Benzetme ile anlatmak daha akılda kalıcıdır.
Sen aç kalınca benim elimdeki ekmeğe saldırırsan, demekki sende savaşma diyemessin. Zaten hiç aç kalmadın nerden anlıycaksın. Bululunduğun topraklarda dünyanın gözü var. Lüksemburg gibi kenara çekiliyim, kimseye karışmayım diyemessin.
Hayatta insanlara alttan aldıkça seni zavallı sanırlar. Ya ezecen ya ezilecen. Eğer evde adil bir yönetici yoksa haksızlığa uğramaya gelemiyorsan istemesen de yönetime el koyarsın.
Açık yürekli other
Ya arkadaş, şu gerçekten ciddi konularda az kafanızı toplayın, netleştirin de yazın ya. Millet okuyor. Bileni de okuyor, bilmeyeni de... Zaten düşünme özürlü milletiz. İyice çorba etmeyin insanların kafasını, içinizden düşünün kardeşim a aaaa! Hayır eskiden de kafan karışıktı da, bu feyk halinle iyice dağıttın sen.
"İdeoloji varsa, savaş da vardır" başka şeydir, "ideolojiler de bir savaş nedeni olabilir" başka şey... İdeolojilerin birbirleriyle tartışması, çatışması normaldir, ki gereklidir de. Fakat ideoloji, insanlara, birbirlerini öldürmeleri gerektiğini söylemez, tıpkı dinlerin söylemediği gibi... Ben savaş karşıtıyım, ideolojim de var, nooolacaktı şimdi. Düşünen insan da olmasın o zaman, beyinleri de aldıralım olsun bitsin. Eh beynimiz yoksa insan sıfatımız da olmaz, savaş da olmaz. Sen sağ ben selamet. Savaş için iki insan bile yeterlidir, çözemediniz mi daha ki? Beynim yandı yeminle.
biri demiş ki, "yaşamak ve hayatta kalabilmek için savaş zorunluluğum var." diğer biri de demiş ki, "yaşamak ve hayatta kalabilmek için savaşma zorunluluğum yok."
iki karşıt görüşlü yorum, hangisine inanmalı ve onu kaale almalı? tabii ki cevap "tarih" olmalıdır.
yorumdan sonra yorum yorum olmaktan çıkıp bişey olmuş:
"kafa karışıklığı vs" de denmiş, müthiş seviyeli kelime oyunları yapılarak "tipoloji" falan da denilmiş bir yerlerde. e bunu da daha din kitabının kapağını açmamış (bile) biri olarak söylemiş. inanması güç ama söyleyivermiş işte. okumadan inanmak, diyorum ben de. "din kitapları öldürmeyi emretmez" mi, hiçbir bilinçli şuur bu cümleyi bu şekilde kullanmaz. kıvırmanın yöntemleri var:
"bütün semavi dinler öldürmeyi emreder (erdemli bir kabulleniş örneği) ama önemli olan nasıl uyguladığındır." bu. yani, farkındalık kazanmış sağlıklı bir zihin, en azından, bilen biri olarak kıvırır. ki öteki türlü ya olası cahillik yapar ya da tembellik. ölümün nasıl uygulandığına gelince, en azından denemiş der saygı duyardım ya.
yazıdaki açığımı henüz yakalayan olmamış. ama umuyorum olacak. ayrıca; "felsefe ile teoloji" ikilisini bir tutup sorguladığını sanan zihinlerin mevcut olduğu bu gibi yerlerde ideoloji nediri anlatma hatasına düşemem. bunu yapacağıma evrene mesaj gönderir kızılların Cansu_u çağırırım... hiç şüphesiz ki o; şahane ortamların şahane mercimek ayıklayanıdır.
