Her yüzleşme zamanını bekler
10 Şubat 2020, 00.39 A- A+
Hiç kimse gerçeği görmek istemeyen biri kadar kör, sağır ve dilsiz olmaz ve bazen yüzleşmek ölümle yaşam arasında ki o incecik sınırın kıyısında başlar..
Ta en başında hata olduğunu bildiğimiz olaylar yada insanlar vardır. Kimi zaman bir akıl tutulması, kimi zamanda bir zaaf olur adı. Adının ne olduğunun önemi yoktur aslında. Hatayı bilir, görür ama bir türlü ondan uzak duramayız.
Hayat, kendi zamanlaması içinde rolümüzü tamamlamayı beklerken er yada geç hiç beklenmedik bir zamanda ödenmesi gereken faturayı koyar önümüze.
Sokağın başındaki taksi durağını aradığında neredeyse sabahın altısı olmak üzereydi. Hava henüz aydınlanmamıştı. montunu giyinip sırt çantasını aldı. Son kez durup bir şey unutup unutmadığı baktı ve çıktı evden. Apartmanın kapısına geldiğinde yaklaşan taksinin ışığı görünmüştü bile. Dışarı adım attığı anda yüzüne vuran sabah ayazının yarattığı, hatırı sayılır şokun etkisiyle hızlı adımlarla gitti duran aracın yanına..
-Günaydın
-Günaydın
-Sakıncası olmazsa önde oturun lütfen.
Anlamlandırmadığı bu isteğin nedenini sorma fırsatı bile bulamadan devam etti şoför
-Gece yağmur vardı. Benden önceki şoför arkadaş camları açık unutmuş koltuk ıslanmış henüz kurutmaya fırsatım olmadı.
O an önemsemediği bu istek belkide bir tesadüf değildi.
-Tamam, sorun değil dedi.
Aracın arkasından dolaşıp ön koltuğa geçti. sırt çantasını uzanıp arka tarafa koltuğun üzerine bıraktı.
-Hava alanına lütfen.
Aracın içinde ki parfüm ve nikotin karışımı kesif koku öylesine rahatsız ediciydi ki nefes alabilmek için camını indirdi. Camların neden açık unutulduğu belli diye düşündü içinden.
Dalgındı, taksicinin ne taraftan gidelim sorusunu duymamıştı. Şoför ikinci kez tekrarladığında, fark etmez dedi.Sahil yoluna çıktıklarında aynı istikamete giden bir kaç aracın dışında yol boş gibiydi. Hala alaca karanlığın hakim olduğu gökyüzündeki bulutlar az sonra yağacak yağmurun habercisiydi. Dışarıyı izlerken bir kaç saat sonra ki buluşmayı düşündü..
Bitmiş bir ilişkinin son noktası konulacaktı. Kimin haklı, kimin haksız olduğunun hiç bir önemi olmayan tatsız bir konuşmanın ardından bir birilerine iyi dileklerde bulunup kırgınlıklarını, yarım kalmışlıklarını, hayallerini iki yabancı gibi bir hoşçakal'a sığdırıp devam edeceklerdi yollarına. Tartışma ve kavga olmayacaktı bu kesindi isteseler de yüz yüze geldiklerinde kavga etmeyi beceremiyorlardı çünkü.
Defalarca kez denemişler başaramamışlardı. Daha en başından belliydi sonu ama ikisi de inatçıydı kendilerince devam etmek için nedenler bulmuş olmayacak bir duaya amin diyerek o güne kadar gelmişlerdi.
Bir ilişkinin yürümesi için sadece sevmek yetmiyordu. Bunu anlamıştı ama kabul etmesi uzun zaman almıştı. Yol boyunca hayallerini, yapmayı planladıkları şeyleri düşündü. Belki hala savaşmak için bir neden bulsa küçücük bir iz, bir işaret aynı inançla yine savaşacak gücü toplayabilirdi ama emin değildi artık. Galiba en çok da bunun için gidiyordu. Emin olmak ve yüzleşmek için.
Yaşadığı gelgitlerin içinde düşünceleri arap saçına dönüyor iyice karışıyordu. Bin km uzaklığa 'bitti' demek için mi gidiyordu gerçekten. Peki gerek var mıydı böyle bir şeye bunu zaten söylemişlerdi. ''Hadi Dürüst davran kendine hala bir umudun var'' dedi iç sesi. Bir gün önceki kararlılığından eser kalmamıştı. Yine kendini kandırıp aynı şeyi mi yapıyordu? Devam etmek için haklı sebepler mi arıyordu kendince. Gidiyordu gitmesine ama neden gittiğini kendide bilmiyordu.
Tam düşündüğü gibi yağmur başlamıştı. Aracın içinde ki koku nispeten azalınca camı kaldırdı. Radyodaki konuşmalara yoğunlaşmaya çalıştı. Çünkü düşünmek iyi gelmiyor hatta iyiden iyiye kararsızlığı artıyordu. Duygularını sorgulamaktan öylesine yorulmuştu ki, doğruyla yanlış iç içe girmişti. Hava alanına yaklaştıklarında telefonu almak için arka tarafa uzandı. El yordamıyla aradığı telefonunu bulabilirse yolda olduğunu yazacaktı. Sanırım umduğu, ondan gelecek sıcak bir mesajdı. Belkide gitmek için daha geçerli bir neden arıyordu. Telefonunu bulamamanın verdiği gerginlikle çantayı almak için iyice geri döndü. Duyduğu o güçlü sarsıntı ve gürültü hatırladığı en son şeydi.
