Nerede Kalmıştık?
28 Aralık 2019, 16.59 A- A+
Nerede Kalmıştık?
Çermik'te aybaşını bekliyoruz. Kasabanın bir tek lokantası var. Bir kaç kez gittik. Lokantanın önünden her geçişte camekanda tepsilerin üzerinin siyah bir örtüyle kaplı olduğunu görüyorum. Neden siyah örtüyle kapattıklarına bir anlam veremiyorum. Bir gün garson yemek almak için kepçeyi salladığında bir sinek ordusunun havalandığını gördüm. Benim siyah örtü sandığım şey meğer yemeklerin üzerine konmuş sineklermiş.Bir daha lokantaya uğramadık. Kahvede çay, bisküvi simitle karnımızı doyuruyoruz.
Ay başına biraz zaman var. Paramız bitti. Benim köy Ethem'in köyünden daha yakın. "Gidelim ay başına kadar benim köyde kalalım. Nasıl olsa bir süre bizi misafir ederler." dedik. "Nasıl gidebiliriz?" diye sorduk. "Kum kamyonları Dicle'den kum çekiyor. Buradan Dicle'ye kadar kamyonla gider, oradan yürürsünüz." dediler. Öyle yaptık. Dicle'den sonra kavun-karpuz tarlaları arasından köy yoluna girdik. Bir karpuz tarlasının ortasında, söğüt dallarından kulübesinin önünde bostan bekçisi, yaşlı bir amca bizi gördü. Yanına çağırdı. Biz; iki öğretmen olmuş ama görünüşü ufak tefek iki çocuk! O yöre insanlarına benzemeyen bu iki çocuk amcanın; pardon dedenin dikkatini çekmiş. Sordu. Anlattık. Tütün sardı; verdi, içtik. Üzüm koydu; kavun karpuz kesti; yedik.
Uzunca bir yürüyüşten sonra köye vardık. Muhtarı sorduk. "Tütünde" dediler. Tütün o köylerin geçim kaynağı. Köy ihtiyar heyetinden bir aza bizi karşıladı. Ben okulu görmek istedim. Henüz okulların açılmasına epey bir zaman vardı. Bomboş, tek bir sınıf... Çapraz birbirine çakılmış" X"şeklinde ayaklar üzerine uzatılmış uzun bir kalas çocukların oturacağı oturak; ondan biraz daha yüksekçe ikinci bir kalas; üzerinde kitap okunacak, yazı yazılacak sırayı oluşturuyor. Arka arkaya böyle iki sıra var; yedi sekizer öğrenciden on dört on beş öğrenci... Dolap, kitap, kayıt kuyut hiçbir şey yok.
Okulu gördükten sonra aza bizi evine götürdü. Üzeri kubbe şeklinde toprak; genişçe tek odadan ibaret bir ev... Biz de çok yoksul ailelerin çocuklarıydık. İstanbul'un varoşlarında iki göz bir gecekonduda yaşıyorduk; ama böyle bir sefaleti hiç görmemiştik. Evde eşya namına hiçbir şey yok. Kadıncağız oturmamız için bir döşek attı ortaya. Bir toz bulutu ve sinekler havalandı ki bir süre göz gözü görmedi.
Büyükçe bir bakır sininin çevresine oturduk. Boz bulanık bir sıvının içinde bir takım et parçaları dönüyor. Bir tabağa da pekmez koydular. Yufka ekmekten bir lokma ve çorbaya benzeyen şeyden bir parça et attım ağzıma. Bir akciğer parçasıydı. Gözlerim belerdi; yutsam yutamıyorum, çıkarsam çıkaramıyorum... Yufka ekmek çıtır çıtır kum...Allah'tan cebimde büyükçe bir mendilim var. Burnumu siliyormuş gibi yapıp ağzımdakileri mendile boşaltıp cebime koydum. Teşekkür ettik. "Biz zaten aç değildik; okulu gördük sizleri de tanıdık. Yine görüşeceğiz" deyip. Döndük.
Dicle kıyısına varıp kum kamyonunu beklerken ırmakta yüzüp serinledik. Kasabaya döndük. Otelci "Kalmak üzere gitmiştiniz. Neden döndünüz?" diye sordu anlattık." Madem paranız kalmamıştı niye söylemediniz? Biz elimizden geleni yapardık" dedi. Yaptı da...
" 30 Ağustos Zafer Bayramı"nı Çermik'te kutladık. Aybaşında maaşlarımızı alıp döndük.
O yıl eğitim enstitüsü sınavlarına katıldım. İstanbul Eğitim Enstitüsü'nü kazandım. Çok değerli öğretmenlerden dersler aldım. Çok iyi arkadaşlar edindim.
25 yıl devlet okullarında; bir yirmi yıl kadar da Ankara'da özel dershanelerde öğretmenlik, idarecilikler yaptım. Bu arada, dublaj; sinema, dizi oyunculuğu; Devlet Tiyatrolarında misafir sanatçılık, yaptım. Öykü, anı, otobiyografi, türünde yazılar yazdım. Kimbilir? Belki ölmeden önce bir kitapta toplayabilirim yazdıklarımı....
Dopdolu;çok acılı, çok meşakkatli bir yaşam sürdüm. Sürgünlere gittim. Asla eğilmedim, ödün vermedim, el ovuşturmadım kimsenin karşısında... Saygısızlık etmedim ama bir kez bile birine "efendim" demedim. Soru anlamlı olan dışında!!! İşte;başlangıç böyleydi!
Görelim Mevla'm neyler; neylerse güzel eyler...
AliÇ.
YORUMLAR
Unutmamalı o güzel günleri
Anılarla gönülleri hoş tutmalı, avutabilmeli.
Hatırlamalı, sevgiyle anmalı.
Ümitlerle yarınları hoş tutmalı, ayırmamalı! :))