Anılar....
14 Şubat 2020, 15.50 A- A+
Anılar
Babam: Daha önce biyografisini yazmıştım. Rahmetli annemle köyümüze yakın Suluca Köyü'nde bir süre öğretmenlik yapmış. Ben çok küçükmüşüm. Çok ağlar, kolay kolay uyumazmışım. Uyutmak için battaniyeye yatırır Biri bir yandan diğeri öbür yandan tutup sallaya sallaya uyuturlarmış.
Bazen de babam, annemin bütün karşı çıkmalarına rağmen ağzıma bir kaç damla rakı damlatırmış.
Çiftçilikle, bağ bahçeyle hiç işi olmadığı için fırsat buldukça Lüleburgaz'a , İstanbul'a gidip günlerce köye dönmezmiş.
Annem ölünce tamamen evden, köyden uzaklaşmış; İçkiye olan düşkünlüğü daha da artmış.
Bekir Dedem'le Hanife Ninem bir kaç dönüm tarlayla çiftçilik yapmaya uğraşıyorlardı. Her yıl nisan mayıs aylarından harman sonuna kadar yardımcı çiftçi çalıştırırlardı.
Bu, Nizami adında güçlü kuvvetli bir delikanlıydı
Babamın iki kız kardeşi Hatice Halamla Nedime halam biz çocukken evin iki genç kızıydılar.Ablamla; onlara "hala" değil, "abla" derdik. Nedime halam İsmail dayımla evlenip İstanbul'a gitti.- hemen "Olur mu?" diye itiraz etmeyin.- Olur! Açıklayacağım. Hatice Halam da Ekrem enişteyle evlendi.
Ekrem enişte iflah olmaz bir kumarbazdı. Halamın ilk kocasından kalan dükkanı kumarda batırdı. Zaten zayıf bünyeli hastalıklı bir adamdı kısa süre sonra öldü. Halam ikinci kez dul kaldı.
Halalarım öleli çok oldu. Ablam da bir yıl; belki de bir yıla yakın bir süre önce ölmüş. Cenazesine gidemedim. Eniştem yeğenimle kaldı. "Alzaymır" mış. Evleri de hasarlı olduğu için bakım evinde kalıyorlar. Hiçbir eşyalarını alamadılar.Allah yardımcıları olsun. Ölenlerin tümüne de gani gani rahmet eylesin.
Babamı anlatıyordum: Daha önce de anlatmış olabilirim. Böyle tekrarlarım oluyor. Rahmetli ninemle dedem onu eve bağlayabilmek için evlendirmeye çalışıyorlar; yakın köylerden kız ya da kadınlar bulup getiriyorlardı. İmam nikahıyla, belki de, resmi nikahla kesin bilmiyorum. -Köylerde nikah kıymak muhtarların işi olduğu için kolay- Fakat babam ya köye hiç gelmiyor; gelse de kadını köyüne gönderiyordu.
İlk kadın, kaynarca köyünden Emine idi. Güzeldi, ama bir bacağı diğerinden kısa olduğu için seke seke yürüyordu. İkincisi Kazan Köy'den Habibe; İri yarı; güçlü bir kadındı. Dedem ninemle birlikte tarlaya, bağa bahçeye bile gitti. O bir kaç ay kaldı sanıyorum. Sonra o da gitti. Üçüncüsü bizim köyden Sena adında bir genç kızdı. O da çok kalmadı. Dördüncüsü yine bizim köyden Nebiye... Benden büyük bir oğlu vardı. Geldiler; bir süre de onlar kalıp gittiler. Bunların hepsi nikahlı kadınlardı.
Babam yakışıklı adamdı; maaşı da vardı... Ona tav oluyorlardı.İşin garibi ninem; babama her eş bulmaya gidişinde beni de götürüyordu. Gittiğimiz evlerde; "Bunu da niye getirdiniz?" dediklerini hatırlıyorum. Hani bir filmde, hamama oğluyla giden kadına: "Hanım hanım... Kocanı da getirseydin bari"! diyorlardı ya diğer kadınlar...Onun gibi bir şey.
Beşinci; yani annemle birlikte altıncı kadın Doğanca köyünden Cevriye annemdi. Hepsinden güzel, hepsinden akıllı, hepsinden sevecendi... Babam onu çok sevdi.Onunla evlendiklerinde ben dört yaşındaydım. Beni de çok sevdi. Ben de onu çok sevdim. Ama uzun süre kadıncağıza "anne" demedim.
Sonradan telefonla birkaç kez konuştuk. "Ölmeden önce seni bir kez olsun göreyim" dedi ama kısmet olmadı. Allah ölenlerin tümüne rahmet eylesin. Nur içinde yatsınlar. Mekanları cennet olsun.
Ondan babamın biri erkek ; dört çocuğu daha oldu. Sonradan onlarla da bağlantımız koptu. Kızlardan biriyle Adana'da tiyatroyla turnedeyken otelde görüştük. Diğerleri sanırım İstanbul'da yaşıyorlar.
Şimdi büyük kızım Şebnem'le Aydın'dayız. Bakalım zaman ne gösterecek. Görelim Mevla'm neyler... Neylerse güzel eyler...
AliÇ.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış :( Yazık ama blog sahibi senin yorumunu bekliyor olabilir