Bana Bir Masal Anlat
19 Eylül 2020, 13.30 A- A+
Masal bu ya küçük bir krallıkta küçük canavarlar yaşarmış. Bu canavarlar henüz gün doğmadan maskelerini takıp o maskelerin ardında görünmez olmak zorundaymışlar. Güneşin ilk ışıklarıyla birlikte birbirinden güzel çiçekler yetiştirdikleri bahçelerine giderlermiş.
Gece olduğunda ise hepsi maskelerini çıkarır özgür kalırlarmış. Artık canavar olduklarını saklamak zorunda kalmadıkları için mutlu olurlarmış. Asıl kötü olan canavar olamamakmış, çünkü onlar canavarmış. En zor olan şey kendin olamamak, bir örtünün bir yalanın ardında kendini saklamakmış.
Günler, aylar, yıllar böylece sürüp gitmiş. Küçük canavarların krallığı güzel bahçelerle dolmuş taşmış. Birbirinden güzel çiçekler, birbirinden güzel görüntüler gören herkesi büyülüyormuş.
Küçük canavarlar ise hala sadece geceleri çıkarabiliyormuş maskelerini ama artık o anlarda da mutlu olamamaya başlamışlar.
Mutsuzluk öyle sarmış ki ruhlarını bundan kurtulmanın yolunu bir türlü bulamamışlar.
Bir gün beklenmedik bir şey olmuş, gökyüzü gün ortasında öyle kararmış öyle kararmış ki küçük canavarların hepsi maskelerini çıkarmış sevinç içinde. Çiçeklerin kokusunda karanlığın tadını çıkarmışlar.
Şenlik başlamış bahçede, tüm canavarlar özgürce dans edip şarkılar söylemiş bahçelerinde. Şarkıları Kaf Dağı’nın ardından bile duyulmuş. Ama hazır değilmiş insanlar buna, karanlıktan korktuklarına mıdır ya da canavarların şarkılarını kıskandıklarından mıdır nedir bilinmez güneşi çağırmışlar diz çöküp dualar ederek. Gördükleri yalanı bildikleri gerçeğe tercih etmişler.
Güneş tüm ışıklarını saçarak geri gelmiş ve canavarlar kendi yüzlerini gün ortasında ilk defa görmüş. Bahçelerindeki çiçeklerin arasında çirkin mi çirkin birer yaratıkmış onlar. Aldırmamışlar aydınlığa, vazgeçmemişler şarkılarından, danslarından.
Sonra birden çiçeklerin yapraklarında su damlaları belirmiş ve bu damlalar küçük canavarları içlerine çekmiş. Bütün canavarlar yetiştirdikleri çiçeklerin içine hapsolmuş.
Hiç kimse bir daha o küçük canavarları ne görmüş ne de onların şarkılarını duymuş. Bahçeler yerinde duruyormuş, kimse ilgilenmese de hala güzelliklerini koruyorlarmış. Sonsuza dek sürecekmiş güzellikleri.
Asırlar geçmiş böylece ve unutmuş insanoğlu. Sanılırmış ki bu bahçeler sihirli bir el tarafından oluşturulmuş ve hiç kimse bu bahçelere zarar veremezmiş. Kimse bilmezmiş bahçelerin asıl sahiplerini. Belki bilseler korkar bahçelere uğramazlarmış. Kokladıkları her çiçekte bir canavarın ruhu gizliymiş oysa.
Belki de canavarlar değilmiş çirkin olan. Kim bilir belki de çirkin olan var olma hakkı vermemekmiş.
Ne zaman bu bahçelerde bir çiçek dalından koparılsa çiçeğin yapraklarından damlalar süzülüyormuş. Bunlar canavarların gözyaşlarıymış. Bazen rüzgar bu damlaları alıp çok uzak yerlere götürürmüş.
