Lafügüzaf; ilk yorumunuzdan başlayayım ben sizin cümlelerinizle: Öykünün başından, sonunu anlatmak, gibi bir durum yok. Belli yerlerde hoş bulduğunuz benzetmelerde tekrara düştüğümü, yazmışsınız ama örneklemeyi atlamışsınız sanırım, o bölümü göremedim. Düşük cümleler, diye söz ettiğiniz çoğulluk için bir cümle bulmuşsunuz, ki bence gayet ayakta cümle. Yanlış yazılan kelimeler, şeklinde bahsettiğiniz çoğullukta da "falan" şeysi bulmuşsunuz :) Yani ilk yorumunuzdaki hata bulmaca haliniz, çoğul ifade üzerinden yazılmış. Çoğul ifade kullanıyorsanız, işaret ettiği şeyler de çoğul olmalı. Bu da bir hata olabilir sanırım sizin gözünüzde, özeleştiri de yapın rica ederim :) Ben de, istersem ezber sıkıcılığında olabiliyorum görüldüğü üzre...
Şimdi maddelere geçelim:
1- "Falan" Sorunsalı: Efendim şöyle ki; iki dünya bir araya gelse, Tdk'cılar beni assa, sizden onyüzmilyonbin tane daha olsa, ben yine de "falan" demeyeceğim. Ne konuşurken, ne de yazarken... Çirkin şeyleri hiç sevmem, estetik kaygısı had safhada bende. Bakın "Bulanık" başlıklı bir yazım var blog sayfasında. Orada eklediğim Aşık Veysel dörtlüğünü bile tahrif etmiş biriyim ben, olmayan "gibi"yi dizeye dahil ederek. Kaba-saba bir kelime "falan". Fonetik denen bir şey var, değil mi ama! Siz "falan" deyin, benim "filan"ıma ellemeyin :)
2- Düşen Zavallı Cümlenin Başına Gelenler: Söz ettiğiniz cümlenin de içinde olduğu paragraf, olduğu gibi tünelle alakalı betimlemeler içeriyor. Hele ki; hızlı adımlarla tünelde ilerledim, cümlesinden sonrası... Bu durumda, tünelden söz ettiğimi anlamıyor olmak olası değil. Patatesten söz ediyor olamam yani... Kuralların, anlaşılırlık için var olduğunu hatırlatayım. Anlaşılıyorsa, yazının estetiğine halel de getirmiyorsa, hatta daha estetik olmasını bile sağlıyorsa bence sorun da yok. Ben her şeyden önce çok sağlam bir okurum Lafügüzaf. Falso veren bir cümleyi, yanlış basılmış bir notayı algılayan bir kulak gibi algılıyorum okurken. Fakat kulaklarımız benzemiyor, siz kurallar ezberinden gidiyorsunuz :)
3- Arka arkaya yazdığınız cümlelerin biri paragrafın başında, birisi de sonunda. Birbirini takip eden cümleler değil ki. Ne dediğinizi inanın anlamadım. Kesif bir sidik kokusunun tünelin girişinde karakteri karşılağını, yazmışım. Yani tünele giriyor ve sidik kokusu alıyor. Sonra tünelin betimlemeleri geliyor; şöyleydi, böyleydi, öyleydi VE KOKUYORDU, diyorum. Bu söz ettiğim koku sadece sidik kokusu değil. Sonra da kokunun içeriği geliyor FİLAN... Hiçbir sıkıntı yok yani o bölümde.
4- Sanırım bold karakter yazılan yerler yanlış anlaşılmış. Video üzerinde yazan kısımda saldırganın ve saldırının tarifi var. Başkaca bir şey yazmıyor. Neyin çelişkisinden söz ediyorsunuz? Cümle çarpıcı, merak uyandırıcı, sizi okumaya davet ediyor, amacı da bu zaten. Sizin, video üzerine yazdığım bu kısma alternatif olarak getirdiğiniz cümleyi asla kullanmazdım misal. Sıradan oluşu, metinden öyle bir alıntılamayı ve dikkat çekmeyi sağlayamazdı çünkü. Cümleniz kötü, demiyorum, yanlış anlamayın; sadece, benim amacıma hizmet etmezdi, diyorum.
