FOBİLERİM HOBİLERİM
04 Şubat 2018, 12.24 A- A+
FOBİLERİM - HOBİLERİM
Olduğum gibi görünmeye, göründüğüm gibi olmaya hep özen gösterdim. Gerçekleri olabildiğince tarafsız bir dille anlatmaya çalıştım. Bu aralar bunalımdayım; hatta bir tükenmişlik sendromu yaşıyorum. Psikolojik yardım almaya ihtiyacım var. Yazmaya bir türlü elim varmadı. Bugün kendimi zorlayarak yazmaya başladım. Dilerim vazgeçmem; devam ederim. Beni bunalıma sokan; güncel, politik, sosyal olaylardan uzaklaşıp biraz havadan sudan konulara değinmek istiyorum. Belki okuyanlar da biraz günlük olaylardan uzaklaşmak isterler.
Fobi: Olağan olmayan güçlü korku; hobi: Asıl iş,uğraş dışında, severek yapılan oyalayıcı çalışma olarak tanımlanabilir.
Fobi olarak nitelendirebileceğim; yükseklik korkum var. Yüksek bir binanın çatısından, bir uçurumun kenarından aşağıya baktığım zaman dizlerim titremeye, içim ürpermeye başlar. Bakmaktan da bir türlü kendimi alamam. Bir çelişki... Oysa uçak yolculuklarında hiçbir rahatsızlık duymam. En rahat en huzurlu olduğum yolculuk uçak yolculuğudur. Gerçi yaptığım uçak yolculukları en fazla bir saat kadar sürdü. Otobüste ya da başka bir kara taşıtında uçakla yaptığım yolculuklardaki güveni , rahatlığı asla bulamadım. Mevcut iktidarlarla yıldızım hiç barışmadı. Onların da benimle… Yurdun batısından doğusuna ; kuzeyinden güneyine gezdirdiler durdular beni. Yirmi beş yılı doldurunca " Alın atınızı..." deyip, emekli oldum da onlar benden kurtuldu; ben de onlardan kurtuldum. Böyle bir sürgünden Danıştay kararıyla döndüğüm bir gün lise müdürü " Seni bu okuldaki öğretmenlerin tümüne değişmem; ne yazık ki yanlış taraftasın" dedi. " Hayır, ben çok doğru yerdeyim; yanlış tarafta olanlar sizlersiniz. Çoğunlukta olmanız doğru yerde olduğunuzu göstermez." dedim. Müdürün soyadı Tekin 'di " Senin soyadın Tekin ama, sen asla tekin bir adam değilsin" dedim. Adam kızardı, bozardı, morardı "Çık dışarı." da diyemedi. Ben "İzninizle müdür bey." Deyip, çıktım. Bak gene tatsız bir konuya girdim…
Yirmi yaşıma kadar otobüs yolculukları benim için dayanılmaz bir işkence olurdu: Daha yolculuğun başında midem bulanmaya, şakaklarım zonklamaya, başım çatlayacak gibi ağrımaya başlar; bir yerde mola verilse de nefes alsam diye beklerdim. Sonraları ya bünye duyarsızlaştı ya da otobüsler daha konforlu hale geldi; o aşırı rahatsız edici durum ortadan kalktı; ama hala otobüs yolculuğunu hiç sevmem.
Fobi dedik nerelere geldik. Ölüm korkusu fobi değildir.
Çünkü doğum gibi olağan; kaçınılmaz, gerekli bir sondur. Artık çok yakınım: Bu yılın sonunu göreceğimi sanmıyorum; ama korkmuyorum. Endişem bunayarak bir maymuna dönüşüp, abuk sabuk konuşmalar; saçma salak hareketler yapmak. Bir de yatalak olup uzun süre ölümü beklemek: Sen “ölsem.” diye beklersin, çevrendekiler” Ölse de hem kendisi hem biz kurtulsak.” diye beklerler… Bir anda gelecek ölüm tek dileğim… Ansızın, ani bir ölümün beklentisi içindeyim. Özlem duyulan; bir akraba, bir arkadaş, bir dost gibİ; sürpriz yapıp çıkagelecek...
Ölümümden sonra çevremde olup biteni bir şekilde algılayabilecekmişim gibi geliyor bana: Yıkayıp, kefenlediklerini, edilen duaları, kılınan namazı, imamın üç kez " Hakkınızı helal ediyor musunuz?" diye sormasını; cemaatin adet olduğu için "Helal ediyoruz" cevabını; cenazeme katılanları, mezara indirilişimi, bir yerlerden bir şekilde izleyeceğim!
Duygusala bağlamayalım; enseyi karartmayalım.
Hobilerimi daha sonraki bir yazımda anlatacağım. Yoruldum. Okumazsanız küserim. Okuyan parmak kaldırsın, elleri göreyim! Tembellik etmeyin! Kitap haline getirdiğim zaman nasıl olsa para verip almazsınız. AliÇ.
Not: Ne kadar çok yazım yanlışı yapmışım! Doğrusu utandım. Ben ki, Türkçe’ yi en iyi bilen en doğru kullanan olarak geçinirim. Yıllarca doğru konuşma doğru yazma öğrettim…. Kendisi muhtac-ı himmet bir dede nerde kaldı gayrıya himmet ede diyenler hiç de haksız sayılmazlar. Yaşlılık, dalgınlık, unutkanlık, acelecilik… Ancak bu kadar oluyor işte. Babamın adı Hıdır, elimden gelen budur.
YORUMLAR