Sonra Sükut
16 Şubat 2019, 17.49 A- A+Kafası karma karışıktı, masanın üstündeki dosyalara bir türlü odaklanamıyordu. Kapının açılıp içeri Gökçe’nin girdiğini girdiğini bile fark etmemişti. Abi , dediğinde irkildi kendine geldi. Dalmışım, ne zaman geldin sen, derken bile hala kendini toplamaya çalışıyordu. Biraz önce geldiğini söyledi Gökçe ve konuşmaya devam etti. Sabah Beril’le konuştum sesi bir tuhaftı, aranızda bir sorun mu var ?
Başını Gökçe’ye çevirip, hızlıca yerinden kalkıp dışarı çıktı. Çok sevdiği arabasına binip ne zaman içi daralsa gittiği o yere doğru sürmeye başladı.
……
Yorgunum babaanne, hem de çok. Neden istemedi babaanne neden ? Beni sevdiğini söylüyor ama benim çocuğumu istemedi, kendi çocuğunu istemedi. Hazır değilim dedi babaanne, hazır değilmiş. Sen amcamı doğurduğunda hazır mıydın babaanne?
Kaç yıldır birlikteyiz, mutluyuz sanıyordum ben. Öyleyse neden istemedi. Aldırdı babaanne, benim bebeğimi öldürdü. Senin minicik torununu öldürdü. Durduramadım babaanne, bebeğimi yaşatamadım. Bunu düşünmeden bir daha yüzüne bakamam ben onun. Bitti babaanne, onunla olamam artık.
Sen kıyar mıydın bebeğine babaanne, kıymazdın di mi ? Kaç yaşındaydın sen amcam doğduğunda , sen hazır mıydın anne olmaya ? Onlarla büyüdüm ben, derdin hep. Onlar benim bu dünyadaki cennetim, derdin. Benim bebeğim cennette şimdi di mi babaanne.. Söylesene beni affeder mi, onu yaşatamadım ben.
Yaşlı kadın parmaklarını torununun kıvırcık saçları arasında dolaştırmaya başladı, çocukken de severdi babaannesinin saçlarını okşamasını Sinan. En hırçın olduğu anlarda babaannesi onun yanına gelip sarılır ve saçlarını okşardı. Sanki huzur bulurdu bu dokunuşlarda Sinan, başını babaannesinin dizlerinden kaldırıp yüzüne baktı.
Uzun yıllardır susuyordu babaannesi, oysa ne güzel sesi vardı. Torunlarını etrafına toplar onlara masallar anlatırdı, birlikte hayaller kurarlardı.
Neden sustun sen babaanne ama ben senin sessizliğini de seviyorum. Dünyayı sağır edecek kadar sessiz duruşunu seviyorum. Ne olmuştu o gün babaanne, amcam eve geldiğinde seni o her zaman uzandığın kanepede baygın bulduğu gün ne olmuştu? Günlerce hastanede tutmuşlardı seni, hatırlıyorum da kimseye görünmeden tüm sessizliğini alıp kaçmıştın o hastaneden. Sonra günlerce yemek yememiştin de amcam çok ağlamıştı dizlerine kapanıp. O gün gözlerinden bir damla yaş süzüldüğünü gördüm ben senin. Belki amcama kıyamadığından getirdiği yemekten yemiştin. Kuş kadar yemiştin ama çok sevinmişti amcam. Sonra babamlar toplanmıştı bir gün, seni tedavi ettirmek istiyorlardı, neden konuşamadığını (ya da konuşmadığını) anlayamıyorlardı. Doktorlar da bir neden bulamamışlardı. O gün dedem sessizce dinlemişti onları ve sonra yerinden kalkıp hepsine birden “Yeter, yormayın annenizi; anneniz küstü.” demişti. Sonra odasına gitmişti dedem, ben de peşinden gitmiştim ama beni görmemişti. Dedem o gün odasında çok ağlamıştı. Ben görmüştüm ağladığını. Sen kime küstün söylesene babaanne?
Seni de üzdüm di mi ama çok canım yanıyor benim daralıyorum babaanne. Sanki bebeğimle birlikte nefesim de gitti. Ben nefes alamıyorum ben de ölüyorum babaanne.
Sinan gözlerindeki yaşları silip doğruldu . Ben gideyim artık, dedi. O esnada babaannesi elini tuttu, yaşlı kadından beklenmeyecek kadar güçlü bir tutuştu bu. Kadın torununun kolundaki saate bakıyordu elini bırakmadan. Saat 16.30…
O gün yaşlı kadın sabaha karşı gözlerini karmakarışık duygularla açmıştı, anlam veremediği rüyalar görmüştü. Rüyasında ıssız bir yolda bir araba kaza yapmıştı, torununun arabasıydı bu. Her yerde torununu aramıştı kimsecikler yoktu etrafta. Sonra bir bebek sesi duymuştu, ağlayan bir bebek sesi. Sesin geldiği yöne doğru gittiğinde yerde bir saat görmüştü, torununun saati. Saati eline aldığında 17.00 olduğunu görmüştü tam olarak.. Saat durmuştu. Bebek hala ağlamaya devam ediyordu. Saati de yanına alıp bebeğe doğru yürümüştü. O güne kadar gördüğü en güzel varlıktı bu bebek. Kucağına almıştı bebeği, ağlamayı kesmişti bebek , artık huzurlu bir hava vardı yüzünde ve sanki yaşlı kadına gülümsüyordu.
Torununun elini bırakmadı. Sinan şaşkındı neden böyle ısrarla elini tutuyordu babaannesi. Gözlerine bakıyordu Sinan’ın. Sanki bir şeyler anlatıyor gibiydi sanki Sinan da babaannesinin söylediklerini duyuyordu.
Gitme, diyordu yaşlı kadın. Gitme! Sen baba olacaksın daha, başka çocukların olacak. Ona ben bakarım, ona çok iyi bakarım, sen gitme… Babaannesine sarıldı Sinan, kadının yüreğinin sıcaklığını taaa içinde hissetti. Uzun süre öyle kaldılar. Sadece yüreklerin duyduğu bir anlaşma yaptılar ve söz verdiler birbirlerine anlaşmaya sadık kalacaklarına dair. Babaannesinin son isteğiydi bu, Sinan’a kabul etmek düşerdi… Gitmedi.
Saat: 17.00
Yaşlı kadın gözlerini kapadığında yüzünde bir tebessüm ifadesi vardı sanki. O gözler bir daha hiç açılmadı…
Gökyüzünde bir melek kendisine doğru gelen o minicik meleğe adını soruyordu….
....... Hüüüp Jit Babette
YORUMLAR