Kedim ve Ben
02 Aralık 2019, 17.25 A- A+
Başımı dayadığım tramvay camından görmeyen gözlerle çevreye bakıyorum. Başım aracın sallantısından hafif hafif sarsılıyor. Beynimdeki kitle de sarsılıyordur diye düşünüyorum. 5.5 cm.lik bir kitle. Annem arada, kızım senin kafanda birşey mi var, neden söz dinlemiyorsun dediğinde güler geçerdim. Haklıymış, kafamda birşey varmış meğer.
Saat 13 civarında dr la randevum var. Vakit henüz erken. Tramvaydan Çapa'da iniyorum. Yolun karşısında bir cafe var. Simit ve çay söyleyip, çoğumuzun yaptığı gibi telefonumu elime alıyorum. O saatte ortalık öyle kalabalık ki. Etrafı izlemenin daha keyifli olacağına karar verip, telimi çantama atıyorum. Cafenin önünde trafik ışıkları var. Her kırmızı ışıkta bekleyen onlarca insan. İstanbul sanki o gün Çapa'ya yığılmış gibi düşünüyorum. Bir yandan mis gibi simidimle beraber çayımı içerken etrafı izliyorum.Bir keyif çayı daha içtikten sonra, hesabı ödeyip , karşıya geçmek üzere kırmızı ışıkta bekliyorum. Direkten sürekli" lütfen bekleyiniz" anonsu cidden asap bozucu. Zaten bekliyoruz. Karşı ışıkta da bizler kadar kalabalık. Gözlerim kalabalıkta bir kediye takılıyor. Karşıdaki ışıkta, kalabalığın arasında duran bir kedi yavrusu. Sarı beyaz minnacık birşey. Ağzında bir çubuk var. Sahipli mi değil mi diye düşünürken, direkteki adamın anonsuyla kendime geliyorum. "Şimdi geçebilirsiniz" diye buyuruyor. Resmen itilerek karşıya geçmeye çalışıyorum. O kediciği bulmalıyım. Allahım ağzında sandığım o çubuk gözünde.Saatime bakıyorum. Dr la randevuma çok az vakit kaldı. Kediciğe bakıyorum. Gözünden kan akıyor.Kimse nasıl farketmiyor bunu. Kısa bir süre düşünüp, kucağıma alıyorum. Ve vaktim az kaldığı için, artık koşarak nöroşiroloji binasına ulaşıyorum. Asansörü bekliyorum ama, o kadar acil hasta var ki yer bulmam imkansız. Merdivenlere yöneliyorum. 6. kata nefes nefese ulaşıp, sekretere adımı söyleyip sıramı bekliyorum.
Sol kolumu kediciğe resmen yatak yaptım. Kan içinde kalıyor kolum. Arada sessiz sedasız miyavlamasını içim ezilerek dinliyorum. Sekreter adımı seslenince içeri giriyorum. Dr umu, ekrana baş filmimi koymuş ve ekrana iyice yaklaşmış halde buluyorum. Kedicikle içeri girince şaşkın halde bize bakıyor. Az önce bulduğumu söylüyorum. Bu hastanede acil şekilde baktırma şansım var mı en azından şu çubuğu çıkarsalar operasyonla diyorum. Veterinere götürmeliymişim. Hey Allahım bunu tabiiki biliyorum. O an için sormuştum. Ters bir şey dememek için susuyorum.
Bu kitleye gelince , pek görmeye alışık olduğumuz birşey değil diyor. O sırada içeriye, üzerinde mavi ameliyat kıyafeti olan bir dr giriyor. Dr um ona, bu kitle için ne düşünüyorsun diyor. Tümör değil mi o diyor . Etrafı bulanık görmeye başlıyorum. Gözlerim iyice yaşarıyor. Dr um, durun durun ağlamayın, çok tehlikeli birşey değil gibi duruyor diyor. Heyete girmemiz lazım, ondan sonra tekrar görüşürüz diyerek bana başka bir randevu günü veriyor.
