gamyun.net'i doğru görüntüleyebilmek için tarayıcını güncellemelisin, güncelleyemiyorsan başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsin.

BLOG

Nüans Farkı...

04 Şubat 2019, 07.20
A- A+

Kendimizi mutsuz etmeyecek kadar uyumlu, kendimizi mutlu edecek kadar bencil ve uyumsuz olmamız gerekiyor bence. Hayatta mutlu olabilmenin tek tarifi bu. Gözlemlediğim o ki; biz ‘uyumlu olmak’la, ‘uyaroğlu olmak’ durumunu sıkça  karıştırıyoruz. İnsanın mutlu olmak istemesinden ötürü geliştirdiği kimine göre bencillik denen hal, onu kötü bir insan kılmaz. İnsan önce kendisini kayırmalı. Yok öyle yapmazsa eğer; şu üç günlük dünyadan yanına kar kalan; nesnel bir sevilme/onaylanma tatmini ama manevi anlamda koskocaman bir tatminsizlik ve hiçlik olacaktır maalesef.


Başkalarını üzmemek, kırmamak adına hep içimize çektiğimiz kenar köşelerimiz, gün gelecek o kendimize döndürdüğümüz sivri ve keskin uçlarıyla içimizde cerahat oluşturacaktır. Bu irin yavaş yavaş kanımıza karışıp bizi zehirleyerek/hasta ederek  mutsuz ve tatminsiz bir insan haline getirecektir bizi. Üstelik bu "uyaroğlu" olma halimiz, zamanla sevdiklerimize karşı dahi, belki farkında olamadığımız ama içimizde usul usul büyüyen, görünmez bir sevgi-saygı eksikliği ve hatta anlamlandıramadığımız bir hınç yaratacaktır.


"Sonsuz fedakar ve iyi insan" tarifindeki kişiliğimiz, bizi kendine yabancı, mutsuz  bir insan olmaya götürür, bu kaçınılmaz. Bir gün bakarız ki; kendimize ait olmayan bir hayat hikayesinin kahramanı oluvermişiz. İçinde yaşadığımız hayat, “ evimiz, sevdiklerimiz, işimiz gücümüz” bizi çepeçevre sarıyordur evet. Ama kendimizi manzaradan soyutlayıp dışarıdan baktığımızda, bizi muhafaza edip koruduğunu düşündüğümüz bu küçük dünyanın içerisinde özümüze dair tek şey bulamayız. "Bizim" dediğimiz, bu küçük evren, uzaktan bakılası, içinde yaşanılamayan, yapay bir aidiyetten ibaret olup çıkmış, robottan hallice tekrar ettiğimiz gündelik edimlerimiz, bir vazife ve neredeyse varlık sebebimiz halini almıştır artık. Kendimizi durumun normalliğine inandırıp olana bitene uzaktan  bakamayız bile çoğu zaman. Böyle yaşar ve ölürüz.


Hayatımız bize verilen bir hediyedir, bu hediyeyi başka insanlar için -en yakınlarımız ve en sevdiklerimiz olsa dahi- heba etmek, onlara hibe etmek yaratıcıya da en büyük ihanet olmaz mı? Zorunluluk ve zaruri durumları elbette ayrı tutuyorum-  "Verici olmak ve sonsuz fedakarlık" yüzeysel bakıldığında her ne kadar ulvi değerler gibi görünüyorsa da, bu "uyum" ve "uyaroğlu" kavramlarının farkının farkında olamazsak şayet; sevdiğimiz, sevmediğimiz, bizi seven veya sevmeyen herkes için, sırtını yasladığında rahatladığı ve pek konforlu bulduğu ama ihtiyacı olmadığında görünmez olan bir nesne, bir köşe minderi olmaktan da öteye geçemeyiz ne yazık ki. Ve “konfor” sadece nesneleri veya durumları niteleyen bir tabirdir, insanları değil…


 * Aşağıdaki video insanın hayatını şekillendirirken ve onu yaşarken nasıl bir konformistlikle hareket ettiğine dair fikir sahibi olabileceğimiz çok güzel bir örnek. Bize "ne olmamız ve nasıl yaşamamız gerektiği" noktasındaki bildik öğretileri sorgulamadan, nasıl bir "uyaroğlu" zihniyetiyle hayatlarımızı geçirdiğimizi gösteren çok komik, çok gerçek ve aynı zamanda çok acı bir tarif. Nasıl başkalarının aklıyla yaşadığımızı, aklımızı fikrimizi nasıl kiraya verdiğimizi gözümüze gözümüze sokan kısacık bir film.



