Aşk: Duygusal Turizm Ülkesi
12 Ağustos 2018, 14.22 A- A+
Nedir bu?
Niçin her süreli yayının fix menüsünde aşkla ilgili en az bir konunun üzerinde tepir tepir tepinilmekte?
Dünya tarihinde çoğu kez istenmeyen olaylara neden olmuş bu kötü olayın grafikler, sayılarla açıklanan bir çirkinliğe dönüştürülmesi ne içindir?
" Sizler de yapabilir siniz?" kılavuzlarıyla okuyana servis edilmesi ne tür bir çabanın ürünüdür?
"Aşkı nereye kadar sürdürebilirsiniz?" sorusuna getirilen " 3 yıl sürer. İyi bakarsanız 5 yıla kadar yolu vardır" gibi tuhaf fizibilite hesaplarıyla belirlenen mantığın, her bünyeye özenle aktarılmasının gerekçesi nedir?
Elde avuçta kalan her şeyin yok olmasından sonra, son insanlık belirtisi olarak aşka tutunulması.. tutunmak suretiyle boğazının sıkılması... Nedir yani?
Aşkı internetteki çeşitli sitelerden öğrenmek, kendi yaşadığın şeyin aşk olup olmadığını anlamak için internete başvurmak yada gazetelerin burç yorumlarını okumak gibi çaresizlik içinde köşe bucak kıvrananlar elbette bu yazıyı oldukça kalpsiz bulacaklardır.
Aşk: Amiral Battı !
Aşk, utanç verici cesaretler ve utanç verici beceriksiz liklerdir...Daha önce hayatınızda hiç yaşanmamış bir şeyi yaşadığınızı sandığınız anda o eşsiz duygusal halinize en berbat pop şarkısının tercüman olduğunu görüp klişeler cehenneminde orjinalliğinizden şüphelenmenizdir.
Telefonun çok iyi tasarlanmış -bozuk olup olmadığının sık sık kontrol edilmesi gereken- bir Çin işkencesi aletine dönüşmesidir.
Aşk, kayıp gitme paniği ile aslfaltın bulut kıvamına gelmesi arasında sıkışarak yaşadığınız bir tür maymunluk halidir. Kendinize onun gözleriyle bakıp -potansiyel aşağılık duygularınızın da desteğiyle- kötü bir insana yada dünya üzerinde bulunmaz bir Hint kumaşına dönüşmenizdir. Bu arada her ikisinin de siz olduğunu unutmanızdır, tabiki.
Aşık olmak, duygularınızın yoğunlaşıp; ruhların Amiral Battı oynamaya başlamasıdır.
Birbirinin henüz keşfedilmemiş olan alanlarına gönderilen "etkileme" bombalarıyla başlar. Amiral geminizin yerini; başka bir deyimle sizden etkilenmesine neden olan zaafını keşfettiğinizde; batırana kadar bombaları oraya sallamaktır.
Bu yüzden, aşk yaşanmaya başladığında; bütün gemiler batmıştır zaten.
Aşk, bahsi açılmayacak kadar iyi, bahsi açılmayacak kadar kötü olandır.
Bir sahne yeter!
Aşk, büyük bir turistik şehre dönüşmüştür.
Öyledir hakikaten, ilginçliğin fazlaca farkında olan turistik şehirler, şehrin çevresinde meydana gelen efsanevi duyguyu ucuz hediyelik eşyalara bölüştürüp, böylece herkesin o şehre sahip olmasını, onu alıp eve götürmesini, hiç yaşamasa bile arkadaşlarına anlatırken yaşamış gibi yapmasını sağlarlar.
Ancak buna karşılık herkesin bir parça koparıp kendine yapıştırabileceği kadar "kullanışlı" hale de gelmiştir. Böylece şehrin yaşamı, bir nebze oyuncaklaştırılmıştır artık.
Aşk filmlerinden bir sahneye biraz benzeyen bir şey yaşadığınızda, yaşamış olduğunuz şeyi aşk olarak etiketleyip, o şehirden aşırdığınız bu ucuz hediyelik eşya sayesinde huzura ermiyor musunuz?
En azından arkadaşlarınız bu sahneye bayılıyorlar, değil mi?
Zaten aslında en çok sonra anlatırken yaşamış olmaz mıyız aşkı?
Aşk, azaltır!
Üstelik aşk, söylendiği kadar çoğaltıcı değildir.
Tam tersine, azaltıcıdır.
İki kişi yaşamakta oldukları durumu iyice kutsallaştırarak, o uğruna çalışılan -AŞŞŞK!- adına, o kutlu mabedi bulmuş olmanın şerefine, aslında kendi sıkıcı, gündelik, normal hallerinden vazgeçmişlerdir.
İkisi de sıkıcı buldukları yanlarını bir süreliğine rafa kaldırarak, her iki kişi de tempolu ve heyecanlı bir gösteriye dönüşmüştür.
Aşk kaç yıl sürer peki?
Sizin bu çarpıcı etkinlik için yeni figürler bulmaya dayanma gücünüz ne kadar sürerse o kadar sürer.
Sonrası acıklı bir sündürme operasyonudur.
Aşık olmanıza sebep olan detayların sonunda, en sinire dokunan "büyük gözyaşlarına" dönüşmesi insanın içini ezer.
Fakat en içe dokunan da, "daha az sevdikçe, daha çok sevmeye çalışmaktır"...
sevgiyle kalın, bulutsuz olun...
YORUMLAR