Tehlikeli birşey demedi kitle için. Bu cümleyi sürekli kafamda tutmalıyım O kitlenin yanına bu cümleyi iyice yerleştirmeliyim ki , kitle kendini önemli zannetmesin. Binanın kapısında koluma yatırdığım kedicikle ne yapacağımı düşünüyorum. Gelen geçen hastalar veya dr lar yanıma gelip sürekli ne olduğunu soruyorlar. Ne olduğunu değil, ne yapacağımı söyleseler diye düşünüyorum. Yolum uzun çünkü. O lokasyonda bir veteriner de bilmiyorum. Tramvay, marmaray derken bu kedicikle ortada kalmış gibi düşünüyorum kendimi. Tabiiki onu ortada bırakmayacağım.Bu düşüncelerle bir karton kutu bulup, içine koyuyorum. Kolum trafik kazasından çıkmış bir görünümde..Hem kedicik hem kolum yüzünden oldukça dikkat çekmekteyim. O şekilde tramvaya biniyorum. Herkes ilgileniyor. Ahlar, vahlar, bunu yapan insan olamazlar vs. Buyrun sizler ilgilenin desem eminim ilgilenen olmaz. Sadece sözlerle teselli edenleri oldum olası sevmem. Uzun bir yolculuktan sonra yaşadığım yere geliyoruz kedicikle. Bildiğim bir veteriner var. Koşar adımlarla oraya gidiyorum. İçerisi kedi, köpek dolu. Hepsi de alımlı. Cins oldukları belli. Sahipleri de öyle. Acil bir durum var diyorum kıza. Kediciği bankonun üzerine koyunca, kız birden geri zıplıyor. İçimden gülmek geliyor. Çünkü kızı, bankonun arkasında oturuyor sanıyordum. Meğerse ayaktaymış. Hemen beni veteriner dr un odasına alıyor. Veteriner de şaşkın, ne oldu diyor. O kadar bunaldım ki bu sorudan, ben yaptım diyesim geliyor. Can sıkıntısından elimdeki çubuğu kedinin gözüne soktum. İç sesim bunlar. Dış sesim ise, gün boyu tekrarladıklarımı anlatıyor. Hemen ameliyata alması gerektiğini söylüyor. babacan bir veteriner bu. Sevdim.
Sonuç olarak, kedim bir hafta orada kaldı. Hergün gidip durumunu soruyorum. İyileşiyor ve çok güzel bir kedi yavrusu oldu. Bir yandan da acaba ne kadar ücret tutar diye düşünmüyor değilim. Sormama rağmen hele iyileşsin diyor babacan veterinerim. Kediciği alma günümde, aklımda yandın sen Damla, bir hafta kaldı orada, krallar gibi de bakıldı, krallar diyorum, çünkü yakışıklı bir erkek kedicik o.
Ona bir taşıma çantası alıp, veterinerin yolunu tutuyorum. Yanıma getirdiklerinde, hemen kucağıma atlıyor. Hastayken yattığı koluma yatıyor. Allahım ne tatlı birşey bu böyle. İyiki çıktın karşıma diyorum başını okşarken. Ve günün başka önemli bir anı. Borcumu soruyorum. 50 tl yeter diyor veterinerimiz. Şaşkın halde bakıyorum. Tamam paradan sıfırlar atıldı da, burası parayı komple kaldırmış. Veterinerimiz yine babacan bir ifadeyle, siz bu kediyi taaa Çapa'dan getirdiniz, sahiplendiniz, bizim de bir payımız olsun bunda diyor. Demekki Çapa'dan değil, Ankara'dan falan getirseydim üzerine para vereceklerdi.
Bu olayı 3 ay önce yaşadım. Kedim iyice serpildi.ve oldukça yaramaz. Evdeki arkadaşım oldu.Kitleme gelince ; okuyanlar varsa bu yazımı merak edebilir. İkinci bir MR istendi. Yakın bir zamanda onu çektireceğim . İlk MR la mukayese edilip bir karar verilecek. Korkmuyorum artık. Belki bu kedicik olmasaydı, sürekli o kitleyi düşünüyor olabilirdim. Sıkıntımı unutmama neden olduğunu düşünüyorum.Öyle çok sokak dostumuz var ki.. Ben birini kurtardım. Ruhuma da, sağlığıma da çok iyi gelen bir duygu yaşattı bana.
