gamyun.net'i doğru görüntüleyebilmek için tarayıcını güncellemelisin, güncelleyemiyorsan başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsin.

BLOG

Farklı Renkler

28 Şubat 2019, 17.45
A- A+




İlk vücut bulduğum andan itibaren karanlık içerisindeyim. Sadece duyabiliyordum. En çok da annemin sesini duyardım. Sonra hissetmeye başladım. Öfkeyi, mutluluğu, korkuyu, sevinci, heyecanı… Her şeyi hissediyordum. Aylar süren tamamlanma sürecinin ardından ilk kez dış dünyayı ve nefes alabilmeyi keşfettim. Artık kendimin ve annemin dışındaki sesleri de çok daha net duyabiliyordum.




Diğer çocuklar çoğu zaman benimle oyun oynamak istemezdi. Gerçi hoş, annemde tek başıma dışarıda oynamama izin vermezdi. En iyi arkadaşım bastonum olmuştu. Bana göre yerleştirilmiş, az eşyalı evin içinde bir o yana bir bu yana koşturur dururdum. Ezbere bildiğim yer olmasına rağmen arada kazalar yaşanmıyor değildi. Genellikle eşyalara çarpıp zarar verdiğim, düşüp bir yerlerimi acıttığım olurdu. Bir keresinde, oğlum biraz daha yavaş oyna diyen anneme; ‘’- Bana ne oynamam! Zaten beni sevseydin gözlerimi açtırırdın. Bende sağa sola çarpmazdım!’’ dediğim olmuştu. Bu sözün annemin yüreğinde açtığı derin yarayı düşünemeyecek kadar çocuktum.




Anne karnındayken gözlerim oluşumunu tamamlamamıştı. Göz bebeklerim yoktu. Total kördüm. Verilen adlara da takılmıyordum. Bazıları görme engelli, bazısı kör, bazısı da ama derdi. Sonuç olarak görmüyordum.
Braille alfabesini öğrendiğimde hayat daha keyifli hale gelmişti. Hem okuyabiliyor hem de yazabiliyordum. Artık bilgiye çok daha fazla ulaşıyordum. Ardından sesli kitaplar, filmler ve en sevdiğim müzik… Göremediğim her şeyi duyarak keşfediyor, öğreniyordum.




Renkleri hiç bilmiyorum mesela. Bilmemin de imkanı yok. Ya da en basiti bir insanın dış görünüşü tepeden tırnağa nasıldır? Herkes birbirinden farklı elbet ama tam anlamıyla hayalini kuramam. Ya da vay be kız ne kadar güzel dediklerinde benim ve diğerlerinin güzellik algısı asla aynı olamaz. Ben ilk karşılaşmada sesini güzel bulabilirim en fazla. Ama bende severim. İlk görüşte aşk olmaz da ilk duyuşta aşk olur adı. Benimde hoşlanmadığım olur, bende en az hayattan sizler kadar keyif alabilirim.




Denizi, kuşları, yağmuru göremem ama her şeyi tanıyabilirim/hissederim. Bende sizin gibi telefon, bilgisayar kullanabilirim. Dışarıda mesela tuvaletim geldiğinde bende tek başıma işimi halledebilirim. (ama lütfen tuvaletleri temiz kullanın) Ya da yemek siparişi verip yemeğimi sizlerle birlikte yiyebilirim. Bir yerden bir yere rahatlıkla ulaşabilirim. Toplu taşıma araçlarını kullanabilirim. Yolda rahatlıkla yürüyebilirim. (lütfen engelli yollarına park etmeyin tabi!) Söylesenize ne farkımız var?



Zamanla benim gibi birçok arkadaşım oldu. Aslında bizde diğerleri gibiydik. Sadece yaşadığımız engeller durumumuzu zorlaştırıyordu.




Şuanda hangi engelli arkadaşımla konuşursanız konuşun, hepimiz hayatımızı olduğu gibi kabul etmişizdir. Bizleri tek zorlayan engelsiz insanların açtıkları engellerdir.




Sevgiler…

YORUMLAR

01 Mart 2019, 14.12
Geçmişi, eski çağları bilmem de, şu an ki dünya gerçekten güzel bir dünya. Yaşanabilir, ulaşılabilir bir dünya. Tamamen olmasa da bir anlamda şanslı bir nesiliz. Teknolojinin iyi taraflarını düşününce her yere seyahat edebilme, her bilgiye ulaşabilme, en iyi filmleri izleyebilme, hemen hemen her şeyin EN'i şu zaman da mümkün. Yeter ki, yine insanoğlu zorlaştırmasın. Yetinebilsin, bir başkasının hakkına göz dikmesin. Öldürmesin, yıkmasın, bozmasın... :(  Kırmasın, üzmesin, incitmesin...  Bu genel bakış açısına ek olarak bu hassas ve önemli konuya gelmek gerekirse, zaten en naif ve yalın haliyle aktarmışsınız.. Anlamak, hissetmek ve algılamak isteyene gayet net bir şekilde aktarılmış sayenizde.. Son dönemlerde iyi ve güzel gelişmeler olsa da bu konuda daha yapılması ve dikkat edilmesi gereken çok şey var .. Ülke olarak ta epey bir gerideyiz.. O kolaylaştıran, zorlaştırmayan ortamları sağlamak adına .. Yüreğinize, kaleminize sağlık ..
01 Mart 2019, 15.19
nezaman gök kuşağı görsem içimde oluşan görüntü , aşk acısı çeken ağlamaklı bir erkek modeli, seviyorum derken, sevdiğine gökkuşağı ve renkleri anlatmaya çalışıyor, itilip horlanırken o hala bir ümit , renkleri göstere bilirmiyim diye çırpınırken, yenilmiş ordulardan arta kalan , omuzları çökmüş, gururu incinmiş, dudakları incelip sesi çatallaşmış ruhu örselenen bir erkek geliyor aklıma.
bir şarkı varya, bizde zamanında bir köpege renkleri anlatmaya çalıştık ama köpekler renk körüdür diye.
sanırım renkleri öğretmek zor zanaat.
Yorum yapabilmek için ÜYE GİRİŞİ yapmalısın