Merhaba,
17 Ocak 2018, 03.05 A- A+
Sakinim ama delireceğim gibi. Diyor ki özelden, “Ya sen hayırdır çirkin mirkin, ne iş?”. Diyorum, “Hayır hayır!”
İlk cümlesinde Franz Kafka’yı anlaşılmaz bulan bu aynı arkadaşımız, Marx’ı nedensiz ve alakasız bir şekilde gömerek duasıyla birlikte, iyi niyetlerini iletmiştir şahsıma. Kafka ile Marx şok! Teolojiye geçiş şart, diyor bana sonra. Üçüncü cümleye devam edip ölümsüzlüğü överken o, ilk cümledeki anlaşılmazlık adına söz sarf ettiği kısmı hatırlıyorum ve o an bir titreme vuku buluyor bende efenim. Havada durdum şahitlerim var. Ne yaptığını ve ne dediğini anlamaya, hala daha, bir açık kapı bulamazken ben, son olarak da “Hayvanlar ölür aşıklar ölmez” alıntısıyla, zihnimin en derinlerine hapsetti beni alnında yeşil kuşağıyla kentli. Edebiyat ağlıyor şuan, mutlu musun arkadaşım?
Beş cümleden oluşan bir mesajla nasıl trolleniri yaşadım. Emin değilim başka bir şeyi de yaşamış olabilirim. Yıllar değişir ama benim şu maruz kaldığım şey değişmez gibime geliyor, hala etkisindeyim. Sayfalar dolusu yazıp sizi esir alabilir, izin verilmeyen devamını ise piyasaya sürebilirim bile. Buraya üç nokta lazım.
Öncelikle, “hakkında” yazan kısmı anlatayım. “Anlaşılmadıktan sonra anlatmak üzer,” demişse de denemeye devam... Tut ki çıldırdım, velevki çılgınım!
İnsan, yaşayan ve akla sahip tek hayvandır. Bunda Syn Arkadaş da hemfikir olduğuna göre; peki insan nasıl hayvan olmuştur ve nasıl bir hayvandır? Hangi? Teoloji bu konu hakkında ne anlatmakta veya anlattıklarının diğer bir adına Evrim diyebilmekte midir? Çok detaya inmeden, geyik kısmını da çok ciddileştirmeden; insanların ilk atası bir maymunu ısırmıştır. Dolayısıyla, günümüzdeki “kıllı maymun” sıfatının kaynağı yüzyıllar öncesine dayanmaktadır. Haydaaa, insanların ilk atası kim peki, e ben de onu anlatmaya çalışıyordum işte: maymun maymunu ıstırır mı kardeş, sorarım size?
Güzellik görecelidir, aynen. O zaman benim görecem; herkesin çirkin olduğu yönünde. Bu hem fiziken hem ruhen. Fiziken kısmını okuduk az önce bilimsel. Ruhen kısmını da Bukowskiler falan ele alıyor galiba, duyduğuma göre. Duyguyu, yeraltı edebiyatından okuyarak en iyi anlayabiliriz sanırım. Yeraltı işleri bize gelmez, ters, diyen olursa eğer kendimi ısırırım! Ya da siz kendi bildiğinizi okuyun, farketmez yani. Nereden, kimden okursanız okuyun ancak duygu duygudur. Ruh budur bu kadardır, gerçeklik budur ötesi yok. Duygudur ruh. Yaşarken duygu, ölüyken gazdan ibarettir ruh. Bedenen ölümsüz kalabilmek ise,
Bak ona bilim dünyası dahi kalıcı çözüm bulabilmiş değil henüz. Öyle belki de. Çalışmalar yapılıyor, insanlar mandallarla asılıyorlar falan ama, bir düşünsenize; bin yıl sonraya gözünüzü açıyorsunuz bir şeyler oluyor, sonra siz kimi ısırırsınız bilmem ama o zaman taş devrini yeniden yaşarsanız hiç şaşırmam gerçekten. İşte ölümsüzlük de böyle bir şeydir sonrası. Ha işinize gelmezse o zaman şöyle bir şey yapıyor ve bekliyorsunuz, naçizane fikrim, -sonraki yaşam için bir başka canlı veya nesne olmayı umuyorsunuz, diyelim ya da yine kendiniz olarak var olmayı neyse-:
Herhangi dolu/boş bir şişenin içine kağıda yazılı bir dilek atıp bekliyorsunuz.
Beklemeye devam, bekleyin.
BEKLE.
YORUMLAR