YALAN VE İNSAN
23 Eylül 2019, 03.41 A- A+Pazar sabahı, geceyi yüksek ateşle geçirmenin verdiği yorgunluk ve kırgınlık devam ederken, saate bakıyorum 08.35 bir iki lokma bir şeyler atıştırıp ilaç almak üzere mutfağa girdiğimde, telefonun sesini duyuyorum..
Normal koşullarda o saatte kimse aramaz ama geceyi yüksek ateşle geçirdiğimi bilen annem merak etmiştir diye telefonun yanına gittiğimde çok sevdiğim ve uzun zamandır da görüşme fırsatı bulamadığım Öznur'un aradığını görüyorum..
-Canım benim günaydın uyandırmadım umarım!
-Hayır yeni kalkmıştım kahvaltı etmek üzereydim. Sesini duymak ne güzel, çok özlemiştim.
-İstanbul'da mısın?
-Hayır henüz dönemedim. Uzun hikaye ama bir hafta sonra dönüyorum.
-Harika!! değirmendeyim atla gel birlikte yapalım kahvaltıyı.
-Şaka mı yapıyorsun sende mi buradasın , ne zaman geldin?
-Evet küçük bir kaçamak, gelince konuşuruz.
-Yok sen geliyorsun ben çıkabilecek durumda değilim gelince görürsün zaten.
-Tamamdır, çayı koy simitleri alıp geliyorum.
Aslında ateşim tekrar çıkmak üzere gözlerim yanıyor ve üşüyorum ama kardeş gibi sevdiğim Öznur gelen bu yüzden sorun etmiyorum.. Cayın altını yakıp dolaptan çıkarttıklarımı masaya koyarken Ağustos ayının bittiğini fark etmeyen bir kaç cırcır böceği dışında sessizliğin hakim olduğu sitede on dakika kadar sonra Öznur'un sesi yankılanıyor.
-Arabayı buraya bıraksam sorun olur mu?
-Bütün site duydu zaten cıyaklamanı gel sorun olursa haber verirler..
Kendine münhasır tavırları neşeli halleri vardır Öznur'un. İlk başta enerjisine alışmak zor gelir, yorar insanı ama alışınca vazgeçilmesi zor bir dosttur.
İçeri girip şöyle bir süzüyor beni, sağdan soldan çıkmış yarı toplu saçlarıma, dizleri çıkmış eşofmanıma, çorapla giyindiğim parmak arası terliklerime (acınası halime) bakıp,
-Ay bu ne hal böyle!! çek burnunu sok mezara!!
-Hahh Hoşgeldin Öznurrrrrr!!! Giriş cümlesi için harika bir seçim moral verdin. Tam da duymak istediğim şeylerdi teşekkür ederim! Çok fena üşütmüşüm, ateşim var dünden beri.
-Kıyamam sana, hep diyorum bu kadar tatil adamı bozar.
-Kıskanç!! hadi ordan
-Evet kıskanıyorum. diyor ve patlatıyor o kendine has kahkahasını..
Mutfağa geçip birlikte kahvaltıyı hazırlarken soruyorum,
-Eee anlat bakalım bu zamansız gelişin nedeni ne?
-Sekiz aydır kafa kaldırmadan çalışıyorum biliyorsun işte şu Prof'luk işini halletmeye karar verdim. Son bir kaç makalem vardı onları da tamamlamışken küçük bir kaçamak yapıyım dedim.
-Çok sevindim canım benim şimdiden kutluyorum. Sarılıp öperdim ama hasta olma diye öpmüyorum kıymetimi bil.
O, sarılıp öpüyor. Çok özlemişim diyor.
-Tamam duygusala bağlamayalım hemen. Prof'luğu nerede kutluyoruz?
-Henüz almadım dur bakalım..
Diyor ve ekliyor,
-Hani derler ya öğrenmenin yaşı yoktur diye. Bunca yıllık hocayım binlece vaka gördüm ama şu son çalışmamda ki kadar etkilenmedim resmen herkese kuşkuyla bakar hale geldim. Her söyleneni tekrar tekrar sorguluyorum. Delirmeme ramak kala çektim kapıyı geldim.
-Hmmmm delirmedim, hala akıllıyım diyorsun yani. Emin misin?
-Amannnn! ne komik.
-Seri katilleri falan mı inceledin pek bir tırsmış gördüm seni.
-Dur sıra ona da gelir kafayı yemezsem. Yalan üzerine bir çalışma yaptım inan etrafımda ki insanlara bakışım değişti, diyor..
-Yalan derken?
-Bayağı yalan işte insanlar neden yalan söyler, yalanın türüne göre kişilik analizleri tedavileri falan.
-Derin bir konu olsa gerek ama çoğunlukla çıkar doğrultusunda söylenmiyor mu yalan dediğin şey?
-Hayır, deyip anlatmaya başlıyor..
-Bir çok yalan türü var basit sıradan yalan dediğimiz halk arasında pembe yalanlar diyede tabir edilen, birini üzmemek yada anı kurtarmak için söylemiş devamlılığı olmayan yalanlar ki bunu hepimiz yapıyoruz. Örneğin şu an sana, bir afet-i devran olduğunu söylemem gibi. Zararsızdır, o an için söylenir ve söylediği noktada da kalır.
-Serseri!
Birde 'histriyonik' dediğimiz türler var ki çoğunlukla amaç çıkar değil, ilgi toplamaktır. Fantastik hikayelerle devamlılık gerektiren yalanlar söylerler.