Girişte yazılanlarda da bir yanlış anlaşılma var: Giriş kısmında; gecenin bir vaktinde, metroya binmek için, o pis tünelden geçmesi gerekliliğine inanamadığını, söylüyor karakter. Yani inanmadığı; o tünelden, o vakitte geçmesi gerekliliği. Durum anlatıyor yani, gelecek zaman değil. Tünele girip aklından saldırıyla alakalı görüntüler geçeceğinden henüz bihaber kadıncağız :) Ve sanki atlıyorsunuz, kadının başına bir şey gelmiyor; o, sadece hayalini yaşıyor, aklından geçiriyor.
Bakın şimdi irdelemeye değer bir şeyler yazmışsınız ki irdeledik beraberce. Diğer türlüsü, yuvarlamak oluyor, ne demek istediğiniz ve neyi işaret ettiğiniz anlaşılmıyor. Dolayısıyla lafügüzaf sıfatını da hak ediyor. Ben açığım eleştiriye, her daim. Yeter ki, karşımdaki kendini yeteri kadar ifade edebilsin, ifade ettiğiyle alakalı bilgisi, ilgisi olsun ve en önemlisi samimi olsun. Aynı fikirde olmak veya aynı fikirde mutabık kalmak şart değil. Teşekkür ediyorum, emek vermiş zaman ayırmışsınız. Bir yazının altında Türkçe kritiği yapabiliyor olmak güzel
Şimdi bunları yazdıktan sonra Tdk'yı anmamak olmaz. Tdk kendini geliştirememiş, güncellenememiş, dile faydası olmayan köhne bir kurumdur maalesef. Öyle şeylere imza atıyorlar ki, ağzım bir karış açık kalıyor. En iyisi, ben kendi kelimelerimi, cümlelerimi üretmeye devam edeyim, beğendiğim kurala uyayım, yararsız bulduğuma uymayayım -ki yaptığım da bu-:) Kurallar, bir dili iyiye götürmeli, işe yaramalı. İşe yaramayanları çöpe atmalı, yerine kullanılabilirlerini üretmeli. Böyle olmalı ki, biz bu dili kullanırken yaratıcı olabilelim. Gereksiz kurallara boğulup yaratıcığımızı törpülemeyelim. Kurallar ve yaratıcılık aynı cümle içine bile yakışmıyorken üstelik, fazla germeyelim. Gramer kasacağım diye, iki kelimeyi bir araya getirip cümle kuramayan yabancı dil özürlüler gibi olmayalım. Sevelim, sevilelim .p
Bonosim; koku hissini iyi vermişim demek ki, çağrışıma neden olmuş sende .p Ey çiş, nelere kadirsin! :) Güzel bi anı değil ama çağrıştırdığım, bunun için üzüldüm. Ama okumaktan mutluluk duydum. İçinde ne hissettiğini de merak ettim o durumla alakalı. Büyük ihtimal; o kadına yardım etmeliydim vs. düşüncelerin vardır. Suçluluk duyuyorsundur :) 12 yaşındaki çocuğu rahat bırak! Suçlu filan değil o! Sende hiç boş yoktur, bir anı, ilgili bir düşünce, bir şarkı filan... İlla ki bir şeyler verirsin, dinlenmeye değer bir şeyler söylersin. Mutlu oldum buralarda gördüğüme seni. Teşekkür ederim güzel sözlerin ve yorumun için
YORUMLAR
tekrardan ibaret. Ayrıca düşük cümleler ve yanlış yazılan kelimeler kaliteyi düşürüyor. Bu sorunları çözümlerseniz başarılı olcağınız aşikar. .
CeZbe Hanım, yerine bulmadığınız eleştireleri şöyle açıklayayım.
1- Sinsice filan değildi bana yaklaşması. Filan değil falan olmalıydı. Filan; falan kelimesi sonuna pekiştirme olarak kullanılır; .- falan filan- gibi.