Kimbilir, belki onun sayesinde, sorun olmadan yeneriz o kitleyi..
Saat 13 civarında dr la randevum var. Vakit henüz erken. Tramvaydan Çapa'da iniyorum. Yolun karşısında bir cafe var. Simit ve çay söyleyip, çoğumuzun yaptığı gibi telefonumu elime alıyorum. O saatte ortalık öyle kalabalık ki. Etrafı izlemenin daha keyifli olacağına karar verip, telimi çantama atıyorum. Cafenin önünde trafik ışıkları var. Her kırmızı ışıkta bekleyen onlarca insan. İstanbul sanki o gün Çapa'ya yığılmış gibi düşünüyorum. Bir yandan mis gibi simidimle beraber çayımı içerken etrafı izliyorum.Bir keyif çayı daha içtikten sonra, hesabı ödeyip , karşıya geçmek üzere kırmızı ışıkta bekliyorum. Direkten sürekli" lütfen bekleyiniz" anonsu cidden asap bozucu. Zaten bekliyoruz. Karşı ışıkta da bizler kadar kalabalık. Gözlerim kalabalıkta bir kediye takılıyor. Karşıdaki ışıkta, kalabalığın arasında duran bir kedi yavrusu. Sarı beyaz minnacık birşey. Ağzında bir çubuk var. Sahipli mi değil mi diye düşünürken, direkteki adamın anonsuyla kendime geliyorum. "Şimdi geçebilirsiniz" diye buyuruyor. Resmen itilerek karşıya geçmeye çalışıyorum. O kediciği bulmalıyım. Allahım ağzında sandığım o çubuk gözünde.Saatime bakıyorum. Dr la randevuma çok az vakit kaldı. Kediciğe bakıyorum. Gözünden kan akıyor.Kimse nasıl farketmiyor bunu. Kısa bir süre düşünüp, kucağıma alıyorum. Ve vaktim az kaldığı için, artık koşarak nöroşiroloji binasına ulaşıyorum. Asansörü bekliyorum ama, o kadar acil hasta var ki yer bulmam imkansız. Merdivenlere yöneliyorum. 6. kata nefes nefese ulaşıp, sekretere adımı söyleyip sıramı bekliyorum.
Sol kolumu kediciğe resmen yatak yaptım. Kan içinde kalıyor kolum. Arada sessiz sedasız miyavlamasını içim ezilerek dinliyorum. Sekreter adımı seslenince içeri giriyorum. Dr umu, ekrana baş filmimi koymuş ve ekrana iyice yaklaşmış halde buluyorum. Kedicikle içeri girince şaşkın halde bize bakıyor. Az önce bulduğumu söylüyorum. Bu hastanede acil şekilde baktırma şansım var mı en azından şu çubuğu çıkarsalar operasyonla diyorum. Veterinere götürmeliymişim. Hey Allahım bunu tabiiki biliyorum. O an için sormuştum. Ters bir şey dememek için susuyorum.
Bu kitleye gelince , pek görmeye alışık olduğumuz birşey değil diyor. O sırada içeriye, üzerinde mavi ameliyat kıyafeti olan bir dr giriyor. Dr um ona, bu kitle için ne düşünüyorsun diyor. Tümör değil mi o diyor . Etrafı bulanık görmeye başlıyorum. Gözlerim iyice yaşarıyor. Dr um, durun durun ağlamayın, çok tehlikeli birşey değil gibi duruyor diyor. Heyete girmemiz lazım, ondan sonra tekrar görüşürüz diyerek bana başka bir randevu günü veriyor.