 Uyumla kalın. Uyumadan, uyaroğlu olmadan…

YORUMLAR

06 Şubat 2019, 01.58
Teşekkürler Şehr-i19Mayıs, canın isterse yazarsın :) smile Resmi


Babettem Bebettom :); bu eski bi yazım. Taze bir şey yazmıştım, sonra aklıma bu yazının, tazesi için iyi bi altlık olacağı geldi, ekleyiverdim. Teşekkür ederim beğenin için. Hikayedeki bakış, bana bile pek karamsar geldi, ki epey bi pesimist sayılırım. Çok da ciddiye almadan yaşamak gerek sanki. Mutluluk da var mutsuzluk da hayatın içinde. Ha herkesin mutluluk ve mutsuzluğu adil mi dağılır o muallak tabii. Düşünsene, dünyada sadece sen ve sevdiklerin olsaydı, dünya çok güzel ve mutluluk dolu bir yer olmaz mıydı? :) Bence dünyanın kendisi çok güzel. Dağı, ormanı, denizi, güneşi, yazı, kışı, börtüsü böceği, kuşu, balığı şusu ve busu... Belki dünya cennettir de insanların bir kısmı zebanidir ne dersin .dddddd


Öfkemizi en çok da kendimize yöneltiyoruz, demişsin ya... Onun üzerine düşündüm. Büyük ölçüde böyleysek, bildiğin ruh hastası oluyoruz. Diğer türlü olunca da, mutsuz olduğumuz oranda mutsuz ediyoruz, acısını çıkartıyoruz filan. En çok da evlilikleri vuruyor bak bu durum. Aşkla karşımızdakine her şeyimizi vermeye gönüllü oluyoruz, ki bireysel özgürlüğümüz de buna dahil. Sonra da verdiğimizi geri alamıyoruz. Eşler, birbirlerine bireysel özgürlük alanı, deşarj olma alanı bırakmıyorlar. Bildiğin hapis oluyor sonra evlilik dediğin. Büyük çoğunluğumuz salağız sanki .p

06 Şubat 2019, 20.31
"Bir konuda birşey yazılacaksa ben yazarım, ben yazarsam da böyle yazarım" dedin ha...
07 Şubat 2019, 04.35
Teşekkür ederim Babette. Ara ara eski yazılarıma bakıyor olman da çok mutlu etti beni. 3.göz nirvanasına erişebildiğimi sanmıyorum .d Ama geniş bir perspektiften bakabilme yetisi varmış 3.göz sahiplerinde dediğin gibi. Elbette; 6 kat ruhsat verilmiş bir binaya, kaçak 2 kat ilave eden, üç kuruş daha fazla kazanacağım diye malzemeden çalan, tüm bunlara neden olan ve göz yuman insan kılıklıların, hiç mi hiç bir 3.göze ihtiyaçları yoktur gün gelip o insanların katili olabilme ihtimallerini öngörebilmeleri için. Al işte sana zebani! Bizim yaratıcının gazabına filan ihtiyacımız yok ki ölmek için, biz nasılsa şu veya bu şekilde birbirimizi öldürebiliyoruz! Çok canım sıkıldı Babettecim bu Kartal'daki olaya, yoksa 3.gözden girip 7. sinden çıkacaktım 9hnm34ığaüchnm smile Resmi 
08 Şubat 2019, 03.47
Daha ziyade, "bak burda yazılmışı var" şeklinde oldu o Blue, desem yalan olacak :) Eski yazım dediğim gibi, yakın konuda bir şey yazmıştım yeni, altına bu yazı iyi gider diye düşündüm, doğru değil tespitin yani :) Kıyas, denk olanlar arasında olur hem, çok acımasızsın! .p Ayrıca bu tip yazıları herkes yazabilir, çok iyi kalem olmak filan gerekmiyor bence. Fikir yazısının içinde, en çok düşünce parlar. Temiz, duru, anlaşılır bir dille yazdın mı da  gayet güzel olur. Estetik aramıyorsan, çok da yetenek gerektirmiyor bence. Herkes yazabilir dediysem; kevgiri musluğun altına koyup, dolabileceğini düşünerek anlık düşünce fıskiyesi elde eden süzgeç kafalılar hariç herkes tabii...

Yorum yapabilmek için ÜYE GİRİŞİ yapmalısın