UMUDA DAİR
18 Mayıs 2019, 01.50 A- A+
Şehrin eteklerinde görülen kızıl bulutlar hüzünlü bir gecenin habercisi gibiydi. Bu kasvetli şehirde varlığını inatla sürdürmeye çalışan eski bir binanın üçüncü katının balkonunda oturmuş dışarıyı seyrediyordu. Uzaklara bakarken, anılarında gizlenen çocukluk akşamlarında duyduğu kaygının aynısını yeniden hissetti ve derin düşüncelerde kayboldu.
Beklenti ve ümide dair acelece karalamaların yazıldığı köhne bir bakkal dükkânının tozlu çekmecesindeki veresiye defterinden koparılan kâğıtlar gibi geçip gitmişti yıllar. Geçen zaman boyunca yılların biriktirdiği anları unutmamış, yüreğinin gizli köşelerinde saklamıştı uzunca bir süre. “Sen burada bekle” demişti her seferinde.
Yaşamı, duvarda hareketsizce asılı duran kara tahtaya, umuda dair duygu ve düşüncelerin rengini ise tebeşir misali, beyaza benzetirdi. Kara tahtanın alt kısmına düşen tozlar ise anlardan kopanlar… Biriken bu anları, bir boya kutusuna döküp, en beyazını elde edene kadar sabırla biriktirmişti. Adını “umut beyazı” koyduğu renkle, grileşmiş pencerelerini beyaza boyayacaktı günün birinde.
Düşünceleri, akşamın kızıllığı gibi yavaşça kaybolup yerini karanlığa bırakırken yüzüne vuran sersemletici rüzgar irkilmesine sebep oldu. Dudaklarının arasından şu kelimeler döküldü:
“İşte o defterin kağıtlarını, yalnız yazanın anlayabileceği şifreler yumağına dönüştürüp; artık yazılacak bir yer kalmadıktan sonra temize çekmekten başka ne kaldı ki elimizde?”
YORUMLAR
Siyah ve beyazdan kalan anlar bence ne kadar uğraşırsan uğraş beyaz olmaz :)) Hım, anlardan koptukları için beyaz olarak düşünüyorsak da siyaha çarpan beyaz ne kadar beyaz kalabilir ki.
Boya kutusu yanıltmasın sizi. Gri olan pencere değil bizzat o biriken anlardır :))Pencerenizin rengini bilemem tabi :)
Yaşam = Kara Tahta noktasında ise şöyle mantık yürütürsek, efendim hayata umut ettiğiniz şeyleri nakşedersiniz ancak elinizde olan nakşettiğinizin ve hatayın artıklarıdır falan diyorsak, bu doğru bi yaklaşım heralde:)))
Bi de şu var, ne kadar şifre koyarsanız koyun bi yerlerde mutlak birileri o şifreyi çözer Bence hiç yazmamak daha iyi, eğer ki çözülmesini istemiyorsak. Zira yazılı her şey aktarımdır, kendinde kalmasını isteyen de yazmaz
Mesela ben şu an bu yazıya yorum yazıyorum, ne yapmış oluyorum aktarım, neyi aktarıyorum içimdeki pislik yapma arzusuyla yanan duyguları aktarıyorum:)))) yaşasın kötülük
Not: Yazı kendi bünyesinde sağlam, bak ona bi şey demiyorum:) Eliniz kalem tutuyor belli, tamlamalar falan maşallah almış başını gitmiş. :)) Şimdilik fikrim bu, yarın kafama eser başka şey düşünürüm o da olabilir :)) Onu da yarın yazarım.
Kalemi fazla sivriltmişim heralde, yaz yaz bitmiyor :)
Yine yazın ben yine tahlil ederim :) Ramazan davulcusu hesabı, siz kendi saatinizle kalksanız bile ben yine de gümgümgümgümgümmmm :)) Bayram çabuk gelsin be ya ....
İyiki de uzatmadım lafı
Kalemi yere bırakırsam kalem küser. Yaşasın kötülük demişim, şimdi iyiliğe meyletsem kötülük küser. Hangi dalı kırsam bilemedim.
Efendim davulculukta para çok da malum Hay'dan gelen Hu'ya gider hesabı :)) bende para yok. Defterinizi artık kim dürer bilemem :))
Yüreğe yazılanın ise alacağı vereceği olmaz heralde. Orada bi sızı kalır hatıra.
Siz hangi "an"ların ziyanına sebep oldunuz acaba :)))
Şimdi o adam tekrar o balkona geçsin, çoook uzaklarda kalan çocukluk anılarına tekrar dalsın. Bu sefer hiçbir kaygı ibaresi olmadan
Yorumunuz güzeldi,gülümsetti :) Esen Kalın