Tehlikeli birşey demedi kitle için. Bu cümleyi sürekli kafamda tutmalıyım O kitlenin yanına bu cümleyi iyice yerleştirmeliyim ki , kitle kendini önemli zannetmesin. Binanın kapısında koluma yatırdığım kedicikle ne yapacağımı düşünüyorum. Gelen geçen hastalar veya dr lar yanıma gelip sürekli ne olduğunu soruyorlar. Ne olduğunu değil, ne yapacağımı söyleseler diye düşünüyorum. Yolum uzun çünkü. O lokasyonda bir veteriner de bilmiyorum. Tramvay, marmaray derken bu kedicikle ortada kalmış gibi düşünüyorum kendimi. Tabiiki onu ortada bırakmayacağım.Bu düşüncelerle bir karton kutu bulup, içine koyuyorum. Kolum trafik kazasından çıkmış bir görünümde..Hem kedicik hem kolum yüzünden oldukça dikkat çekmekteyim. O şekilde tramvaya biniyorum. Herkes ilgileniyor. Ahlar, vahlar, bunu yapan insan olamazlar vs. Buyrun sizler ilgilenin desem eminim ilgilenen olmaz. Sadece sözlerle teselli edenleri oldum olası sevmem. Uzun bir yolculuktan sonra yaşadığım yere geliyoruz kedicikle. Bildiğim bir veteriner var. Koşar adımlarla oraya gidiyorum. İçerisi kedi, köpek dolu. Hepsi de alımlı. Cins oldukları belli. Sahipleri de öyle. Acil bir durum var diyorum kıza. Kediciği bankonun üzerine koyunca, kız birden geri zıplıyor. İçimden gülmek geliyor. Çünkü kızı, bankonun arkasında oturuyor sanıyordum. Meğerse ayaktaymış. Hemen beni veteriner dr un odasına alıyor. Veteriner de şaşkın, ne oldu diyor. O kadar bunaldım ki bu sorudan, ben yaptım diyesim geliyor. Can sıkıntısından elimdeki çubuğu kedinin gözüne soktum. İç sesim bunlar. Dış sesim ise, gün boyu tekrarladıklarımı anlatıyor. Hemen ameliyata alması gerektiğini söylüyor. babacan bir veteriner bu. Sevdim.
Sonuç olarak, kedim bir hafta orada kaldı. Hergün gidip durumunu soruyorum. İyileşiyor ve çok güzel bir kedi yavrusu oldu. Bir yandan da acaba ne kadar ücret tutar diye düşünmüyor değilim. Sormama rağmen hele iyileşsin diyor babacan veterinerim. Kediciği alma günümde, aklımda yandın sen Damla, bir hafta kaldı orada, krallar gibi de bakıldı, krallar diyorum, çünkü yakışıklı bir erkek kedicik o.
Ona bir taşıma çantası alıp, veterinerin yolunu tutuyorum. Yanıma getirdiklerinde, hemen kucağıma atlıyor. Hastayken yattığı koluma yatıyor. Allahım ne tatlı birşey bu böyle. İyiki çıktın karşıma diyorum başını okşarken. Ve günün başka önemli bir anı. Borcumu soruyorum. 50 tl yeter diyor veterinerimiz. Şaşkın halde bakıyorum. Tamam paradan sıfırlar atıldı da, burası parayı komple kaldırmış. Veterinerimiz yine babacan bir ifadeyle, siz bu kediyi taaa Çapa'dan getirdiniz, sahiplendiniz, bizim de bir payımız olsun bunda diyor. Demekki Çapa'dan değil, Ankara'dan falan getirseydim üzerine para vereceklerdi.
Bu olayı 3 ay önce yaşadım. Kedim iyice serpildi.ve oldukça yaramaz. Evdeki arkadaşım oldu.Kitleme gelince ; okuyanlar varsa bu yazımı merak edebilir. İkinci bir MR istendi. Yakın bir zamanda onu çektireceğim . İlk MR la mukayese edilip bir karar verilecek. Korkmuyorum artık. Belki bu kedicik olmasaydı, sürekli o kitleyi düşünüyor olabilirdim. Sıkıntımı unutmama neden olduğunu düşünüyorum.Öyle çok sokak dostumuz var ki.. Ben birini kurtardım. Ruhuma da, sağlığıma da çok iyi gelen bir duygu yaşattı bana.
Kimbilir, belki onun sayesinde, sorun olmadan yeneriz o kitleyi..
YORUMLAR