Kendimle iç muhasebe !...
21 Ocak 2018, 15.14 A- A+
Düşününce maziyi, yaptıklarım, yaşadıklarım, yaşatılanlar, karşılaştığım ortamlar, idealler ve birçok unsuru bir araya getirdiğimde;
Her insanın iç beklentisi olan: Seven, sevilen, azimli, sıhhatli, onurlu, insanlar tarafından sempati duyulan, başarılı, örnek, ideal bir kişilik sahibi olmak. Mutlaka her insanın kendine özgü değer yargıları ve karşısındaki kişilerin ederleri kadar da saygınlığı mevcut.
İdealler kapsamında illaki bazı noktalarda bazı hususlar eksik kalmakta ve bunun yansıması olarakta ya tartışmalara yada arayışlara, değişimlere neden olmakta.Arayışlar içerisinde iken de, karşılaştığımız engelleri bir düşman sıfatıyla, hırsla tabiri caizse egoistçe defetme çabasındayız. An olur ilerlerken karşımıza gelen kavşak içerisinde gideceğimiz yöne karar veremez, kavşaktan çıkamayıp döner durur (bu esnada yolda bulunan diğer sürücülere verdiğimiz sıkıntıyı hesaba katmıyoruz bile ;)), acele getirdiğimizde ise gitmek istemediğimiz yanlış yola girer veyahut kaza yaparız.
Tümümüz bir şekilde yaşadık, yaşıyoruz, yaşayacağız. Örneklerine değinmeyeceğim. Ailemizde, iş hayatımızda, güncel koşuşturmalarımızda, aşkta, arkadaşlıkta her platformda kaçınılmaz var olan bir olgudur çünkü bu.
Bu uğurda ilerlerken bazı liderler, bazı gönül dostları ile karşılaşır, empati ve sempati evreleri derken terazide eşitleme diye tabir edeceğim kendimizi geliştirerek o kişi ile aynı protokolde bulunmaya zorlar, ister, arzu ederiz. Bu esnada arka planda zora geldiğimizde devreye sokacağımız B planı hazırdır mutlaka. B planı olmalıdır, bulunmalıdır, yok ise istemsiz alınan sonuçlar karşısında düşülecek psikoloji tam manası ile büyük bir yıkım ve durağanlıktır, bu kaçınılmazdır.
Kimilerimiz ise tam tersi bir tutum ile, kadercilik yada burada pek katılmasam da tam karşılığını bulamadım en yakın tabir tembellik ile bulunduğu ortamı kabul edip "ete tuza karışmadan yan gelip hayatını devam ettirmeyi tercih etmiştir. Elbette bu sadece tembellik olarak adlandırılamaz. Belki de o kişiyi buna zorlayan mevcut bulunan imkanları, sorumlulukları vs.gibi kriterler karşısında hayatında çizmiş olduğu bir yol olabilir. Önümüze konulan yemeğin soğanlı, soğansız yada tuzlu tuzsuz olması karşısında vereceğimiz davranış şekli misali ya yemeyip bağırıp çağırmak ya da hazırlayan kişinin kalbini kırmamak adına ses etmeden yemek. Peki ya o an şu tepkime verilse; "Eline sağlık güzel olmuş, soğan veya tuz konusundaki beğenimimi biliyordun, sanırım o an başka bir meşguliyet araya girmiş, ufak bir kaza olmuş anlaşılan"
Uzun uzun anlatmaya çalıştığım idealistlik ile son paragrafımda kısaca değindiğim tipleme dışında daha bir çok davranış biçimi olsa da, temelde bu iki karakter ana öğe olarak karşımızda. Hangi karakter biçiminin daha doğru, daha benimsenir, daha ideal olduğu ise sonu gelmez bir tartışma konusu.
Fikrim şudur ki, bir birey olarak hangi kesim, hangi sosyal, hangi platformda olursak olalım, insan olduğumuzu unutmayıp, ikinci paragrafımda belirttiğim iç beklentilerimizi her daim ayakta tutup yaşayalım, yaşatalım !...
