Arafta Kalmayalım
22 Haziran 2018, 16.54 A- A+
Bizim en büyük zaafımız mutluluğu hep başkasında aramak galiba. Sevgiyi hep bir başkasında aramakla geçiyor ömrümüz. O beni severse ben mutlu olurum, bir başkasının olursa huzursuz olurum ve mutluluğu bulamam diyerek kendi kendimizi belli kuralların ,hem de kendimize çizdiğimiz kısıtlı sınırlardaki kuralların içine hapsederiz. Durum böyle olunca da belli bir süre sonra kendimizi yetersiz görmeye başlarız. Etrafımızda olan olaylara duyarsız kalırız. Dünya yansa içinde yorganım diyecek kadar umarsız kalırız olanlara.
Çünkü kendimizi olaylar karşısında, hayatın akışını değiştirmede yetersiz görüyoruz. Kimse kendini mutlu etme gücünün farkında değil. Çözümü başka yerde arayınca o zaman o mutluluğa bir türlü ulaşamıyoruz. Hayatımızdaki bir sevgiliye dayalı bunalım sürecindeysek ,ille de o gelecek ki biz bu durumdan kurtulalım diyerek dar kafese sokarız kendimizi. Ne gecelere sığarız,ne günlerde aydınlığın farkına varırız.Tıpkı güzellik kavramı gibi, başarı kavramı gibi.Toplumsal bazı ideal güzellik kavramları var, bir çoğunun farkında bile değiliz. Hayata hep kendi penceremizden baktığımız kadarıyla bağlı kalırız. Oysa hayat sadece bizden ibaret değildir, ya da bizim gördüğümüz yerden , bizim baktığımız yerden ibaret değildir. Hayatın kavramlarını, toplumsal,bireysel değerleri de alanımıza almalıyız. O kavramlarla ,başkalarının gözüyle kendinize baktığınızda yeterince güzel olmadığınızı düşünürsünüz. Ya da bir başkasının ilgi duyabileceğini düşünmezsiniz. Sürekli aynı yüze bakmak belki sizin kendinize olan bakış açınızı köreltmiştir. Bir başkasının sizde görebileceği güzelliğin farkında bile değilsiniz.Halbuki herkes kendince bir farklılığa ve güzelliğe sahip.
Karşımızdakiyle acılarımızı paylaşmıyoruz. Ne yaşarsak yaşayalım içimize atıyoruz, paylaşmadıkça köreliyor kalbimiz. Bu her türlü insan ilişkisi için geçerli. Başkalarının bizi kurtarmasını beklemeyeceğiz ama duygularımızı kendi içimizde de köreltmeyeceğiz.İnsanın birilerine mutlaka anlatmak ihtiyacı vardır, çözüm olması için değil ; içinde biriken acıların dışa vurulması, yüreğin hafiflemesi için.Sergi üç kata yayılan cennet, cehennem ve araftan oluşuyor. İnsan da bu üç katmandan oluşmuyor mu? Cennet mutluluklarımız, cehennem korkularımız, araf ta boşluklarımız, belki de çelişkilerimiz...
Kendimizi cehennemin orta yerinde bırakmak ya da cennetin en baş köşesine koymak mümkünden arafta durmanın bize huzursuzluktan başka ne kazancı olabilir ki ? . Bu üçünün bir dengede olması önemli. Tamamen cennette yaşayamayız. Cehennem de bizim için biçilmiş bir kaftan olmamalı,hele hele arafta kendimiz hiç tüketmemeliyiz.Eğer endişelerimizi, kaygılarımızı yani cehennemimizi arafla sorgulayamazsak o cenneti kaybederiz. İstediğiniz katlarda dolaşın ama sürekli aynı katta kalmayın . Dışarıda çok kötülük olabilir,bu kötülükler gelip sizi de bulabilir. Sonuçta bize verilen bir hayatı yaşıyoruz ve hayatın içinde olan biten her şeye de rıza göstermek durumundayız.
Yoksa imtihan denilenin bir kıymeti kalır mı ?
YORUMLAR