Ne kadar süre geçmişti bir dakika mı yoksa bir yıl mı emin değildi. Önce anlamlandıramadığı bölük pörçük konuşmalar duydu. Uğultu gibi gelen seslerin arasında birileri beni duyuyor musunuz derken, bir başkası ambulans yolda diyordu. Sesler sürekli gidip geliyor gözlerini açamıyordu Tıpkı cevap vermediği gibi.. O an tek hissettiği soğuktu. Üşüyordu, söylemeyi denedi olmadı. Sonrası yine yoktu..
Tekrar sesleri duymaya başladığında titriyordu. Biri, çok yakınından gelen bir ses, adını soruyordu. Ambulans sirenini de o anda duydu. Gözlerini açabilse belki cevapta verebilirdi ama O tuhaf uyku halinden bir türlü sıyrılamıyor bedeni ona ait değilmişcesine yavaş yavaş hissizleşiyordu ve yine önce sesler sonra bilinci kayboldu.
Zaman, yer kavramı kalmamıştı. Zihni bulanıktı birilerini duyar gibi olup konuşmayı deniyor ama tekrar tekrar uykuya teslim oluyordu.. Onu yeniden uyandıran şey nefesini kesen ağrıydı. kıpırdamak istedi ama göğsüne saplanan o acı tüm gücünü tüketmişti.. Gözlerini açabildiğinde başında duran adam;
-Hareket etmek yok. Bir kaza geçirdiniz hastanedesiniz geçmiş olsun diyordu.
Bulanık olan görüntü yavaş yavaş yerine oturmaya başlamış, adamın görüntüsü netleşmişti ne olduğunu anlamaya çalıştı.
-Başım ağrıyor dedi.
Bu defa sesi çıkmıştı ama aynı anda göğsündeki acıyla kaskatı kesilmişti bedeni.
-Konuşmak için zorlamayın kendinizi kaburganızda kırıklar var. Konuşurken ve nefes alırken zorlanmanız buna bağlı. Ayrıca başınızı çarpmışsınız ciddi bir hasar olduğunu düşünmüyoruz ancak son bir görüntüleme daha alacağız. 24 saat uyumamanız gerekiyor. Şimdi gözlerinizle ışığı takip edin, elimi sıkın. ayak parmaklarınızı oynatın.
Doktorun verdiği komutları otomatiğe bağlanmış bir robot gibi tek tek yaparken aklından geçen tek şey başında ki ölümcül ağrıydı.Elini boynuna götürdü.
-Çarpmanın etkiyle boyun bölgenizdeki omurlarda hasar oluşmuş ciddi görünmüyor tam sonuçları MR çekiminden sonra tekrar konuşuruz. Ağrı olması normal çekimden sonra ilaç vereceğiz rahatlarsınız. Bu arada çok şanslısınız kaburgada ki kırıklar ciğere saplanmamış. Görüntüleme için birazdan arkadaşlar gelip sizi alacaklar sonra dinlene bilirsiniz. Mide bulantınız olursa hemen hemşire arkadaşlara haber verin ve hareket etmek yok unutmayın!
Tam kapıdan çıkmak üzereyken devam etti konuşmaya.
-Gün içinde ifadenizi almak için gelecekler. Kendinizi iyi hissetmezseniz daha sonra verirsiniz ifadenizi zorlamayın kendinizi.
Hiç bir şey demeden dinledi. Sanki orada o yatmıyor bir film izliyordu. Saati sormayı düşündü ama vazgeçti ne önemi vardı. O an olması gereken yerde değildi tek bildiği buydu.
Ne yaşadığını tam olarak idrak edemediğini biliyordu aslında. Polis memuruyla konuşurken sormuştu şoförün nasıl olduğunu. Yaşıyor demişti memur yoğun bakımda. Şansınız varmış aracın arkasında otursaydınız şu an yaşamıyor olabilirdiniz.
Şans! gerçekten şanslı mıydı? Yoksa görmezden geldiği gerçeklerin ödenmesi gereken bir faturası mıydı tüm yaşananlar.
Belkide hayatı zorlamadan akışına bırakması hatta o yolculuğa hiç çıkmaması gerekiyordu..
Bir kaç saat sonra tüm sevdikleri yanındaydı işte. Yanında olmasını istediği tek insan hariç. Buna şaşırmamıştı aslında. O son noktayı koyamayan sadece kendisiydi. Aynı gün ve takip eden bir kaç gün âdet yerini bulsun diye iletilen geçmiş olsun dilekleri ve bir kaç kısa mesaj bir de buz gibi geçen bir konuşmanın ardından artık o da emindi.
Son nokta çoktan konmuş cevabını aradığı tüm soruların yanıtını ölümle yaşam arasında ki o incecik sınırın kıyısında bulmuştu..
Hiç bir şey tesadüf değildi tüm olup biten her şey kaçtığı gerçeğin geç kalınmış bir yüzleşmesiydi.
YORUMLAR
Yürekten tebrikler