İşte bu damlalar bazen yolunu kaybetmiş bir çocuğun gözlerine bazen yağmur olarak yeryüzüne bazen de masal anlatmayı seven yetişkinlerin cümlelerine düşerlermiş.
Kanatları vardı masalların, diyar diyar dolaşırlardı. Bazen ak saçlı tonton ninelerin avuçlarına, bazen de sır saçlı, kır sakallı masal canavarlarının kalemlerine konarlardı.
Ama en çok da masal anlatacak babaları olmayan çocukların yüreklerine…
Gittikleri her yerde bir parçalarını bırakırdı masallar. Bitmeye mahkumdu her masal ve bitince masal bir yerlerde bir kalp atmaktan vazgeçerdi.
Bir masal daha bitti.
O şarkının sözleri gibi:
Artık çok yalnızız, biraz daha yorgun biraz daha yaralı…
Babette.
Gece olduğunda ise hepsi maskelerini çıkarır özgür kalırlarmış. Artık canavar olduklarını saklamak zorunda kalmadıkları için mutlu olurlarmış. Asıl kötü olan canavar olamamakmış, çünkü onlar canavarmış. En zor olan şey kendin olamamak, bir örtünün bir yalanın ardında kendini saklamakmış.
Günler, aylar, yıllar böylece sürüp gitmiş. Küçük canavarların krallığı güzel bahçelerle dolmuş taşmış. Birbirinden güzel çiçekler, birbirinden güzel görüntüler gören herkesi büyülüyormuş.
Küçük canavarlar ise hala sadece geceleri çıkarabiliyormuş maskelerini ama artık o anlarda da mutlu olamamaya başlamışlar.
Mutsuzluk öyle sarmış ki ruhlarını bundan kurtulmanın yolunu bir türlü bulamamışlar.
Bir gün beklenmedik bir şey olmuş, gökyüzü gün ortasında öyle kararmış öyle kararmış ki küçük canavarların hepsi maskelerini çıkarmış sevinç içinde. Çiçeklerin kokusunda karanlığın tadını çıkarmışlar.
Şenlik başlamış bahçede, tüm canavarlar özgürce dans edip şarkılar söylemiş bahçelerinde. Şarkıları Kaf Dağı’nın ardından bile duyulmuş. Ama hazır değilmiş insanlar buna, karanlıktan korktuklarına mıdır ya da canavarların şarkılarını kıskandıklarından mıdır nedir bilinmez güneşi çağırmışlar diz çöküp dualar ederek. Gördükleri yalanı bildikleri gerçeğe tercih etmişler.
Güneş tüm ışıklarını saçarak geri gelmiş ve canavarlar kendi yüzlerini gün ortasında ilk defa görmüş. Bahçelerindeki çiçeklerin arasında çirkin mi çirkin birer yaratıkmış onlar. Aldırmamışlar aydınlığa, vazgeçmemişler şarkılarından, danslarından.
Sonra birden çiçeklerin yapraklarında su damlaları belirmiş ve bu damlalar küçük canavarları içlerine çekmiş. Bütün canavarlar yetiştirdikleri çiçeklerin içine hapsolmuş.
Hiç kimse bir daha o küçük canavarları ne görmüş ne de onların şarkılarını duymuş. Bahçeler yerinde duruyormuş, kimse ilgilenmese de hala güzelliklerini koruyorlarmış. Sonsuza dek sürecekmiş güzellikleri.
Asırlar geçmiş böylece ve unutmuş insanoğlu. Sanılırmış ki bu bahçeler sihirli bir el tarafından oluşturulmuş ve hiç kimse bu bahçelere zarar veremezmiş. Kimse bilmezmiş bahçelerin asıl sahiplerini. Belki bilseler korkar bahçelere uğramazlarmış. Kokladıkları her çiçekte bir canavarın ruhu gizliymiş oysa.
Belki de canavarlar değilmiş çirkin olan. Kim bilir belki de çirkin olan var olma hakkı vermemekmiş.