Ya yazı ne ki, cevabi yorum ne olacaktı. Şaşırmadık tabii ki :) Hemmen bir koşu dine girilmiş, ideoloji nedir bize anlatacakmış da hali yokmuşmuş. Zamanında, adamın biri, "altı boş" demiştiydi de :) inanmamış idiydim yav, halbuki adamın sakalı da var idiydi. Vahiy de inmiş hanıma, okumadan mı inanılıyormuş ne imiş. Hala kaos yaşanıyor inanç ve din konularında. Bir de üzerine alınma haftası mıdır nedir, başka blogaltı alıntıları vs. Bir gocunmalar bir hallenmeler :) Evet görüldüğü üzre, yazı ve yorumun fikir-zikir boşluğundan, aynı boşlukta yorum yaptım ben de. Neyse aynen devam. Ergen taklidi yapmak şart, yoksa bu kadar saçmasapan yazıları nasıl açıklayabilecektik a canım!
Kusur bulmak için bakma birine, bulmak için bakarsan bulursun, kusuru örtmeyi marifet edin kendine. İşte o zaman kusursuz olursun.
Alıntı
Otherand;))))))) Anlatmak istediğini direk yazmış olsaydın bu kadar çelişki olmazdı.Konudan konuya geçiş yapıyorsun buda eleştirin olcak.Fikirlerini ideoloji altında dayatmaysa bu diktatörlüktür buda tehlikeli.Teoloji Tanrı kavramı sosyal din araştırması ilahiyat la alakali. Eğer cidden araştırma yapmış olsaydın hiç bir din savaşın demiyor böyle bir ayet hadis yok.
Enfal Suresi, 39. ayet: Fitne kalmayıncaya ve dinin hepsi Allah'ın oluncaya kadar onlarla
savaşın.
miacım böyle ayetler var canım benim..
Su damlası ;Siz bu ayeti bu şekilde mi tesfir ettiniz iyi okuyun o ayet istiyen istediği gibi ibadet edebilir Kimse dinsiz olmadığına göre hak olan 4 kitap geldiğine göre hangi savaş tan bahsediyoruz bütün savaşlar din adı altında yapılıyor.Ama dinimizde gidin zulüm yapın adam öldürün savaş yapın diye bir ayetmi var yanlış.Hzİsa (as) bile kendi kavmine şunu emrediyor kılıçla helak eden,Kılıçla helak olcaktır.Kuran Kerim'de şunu söylüyor Allah için savaş menfaatine çıkar için değil ....Su damlası :)))
Bunları ben tartışsaydım, bağnaz gibi kelimeler kullanırlardı. Aristokrat yöneticiler. Erkekler günü istiyorum. Haklarım gasp ediliyor. Dışlandım bu toplumdan.:))
Miacım, bebişim :)
Sen hiçbir din savaşın demiyor diyosun ayet yok diyosun, bende sana ayeti gösteriyorum :) gerisi sana kalmış :)
ÜZÜNTÜ ÜZERİNE
Toplumun en büyük yarası üzerine bir söyleşi;
Neden üzülürüz, bu üzüntülerimizi nasıl giderebiliriz.
Bazı insanlar üzüntüler içinde, bazıları az üzüntü içinde yaşar. Birde hiç üzüntü yaşamadan ömrünü tamamlayanlar vardır. Üzüntü her insana gelmez. Bu üzüntü gelenle, gelmeyenler farklı kategoridedirler. Üzüntü gelmeyen insanlar beklentiletirinin hemen hemen hepsine sahip olurlar. Onlar için hayat muhteşemdir ve bu tip kişiler kendilerinde kişilik oluşturup birçok insanı yadırgamaya başlarlar. Belli zaman sonra o kişinin gözünde insanları, insanlar ve canlılar olarak 2 ye ayırmaya başlar.
Üzüntüyü yaşayan insanlar. Bunlarda yaşama başladıkları yer, aile yaşamını devam ettirdiği yere ve yaşayış şekline göre üzüntüleri az yada çok olarak yaşamlarını sürdürler.....
En büyük zaafimızda iyi bir insan olduğumuzu düşünüp neden böyle oluyor dememizdir.
Üzülmüyorsan elini yüreğine koy ve sor. Kalp atışın da ritim değişimi olmuyosa. Ahh vah çekeriz biz sana
Üzüntü maddi manevi hepsi ele alınarak yazılmıştır.
