gamyun.net'i doğru görüntüleyebilmek için tarayıcını güncellemelisin, güncelleyemiyorsan başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsin.

BLOG

Anılarıma devam ediyorum.

02 Şubat 2019, 17.09
A- A+
Anılarıma devam ediyorum. Sıkılanlar okumasın.
 Hanife Ninem- babaannem- Babamın beni okuldan alıp, radyocuya çırak verdiğini öğrenmiş.Bir hışımla geldi! Babama kızdı söylendi;beni aldığı gibi köye götürdü.Yıl bin dokuz yüz elli iki; harman zamanı... Harman, harman zamanı nedir? Altmış beş, yetmiş yaşlarında olanlardan başka bilen kalmamıştır sanırım. Şimdilerde hala eski usul harman yapan köyler var mıdır? Olduğunu sanmıyorum.
 Eskiden köylerde her ailenin, eve yakın bir harman yeri vardı. Çapı on metre kadar, daire şeklinde bir alan, otlardan, çalılardan,taşlardan temizlenir, ıslatılır, yuvak denilen silindir şeklinde ağır bir taş gezdirilerek sıkıştırılıp sertleştirilir...Bu işlem bir kaç kez yinelendikten , zemin dümdüz, sert bir hal aldıktan sonra kurumaya bırakılırdı. Harman hazırlanınca, biçilip demet demet bağlanmış ekinler toplanıp getirilir, harmanın etrafına çepeçevre yığınlar halinde sıralanır... Her sabah o gün ne kadar ekin işlenecekse harmana yayılır. Altına sıra sıra çakmak taşları çakılı, bir buçuk metreye üç metre kadar boyutlarda, ön tarafı yukarıya kalkık, düven (döven) lere öküzler koşulur; ekinlerin üzerinde saplar saman oluncaya, başaklardaki tanelerin tamamı samanla karışıncaya kadar dönülürdü. Bu iş ikindi vakti son bulur. Saman tane karışımı harmanın ortasına toplanır; uygun rüzgar varsa kürek kürek havaya savrularak tahıl samandan ayrılmış olurdu.
 Harman sonu Lüleburgaz'da öğretmen okulu sınavlarına girdim; kazandım.Kepirtepe İlköğretmen Okulu Lüleburgaz'ın beş kilometre güneyindedir. Kepir halk dilinde özlü, yapışkan kil demek...Buraya bu isim cuk oturmuş...Yağışlardan sonra çamur ayakkabiların tabanını sökecek güçtedir. Tek ayak üstünde, çamura eğilmiş debelenen birini görünce onun ayakkabısının tekini kurtarmaya çalışan bir çocuk olduğunu hemen anlardık!
 Dedem beni Kepirtepe'ye götürdü.Bir tahta bavul,içinde bir kaç parça çamaşır... Elini öptüm; oda beni öptü vedalaştık gitti. Okulların açılmasına daha bir kaç hafta var. Benim gibi erken gelmiş bir kaç çocuk şaşkın şaşkın dolanıyoruz ortalıkta. Bir öğretmen geldi. Bizi aldı; okul binasına götürdü. Bir listeye baktı adlarımızı buldu.Bir hizmetliyi çağırdı; yataklarımızı hazırlamasını, yemek zamanı yemekhaneye götürmesini söyledi. Yatakhanemizi, yataklarımızı öğrendik. Bavullarımızı bıraktık. Öğle yemeği zamanı gelmişti. Yemeğimizi de yedik.
 Okul Köy Enstitüsü olarak iş ve eğitimi bir arada yürütmek üzere tasarlanmış;binalar öğrenciler tarafından kurulmuş.
Ortada bir anabina,önünde fıskiyeli bir süs havuzu; bahçenin dört köşesinde birer salkım söğüt, havuzun çevresinde, hercai menekşe ,lavanta çiçeği-ıtır- sardunya, kasımpatı vb. çiçek tarhları...Anabinanın sağında kantin, yatakhane, yemekhane yan yana sıralanıyor. Kantinin sağ gerisinde revir, revirde sağlık memuru laz Hamdi Abi var. Doktor sürekli kalmaz., Sabahları Lüleburgaz'dan gelir; hasta olan varsa muayene eder, revire yatması gerekenleri yatırır,ilaçlarını verir gider.
 Yemekhanenin arkası çamlıktır. Çamlık diyorsam, çamlar henüz fidandı. Hepsini biz diktik. Her öğrencinin dikimini , bakımını üstlendiği altı fidanı vardı. Altmış beş yıl önce diktiğim çamlar acaba duruyor mu? Yolum düşse de ölmeden oraları; köyümü görebilsem...
 Yemekhane tarafında , biraz uzakta işlikler var, marangozhane, demircilik atölyesi. Köy Enstitüsü yılları için gerekli olan binalar...
 Okulun önünden Lüleburgaz-İstanbul asfaltı geçiyor. Asfaltın karşısında hazırlık sınıfı ve birinci sınıflar için hazırlanmış iki derslikli bir bina; enstitü dönemi idarecilerinden Eğitim Şefinin evi var. Anabinanın solunda biyoloji laboratuvarı; resim atölyesi bulunuyor. Resim öğretmenimiz Allah rahmet eylesin, çok zevkli giyinen, uzun boylu, yakışıklı tığ gibi bir adam... Selahattin Hüsnü Taran...Tv. yarışma programlarında jüri üyesi Ali Taran'ın babası. Ali Taran'ın o yıllarda beş , altı yaşlarında bir çocuk olduğunu hatırlıyorum.
 Selahattin Bey titiz adamdı,sinirliydi. Yaramazlık yapanı, ders çalışmayanı, derste dalga geçeni affetmezdi. Bizlere resim yapma tekniklerini, hangi boyaların , nerelerde ve nasıl kullanılacağını, yağlı boya resim için, kaba kumaştan, çuvaldan, bezir yağı ve beyaz üstübeçle nasıl tuval yapılacağını öğretti. Dünyaca ünlü ressamları tanıttı resmi; güzel sanatları sevdirdi.Nur içinde yatsın, mekanı cennet olsun
.