Ne zaman bu bahçelerde bir çiçek dalından koparılsa çiçeğin yapraklarından damlalar süzülüyormuş. Bunlar canavarların gözyaşlarıymış. Bazen rüzgar bu damlaları alıp çok uzak yerlere götürürmüş.
İşte bu damlalar bazen yolunu kaybetmiş bir çocuğun gözlerine bazen yağmur olarak yeryüzüne bazen de masal anlatmayı seven yetişkinlerin cümlelerine düşerlermiş.
Kanatları vardı masalların, diyar diyar dolaşırlardı. Bazen ak saçlı tonton ninelerin avuçlarına, bazen de sır saçlı, kır sakallı masal canavarlarının kalemlerine konarlardı.
Ama en çok da masal anlatacak babaları olmayan çocukların yüreklerine…
Gittikleri her yerde bir parçalarını bırakırdı masallar. Bitmeye mahkumdu her masal ve bitince masal bir yerlerde bir kalp atmaktan vazgeçerdi.
Bir masal daha bitti.
O şarkının sözleri gibi:
Artık çok yalnızız, biraz daha yorgun biraz daha yaralı…
Babette.
YORUMLAR
Hırrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrr hahahaa
Asune Bak canavarların yetiştirdiği çiçekler bunlar. :)) Bilemiyorum hangi kafayla yazdım, niye yazdım, niye canavar dedim falan filan.... İsimler yanıltıyor bazen insanı, iyi ya da kötü gibi....
Notunuz: Çay var çay içek mi :)
Canlar seviyorum sizi. Yormayın güzel kafanızı :) He mikser he, deyin geçin.
Hüüüüüüüüpppppppppppppppp Jitttttttttttttttttttttttttttttttttttttttttttttttttttttttttt
Benim masalıma da onlar yakışıyor ne yapayım, benim kahramanım onlar.
Hem herkes yanlış biliyor, asıl ürkütücü olan canavarların çiçek yetiştirmesi değil de bazı çiçeklerin ölümcül olmasıdır .
Notunuz:
O bildiğimiz korkusuz iyi yürekli kahramanlar, sıkıyı gördüklerinde masallardan arkalarına bile bakmadan kaçarlarmış :)))
Çünkü kahramanlıkları kalemin yazdığı kadarmış.
Oysa canavarlar hiçbir zaman kaçmazlarmış masaldan. Onların da acıyan yanları varmış, onların da gülümseyen yanları... Onlar birileri tarafından katledilmedikçe gitmezlermiş. Sadıkmışlar masala....
Yaaa işte öyle
derin_huzur gözlerine sağlık.
Notunuz:
Masalınız dert görmesin canlar....
Madde 1: Hayır, kendilerinden korkmuyorlar. Zorundaymışlar, diye bir ifade var. :))
Madde 2: Kendileriyle sorunları yok, onlar değil sıkıntılı olan. Algının güzel görmediğine tepkisel yaklaşan insanoğlu sıkıntılı. Kabul edemediğini yok etmeye yönelen insanoğlu...
Hoş gerçi yok etme konusunda sınır da tanımıyor.
Madde 3: Masal bu, oğalanüstü olaylar olur. :)))))) Hem çiçekleri kendileri yetiştiriyor dediğiniz gibi, neden olmasın... Hani şöyle de düşünebiliriz , insan en iyi kendi içine saklanır. Belki de değildir, neyse...
Düşünmek iyidir Teşekkürler düşüncelerinizi yorumla paylaştığınız için. P_ersya
711
Notunuz: Bireysel ya da toplu bir mesaj içermeyen, anlaşılma gayesi gütmeyen, yazarının zihnine düşenleri yazıya döktüğü bir masal....
Notunuz: Yukarıdaki maddeleri herkes kendi algısına göre değiştirebilir sıkıntı yok. Ben, hani mesela dedim :))))))
Çay
Hüüüüüüpppp Jiiiiittttttttttt