Bahsettiğin filmi uzun zaman önce izlemiştim. sahneyi de hatırlıyorum, apartmanda alt kat komşu olan yaşlı kadın, kısa saçlı esas kızı içeri davet ediyordu. Küçük bir mutfakta da sanırım kahve içmişlerdi. Ama sahneyi anlatırken öyle bir dumur haline neden oldun ki, filmin adını ben de hatırlayamadım. Neyse, konuya girelim.
Farkındalık yaratmak demişsin. Peki...
Büyük çabalar sarf edildiğini, akıllı, zeki ve daha da önemlisi uyanık olan bir grup insanın, o yada bu çaba ile diğer insanlarda farkındalık oluşturmayı başarabilmiş olduklarını düşünelim. Hatta öyle büyük bir başarıya ulaşılmış olsun ki, dünyada tek bir deve kuşu, tek bir uyur gezer kalmamış olsun. Ve nihayetinde tüm dünya insanları, bu etki ile elmacılar ve Armutçuların kavgasının anlamsızlığını fark etmiş olsunlar. Eee sonra...? Sonra ne olacak.?? Söyleyeyim, emin ol tüm insanlık böyle bir başarıdan ve uyanıştan sonra, o ana dek yaşadıkları ve hayatlarının anlamı sandıkları büyük çoğunluğu da anlamsız olan çatışmaların yokluğunda ne yapacağını bilemez bir hale geliverir de, kendisini tüm enerjisini bir başka ayrım ve çatışma hali icat edebilmek için harcarken bulur...
Durmamışsın ki. İdeoloji de demişsin...
Her ideoloji, ne sebeple ve ne şekilde başlamış olursa olsun, pik noktasına ulaştığı anda şiddeti doğurur. Bu şiddet eğer başarı ile neticelenirse de, sonuç devrimlerdir. Devrimler, öyle çok masum, kader mahkumu, mecburiyet yolcusu falan da değildirler. Her biri birer diktedir. Dahası insanlığı aydınlatan bu devrimlerin fanusları da darağaçlarında asılıdır. Ayrıca her ne kadar her devrim eril gözükse de, aslında her devrim dişidir. Dahası gebedir de. Bir karşı devrime...:) İdeolojilerin yüksek dereceli çatışmalara dönüşmesi durumunun tek istisnası vardır ki, o da; ideolojinin, pik noktasına ulaşamadan evrilmesi ya da erimesi neticesinde kendi kendini yok etmesidir. Fark ettiğin üzere burada bile bir yok -edişten- edilişten bahsediyoruz. Anlayacağın buraya kadar hemfikiriz.Ama bak, şu içinde geçen fikirlerin doğruluğu tartışılır olsa bile, iyi niyetle kaleme alındığı kanaatinde olduğum blog bile çatışmalara neden olmuş. Neden sence...? İşte burada senden ayrışıyoruz. Çünkü savunduğun ideolojisizlik bile bir ideolojidir. Ve salt bu durum bile insanları ikirciklendirmeye kafi gelir.
Unutmamak icap eder ki; pek çok insan, fikir iyi bile olsa, salt bu fikir kendisinden çıkmadığı için fikre muhalif olma eğilimine sahiptir. Bu durum beşeri bir hastalık olup çoğunlukla da çatışmaları beraberinde getirir...:)
İdeolojiler ve devrimler ile alakalı olarak sana ''Kör Topraklar'' filmini öneririm. Bu film bence bir baş yapıt. Ralp FIENNES'in ve Donald SUTHERLAND'ın oyunculukları ise efsane...Demem o ki; Dokunma dünyaya, dokunma. Gidene kadar da ayarları ile fazla oynama...;)
Geldik savaşaa...
