
Ayrıca Martı Jonathan Livingston a da selam olsun.. tam isabetli bir eser olmuş tebrik ederim.
tekrar teşekkür ediyorum Cezbe.
Sat_Agraha, çok çok teşekkür ederim değerli ve güzel yorumunuz için, ürkütmeye gelmişsiniz, hoş gelmişsiniz. ;)
katılıyorum sağlam yazılmış bir yazı, en güzel en anlamlı armağandır. Okuyan insanı dünya ile değil dünyalar ile tanıştırır. Dünya, armağan edilir. Armağan ettim.
çok çok teşekkür ederim
Blogdaki 2. mesajım için özür dilerim.
Tamamen benden kaynaklanan bir sorun yüzünden, sizin cümleniz hem de ardarda 2 kez blog altına geçmiş oldu. Silinmesi için uğraştım ama olamadı ve sakil kaldı.
O cümleyi, bir alttaki mesajda kullanmak üzere kopyalamıştım, buraya da kopyalamışım. Anlamışsınızdır mutlaka. Hep söylerim; ben bir pc cahiliyim.:)
2. mesajı yok sayalım lütfen.
Her kelimesi akıl kokan, nefes alırken bile bizleri düşünmeye sevk eden olağanüstü bir paylaşım...
Kaleminize duygunuza sağlık... mutlaka yazmalısınız... çok takdir ettim yazınızı..
Çok teşekkürler bizleri bu konuda aydınlattığınız için... yazmanın önemini bizlere aktardığınız için sonsuz teşekkürler...
YORUMLAR
Konu "yazı" olunca benim ipler koptu tabii okurken yazını. Bazen, yazı dışında her şeyin manasız olduğu; iyi yazar, iyi okur dışındaki tüm bünyelerin, şu dünya yüzünde gereksiz oluşumlar olduğu filan geçiyor aklımdan. Antrparantez; bir yazar için çok iyi malzemedirler de... Bu düşünce ekstrem gibi dursa da, derinliğine düşünüldüğünde; okumaz-yazmaz, okur-anlamaz, bilmez-öğrenmez, öğrenir-düşünmez taifesinin, bu dünyada semirmek ve üremekten başka hiçbir gailesinin olmadığı sonucuna varılabilir. Bunları hayvanlar da yapabiliyor. Bu yüzden insan olma vasfının "olmazsa olmaz"ı okumak-yazmak eylemi. Hayatın ezdiği, çalışmaktan başka hiçbir şeye vakitleri olmayan insanları ayırıyorum elbette. Boş-beleş işlerle vakit harcayan keyfi yerindelere sözüm.
Bu yazıyı hüzünle yazmışsın sanıyorum herhangi bir sebepten dolayı. Zaman zaman içine düşülebilir bir durum bu, anlıyorum seni. Ama şunu söylemeliyim; kalem iki tarafı da keskin bir hançerdir, doğru. O hançeri ne kadar iyi kullanırsan, kendini kanatabilme riskin de artar, bu da doğru. Fakat tehditlere karşı daha bir sıkı kavradığın hançer, emin ol karşında olanları kan revan içinde bırakmıştır. Sen bir damla kan kaybederken, onlar telaşlı bir içkanama yaşıyorlardır. Ondandır tehditleri, çünkü korkuyorlardır. Bu yüzden öldürülür, içeri atılır gazeteciler. Hatırlarsın Uğur Mumcu'yla alakalı yazımı. Şu platformda bile yapacağını yapıyor bu tipler. Kah tehditle, kah zevzeklikle, kah cehaletin verdiği cesaretle... İşbilmezlerin elinde oyuncak olan, heba olan yazılar, hazımsızların saldırıları filan da ayrı... Tüm bunlar bir yazar için kötüdür elbette. Soğursun, miden bulanır. Amma ve lakin; kalemi sağlam olanın, kendi de sağlam olmalıdır. Ne kadar yukarıda olursan, o kadar sert rüzgarlara maruz kalırsın çünkü.
Yazarlar yalnızdır da dediğin gibi. Kısmen katılıyorum. Yazmak, tek başına yapılabilen bir eylem haliyle. Fakat gözlem, kalabalık gerektirir. Hani gereksiz bulduğum insan yığınları olmasa, yazar da ilham aldığı konularda eksik kalabilir. Her şeyin tersiyle kaim olduğunu düşünürsek; güzellik, estetik vs. kadar; hödüklük, bönlük vs. de ilham verebilecek konular çünkü. Bence bir yazar, benzerleriyle çok kalabalık olabilir. Türkiye için söylediğine hak verebilirim ama. Bu ülkede sıradanlık esastır. Ayrıca yine; ne kadar yüksekte uçarsan, o kadar yalnız uçarsın. Martı Jonathan'ı hatırlatmak isterim cesur olmak adına.
Öncülü akıl olanın nefes alamayacağı bir atmosfer değildir yazı bence. Sana bu noktada katılmıyorum. Bir yazı ne kadar lirik olursa olsun akıl barındırmalı. Gerçekdışı bir dünyadan da sesleniyor olabilir yazar, bence o gerçekdışılıkta bile akıl olmalı. Akıllı yazılıp akılla da okunmalı. Sanıyorum, akıldan ziyade bir kütüklük halinden söz ettin :)
Tehdit de, övgü de iyi bir yazarı etkilememeli. Ki düşününce, okuyup beğendiğim hiçbir yazarı etkilememiş. Uğruna canlarını bile vermişler. Korku, iyi bir kalemin bünyesine işlemiş duygulardan biri değil. Büyüklenme ve kibir, başarının kör kuyusu. Oraya düşüp aynı başarıda devam edeni de görmedim. Evet, kendi çapında yazmaya çalışan biri olarak; tehdit edilince kahkahayı basan, akıl yoksunluğu ve haksızlık görünce sinirlenen, övülünce de utanıp sıkılan biriyim, diyerek destansı yorumuma son veriyorum :)
Güzel yazıydı Simyacı, hani taşlarla alakalı olan gibi etkileyiciydi bence. Tekrar, duyguna, kalemine sağlık.
Övgüyü hak eden satırlar okudum çünkü, yine...
İşte, yazmak, tam da bu yazıda olduğu gibi bir tutkudur.
Buraya yazılan ince tariflemeye bakınca, benim "Yazmak kusmaktır bir nevi." kısa cümlem kaba kaba sırıttı kenardan.:)
Tüm ümleleri yine yine okudum, hepsi güzel ancak,
"O yazdıkça var olan yok-ülkelerin haritacısıdır yazı." cümlenizi daha tekrarlı okudum.
"Ürküten" övgüleri de tehdit eden "hoş bıçakları" da boş verip ellerini sararak aynı güçle yazmaya devam etmeli iyi yazanlar.
Teşekkürler
Yani, "Kuşkusuz, anlamlı olarak kafasından bir tane bile tuhaf şey geçmeyenlerin" bile, dümdüze odaklı, "aklı hazır olda bekleyenlerin" bile atmosferlerini açacak, o çok başka öteleriin görünmesine öncülük edecek kocaman bir armağandır.
Armağana teşekkür edilir, ettim tekrar.
Tamamen benden kaynaklanan bir sorun yüzünden, sizin cümleniz hem de ardarda 2 kez blog altına geçmiş oldu. Silinmesi için uğraştım ama olamadı ve sakil kaldı.
O cümleyi, bir alttaki mesajda kullanmak üzere kopyalamıştım, buraya da kopyalamışım. Anlamışsınızdır mutlaka. Hep söylerim; ben bir pc cahiliyim.:)
2. mesajı yok sayalım lütfen.