8 Mart Dünya Kadınlar Günü ve Kadına şiddet.
08 Mart 2018, 03.34 A- A+Kadın hakları kavramı 19 yy’da büyük önem kazanmıştır. 8 Mart Dünya Kadınlar günü Amerika'daki tekstil-dokuma fabrikalarındaki kadın işçilerinin eşitsizliğe ve ayrımcılığa karşı, uzun ve insanlık dışı çalışma koşullarına karşı, daha insani bir yaşam için, 1857 yılında ayaklanarak mücadeleye başladıkları gündür. 1977 yılındaki Birleşmiş Milletler toplantısında 8 Mart Uluslararası Barış günü ve Kadın Hakları olarak kararlaştırılmıştır. Aynı toplantıda kadın haklarının verilmesinin dünya barışına güçlü katkı sunacağı kabul edilmiştir. Bu tarihten sonra ‘Dünya Kadınlar Günü’ Birleşmiş Milletler üyesi tüm ülkeler tarafından kutlanmaktadır..
Günümüz dünyasında her alanda, özelliklede çalışma hayatında kadınlara karşı negatif ayrımcılık devam etmektedir. özellikle eğitim/öğretim hakkından yoksun bırakılan Kadınlar ikinci plana itilmektedir. Bu gün bile dünyadaki bir çok ülkenin hukuki düzenlemesinde kadın erkek ayrımı bulunmaktadır. Örneğin bir çok ülkenin miras ve medeni hukuk düzenlemelerinde kadınlara negatif ayrımcılık yapılmaktadır. Bir örnek daha verirsek, Dünya’daki özel arazilerin sadece %1’i kadınlara aittir.
Buna paralel dünyanın bir çok ülkesinde , kadınların eş seçme, boşanma ve bir çok temel medeni-insani hakları henüz verilmemiştir. En çağdaş ülkelerde bile kadına yönelik psikolojik baskılar ve fiziki şiddet tam anlamıyla önlenememiştir. Ne yazıkki dünyada her 3 kadından 2 si yaşamlarının bir döneminde şiddet görmektedirler. Ülkemizde ise kadına şiddet oranı, diğer gelişmiş ülkelere göre çok daha yüksektir. Özellikle varoşlarda şiddet gören kadınların oranı %97’ye kadar çıkmaktadır.
Ataerkil toplum yapısının bir sonucu olarak, nerdeyse tüm toplumlarda, özelliklede bizim gibi geri kalmış toplumlarda kadın hep ikinci sınıf insan muamelesi görmektedir. Kadına şiddet denildiğinde akla ilk gelen dayak, yaralama, cinayet yani fiziksel şiddet olsa da, şiddetin başka türleri de vardır. Kadına şiddetten, sadece Fiziksel şiddet anlaşılmamalıdır. Şöyleki, kadına şiddeti 4 ana temele ayırıp değerlendirebiliriz.
1. Fiziksel şiddet:
2. Psikolojik (duygusal) şiddet:
3. Ekonomik şiddet:
4. Cinsel şiddet:
1. Fiziksel şiddet:
Kadın bedenine yapılan her türlü saldırı fiziksel şiddettir. Fiziksel şiddet doğrudan temasla ya da bir eşyayla, araç-gereçle, hatta bir hayvanla olabilir. Fiziksel şiddet, sadece kesici, delici veya silah kullanarak, yaralamak yada herhangi bir cisimle vurmak, dayak atmak, işkence yapmakla ibaret değildir. sağlıksız koşullarda yaşamaya zorlamak, sağlık hizmetlerinden yararlanmayı engellemekte fiziksel şiddet tanımına dahildir. Ayrıca Erkekler fiziksel üstünlüğünü kullanıp ürkütücü, korkutucu, tehdit edici bir beden dili kullanmaları, ya da yüksek ses tonuyla tahakküm etmeleri, korku salma amaçlı jest ve mimikler yapmalarıda fiziksel şiddet tanımına girer. İşin en acı yönü ise kadına fiziksel şiddet uygulayanlar genelde kadının en yakınındaki erkeklerdir. Bu erkekler ya sevgili, ya eş, ya erkek kardeş, yada baba sıfatındaki kişiler .
Bizim ülkemizde ise kadınlara karşı uygulanan şiddet ve cinayetlerin bir çoğuna kıskançlık duyguları ve namus kavramı gerekçe gösterilmektedir. Benim anlamadığım ise, ” Namus deyince neden akla kadın gelir? Yaşadığımız dünyada namusunu kaybetmiş o kadar erkek varken neden namusu kadınların omzuna yüklerler? `Hakikaten anlamıyorum` Kadına karşı "namus" gerekçe gösterilerek, hunharca işlenen cinayetleri anlayamıyorum. Namus kadına özgü bir durum değildirki. Namus insana ait bir kavramdır ve önce erkeklerde olmalı. Namus adı altından işlenen cinayetlerde rol alan erkeklerin tümü bence dünyanın en namussuz yaratıklarıdır. Bir kadın kendi özgür iradesiyle kendi hayatı hakkında aldığı kararlar dolayısıyla “namussuz” denilerek cezalandırılıp cinayetlere kurban gidiyorsa, bunu yapan namusuzlara karşı son derece duyarlı ve öfkeli olmamız gerekmezmi?