Film repliklerinden yürüyoruz madem, aynen devam edelim. Aç parantez ''Her savaş bir ekonomidir. Bunun aksini söyleyenler ya aptaldır ya da işin içindedir.'' War Dogs filminden. Kapa parantez.Savaş konusunda bariz olarak atlanan iki husus vardır ama. Birincisi, savaşı başlatan sebep ekonomi olsa da, savaşı sürdürülür kılan şey zalimliktir. Kazanan orduların en isteksiz olduğu şey durmaktır çünkü. Bu kısımdaki zalimliğin içi daha da doldurulabilir ama biz bu kısmı okuyuculara havale edip ikinci hususa geçelim. İkinci husus, zalimlik başlı başına savaşın kendisiymiş gibi görünse de, aslında zalimliğin, savaşın ne şekilde gerçekleştirildiği meselesi olduğunun gözden kaçırılmasıdır. ''Hiç savaş olmasa diyorum dedim ben'' mi dediniz..? Zahmet edip yukarı bakınız, ideoloji bölümüne. Sonrada aklınıza Volkswagen'li ''Çiçek çocukları'' getiriniz...:)
Son olarak -bence- kat'i surette yanıldığın bir nokta var. Kimse kimseyi affetmedi. Sadece güçlüye boyun eğildi. Şimdilik...Sadece susuluyor, umut ederek ve sabrederek...
Haa unutmadan, tüm dünyayı yok ederek, dünyayı içinde bulunduğu pislikten kurtarabilirsin evet. Ama kadına, çocuğa, erkeğe, yakışıklıya, Mr. Musk'a, hatta kendine bile şiddet uygulamış olursun bu durumda. Şimdi sen bir karar ver. Ya elindeki çiçekten vazgeç, ya da dünyayı kurtarma tutkundan...:)
Blue yorumun için çok teşekkür ederim. Bu other bence boşlukta. Allah onu iyi insanlarla karşılaştırsın. Blue devam et burayı teoriler mekanı yapalım.
İnanan insanlarda tevazu olursa elon musk halt etmiştir.
ortam şahane yalnız. yalıtım saçan klavyelerden çıkanlar şahane. bir de, hakkında psikolojik/sosyolojik toplumsal vaka incelemesi yaptığım yorum yayımlanmamış -artık nasıl vaka ise okuyan sağlığı açısından uygun görülmemiş herhalde-. ithamlarla zan altında bırakma, bazı aşılmalara devam edilmiş. bunu da niye yapmış?... zaten ilk yorum ilk cümleler belirsizdi şimdi daha da boşluğa düşüp bocalamış iyice. bişeyler biliyor sanırım anlatmış yazı konusuyla ilgili, hiç düşünmeden ve kıtlığa aldırmaksızın. yani, evet aynen bilgi-zikir önemli. e bilgi-zikre sahip olunamayınca ergenliğe sığınılmış, öyle savunmuş yaptıklarını. dine neden girdiğimi merak ediyor bihaber. okumadan inanmanın avelliğini desteklemiş sağolsun ve nedense kendisini ayrı tutmuş canım benim. kaos demiş ya. muhteşem. itici ergen itemleriyle uluorta konuşup göz doldurmuş sonuç olarak. diyorum ki; oksijen şart, iyi bir şuur için. oksijen önemli.
hayatında ilk defa duyduğu başlık konusu kelime için kapasiteyi fazla zorlayanlar olduysa, ki olmuş o zaman özür dilerim... o kafataslarını ellerimin arasına alıp anlatmak isterdim. öğretilebilir sandım olmadı, belki eğitilebilir…
başlığı sanki 1500’lerin Avrupası’nın halkı okudu tepkilere hele!. (o zaman da tek etkili güç kilise ve yerel güç feodaliter krallardı. yasaklanan kitaplar vs., tuhaf olaylar…) günümüz insanını, anlaması kıt-okuması az denilip sığlığa terk etmektense, o halktan biri olarak, farklı düşünceleri desteklemek ve “varsa” katkıda bulunmak o kadar zor olmamalı. en azından bir düşünmeli; bu fanatiği, tiryakisi olduğum kalıplaşmış düzenlerin birer parçası olan bu fikirler ne haltıma yarıyor?
