gamyun.net'i doğru görüntüleyebilmek için tarayıcını güncellemelisin, güncelleyemiyorsan başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsin.

BLOG

MUTLU BİR GÜNÜN SONU

20 Ekim 2018, 17.15
A- A+
Mutlu Bir Günün Sonu
Kadın, kıyıda durmuş denize bakıyordu. Kendinden, kıyıdan, denizden emin, huzurlu...
                   Serin, hafif bir rüzgar, kıyıya doğru, esiyor... Yosun, iyot, deniz; sevgi, sevinç, mutluluk kokan bir esinti...
 Adam usulca yaklaştı; okşar gibi, sevgi dolu bir sesle " denize girdin mi?" diye sordu. "Sadece ayaklarımı soktum; dizlerime kadar" dedi kadın. Genç, dinç, sağlıklı; ufak tefek denilemese de;öyle iri yarı da değildi. Kadın gibi kadındı işte. Şişman değildi; zayıf da değildi... Ee.! Güzeldi de... Üzerinde, ince, çiçekli, kolsuz, önü, yukarıdan aşağıya iri beyaz düğmeli bir giysi vardı.
               Adam; bir yetmiş beş boylarındaydı ...Vücudu kaslı falan değildi. Zayıf değildi; ama güçlü kuvvetli de değildi.Normal her zaman, her yerde rastlanabilecek tiplerdendi. Göbekli değildi. Yakışıklı mıydı? Eh! Çirkin denemezdi. Kaşına gözüne,saçına başına bakarsanız, yakışıklı bile diyebilirdiniz.
               Adamın üzerinde sadece mavi bir mayo vardı.
                "Çocuklar denizde" dedi kadın. Suda oynuyor şakalaşıyorlardı. Sesleri kadınla adamın bulundukları yere kadar geliyordu.Adamla kadın oldukça yüksek bir yerdeydiler. Denizi kuş bakışı görüyorlardı. Biraz ileride kıyı keskin kayalıklarla, dik bir şekilde denize doğru iniyordu. Adamın yükseklik korkusu vardı. Yüksek bir yerden aşağıya bakınca dizleri titremeye başlardı. Yine de aşağıya bakmadan edemezdi.
                 Akşam olmak üzereydi. Balıkçı tekneleri dönmeye başlamışlardı."Gidip çocukları alalım." dedi kadın.
                  Güneş alçalmış;bulutları yer yer kızıla; turuncuya boyamış; batı ufku kızıla kesmişti. Gündüzün başlangıcıyla sonu, olağan üstü güzeldir. Sabahların, dinginlik, dinçlik veren huzuruna karşın, akşamlar hüzünlüdür. Her akşam adamın aklına bir türkü takılır: "Akşam olur karanlığa kalırsın - Derin derin hülyalara dalarsın."
                    "Gidelim" dedi adam. Kıyıya indiler. Çocuklar neşe içinde, şakalaşarak, birbirlerini ıslatarak sahile çıktılar. İkisi adamın, ikisi kadının ellerinden tutarak yürüyorlar... Üç kız bir oğlan; büyük kız on beşinde, küçükler on, oğlan henüz altı yaşında.
                     Evleri denize çok yakın;her zaman giysilerini evde çıkarıp birer havlu alarak mayolarıyla denize gider; dönünce evde duş alıp giyinirler.
                     "Biraz çabuk olun" dedi adam "Yemeği çay bahçesinde yeriz." Kasabanın güney sahilinde sıra sıra çay bahçeleri vardı. O kasabada çay bahçelerine "gazino" denirdi. Bazı günler akşam yemeğini gazinoda, simit, tost, poğaça ve çayla, ayranla geçiştirirlerdi.
                     Mevsim sonbahar, eylül ayı...Kasabanın en dingin en huzurlu,en sakin zamanı. Hava kayısı kompostosu kıvamında! Turist kalabalığı, hay huyu çekilmiş...Gazinoya gelenler hep tanıdık, eş dost...Her zaman gittikleri gazinoya gittiler. Ayranlarını, çaylarını içtiler, poğaçalarını tostlarını yediler.
         Bu mutlu gün belki de ömürlerinin son mutlu günü oldu.
 Adamın yaşında ondan biraz daha genç olanlar. Yaşayıp gördüler.Bir daha o mutlu günler hiç geri gelmedi.
 Adamın bu anlattıkları tam elli yıl önceye aittir.
dramaturg 

YORUMLAR

22 Ekim 2018, 15.26
Saatlerdir söyleyecek söz bulamadım. Hala yok ..  :(
02 Kasım 2018, 18.28
Sevgili detay; söyleyecek söz bulunca söylersin. Selam ve sevgiler.
Yorum yapabilmek için ÜYE GİRİŞİ yapmalısın