DEDELER-NİNELER
08 Aralık 2017, 21.01 A- A+
Dedeler-Nineler
Aile Karaağaç'a yerleşir.Ev, tarla bağ bahçe çiftçiliğe başlarlar. Ancak ; Karaağaç gülcülük için uygun bir yer değildir.Aile oldukça kalabalık; yaşlılar çalışabilecek nüfustan fazladır. Dedemin annesi; Cemile Nine; babası Feyzullah Dede; Ninemin annesi; Emine Nine, babası Osman Dede.Osman Dede'ye, Golyoz Osman; bizim aileye de Golyozlar derlerdi - "golyoz", "kolhoz" sözcüğünün halk dilindeki şekli- Osman Dede'nin Bolşevikler'in giydiği gibi kahverengi kalın kumaştan bir şapkası vardı; iki yandan gerektiğinde kulakları örtmek için iki uzantısı bulunan, normal zamanda başın üstüne iliklenen bir başlık. Osman Dede Bulgaristan'dan ayrılmadan önce tüm malını mülkünü satıp altın almış. Altınları meşin bir torba, ya da keseye doldurup ağzını sıkıca dikmiş. Sınırdan geçirmenin mümkün olmadığını bildiği için keseyi, Türkiye'de teslim almak üzere konsoloslukta bir görevliye vermiş. Bir daha ne o görevliyi, ne de altınları görebilmiş. Sıkıntılı; asık suratlı, bir ihtiyardı. Odasında her sabah erkenden ocağı yakar; kahve yapar içer. Kahve dediysem; gerçek kahve nerde? Nohutu kavurur; el değirmeniyle öğütür, kahve niyetine içer... Beni çok severdi, Erkenden kalkar odasına giderdim. Fincanın dibine birazcık koyar nohut kahvesinden bana içirirdi.
Kimseye derdini anlatmazdı ama; altınları kaybetmiş olmanın moral bozukluğunu üzerinden hiç atamadı. Birden odasından çıkar; evin arka avlusundan yürür, samanlıkların, ahırların etrafından, ön avlunun çevresinden dolanır, gelir gene ocağın başına oturur. Bazen bir kaç dakikadan sonra tekrar kalkar, yeniden evin etrafını turlar. Hanife Nine'min annesi; Bekir dedemin babası ölünce . Cemle Nine'yle, Osman Dede kaldı. Cemile Nine birgün çöplüğe çöp dökerken, olduğu yere çöküp kalıyor. Nüzül, inme indi dediler. O halde beş yıl yaşadı.Gelini; yani Hanife Nine'm ona baktı: Tuvalet gereksinimini, beslenmesini, temizliğini, banyosunu, tek başına karşıladı. Epey de şişmandı nine. Odasına götürmek, sabahları sundurmaya çıkarmak ancak bir kaç kişiyle mümkün oluyordu. Osman Dede'yle odaları yan yanaydı. Başka didişecek kimse kalmayınca birbirlerine düştüler. Hergün tartışacak bir konu bulmakta hiç zorluk çekmiyorlar. Ablam sekiz yaşında, ben beş yaşındayım. Bir gün elime bir düdük geçmiş; sundurmada koşturup öttürüyorum. Dede rahatsız olmuş odasından çıkıp "Öttürme şunu." dedi. Nine de sundurmada oturuyor; " Öttür oğlum. Bir düdük de bana alın; sabahtan akşama kadar öttüreyim." dedi.
Evde iki halam; genç güzel iki kız... Ablamla ben onlara abla diyoruz. Hep de öyle devam etti.Büyük halam Hatice,kesin bilmiyorum ama; komşu Kazan Köy'den biriyle evlendirildi. O köyün insanlarıyla bizim köylüler hiç uyuşup anlaşamazlardı. Halamın evliliği de çok kısa sürdü. Küçük halam Nedime, annemin erkek kardeşi İsmail dayımla evlendi. Bir tür gönüllü berdel durumu. Hatice halam ikinci evliliğini Nuri Enişte'yle yaptı. Nuri Enişte kültürlü bir adamdı. Çanakkale'de mi; Kurtuluş Savaşı'nda mı tam olarak bilemiyorum; iki ayağını diz altından kaybetmiş. O zamanın teknolojisine göre yine de çok başarılı iki protez ayak takmışlar. Gazi olduğu için bir de maaş bağlamışlar. O ayaklarla baston bile kullanmadan yürüyebiliyor işlerini yapabiliyordu. Altı bakkal dfükkanı; iki katlı bir evleri vardı. Ev merkezi bir yerde olduğu için kazançları çok iyiydi. Nuri Enişte'yle halamın çocukları yaşamıyor sanırım bir kan uyuşmazlığı nedeniyle bir kaç günlükken ölüyorlardı. Nuri Enişte ölünce halam Ekrem Enişte'yle evlendi. Daha doğrusu Ekrem Enişte halamı kaçırmış. Ekrem enişte zayf, sinirli bir adamdı. Çok iyi huyları da vardı. Çok cömert; yardım sever bir insandı. Kumara olan düşkünlüğü onun en büyük zaafıydı. Dükkan kapandı. Üç kızları oldu. Nefise, Necla, Nevin...
Evlendiler çoluk çocuk; torun sahibi oldular. Nedime Hala'mın beş çocuğu oldu.Sabiha, Nazmiye, Ahmet, Nurten, Nurhayat...İstanbul'da yaşıyorlar. Halalarımın ölümünü bana bildirmediler. Cenazelerinde bulunamadım. Üzülmeyeyim diye bildirmemişler ama şimdi daha çok üzüldüm.
Nineler,dedeler, halalar,yeğenler, kuzenler derken, sözü kendi öyküme bağlayamadım. Gerçi yazdıklarım da benim öyküm. Bir sonraki yazıda buluşmak üzere...AliÇ.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış :( Yazık ama blog sahibi senin yorumunu bekliyor olabilir