son kez blog konusuna değinip yorumlara da ona göre döneceğim demiyorum Blue Parrot, “çünkü savunduğun ideolojisizlik bile bir ideolojidir.”, açığımı buldun sen. aslında, ideolojisizliği savunmak da bir ideojidir. fakat yazının reddedilen kısmı bu olmamakla birlikte bu bir aslında, kişinin farkındalığını kazanma durumuyla alakalı bir bireysel oluşumdur. peki böyle bir fikir kendi halinde sessiz sedasız kaykılıp giderken savaştıran fikirlere ne demeli? işte yazının asıl reddedilen kısmı buradan itibaren başlıyor. keşke siyasi fikirlerin propagandadan ibaret olduğunu savunarak belirten birkaç kaynak belirterek bitirseydim yazıyı, ama nereden bilecektim ki kaynağı belirsizlerce çılgın eylemlere maruz kalacağımı... bazı detaylar girmişsin ki; “Unutmamak icap eder ki; pek çok insan, fikir iyi bile olsa, salt bu fikir kendisinden çıkmadığı için fikre muhalif olma eğilimine sahiptir.” şimdi seni daha çok sevdim. ancak ben senin kadar iyi niyetli yaklaşmıyorum böyle; bilgisizlik/cahillik başka şey bilgiden kaynaklı ukalalık, kompleks vs başka şey. neyse daha çok zamanımız var zaten, nasılsa konu buralara döner dolaşır konuşuruz yine bunları. "Ya elindeki çiçekten vazgeç, ya da dünyayı kurtarma tutkundan...:)" bu da başka bir sohbet konusu sanki...
ayet bilmez aymazlık şovu yerine bilgiyle (belki teorisiyle birlikte) gelenlere dönelim:
Su damlası; aynen. o “savaş ve öldürmeyi” emreden ayetlere, Mia'nınkine benzer yorumlar katılır...“yoruma açık din kitabı, hayır kitaba değil benim yorumuma inanın” gibi sonuçlar çıkabilir... (din kitaplarını kötüleme maksadı dışında sadece iddiaya yanıt niteliği taşıyan düşünceler bunlar)
yazıya ilave: ideoloji ve ideolojiler. siyasi/politik ideoloji dini/islami ideolojiyle uğraşmaz. ancak kullanabilir. zaten sorun kullanmasında. günümüzde siyasi açıdan bunun örnekleri bolca mevcuttur. siyasi ve dini ideolojilere karşı çıkmak bilim karşıtlığıyla karıştırılmamalıdır.
Yönetime not: Başlık dışı yorumların onay alması yönetimin iyi niyet göstergesidir. Ancak bunu zan altında bırakma, ifşa vs gibi saldırma amacı gütme şeklinde sürekli hale getirme, iyi niyeti suistimale girer. Yönetimin bu konudaki tavrını göstermesi gerektiği kanaatindeyim.
YORUMLAR
"İdeoloji varsa, savaş da vardır" başka şeydir, "ideolojiler de bir savaş nedeni olabilir" başka şey... İdeolojilerin birbirleriyle tartışması, çatışması normaldir, ki gereklidir de. Fakat ideoloji, insanlara, birbirlerini öldürmeleri gerektiğini söylemez, tıpkı dinlerin söylemediği gibi... Ben savaş karşıtıyım, ideolojim de var, nooolacaktı şimdi. Düşünen insan da olmasın o zaman, beyinleri de aldıralım olsun bitsin. Eh beynimiz yoksa insan sıfatımız da olmaz, savaş da olmaz. Sen sağ ben selamet. Savaş için iki insan bile yeterlidir, çözemediniz mi daha ki? Beynim yandı yeminle.
Farkındalık yaratmak demişsin. Peki...
Büyük çabalar sarf edildiğini, akıllı, zeki ve daha da önemlisi uyanık olan bir grup insanın, o yada bu çaba ile diğer insanlarda farkındalık oluşturmayı başarabilmiş olduklarını düşünelim. Hatta öyle büyük bir başarıya ulaşılmış olsun ki, dünyada tek bir deve kuşu, tek bir uyur gezer kalmamış olsun. Ve nihayetinde tüm dünya insanları, bu etki ile elmacılar ve Armutçuların kavgasının anlamsızlığını fark etmiş olsunlar. Eee sonra...? Sonra ne olacak.?? Söyleyeyim, emin ol tüm insanlık böyle bir başarıdan ve uyanıştan sonra, o ana dek yaşadıkları ve hayatlarının anlamı sandıkları büyük çoğunluğu da anlamsız olan çatışmaların yokluğunda ne yapacağını bilemez bir hale geliverir de, kendisini tüm enerjisini bir başka ayrım ve çatışma hali icat edebilmek için harcarken bulur...
