gamyun.net'i doğru görüntüleyebilmek için tarayıcını güncellemelisin, güncelleyemiyorsan başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsin.

BLOG

Babam 2

04 Nisan 2019, 16.05
A- A+
Babam 2
Bulgaristan'da, köylerinde baskılar, yağmalar devam edince dedemler, büyük dedemler gül bahçelerini, tarlalarını, konaklarını; taşınmaz mal olarak neleri varsa yok pahasına satıp Türkiye'ye göçe mecbur oluyorlar. Altın almayı ve sınırdan geçirmeyi Bulgar Devleti yasaklıyor. Ellerinde Bulgar Levası var ama Türk Lirası karşısında değeri yok. Taşınabilir neleri varsa: Arabaları, hayvanları, ev eşyaları, erzakları; vagonlara yükleyip Edirne Karaağaç'ına geliyorlar. Annemin babası Osman Dede ise bir yolunu bulup tüm mal varlığını altına çeviriyor. Sözü geçen, hatırlı biri olduğu ve sık sık konsolosluğa giderek orada konsolosluk görevlileri ile tanıştığı için; bir meşin torbaya doldurup ağzını sıkıca diktiği altınlarını üst düzey bir konsolosluk görevlisine Türkiye'de teslim almak üzere veriyor. Konsolosluk görevlilerinin diplomatik dokunulmazlığı olduğu için altınları Türkiye'ye geçirebiliyorlar.
Türkiye'ye geldikten sonra dede; bir daha, ne o görevliyi görebiliyor ne de altınları...
Beş altı yaşlarındaydım. Karaağaç Köyü' ndeki evimizde dede odasında ocağının başına oturur, nohut kahvesini - gerçek kahve olmadığı için nohut kavurup el değirmeninden çekerek - içer; fincanın dibine biraz koyarak bana da içirirdi. Fakat altınlarını kaybetmenin üzüntüsünü, sıkıntısını üzerinden hiç atamadı. Ocağın başında otururken, birden oflayıp puflayarak kalkar. Evin arkasından,geniş dış avlunun, samanlıkların, ahırların etrafından dolanır gelir tekrar oturur, tütün sarıp içer; tekrar kalkıp gider... Bunu günde kim bilir kaç kez tekrarlardı...
"Gülcüyüz" dedikleri için, develet bizimkileri Burdur'a iskan ediyor. Bundan sonraki maceraları trajikomik bir yazıya konu olabilecek uzunluktadır. Şu kadarını yazayım: Birkaç aile, kah trenle, kah arabalarıyla, kona göçe, uygun buldukları yerlerde, su kıyılarında mola verip, ekmek, yemek yaparak; çamaşırlarını çocuklarını yıkayarak, Burdur, Isparta, Bursa, İnegöl, İzmit...vs Tüm Batı Anadolu'yu dolaşıp hiçbir yeri beğenemedikten sonra; daha önce gelip yerleşmiş olan Yımırtacı Süleyman'ın çağrısı üzerine Lüleburgaz'ın Karaağaç Köyü'ne gelip yerleşiyorlar.
Doğu- batı istikametinde akan bir dere boyunca uzanan köyün üst yanında macır ( muhacir) mahallesini oluşturuyorlar. Köyün batısında yerleşik halk ise "gacallar" olarak adlandırılıyor.
(devamı var)
AliÇ.

YORUMLAR

10 Nisan 2019, 13.42
Ali dedem devamı nerede kaldı ... Her zaman ki gibi keyifle okuyordu(k)m ne güzel .. Yorum yazılmadı diye yolunu gözlemiyoruz sanma sakın ..  
Saygılarımla .. 
Yorum yapabilmek için ÜYE GİRİŞİ yapmalısın