Aklımdan neler geçiyor?
24 Şubat 2018, 18.08 A- A+
Aklımdan neler geçiyor?
Bugün icatları düşündüm: Uygarlık alemine neler katmışız? Yoğurt var örneğin; Tüm dünyada yoğurt olarak adlandırılıyor. Bizde de Kanlıca yoğurdu en ünlü olanı. Aklıma geldi de konuyu biraz dağıtacağım izninizle: "Silifke ' nin yoğurdu kız seni kimler doğurdu." diye türküsü var ama; Silifkeliler kusura bakmasın;yoğurdu ile ünlü ilcemiz Silifke değil Silivri'dir. Böyle ad benzeliğinden ünlenen yerlerimiz var; açıklayacağım. Çocukluğumdan bilirim: Yoğurt alüminyum derin kenarlı tepsilere mayalanır; sabah erkenden yoğurtçu iki ucunda çengellere takılı iki tahta tabla bulunan suağacına-adı böyle ben de bu kadar biliyorum- tepsileri yerleştirir;suağacını omuzlar İstanbul'a iner. Müşterileri bellidir. Takunyalı , terlikli iki örgülü kız çocukları ellerinde tabaklar, kaseler kapı önlerinde bekleşirler. Kalın kaymak tabakasıyla kaplı yoğurt öyle güzel bir kıvamdadır ki; yoğurtçu kenarları keskin, delikli kepçe ile kserek yoğurdu tabaklara koyar. Kısa zamanda yoğurdu dağıtır; Silivri'ye döner. Bu anlattıklarım altmış, altmış beş yıl önceye ait anılar. Şimdi ne o anlamda yoğurt kaldı; ne yoğurtçu.
Gelelim yoğurdun icadına: Ünlü bilim adamlarımız laboratuvarlarda sabahlara kadar bilimsel deneyler yaparak; çeşitli kimyasal maddeleri deneyerek sonunda yoğurdu bulmuşlar dersem yalan olur. Hem de kuyruklu yalan; ama iyi bir tahminim var. Süt, ortamın sıcaklığından etkilenerek mayalamadan yoğuşabilir. Rahmetli ninemden bilirim; bu mayalamadan oluşan yoğurda " uynuk " derdi. Kısacası; atmak yerine ziyan olmasın diye yenebilir! İşte büyük olasılıkla kocasından korkan bir ev kadını bir bakraç süt böyle yoğuşunca " Bakın çocuklar hiç kötü değil;hadi oturun sofraya yiyelim." dedi adını "yoğurt" koydu, bir miktarını da maya olarak kullandı. Sonra da bizim buluşumuz olarak tüm dünyaya yayıldı.
İsim benzerliğinden yanlış ünlenen yerler var demiştim; peyniri ile ünlenen Ezine örneğin; Edirne peyniri unutulup, Ezine adı nasıl böylesine öne çıktı anlaşılır gibi değil. Bir zamanlar Edirne mandıraları; peyniriyle ünlüydü. Büyük tenekelere salamura denilen tuzlu su ile on'a on santim küp şeklinde peynir kalıpları basılır; tenekelerin ağızları lehimlendikten sonra yurdun her tarafına gönderilirdi. Edirne peynirinin lezzetini tatmamış olan; hiç peynir yedim demesin! "bu kadar da açık ve net " söylüyorum yani. Altını çiziyorum açık ve net... (Anlayan anlamıştır) Böyle yanlış ünlenen yerler galatlaşmış söylemler çoktur; ama şimdi konumuz o değil. İcatlarımızı anlatacaktım: Bastırma - pastırma - ; atla uzun yolculuğa çıkanlar yanlarına aldıkları etleri ince dilimler halinde kesip eyerin altına koyarlarmış; binicinin ağırlığı eyerin baskısı eti bastırır atın tuzlu teri ile oluşan bu etler pastırmanın ilk örneklerini oluşturur...
Kaşık: Çorba içtiğimiz , yemek yediğimiz nesnenin tahtadan yapılmış ilkel versiyonu. Tarife gerek yok; hala her evde vardır! İşte bu nesne ilk olarak çok başka bir işlev üstlenmişti; sırt kaşıma... Adı da bu yüzden kaşıktır. Özellikle yaşlılar, sırtları kaşınınca;oğullarından, kızlarından, torunlarından yardım istemişler onlar da bu yardımlardan usandıkları için böyle bir çözüm bulmuş olmalılar
Atalarımız her etkinliklerini; savaşlarını, eğlencelerini, düğünlerini toylarını, at sırtında yaptıkları, adeta atla yek vücut oldukları için ekip biçme , üretme gibi uğraşlarla işleri olmamış.Bununla beraber ağır yüklerin taşınmasında çok zorlanıyorlarmış. Sonunda bir kütüğün iki ucuna yekpare iki yuvarlak tahta çakarak iki tekerlekli bir taşıt yapmışlar. Bu araç, kanga kanga ... diye sesler çıkardığı için " Bunun adı kangaluk olsun "demişler. Zamanla kanga adı kağnı olmuş. Her ne kadar onlar kağnıyı icat ettiklerinde Çinlilerin süslü tenteli dört tekerlekli saltanat arabaları, Mısırlıların, Romalıların çok gelişmiş savaş arabaları varsa da;icat icattır;bizimkiler de böylece taşıt aracına kavuşmuşlar
dramaturg
YORUMLAR