2. Psikolojik (duygusal) şiddet:
Kadına şiddetin bir diğer boyutu da psikolojik şiddettir. Ve bu bence fiziksel şiddetten bile daha vahimdir. Psikolojik şiddetin diğer ismide duygusal şiddet olarak adlandırılır. Psikolojik şiddet gözle görünür izler bırakmasada ruh sağlığı ve duygularda çok derin ve kalıcı yaralar bırakabilir. Psikolojik şiddet uygulayan erkekler, kadını küçük görerek, horlayarak, aşağılayarak, kadının kendine olan özgüvenini sarsar, kişiliğinin ve benliğini yitirmesine yol açar. Daha net anlayabilmemiz için psikolojik şiddeti örneklendirelim. Başkalarının yanında veya yalnızken hakaret etmek, küfretmek, bağırmak, aşağılamak, küçümsemek, tehdit/şantaj etmek, nasıl/ne giyinilceğine, nereye gidilceğine, kadının kimlerle görüşeceğine karar vermek, kadının giyim tarzıyla ilgili baskı yapmak, başka kadınlarla kıyaslamak, kadının sadakatsiz olduğu konusunda şüpheci olmak, başka erkeklerle konuşulduğunda öfkelenmek, nerede olduğunu sürekli kontrol etmek, kıskançlık bahanesiyle partnerini sürekli kontrol altında tutmak, kültürel farklılıkları reddetmek, aynı şekilde düşünmeye zorlamak, kadının kendini geliştirmesine engellemek, ve yaşanılan şiddetin sorumlusu olarakta hala kadını göstermek. Ve daha onlarcası...
Psikolojik (duygusal) şiddetin sonucu olarak, kadınlar kendilerine olan güveni kaybederler, tek başına karar alip hareket edemezler, korkak bir kadın haline dönüşürler ve erkeğe muhtaç duruma gelirler. Kadın artık onsuz yaşayamayacağına inanır ve erkeğin kölesi olur. Zaten erkek psikolojik şiddeti kadını köleleştirmek için yapmaktadır..
3. Ekonomik şiddet:
Ekonomik şiddet, paranın düzenli bir şekilde kadın üzerinde kontrol, tehdit ve yaptırım aracı olarak kullanılmasıdır. Erkeğin imkanı ve olanağı olduğu halde evin giderlerini karşılamaması, kısıtlı para vermesi yada hiç para vermemesi, ailenin gelir ve giderleri konusunda kadına bilgi vermemesi, aileyi ilgilendiren maddi konularda fikir almadan tek başına karar vermesi, kadının mallarına ve gelirine el koyması, kadının çalışmasına engel olması yada sadece onun onaylayacağı yerden çalışmasına izin vermesi, kadının parasını ya da şahsi eşyalarını elinden alması, iş gezi/seyahatlerine, iş toplantı/konferanslarina, mesleki eğitimlere/kurslara katılmasına izin vermemesi-engel olması, iş yerinde olay yaratmak suretiyle işten atılmasına neden olması, ayrıca zorla borç aldırmak, kredi çektirmek, kefil yapmak, ortak edinilmiş malları tek kullanmak, aile konutu üzerinde tek başına tasarruf etmek, kadının istemediği işte zorla çalıştırmak gibi davranışlar ekonomik şiddettir. Ekonomik şiddet de aynı psikolojik-duygusal şiddette olduğu gibi tek seferlik eylemden çok, süreklilik gösteren bir durumdur.
Ekonomik şiddeti kabul edip karşı koymayan kadınlar, ekonomi gelirleri olsa dahi, erkeğe bağımlı sömürülerek köleleşen kadınlardır.
4. Cinsel şiddet:
Kadının rızası olmaksızın ev ya da işyeri dâhil herhangi bir ortamda, tanıdık veya tanımadık herhangi bir kişi, Kadına karşı cinsel içerikli eylemde bulunuyor ya da eyleme kalkışıyorsa, istenilmeyen cinsel ifadeler kullanıyorsa ya da baskı yoluyla kadının cinselliği üzerinde dayatmada bulunuyorsa o kişi cinsel şiddet uyguluyor demektir. Kadının rıza göstermediği her türlü cinsel davranış cinsel şiddettir. Cinsel şiddet, cinselliğin bir tehdit, sindirme ve kontrol etme aracı olarak kullanılmasını da içerir.
Sonuç olarak 8 Mart dünya kadınlar gününü kutlarken şunu belirtmek isterim. Kadınlar özgürleşmeden toplum özgürleşemez. İsterimki her gün 8 mart olsun. Kadına şiddet ve kadın katliamı son bulsun. Kadınlarımız ezilen, horlanan, itilmiş susturulmuş, ikinci sınıf muamelesi görmeyen kadınlar olsun. Kabul etmeliyizki erkeğin özgürlüğü kadının özgürlüğünden geçer. Herkese iyi eğlenceler...
YORUMLAR