2- Bakımsızlığı, bu iğrenç aydınlatmayla birleşiyor; kırılmış taşlar, sanki içine düşülebilecek yosun tutmuş devasa yarıklar gibi görünüyordu.
-Neyin bakımsızlığı? Elbette tünelin fakat bu cümlede gizli özne halinde bile bulunmuyorsa düşük cümledir.
3- Tünele adımımı atar atmaz kesif bir sidik kokusu karşıladı beni. Ve kokuyordu; sidik, ter, meni, ot, küf karışımı acayip bir koku, görünmez bir atomizör tarafından burnunuza boca ediliyordu durmadan.
-Kokuyu belirtmiştiniz zaten. Ve kokuyordu yerine bu koku gibi bir betimlemeyle cümleye başlasaydınız öykünüzdeki tekrar, tamamlama olurdu.
4- Yazının içinden bir bölüm girişte kullanılırken bu gelişme ve sonuçla çelişki oluşturmamalı. Oysa öykünüzün başında bunların nasıl başına geldiğine inanamayan karakter daha sonra yürüyor, ilerliyor ve belli bir zaman sonrasında saldırıya uğruyor.
Girişte; örneğin'' Kasvetli bir gündü ama bir vahşetin ortasında kalacağım hiç aklıma gelmezdi.'' tarzında bir cümle kursaydınız tezatlık oluşmazdı.
Son olarak evet eleştireye kapalısınız olmasaydınız yazdıklarımı irdeler ve gerisi lafügüzaf gibi bir gönderme yapmazdınız.
Hikayeni keyifle okurken bilinçaltıma ötelediğim o sidik kokusu geldi tekrar, o gecenin keskinliğinde.
Şimdi maddelere geçelim:
1- "Falan" Sorunsalı: Efendim şöyle ki; iki dünya bir araya gelse, Tdk'cılar beni assa, sizden onyüzmilyonbin tane daha olsa, ben yine de "falan" demeyeceğim. Ne konuşurken, ne de yazarken... Çirkin şeyleri hiç sevmem, estetik kaygısı had safhada bende. Bakın "Bulanık" başlıklı bir yazım var blog sayfasında. Orada eklediğim Aşık Veysel dörtlüğünü bile tahrif etmiş biriyim ben, olmayan "gibi"yi dizeye dahil ederek. Kaba-saba bir kelime "falan". Fonetik denen bir şey var, değil mi ama! Siz "falan" deyin, benim "filan"ıma ellemeyin :)
2- Düşen Zavallı Cümlenin Başına Gelenler: Söz ettiğiniz cümlenin de içinde olduğu paragraf, olduğu gibi tünelle alakalı betimlemeler içeriyor. Hele ki; hızlı adımlarla tünelde ilerledim, cümlesinden sonrası... Bu durumda, tünelden söz ettiğimi anlamıyor olmak olası değil. Patatesten söz ediyor olamam yani... Kuralların, anlaşılırlık için var olduğunu hatırlatayım. Anlaşılıyorsa, yazının estetiğine halel de getirmiyorsa, hatta daha estetik olmasını bile sağlıyorsa bence sorun da yok. Ben her şeyden önce çok sağlam bir okurum Lafügüzaf. Falso veren bir cümleyi, yanlış basılmış bir notayı algılayan bir kulak gibi algılıyorum okurken. Fakat kulaklarımız benzemiyor, siz kurallar ezberinden gidiyorsunuz :)
3- Arka arkaya yazdığınız cümlelerin biri paragrafın başında, birisi de sonunda. Birbirini takip eden cümleler değil ki. Ne dediğinizi inanın anlamadım. Kesif bir sidik kokusunun tünelin girişinde karakteri karşılağını, yazmışım. Yani tünele giriyor ve sidik kokusu alıyor. Sonra tünelin betimlemeleri geliyor; şöyleydi, böyleydi, öyleydi VE KOKUYORDU, diyorum. Bu söz ettiğim koku sadece sidik kokusu değil. Sonra da kokunun içeriği geliyor FİLAN... Hiçbir sıkıntı yok yani o bölümde.