Durmamışsın ki. İdeoloji de demişsin...
Her ideoloji, ne sebeple ve ne şekilde başlamış olursa olsun, pik noktasına ulaştığı anda şiddeti doğurur. Bu şiddet eğer başarı ile neticelenirse de, sonuç devrimlerdir. Devrimler, öyle çok masum, kader mahkumu, mecburiyet yolcusu falan da değildirler. Her biri birer diktedir. Dahası insanlığı aydınlatan bu devrimlerin fanusları da darağaçlarında asılıdır. Ayrıca her ne kadar her devrim eril gözükse de, aslında her devrim dişidir. Dahası gebedir de. Bir karşı devrime...:) İdeolojilerin yüksek dereceli çatışmalara dönüşmesi durumunun tek istisnası vardır ki, o da; ideolojinin, pik noktasına ulaşamadan evrilmesi ya da erimesi neticesinde kendi kendini yok etmesidir. Fark ettiğin üzere burada bile bir yok -edişten- edilişten bahsediyoruz. Anlayacağın buraya kadar hemfikiriz.Ama bak, şu içinde geçen fikirlerin doğruluğu tartışılır olsa bile, iyi niyetle kaleme alındığı kanaatinde olduğum blog bile çatışmalara neden olmuş. Neden sence...? İşte burada senden ayrışıyoruz. Çünkü savunduğun ideolojisizlik bile bir ideolojidir. Ve salt bu durum bile insanları ikirciklendirmeye kafi gelir.
Unutmamak icap eder ki; pek çok insan, fikir iyi bile olsa, salt bu fikir kendisinden çıkmadığı için fikre muhalif olma eğilimine sahiptir. Bu durum beşeri bir hastalık olup çoğunlukla da çatışmaları beraberinde getirir...:)
İdeolojiler ve devrimler ile alakalı olarak sana ''Kör Topraklar'' filmini öneririm. Bu film bence bir baş yapıt. Ralp FIENNES'in ve Donald SUTHERLAND'ın oyunculukları ise efsane...Demem o ki; Dokunma dünyaya, dokunma. Gidene kadar da ayarları ile fazla oynama...;)
Geldik savaşaa...
Film repliklerinden yürüyoruz madem, aynen devam edelim. Aç parantez ''Her savaş bir ekonomidir. Bunun aksini söyleyenler ya aptaldır ya da işin içindedir.'' War Dogs filminden. Kapa parantez.Savaş konusunda bariz olarak atlanan iki husus vardır ama. Birincisi, savaşı başlatan sebep ekonomi olsa da, savaşı sürdürülür kılan şey zalimliktir. Kazanan orduların en isteksiz olduğu şey durmaktır çünkü. Bu kısımdaki zalimliğin içi daha da doldurulabilir ama biz bu kısmı okuyuculara havale edip ikinci hususa geçelim. İkinci husus, zalimlik başlı başına savaşın kendisiymiş gibi görünse de, aslında zalimliğin, savaşın ne şekilde gerçekleştirildiği meselesi olduğunun gözden kaçırılmasıdır. ''Hiç savaş olmasa diyorum dedim ben'' mi dediniz..? Zahmet edip yukarı bakınız, ideoloji bölümüne. Sonrada aklınıza Volkswagen'li ''Çiçek çocukları'' getiriniz...:)
Son olarak -bence- kat'i surette yanıldığın bir nokta var. Kimse kimseyi affetmedi. Sadece güçlüye boyun eğildi. Şimdilik...Sadece susuluyor, umut ederek ve sabrederek...
Haa unutmadan, tüm dünyayı yok ederek, dünyayı içinde bulunduğu pislikten kurtarabilirsin evet. Ama kadına, çocuğa, erkeğe, yakışıklıya, Mr. Musk'a, hatta kendine bile şiddet uygulamış olursun bu durumda. Şimdi sen bir karar ver. Ya elindeki çiçekten vazgeç, ya da dünyayı kurtarma tutkundan...:)