Babam: 1
31 Mart 2019, 20.42 A- A+
Babam: 1
Nasıl başlayacağımı bilemiyorum. Herkes gibi, ya da çokları gibi ben de babamı severdim. Ama, bir garip adamdı babam. Espri yaptığını sanarak zaman zaman anlamsız, kırıcı söz ve davranışları olurdu. Örneğin karşıma geçer "Ağlayamaz, ağlayamaz" demeye başlar, ağlatıncaya kadar yineler sonunda başarırdı. Köy yeri; öğle üzeri birilerinin evine konuk giderdik. İnsanlar önümüze yiyecek bir şeyler koyacak. -Genellikle yumurta kırarlar-. Onlar daha hazırlığa başlamadan "Ali yumurta yemez." derdi. Daha bir buçuk, iki yaşlarındayken; rahmetli annemle Köyden İstanbul'a gitmişiz. Yol uzun, o zamanın otobüsleri, şimdiki gibi konforlu değil. Benzinli.Benzin kokusu, egzos gazından, fena halde otobüs tutar, mide bulantısı, müthiş baş ağrısı beni perişan ederdi. Bu durum yirmi yaşıma kadar sürdü. Ondan sonra ya alıştığım, ya da otobüsler daha konforlu hale geldiği için rahatladım. Annemin kucağında, uzun otobüs yolculuğu sırasında, mola da verilmemiş,altıma kaçırmışım: Çocuk oldum, delikanlı oldum, okudum öğretmen oldum, evlendim, çocuklarım oldu; rahmetli o hikayeyi bitirmedi.Ne zaman eve bir misafir gelse, ya da biz birilerine misafirliği gitsek, hiç ilgisi yokken, daha kimse söze başlamamışken:" Korkma korkma, İstanbul'a giderken otobüste sıçtığını anlatmayacağım."derdi. İnsanlar da, ne zaman, kaç yaşındayken olayın gerçekleştiğini bilmez, ya" ne alaka" diye şaşar kalır, ya da gülmeye başlarlar.
Babam, iki hatta üç ailenin- baba tarafı, anne tarafı ve amca ailesi- tek erkek evladıymış. Bu yüzden el bebek, gül bebek büyütülmüş; alabildiğine şımartılmış. Hangi eve uğrasa cebine harçlık koymuşlar. Üç aile de varlıklı ailelermiş.Mahalle mektebinden sonra Kızanlık'a rüştiyeye, sonra da Sofya' ya yüksek okula göndermişler. 1920'li yıllar düşünülünce böyle bir eğitim öğrenim her çocuğa değil, milyonda bir çocuğa bile nasip olmaz. Ana dili gibi Bulgarca bildiği için, Hem Bulgar, hem Türk gazetelerine yazılar yazmaya başlamış.
Köylerinde hep Türk aileler yaşıyormuş. Bir kaç Bulgar aile de varmış ama aralarında hiçbir sorun olmadan gayet iyi geçinip gidiyorlarmış. Bu sırada dağlarda Bulgar Komitacılar türemiş. Türk köylerine baskınlar yapmaya; yağmalara başlamışlar. Babam, yazılarıyla gazetelerde bu durumu tenkit etmeye başlayınca babamı ailesini ve diğer Türk aileleri istenmeyen düşman aileler ilan etmişler. Babamın alkol bağımlılığı ve gece hayatı da olduğu için dedem ve büyük dedelerim "Evlendirelim de evini ailesini bilsin." diye düşünerek, Deliorman köylerinden birinde itibarlı bir adam olan Golyoz Osman'ın kızı Nazmiye' yi -annem, nur içinde yatsın- İstemeye gitmişler. Büyük dedem Golyoz Osman "Ben sarhoş adama kız vermem." diye çok direnmiş ama babam yakışıklı adam, şeytan tüyü var. Annemin gönlü de babama kaymış. Bir süre sonra ablam doğmuş. Ablam kundakta bir kaç günlük bebekken bizimkiler Türkiye'ye göçe karar vermişler.
Bir buçuk ay önce ablam da vefat etti. Allah gani gani rahmet eylesin. Eniştemle oğlu kaldı. Cenazeye gidemedim. Eniştem alzaymır hastası; aynı zamanda alkol bağımlısı. Üstüne üstlük çok inatçı. O haliyle her gün birahaneye gidip içiyormuş. Yakın oturan akrabalar var. Temizlikçi kadın bulmuşlar. Ev işlerini görüp yemeklerini pişiriyormuş. Ne diyeyim; Allah yardımcıları olsun.
AliÇ.
YORUMLAR