Her insanın iç beklentisi olan: Seven, sevilen, azimli, sıhhatli, onurlu, insanlar tarafından sempati duyulan, başarılı, örnek, ideal bir kişilik sahibi olmak. Mutlaka her insanın kendine özgü değer yargıları ve karşısındaki kişilerin ederleri kadar da saygınlığı mevcut.
İdealler kapsamında illaki bazı noktalarda bazı hususlar eksik kalmakta ve bunun yansıması olarakta ya tartışmalara yada arayışlara, değişimlere neden olmakta.Arayışlar içerisinde iken de, karşılaştığımız engelleri bir düşman sıfatıyla, hırsla tabiri caizse egoistçe defetme çabasındayız. An olur ilerlerken karşımıza gelen kavşak içerisinde gideceğimiz yöne karar veremez, kavşaktan çıkamayıp döner durur (bu esnada yolda bulunan diğer sürücülere verdiğimiz sıkıntıyı hesaba katmıyoruz bile ;)), acele getirdiğimizde ise gitmek istemediğimiz yanlış yola girer veyahut kaza yaparız.
Tümümüz bir şekilde yaşadık, yaşıyoruz, yaşayacağız. Örneklerine değinmeyeceğim. Ailemizde, iş hayatımızda, güncel koşuşturmalarımızda, aşkta, arkadaşlıkta her platformda kaçınılmaz var olan bir olgudur çünkü bu.
Bu uğurda ilerlerken bazı liderler, bazı gönül dostları ile karşılaşır, empati ve sempati evreleri derken terazide eşitleme diye tabir edeceğim kendimizi geliştirerek o kişi ile aynı protokolde bulunmaya zorlar, ister, arzu ederiz. Bu esnada arka planda zora geldiğimizde devreye sokacağımız B planı hazırdır mutlaka. B planı olmalıdır, bulunmalıdır, yok ise istemsiz alınan sonuçlar karşısında düşülecek psikoloji tam manası ile büyük bir yıkım ve durağanlıktır, bu kaçınılmazdır.
Kimilerimiz ise tam tersi bir tutum ile, kadercilik yada burada pek katılmasam da tam karşılığını bulamadım en yakın tabir tembellik ile bulunduğu ortamı kabul edip "ete tuza karışmadan yan gelip hayatını devam ettirmeyi tercih etmiştir. Elbette bu sadece tembellik olarak adlandırılamaz. Belki de o kişiyi buna zorlayan mevcut bulunan imkanları, sorumlulukları vs.gibi kriterler karşısında hayatında çizmiş olduğu bir yol olabilir. Önümüze konulan yemeğin soğanlı, soğansız yada tuzlu tuzsuz olması karşısında vereceğimiz davranış şekli misali ya yemeyip bağırıp çağırmak ya da hazırlayan kişinin kalbini kırmamak adına ses etmeden yemek. Peki ya o an şu tepkime verilse; "Eline sağlık güzel olmuş, soğan veya tuz konusundaki beğenimimi biliyordun, sanırım o an başka bir meşguliyet araya girmiş, ufak bir kaza olmuş anlaşılan"
Uzun uzun anlatmaya çalıştığım idealistlik ile son paragrafımda kısaca değindiğim tipleme dışında daha bir çok davranış biçimi olsa da, temelde bu iki karakter ana öğe olarak karşımızda. Hangi karakter biçiminin daha doğru, daha benimsenir, daha ideal olduğu ise sonu gelmez bir tartışma konusu.
Fikrim şudur ki, bir birey olarak hangi kesim, hangi sosyal, hangi platformda olursak olalım, insan olduğumuzu unutmayıp, ikinci paragrafımda belirttiğim iç beklentilerimizi her daim ayakta tutup yaşayalım, yaşatalım !...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış :( Yazık ama blog sahibi senin yorumunu bekliyor olabilir