4- Sanırım bold karakter yazılan yerler yanlış anlaşılmış. Video üzerinde yazan kısımda saldırganın ve saldırının tarifi var. Başkaca bir şey yazmıyor. Neyin çelişkisinden söz ediyorsunuz? Cümle çarpıcı, merak uyandırıcı, sizi okumaya davet ediyor, amacı da bu zaten. Sizin, video üzerine yazdığım bu kısma alternatif olarak getirdiğiniz cümleyi asla kullanmazdım misal. Sıradan oluşu, metinden öyle bir alıntılamayı ve dikkat çekmeyi sağlayamazdı çünkü. Cümleniz kötü, demiyorum, yanlış anlamayın; sadece, benim amacıma hizmet etmezdi, diyorum.
Girişte yazılanlarda da bir yanlış anlaşılma var: Giriş kısmında; gecenin bir vaktinde, metroya binmek için, o pis tünelden geçmesi gerekliliğine inanamadığını, söylüyor karakter. Yani inanmadığı; o tünelden, o vakitte geçmesi gerekliliği. Durum anlatıyor yani, gelecek zaman değil. Tünele girip aklından saldırıyla alakalı görüntüler geçeceğinden henüz bihaber kadıncağız :) Ve sanki atlıyorsunuz, kadının başına bir şey gelmiyor; o, sadece hayalini yaşıyor, aklından geçiriyor.
Bakın şimdi irdelemeye değer bir şeyler yazmışsınız ki irdeledik beraberce. Diğer türlüsü, yuvarlamak oluyor, ne demek istediğiniz ve neyi işaret ettiğiniz anlaşılmıyor. Dolayısıyla lafügüzaf sıfatını da hak ediyor. Ben açığım eleştiriye, her daim. Yeter ki, karşımdaki kendini yeteri kadar ifade edebilsin, ifade ettiğiyle alakalı bilgisi, ilgisi olsun ve en önemlisi samimi olsun. Aynı fikirde olmak veya aynı fikirde mutabık kalmak şart değil. Teşekkür ediyorum, emek vermiş zaman ayırmışsınız. Bir yazının altında Türkçe kritiği yapabiliyor olmak güzel
Şimdi bunları yazdıktan sonra Tdk'yı anmamak olmaz. Tdk kendini geliştirememiş, güncellenememiş, dile faydası olmayan köhne bir kurumdur maalesef. Öyle şeylere imza atıyorlar ki, ağzım bir karış açık kalıyor. En iyisi, ben kendi kelimelerimi, cümlelerimi üretmeye devam edeyim, beğendiğim kurala uyayım, yararsız bulduğuma uymayayım -ki yaptığım da bu-:) Kurallar, bir dili iyiye götürmeli, işe yaramalı. İşe yaramayanları çöpe atmalı, yerine kullanılabilirlerini üretmeli. Böyle olmalı ki, biz bu dili kullanırken yaratıcı olabilelim. Gereksiz kurallara boğulup yaratıcığımızı törpülemeyelim. Kurallar ve yaratıcılık aynı cümle içine bile yakışmıyorken üstelik, fazla germeyelim. Gramer kasacağım diye, iki kelimeyi bir araya getirip cümle kuramayan yabancı dil özürlüler gibi olmayalım. Sevelim, sevilelim .p
Bonosim; koku hissini iyi vermişim demek ki, çağrışıma neden olmuş sende .p Ey çiş, nelere kadirsin! :) Güzel bi anı değil ama çağrıştırdığım, bunun için üzüldüm. Ama okumaktan mutluluk duydum. İçinde ne hissettiğini de merak ettim o durumla alakalı. Büyük ihtimal; o kadına yardım etmeliydim vs. düşüncelerin vardır. Suçluluk duyuyorsundur :) 12 yaşındaki çocuğu rahat bırak! Suçlu filan değil o! Sende hiç boş yoktur, bir anı, ilgili bir düşünce, bir şarkı filan... İlla ki bir şeyler verirsin, dinlenmeye değer bir şeyler söylersin. Mutlu oldum buralarda gördüğüme seni. Teşekkür ederim güzel sözlerin ve yorumun için