SIKINTI.....
16 Mart 2018, 18.47 A- A+
Sıkıntı, Bunalım, Anksiyete, Tükenmişlik Sendromu...
Bugün fena halde içim sıkılıyor. (İyi halde olsa adı sıkıntı olmaz zaten)Hani yeni doğum yapmış kadınları ve bebeğini sıkıntıya sokan albasması rahatsızlığı; ve bunu yapan bir " Alkarısı" varmış ya; beni de sıkıp boğmaya çalışan bir "Alherifi "mi var acaba? Özgürlük alanım; odam, bitişik mutfak, balkon, banyo-tuvalet...Nerden baksan elli metrekare. Hava güneşli, güzel; balkona çıkayım dedim. Baktım; tam karşı balkonda bir kadın...Yakışık almayacak. Vazgeçtim. Tekrar odama döndüm.En iyisi bir şeyler yazmak. İnsanın içi sıkım sıkım, sıkılırken" bir şeyler" yazması da çok zor. Denedim; bilirim.
Hoca mimbere çıkıp oturmuş. Öylece duruyor. Cemaatten seslenmişler " Hocam! Ne bekliyorsun?" "Vaaz verecem de aklıma bir şey gelmiyor." "Mimberden inmek de mi gelmiyor?" demişler. Okuyucu " Eee! Birader; bizi de daralttın" demez mi? Der! Ve de haklı olur. Yazdıklarımın kimseye dokunmaması; kimseyi incitmemesi de gerekli.- Ayrıca; özellikle dokundurup, incitip, kendine getirmem gerekenler var da zamanını bekliyorum- Zamanın ünlü komiklerinden Kel Hasan huzurda gösteri yapacak... Sahneye çıkmış, Arnavut taklidi yapmayı düşünmüş; başvezir Arnavut. Rum taklidi yapayım demiş padişahın haseki sultanı Rum...Laz taklidi yapsa kaptan-ı derya Laz...Ellerini ve dizlerini yere koyup dört ayak vaziyeti almış. Öyle durmuş! Padişah "Bu nedir Hasan Eefendi? Ne yapıyorsun?" Diye sorunca " masa taklidi yapıyorum hünkarım" demiş. Şimdi ben masa taklidi yapayım yapmasına - Ayrıca çok güzel masa taklidi yaparım- da kimse görmeyince güzelim masa taklidi boşa gidecek! Onun yerine " yazıyor taklidi " yapıyorum. Yazmadan yazmaya da fark var! Yazı vaaar; yazı var! Bir grup genç eğleniyor. Biri bir rakam söylüyor gülmekten kırılıyorlar. Bunları bir süre izleyen bir adam: " Yaa! Gençler,ben bir şey anlamadın. Siz neye gülüyorsunuz?" diyor." Fıkra anlatıyoruz." diye cevap veriyorlar." İyi de; ben hiç anlattığınız bir fıkra duymadım." Anlatacağımız fıkraların hepsini bildiğimiz için;numaralandırdık.Anlatmak zahmetine katlanmaktansa numarasını söyleyip, fıkrayı hatırlıyor ve gülüyoruz. " Ben de size katılabilir miyim? diyor adam. "Tabi katılabilirsin" diyorlar.
Adam "beş" diyor. Kimse gülmüyor. "Neden hiç gülmediniz? Demin bir arkadaşınız 'beş' deyince gülmekten yerlere yattınız"
"Eeee! Anlatmadan anlatmaya fark var!!!"diyorlar. Laf bitti! Ne yapsak? Mimberden insek mi? İnmiyecem! Bugün çok fıkram geldi! Bir fıkra daha: Bir duvarcı ustası ölüm döşeğinde... Bir türlü ölemiyor. Can çekişiyor; acı çekiyor. Bu durum yakınlarını çok üzüyor. Hasta durmadan sayıklıyor; " Tuğla ver! Harç getir! Eğri oldu düzelt!" Bu durumu gören çalışma arkadaşlarından biri "Harç bitti; yapı paydos!" diye seslanince hasta son nefesini veriyor. Gerçi bizde laf çok da bugün hep hazırdan yedik. Lafı çok uzatırsan tadı kaçar. Damardan, dozunda vermek lazım! Ömründe ilk kez incir gören biri; almış, yemiş;çok beğenmiş.Aynı manava gitmiş; "hani mor renkli, dışı deri gibi, içi darı gibi bir şey var ya; ondan istiyorum" demiş.Manav "patlıcan istiyor" diye düşünmüş; vermiş. Adam patlıcandan bir parça yemiş. " Bunun boyunu uzatmışlar ama tadını kaçırmışlar" demiş. Tadını kaçırmadık umarım. Her ne kadar sürc-i lisan etti isek affola. Bugün ancak bu kadar oldu.Gerçi çoğu kimse yazının enine boyuna bir bakıyor." çok uzun; şimdi kim okumaya uğraşacak" deyip vazcayıyor! Olsun;" yazı yaz denize at! Balık okumazsa Halık okur!" öylemiydi o laf! Uymasa da uydurdum!
Enseyi karartmayalım ( Bu söz kendime) İkinci bir emre kadar serbestsiniz. Hoşça kalın.
Not: Fıkra ya da öykü anlatırken;"fıkra bu ya, öykü bu ya" gibi ifadeler kullanıyorsunuz; yapmayın, çok sakil oluyor.
dramaturg
YORUMLAR