ADAM 1
03 Kasım 2018, 18.57 A- A+
ADAM:1.
Adam gülümseyerek o eski günleri anımsadı.
Öğretmen okulu yaşamından sonra, İstanbul Eğitim Enstitüsü'ndeki bu konfor inanılır gibi değildi.(Adamın öğretmen okulundaki yaşantıyı karaladığı düşünülmesin. Bir kere harika öğretmenleri vardı.Onları çok iyi yetiştirdiler. Ölenleri rahmet, hayatta olanları saygı, sevgi minnetle anıyor adam. Çetin doğa ve yaşam koşulları onlara,çözüm üretme, sabır, savaşım, dayanışma...vb meziyetler kazandırmıştı.) Öğretmen okulunda,sabah kahvaltılarında çoğunlukla, şehriye; daha seyrek olarak kırmızı mercimek çorbası, çok nadir olarak da çay-peynir verilirdi. Süreyya adında(erkek) genç bir öğretmeni hatırladı adam: Nöbetçi olduğu günün sabahı yatakhaneye gelir, anahtarlarıyla karyola demirlerine vurarak "Kalkın evlatlarım çay-peynir var." diye müjdeyi verirdi. Eğitim enstitüsünde,herkese içebildiği kadar çay;çeşitli peynirler, tereyağ, reçel, bal...Gerçi delikanlının öyle yemeye içmeye düşkünlüğü yoktu. Kimsenin yediğine, içtiğine, giydiğine özenmezdi.
Eğitim Enstitüsü yılları güzel bir rüyaydı sanki.Delikanlı, haberlerden sorumlu öğrenci derneği üyesi olmuştu. Bir duvar gazetesi çıkarıyordu.Gazetesinde, okul yönetimini, memleket yönetimini eleştirdiği için okul müdürü tarafından birkaç kez uyarılmıştı. Ta o günden, yönetimlere hep muhalif olmuş,bunun ceremesini de hep çekmişti! Dernek; fakülteler ve yüksek okul derneklerinin bir üst kuruluşu olan Milli Türk Talebe Federasyonu'na bağlıydı. Federasyonun yönetim kurulu üyeleri ve başkanı fakültelerde okuyan zengin aile çocuklarıydı. Giyim kuşamları, tavırları delikanlı ve arkadaşlarından çok farklıydı. Gerçi,konuk olarak geldiklerinde bunu belli etmemeye çalışıyor, gayet alçak gönüllü davranıyorlardı.
Delikanlının ilk gün tanıştığı kız da derneğin yönetim kurulu üyesi olmuştu. Arkadaşlıkları ilerledi. Sinemaya, tiyatroya gidiyorlar, birlikte ders çalışıyorlar,ayni masada yemek yiyorlar, gece yatakhanelere gidinceye kadar okulun arka bahçesinde oturup konuşuyorlar...Kızlı erkekli bir grupları var.
Son zamanlarda adam hiçbir yerde rastlamıyor: O yıllarda akşam karanlığı çökünce , ateş böcekleri uçuşmaya başlar; yanıp sönerek çok güzel bir görüntü oluştururlardı. Adam üzüntüyle nesillerinin tükendiğini düşündü;birçok canlı türü gibi...Delikanlı birkaç ateş böceği yakalayıp kızın saçlarının arasına koyardı. Işıltılı saçlarıyla kız akşamın alacakaranlığında bir kat daha güzelleşirdi. Delikanlı kıza iyiden iyiye tutulmuştu.Kızın tavırlarından, konuşmalarından da kendisine ilgi duyduğunu anlıyor fakat bir türlü açılamıyordu.
Mezuniyet sınavları başlamıştı. Yazılı sınavlardan sonra şimdi sözlü sınavlar devam ediyordu. 28 nisan 1960 tarihinde, Ankara'da üniversite ve yüksek okul öğrencileri, yönetime karşı gösteri yürüyüşüne geçmişlerdi. Emniyet güçleriyle öğrenciler arasında çatışma çıktığı, ölenlerin olduğu haberleri geliyordu. Bu haberler üzerine İstanbul'da da yürüyüşler başladı.Adam, delikanlıyla kızın en önde; okuldan temin ettikleri çok büyük bir bayrağın altında Topkapı'da surların dışında toplandıklarını anımsadı. Bayrağın altında yirmi kişi kadardılar. Yürüyüşe geçerek, Unkapanı köprüsünden Şişhane yokuşuna; oradan Taksim'e yürüdüler.Taksim'de onları tam teçhizatlı süngü takmış bir bölük asker bekliyordu. Dağılmak zorunda kaldılar. Birkaç öğrenci dipçiklenmişti.
Olayların büyümesi üzerine önce Ankara'da Sonra İstanbul'da sıkı yönetim ilan edildi.Başka şehirlerden öğrenim için İstanbul'a gelmiş, yatılı, yurtlarda kalan ya da tuttukları evlerde yaşayan öğrenciler geldikleri şehirlere gönderildiler. Kız ve iki arkadaşı İzmir'e gidecekler. Delikanlı Karaköy'e gidip biletlerini aldı. Kız ve arkadaşları gemiye binip kamaralarına girdiler. Geminin hareketine az bir süre kalana kadar delikanlı da onlarla oturdu. Gemi hareket etmek üzere iken rıhtıma indi. Kızlar arka güverteye çıkmışlardı. Gemi hareket ettikten sonra uç uca bağladıkları eşarplarını sallamaya başladılar. Gemi gözden kayboluncaya kadar salladılar.
Delikanlı okula döndüğü zaman;aynı sınıftan, pek de sevmediği bir öğrenci kendisini bekliyordu: Kız "ben gittikten sonra ver" diyerek delikanlı için bir kitap bırakmıştı. Emil Zola'nın Germinal adlı eseri." Bir gün karşılaşabilmek dileklerim; selam ve sevgilerimle " diye imzalamıştı. O dilek bugüne kadar gerçekleşmedi. Kim bilir? Belki!
dramaturg
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış :( Yazık ama blog sahibi senin yorumunu bekliyor olabilir