YORUMLAR

04 Şubat 2019, 18.25
Sevgili cafo07 yazılarımı okuduğunuz için çok teşekkür ederim. Ne kadar memnun olduğumu anlatmama sözcükler yetersiz kalıyor. Okunduğunu ve beğenildiğini bilmenin bir yazar için ne kadar büyük bir mutluluk olduğunu sanırım takdir edebilirsiniz. Sizler okudukça ben yazmaya devam edeceğim. Son blogum yarın yayınlanacak. Beğenilerinize olduğu kadar eleştirilerinize de açığım. Elbette benim de eksiklerim, hatalarım olabilir. Bunların belirtilmesine asla kırılmam. Sevgi ve selamlarımla... Mutluluklar, esenlikler dilerim.
14 Aralık 2019, 14.48
Uzun zamandan beri yazmıyorum. Tekrar yazsam acaba yine okuyan olur mu? Üzerimde bir bitkinlik, bir tükenmişlik hali var. Eski yazılarıma bakıyorum hepsinde  yaşama sevinci, espri, hoşgörü hakim.Nazım gibi " Yaşamak güzel şey be kardeşim." demek isterdim. Keşke!  Şimdilerde hep " Toplama; dağınık kalsın birader!" diyorum. Sevgiler... Kimse bakmaz artık buralara ama bakan olursa selam olsun!
14 Aralık 2019, 20.45
Bakıyoruz bakıyoruz, fazla ses çıkarmıyoruz belki ama bakıyoruz hocam. :)

Nazım söylemiş, ne de güzel söylemiş..
Yaşanılan çoğu şeye rağmen, yaşamak gerçekten de çok güzel be hocam.. :) 

Selamınızı da üstümüze aldık bilesiniz, saygılar hocam... 
15 Aralık 2019, 12.52
                sizin yazılarınız içindeki yaşanmışlıkla roman tadında dramaturg.elbette okuruz dönmenize sevindik...içinizi kararartmayın.saygılar...
16 Aralık 2019, 07.07
Sevgili _MaviSakal ve sevgili_eski; günaydın. Çok sevindim. Teşekkür ederim. Sevgiler selamlar.Devam edeceğim. 

Yorum yapabilmek için ÜYE GİRİŞİ yapmalısın