Suluova
01 Ocak 2020, 14.56 A- A+
Suluova
Hacıbektaş'ta beşinci yılımın sonunda Amasya'nın Suluova Ortaokulu'na müdür olarak atandım. Bir çok yaşlı başlı öğretmen yıllarca müdür yardımcılığı yapıp müdür olamazken ben bir gün bile idarecilik deneyimim olmadığı halde yirmi beş yaşımda müdür olmuştum. Şans mı? Yoksa şanssızlık mıydı? Bazen şans zannettiğiniz şey şanssızlık; şanssızlık olarak nitelediğiniz şans olabiliyor. Belirttiğim gibi idarecilik deneyimim yoktu. Deneme yanılma yöntemiyle öğrenecektim. Öyle de oldu. Müdür nerede? Bahçede fidan dikiyor! Müdür nerede? Çatıda! -damdaki kemancı gibi; damdaki müdür- Gerçekten bir gün okula müfettiş gelmiş; ben çatıdayım! Bir kaç kiremit kırılmış; bazı yaramaz çocuklar - okul kasabanın ortasında bir tepe üstünde tek başına bir bina- çatıdaki güvercinlere ateş etmişler. Yağmur olukları delinmiş. Okulun merdivenlerine su akıyor. Odacıyı alıp hem kiremitleri onarmak hem de su oluklarını döryüzdört denen yapıştırıcıyla tıkamak için çatıya çıktık. Bakanlık müfettişi gelmiş. Okul tatil; öğrenciler yaz tatilinde. Haliyle "Müdür nerde?" diye soracak. Odacılardan biri aşağıdaydı. Haber verdi; indim. Neyse şimdilik müdürlük maceramı anlatmak değil muradım. Suluova'yı anlatacağım.
Suluova bir benzeri daha olmadığını sandığım bir acaip kasaba... Şöyle böyle on kilometre uzunluğunda; ilçe merkezi, kaymakamlık ortaokulun da bulunduğu ortada bir tepe üzerinde. Eski Suluca kasabası Amasya asfaltı üzerinde. Jandarma karakolu ile karşı karşıya. Ortada bir yere Amasya Şeker Fabrikası kurulmuş. Fabrikadan beş kilometre kadar Samsun tarafında Merzifon'a yakın Eski ve Yeni Çeltek linyit madenleri var. Fabrika kendini ve personelini tel örgülerle güvence altına almış. Tel örgünün içinde personelin, -fabrika ileri gelenleri; müdür , müdür yardımcıları memurların- lojmanları var. Fabrika kurulduktan sonra tel örgülerin dışında da bir yeni kasaba kurulmuş. Ben müdür olarak atandığımda evlerde henüz elektrik yoktu. Devlet dairelerine, okullara fabrika santralından elektrik veriliyordu. Ve ulaşım bir belediye otobüsü ile sağlanıyordu. Tel örgü içinde, fabrika elit personeli için mümkün olduğunca konfor sağlanmış. Evlerde telefon var! O tarihlerde evlerde telefon, ulaşılması mümkün olmayan bir lüks. Yine bir sinema salonu - gerçi yemekhane- açık hava çay bahçesi, canlı müzik... Sinemada İstanbul, Ankara vizyon filmleri gösteriliyor.
Suluova Ortaokulu'na - sonradan fabrikaya gelen her römorktan, her arabadan, her kamyon kasasından birer dirgen pancar hibe ettirerek okul bahçesine bitişik bir lise binası da yaptırdık- müdür olarak atandığımda Mehmet Akkuş adlı beden eğitimi öğretmeni müdürlüğe vekalet etmiş. Müdür olarak atanmayı da bekliyormuş. Sonradan odacıların bana söylediğine göre " Gelsin bakalım. O bu ıssız yoldan elbet bir gün yalnız başına evine gidecek." diye daha göreve başlamadan tehditlere başlamış. Gerçi hiç saygısızlığını görmedim. Söylenti de olabilir.
Asıl şunları yazmazsam içimde ukde kalır. Kulağı çınlasın Mahir Aksakal'ın bir huyu varmış: On yıl, yirmi yıl evvel birisiyle arasında bir olay geçmiş ve o zaman gerekeni yapamamışsa, şimdi gidip adamı buluyor ve" Biliyor musun falan yıl seninle aramızda bir şey geçmişti o zaman gerekeni yapamamıştım" diyerek adamı kozunu paylaşmaya çağırıyormuş! Suluova'dan askere gitmek üzere ayrılıyorum. Bir okulun tüm parasal işlemleri Mal Müdürlüklerince düzenlenir. Harcamalar resmi prosedüre göre yapılır. Okul Müdürünün eline para değmez. Ertesi gün askere gideceğim. İlşiğimi kestim. Yapacağım tek şey anahtarları bırakıp çıkmak. Haa! Anahtarları yöneticilerden birine teslim etmem de söz konusu değil. Çekmeceye koyup çıkıcam. Geç vakit odamdan çıkmak üzereyim. Müdür yardımcım: Müdür bey bu akşam biraz kalır mısın.? dedi. Hayırdır dedim. Misafirlerimiz olucak dedi.Tuhaf! Söyleme tarzında da her zamanki saygıdan eser yok. Bu arada şunu açıklayayım. Müdür yardımcımın ailesi; ninemi, beni çok sevmişler o kadar sevgi saygı gösteriyorlar ki; mahcup oluyorum.
Misafirler Müdür yardımcımın ağabeyi ile kayınbiraderi. Beni denetlemeye gelmişler. Neyimi denetleyecekler? Belirttiğim gibi resmi harcamalar mal müdürlüklerince düzenlenir. Kıytırık bir okul kooperatifimiz var. Kalem defter, çerez simit satılıyor. Kazançla tekrar mal alınıyor. Ona da ben el sürmüyorum. Bir komedi ki anlatılır gibi değil! Tabii şimdi komedi. Ve ben suçlu gibi sessiz kaldım! Ertesi sabah askere gidiyorum bu beni çok sevip sayan zevattan bir teki bile beni uğurlamaya gelmedi.Söylediklerimde gerçek dışı bir tek kelime varsa Allah benden hesabını sorsun. Unuttuklarım eksikler vardır.
YORUMLAR