Saniye Teyze
17 Ekim 2017, 17.37 A- A+
Komşu sokakta rastlardım ona, yanında hep kız kardeşi olduğunu düşündüğüm dünya güzeli de olurdu. El ele tutuşup arşınlarlardı sokağı usul usul... Öyle neşelilerdi ki karşılaştıkça selamlaşırdık hatta gülerek öpücük yollayıp el sallardı ikisi birden. Bir zaman sonra tek başına görmeye başladım, belli ki yareni dünyadan göçüp gitmişti. Hiç sormadım 'nerede' diye, soramadım. Onunlayken pür neşe olan Saniye teyze artık oldukça durgun ve yalnız, civarda akranı da yok maalesef, evceğizinde bir başına çilesinin dolmasını bekliyor.
Evde yemek de gerekli donanım da olmadığı için her gün yürüyerek ana caddeye inip, onu tanıyan iki mekandan birinde karnını doyuruyor ve yine yürüyerek eve dönüyor. Mekanlar yemeğini ücretsiz mi karşılıyor yoksa kendisine az-çok maddi destek sağlayan birileri var mı, bilmiyorum. O evde kışları nasıl geçiriyor, bilmiyorum ama aklıma her düştüğünde içim sızlıyor...
Sağ gözü görme özelliğini belli ki seneler evvel yitirmiş, 'yaşlılıktandır' denilerek ve/veya yokluktan üstüne düşül(e)memiş, perdelenmiş, küçülmüş, göz boşluğuna gömülmüş halde... Bedeni küçücük, hani 'kuş kadar' desem yeridir. Üstünde yaz-kış el örgüsü yeleği, kalçasından üçgen şeklinde sarkan dokuma kuşağı, yaşı neredeyse bir asır...
''Senelerce tek başıma çalışıp yaptım ben o evi'' demişti, bir de kızı varmış ama üvey annesiyle yaşadığı için görüşmelerine müsaade edilmiyormuş, kızı ancak ayda-yılda bir gizli gizli kaçıp görüşebiliyormuş onunla ama uzun zamandır hiç haber alamamış, onun da dünyadan göçtüğünden endişe ediyor ve lakin biricik kızını nereden soracağını bile bilmiyormuş. Ne acı, ne fena, ne çaresizlik!
Bana ağlayarak bu hikayeyi anlattığında sokak ortasında sarılıp birlikte hıçkırıklara boğulmuştuk. Yaşlı insanlar ağlamasın ya, üzülmesinler, korkmasınlar, yalnızlık çekmesinler!
Bugün yine sokakta usul usul yürürken rastladım Saniye teyzeye, kederli görünüyordu, yaklaşıp 'nasılsın' diye sorduğumda kanımı donduran cevap geldi: Dövüyorlar beni.
Öylece kaldım bir süre, yutkunamadım, halihazırda içime çekmiş olduğum nefesi dışarı veremedim, etrafta yürüyenler durdu, sesler kesildi, üstümüzde uçmakta olan kuşlar yerlere düştü, ağaçlar grileşti, ellerimden can çekildi, hava buz kesti...
Konuşabilecek gücü bulduğumda ilk sorabildiğim 'kim' oldu. Komşu evdeki adam birkaç gündür garibimi canından bezdirmiş, 'çık git bu evden, burada ben oturacağım, sen ne yapabilirsin, bu ev benim olacak' diyormuş, geceleri kapısına dayanıyormuş, yazmaya elim bile varmıyor ama evet, o şerefsiz herif günlerdir bu yaşlı ve kimsesiz, gariban kadını dövüyormuş, etraftan bir Allah'ın kulu da müdahale etmiyormuş!
Bir an içimden 'hazır adrenalin seviyem pik yapmışken koşarak gidip Allah ne verdiyse girişmek ve o adi herifi patates çuvalına çevirene kadar dayak manyağı yapmak' geçti, hatta zihnimde ön izlemesini bile yaptım ama Saniye teyze 'üzülme kızım, Allah büyük' diyerek ellerimi tutunca kendime geldim.
Neyse ki evinin tapusu elinde, üstelik o adi yaratığın gelini -her ne kadar müdahale etmeye cesaret edememiş olsa da- olaya şahitlik etmeyi kabul etti ve polisler konuyla alakadar oldular da bir nebze rahatladım (belki en azından korkar da kadıncağızı rahat bırakır diyerek) ama o elleri kırılasıcanın Saniye teyzeye vurmuş olduğunu düşündükçe göğsüm daralıyor! Artı bu yaratığın bir oğlu da polismiş! Ülkemde adaletin maalesef söz konusu olmadığını düşünürsek (muhtemelen 'bir daha yapma' diyerek serbest bırakacaklardır, umut ettiğim gibi korkarsa ne ala ama ya korkmazsa) ne malum cezasını bulacağı, bu iğrençliğe devam etmeyeceği ya da 'nasılsa çok yaşlı ve kimsesiz, nefesinin kesilmesi dikkat çekmez' diyerek...
Yok yok bunu yazamıyorum, yazmayacağım!
YORUMLAR