Ama benim asıl araştırma konum ''Antisosyaller'' Bunlar yalanları çıkarları uğruna ve de hiç pişmanlık duymadan söyler, farklı kimliklere bürünüp faklı kişilikleri oynayabilen çok yüzlü insanlardır. Asla duygu söz konusu değildir -acımak, sevmek, pişman olmak- gibi kavramlar literatürlerinde yoktur. Tek amaç hedefe ulaşmaktır. Bu amaç uğruna herkesi ve her şeyi harcaya bilirler ve en belirgin özellikleri hep kendilerini haklı görmeleridir. Hatta zaman zaman insan, kendini sorgular hale bile gelir. O denli ustadırlar ve bunlar, iş yerimizde, ailemizde, sosyal çevremizde fark edemeyeceğimiz kadarda sıradan insanlardır.
Literatürlere geçmiş öyle vakalar vardı ki! Düşünsene yirmi beş yıllık eşin sandığın insan, aslında a'dan z'ye yalan.
-Nasıl yani?
-Şöyle düşün ,evli olduğun kişi tamamen hayal ürünü. Okulu, diploması, çalıştığını söylediği işi, geçmişi, kısacası tüm yaşamına ait onu o, yapan anlattığı hikayeleri her şey ama her şey yalan ve düşünsene biliyor musun bu yalanı yirmi beş yıl sürdürebilecek zeka ve hafıza kapasitesini.
Hayal edince gülüyorum. Aslında gülmeye mecalim olduğundan değil ama o an izlediğim bir film geliyor aklıma. Sıradan bir aile görüntüsü veren iki ajanın senaryosu. İyi de bu ancak film olur.
-Yalan ciddi anlamda zeka gerektirir bunun farkındayım ama yirmi beş yıl çok uzun bir süre insanın yakalanmaması mucize olur.
-Haklısın hemde çok haklısın.. zeka ve iyi bir hafıza gerektiriyor. histriyonik ve Antisosyal yalancıların en büyük ortak özelliği çok kuvvetli bir hafıza ve IQ ya sahip olmaları.
Bir çok araştırmada klinik doktorlarını bile kandırmayı başarmışlardır. aslında basit bir anlatımla yalan, yaşam biçimleri olmuştur. Kendilerini çok iyi lanse edip ortama iyi uyum sağlarlar. En kötüsü de boyutları değişse de azımsanmayacak kadar çok sayıda oldukları gerçeği.
-Yani bu ciddi anlamda bir hastalık, paranoya gibi mi?
-Kesinlikle bir hastalık! ama çoğunlukla hasta olduklarını kabullenmedikleri için tedaviyi de reddediyorlar. Paranoyaklık bambaşka bir konu bunlarla bir ilgisi yok. Ama Böyle insanların hasta olduğunu kabul edip kızmak ve dışlamak yerine tedaviye ikna etmek şart. Çünkü bu onların tercihi değil.
-Bu kadar basit yani! her türlü söyledikleri yalan yanlarına kar kalsın ve bizde zekamızla ve iyi niyetimizle oynayan bu iki yüzlü yalancıları hasta deyip bağrımıza basalım! Gülüyor.
-Farkındayım kulağa tuhaf geliyor ama nasıl ki kanser bir hastalık ve istemesek de yakalanma olasılığımız var bunu da öyle gör.. Elbette her tür yalandan ve yalancıdan bahsetmiyorum. Dediğim gibi çok fazla neden ve tür var. Bunların hepsine hasta demek kesinlikle yanlış olur ancak bazıları hastalık ne yazık ki.
Sohbet devam ederken Çalışmalarında rastladığı ilginç vakalardan bahsediyor. Tüylerim diken diken olarak dinlerken, ister istemez kendimi ve çevremi sorguluyorum.. Onun da altını çizerek vurguladığı şey herkesin yalan söylediği ama bazılarında bunun bir hastalık olduğuydu.
Bu durumda kısaca yalancı diye tanımladığım insanların bir kısmı aslında gerçekten hasta mıydı? Öznur'un da dediği gibi, klinik olarak değerlendirildiğinde, hasta olarak tanımlanıyorsa kızmak ne denli doğruydu?
Sohbet bitip Öznur'u yolculadıktan sonra anlattıklarını uzun uzun düşündüm.
Sanırım hepimiz karşılaşmışızdır böyle insanlarla. En azından ben kendi adıma geri dönüp baktığımda şimdi adını nefretle andığım bir kaç kişi hatırlıyorum ki içlerinden biri Tam da Öznur'un tanıma uyuyor..
Değme sanatçılara taş çıkartacak ustalıkta oyunculuk sergilemiş, yalanın biri bin para, kişilikten kişiliğe girmiş, duygu sömürü yapmış çıkarları uğruna hiç bir yalandan kaçmamış, yalanlarını yüzüne vurunca da, edepsiz hırsız misali yağ gibi suyun üstüne çıkmış, üstelik bir de haksızlık mı yapıyorum acaba diye kendimi sorgulamama neden olmuştu. Şimdi, bu insana yada benzerlerine masum bir hasta gözüyle mi bakmalıyım?
Hastalıklı bir kişilik sahibi olmaları onları masum mu kılıyor yani? Hiç sanmıyorum, Zekamı küçümsemiş, iyi niyetimi kullanmış ve güvenimi hiçe saymış insanlar, benim için düpedüz yalancıdır. Tıp da hangi tanıma girdikleri umurumda değil. Belki bende, ilerde bir gün onları anlamayı hatta onlara acımayı bile öğrenebilirim. Ama şuan için bende uyandırdıkları tek his nefret duygusu.. Onları anlamayı da ve kazanmayı da konun uzmanlarına bırakıyorum..
Böyle insanlarla yolumuzun hiç bir zaman kesişmemesi dileklerimle...
YORUMLAR