Unuttum Bizi
14 Mayıs 2019, 00.06 A- A+
Unut beni çocuk, demiştin giderken.
Oysa bildiğim tek gerçektin.
Seni unutmak...
Birkaç yıl sonra saçlarıma aklar düşünce beni sevmezsin çocuk, der gülümserdin bana. Ben çocuk değildim oysa. Senden birkaç yaş küçük olmamı neden bu kadar önemsedin hiçbir zaman anlayamadım biliyor musun?
Seni ilk gördüğüm anda sevmiştim; sesin, gülüşün bana en güzel şarkılardan daha güzeldi. Elini ilk tuttuğum anda baştan ayağa titrediğimi sen de görmüştün oysa. Ne kadar da rahat görünüyordun halbuki; tüm kurallara başkaldıran, benim kurallarımı ancak ben belirlerim diyen sen, neden beni kabul edememiştin. Oysa sen de sevmiştin beni, yoksa öyle sarılamazdın bana.
Toprak kokulum derdin bana, sen benim yağmurumdun. Seninle olduğum her an ben daha güzel koktuğumu düşünürdüm. Neden toprak kokulundum senin, söylesene yağmurum ?
Gittin sevgilim, tüm yalvarmalarım yetersiz kaldı. Hiçbir söz seni durduramazdı, bilirdim bunu oysa. Yine de bildiğim tüm sözlerle yalvarmıştım sana gitme diye. Senden sonra hiç kimseye gitme demedim biliyor musun sevgilim?
Bir adam bir kadını durduramamıştı, sen gittin ya sevgilim ben o gün çok yaşlandım. Seni görebilmek için ne kadar da çırpınmıştım aylarca, sen ise benden kaçabilmek için gidebildiğin en uzak yere gittin. Sahi benden kaçmak için mi öldün sevgilim?
Hani saçlarına aklar düşecekti, hani ben seni sevmeyecektim. Hani yaşlanacaktın da kırış kırış olduğunda yüzüne bakmayacaktım. Saçların simsiyahtı sevgilim, tek bir tane bile ak yoktu sen gittiğinde.
Ve sen, melekleri kıskandıracak kadar güzeldin.
Seni toprağa verdikleri gün de yağmur vardı gökyüzünde. Başka türlüsü olamazdı, olmamalıydı da zaten.
Bak onca yıl geçti, sen hiç yaşlanmadın. Ben mi ? Ben, yılların bana verdiği her şeyi aldım. Yoruldum, yaşlandım. Saçlarımda bir tane bile siyah kalmadı, artık yürümekte bile zorlanıyorum. Söylediğin gibi yaptım, hayatın bana verdiklerini aldım, yaşadım. Evlendim, çocuklarım oldu, torunlarım oldu. Bir çok yitişler de yaşadım ama hiçbir zaman sana yenildiğim gibi yenilmedim şu hayatta. Peki bunca yıl unuttum mu seni?
Bir daha kendimde bu gücü bulabilir miyim bilmiyorum, aklım başımdayken sana son bir defa daha seslenmek istedim. Duyuyor musun beni? Cevap mı? Beklemiyorum. Biliyorum duyuyorsun. Şimdi mi? Hayır hayır yağmurum, seni unutmadım. Belki de unuttum bizi.
Yağmurlar yağıyor şehre, toprak yağmuruna kavuşunca daha bir güzel kokuyor. Sarılsana bana eskisi gibi, toprak kokulum desene. Bana geri geldin di mi yağmurum, artık hiç gitmeyeceksin di mi ?
“Bir adamın defterindeki son sayfalarda kalanlar.”
Oysa bildiğim tek gerçektin.
Seni unutmak...
Birkaç yıl sonra saçlarıma aklar düşünce beni sevmezsin çocuk, der gülümserdin bana. Ben çocuk değildim oysa. Senden birkaç yaş küçük olmamı neden bu kadar önemsedin hiçbir zaman anlayamadım biliyor musun?
Seni ilk gördüğüm anda sevmiştim; sesin, gülüşün bana en güzel şarkılardan daha güzeldi. Elini ilk tuttuğum anda baştan ayağa titrediğimi sen de görmüştün oysa. Ne kadar da rahat görünüyordun halbuki; tüm kurallara başkaldıran, benim kurallarımı ancak ben belirlerim diyen sen, neden beni kabul edememiştin. Oysa sen de sevmiştin beni, yoksa öyle sarılamazdın bana.
Toprak kokulum derdin bana, sen benim yağmurumdun. Seninle olduğum her an ben daha güzel koktuğumu düşünürdüm. Neden toprak kokulundum senin, söylesene yağmurum ?
Gittin sevgilim, tüm yalvarmalarım yetersiz kaldı. Hiçbir söz seni durduramazdı, bilirdim bunu oysa. Yine de bildiğim tüm sözlerle yalvarmıştım sana gitme diye. Senden sonra hiç kimseye gitme demedim biliyor musun sevgilim?
Bir adam bir kadını durduramamıştı, sen gittin ya sevgilim ben o gün çok yaşlandım. Seni görebilmek için ne kadar da çırpınmıştım aylarca, sen ise benden kaçabilmek için gidebildiğin en uzak yere gittin. Sahi benden kaçmak için mi öldün sevgilim?
Hani saçlarına aklar düşecekti, hani ben seni sevmeyecektim. Hani yaşlanacaktın da kırış kırış olduğunda yüzüne bakmayacaktım. Saçların simsiyahtı sevgilim, tek bir tane bile ak yoktu sen gittiğinde.
Ve sen, melekleri kıskandıracak kadar güzeldin.
Seni toprağa verdikleri gün de yağmur vardı gökyüzünde. Başka türlüsü olamazdı, olmamalıydı da zaten.
Bak onca yıl geçti, sen hiç yaşlanmadın. Ben mi ? Ben, yılların bana verdiği her şeyi aldım. Yoruldum, yaşlandım. Saçlarımda bir tane bile siyah kalmadı, artık yürümekte bile zorlanıyorum. Söylediğin gibi yaptım, hayatın bana verdiklerini aldım, yaşadım. Evlendim, çocuklarım oldu, torunlarım oldu. Bir çok yitişler de yaşadım ama hiçbir zaman sana yenildiğim gibi yenilmedim şu hayatta. Peki bunca yıl unuttum mu seni?
Bir daha kendimde bu gücü bulabilir miyim bilmiyorum, aklım başımdayken sana son bir defa daha seslenmek istedim. Duyuyor musun beni? Cevap mı? Beklemiyorum. Biliyorum duyuyorsun. Şimdi mi? Hayır hayır yağmurum, seni unutmadım. Belki de unuttum bizi.
Yağmurlar yağıyor şehre, toprak yağmuruna kavuşunca daha bir güzel kokuyor. Sarılsana bana eskisi gibi, toprak kokulum desene. Bana geri geldin di mi yağmurum, artık hiç gitmeyeceksin di mi ?
“Bir adamın defterindeki son sayfalarda kalanlar.”
YORUMLAR
Gkhn19891 beğeniniz beni mutlu etti, teşekkür ederim
Helin, melek yüzlü sen hep gülümse e mi :)) Teşekkür
Detay, Yazıyı beğenmenize sevindim. Ben de çok çoook teşekkür ediyorum size:)) Hisseden yüreğinize sağlık
Fazlabi;
Okuyan gözlerinize,
yorum yazan ellerinize,
iyi dileklerde bulunan kalbinize teşekkürler.
"Anılarda bir tipi, umutlarda bir sis,
ikisi de bizsiz,
İkisi de isimsiz."
Özdemir Asaf