Bir Şizofren Adayının Günlüğünden Notlar
30 Eylül 2020, 02.56 A- A+
" Hoşgörü ; dillere pelesenk olmuş , kibir sakızı. Oysa insan kendini konumlandırdığı yerden veya sahip olduğu noktadan hareketle sözler sarf eder , tavır sergiler. Her ne kadar kulağa masum gelse de , hoşgörünün muhtevası üst - ast ilişkisidir. Öğretmen - öğrenci , patron - çalışan , ebeveyn - çocuk ilişkisi gibi. Mevzunun içeriği önemli olmaksızın hoşgörü sahibi , gayriihtiyari de olsa muhatabının veya muhataplarının yukarısında bir konuma kendisini yerleştirmiş olur. Ayrıca hoşgörü ; karşı tarafın düşüncesini , tavrını , fiilini zımnen de olsa kusur , kabahat ya da en hafifiyle hata kabul etmek olur. Halbuki algılar , düşünceler , hisler kişiseldir ve bireysel olan ise genel geçer doğru kabul edilemez. O halde böylesine bariz bir gerçeğin aşikar olduğu hengamda , neden insan hoşgörü yaftasını perde edinerek kendisine paye biçer ? Elbette insanın doğru , yanlış kabul ettiği hususlar vardır. Tıpkı diğer insanların da doğru , yanlış kanaatlerine sahip oldukları gibi. Ancak bir tavra , fikre , fiile katılmıyor veya beğenmiyor olmamız kendimize rütbe verebilme hakkına sahip olduğumuz anlamına gelmemeli.
Öyleyse doğru ifade * tahammül etmek * olmalı. Zira tahammül ; her ne kadar doğru bulmuyor olsak da kendimiz dışındaki hayatların da önem arz ettiğini beyan eden bir denklik ifadesidir." Diye düşünürken , gözleri bilgisayar ekranında yansıyan görüntüsüne takıldı." Ben şimdi neden bunu düşünüyorum " diye mırıldandı , aptal ve yersiz bir tebessümle. " Belki de yıllardan beri yalnız yaşıyor olmanın doğurduğu iletişim ihtiyacı veya kendime dair olan sıkıntıları görmezden gelerek , yaralarımı sağaltma gayreti , kim bilir ! Sahi kim bilir ? İnsan kendine dair olanda bile izahtan bu denli yoksunken veya kendisine dahi itiraftan kaçıyorken , hariçten biri ya da birilerinin rüzgarında savrulmasına şaşırmak abesle iştigal olmaz mı ? " Diye düşünerek , kendi sorusunu cevaplandırmaya çalıştı. Gözlerini tavana dikerek " offf , artık düşünmek istemiyorum " dedi. Sanki zihni , hiperaktif bir çocuk edası ve enerjisiyle daldan dala konarak kendisini meşgul etmek istiyordu. Belki de aklı , " sana rahat yüzü göstermeyeceğim " diyen , her daim tetikte bekleyen bir kan davalısına dönüştü. " Ama neden " dedi , " neden " , çaresiz ve yalvarır bir ses tonuyla. " Sormadan , sorgulamadan asude bir zaman dilimi , sadece biraz huzur istiyorum , hepsi bu . " Diye mırıldandı , kendini zihninden koparmak istercesine. Ama kendisi de biliyordu ki , bu asla olmayacak. Zira tabiat boşluk kabul etmez ve her boşluk dolmaya meyyaldir. Şu veya bu şekilde dolacak ya da dolma gayretinde olacak. " Öyleyse eksik olan nedir ? Bu boşluk nerede , nasıl bulurum ? Büsbütün hayatımı mı , ruhumu mu yoksa sadece zihnimi mi sigaya çekmeliyim ? " Diye düşünürken , duraksadı ve birden ayağa fırladı , sabahın ilk ışıklarına selam verir gibi , yüksek tonda bir kahkaha ile. " Aklım " dedi , " aklım yine bana oyun oynuyor. Ben ondan kaçmak isterken , o yine beni meşgul ediyor. Zaten bana söz hakkı tanımazken , sanki bir çıkış yolu bulmamı sağlayacakmışçasına müşfik bir tavır sergileyerek , yine beni kendisiyle meşgul ediyor. Oysa tek önemsediği kendisi." Yatak odasına hışımla giderken " ben sana yapacağımı bilirim dedi." Her zaman yaptığı gibi uyku hapından bir tane içerek yatağına uzandı. Sanki bir mücadelenin galibiyet sefasını sürer gibi...
Öyleyse doğru ifade * tahammül etmek * olmalı. Zira tahammül ; her ne kadar doğru bulmuyor olsak da kendimiz dışındaki hayatların da önem arz ettiğini beyan eden bir denklik ifadesidir." Diye düşünürken , gözleri bilgisayar ekranında yansıyan görüntüsüne takıldı." Ben şimdi neden bunu düşünüyorum " diye mırıldandı , aptal ve yersiz bir tebessümle. " Belki de yıllardan beri yalnız yaşıyor olmanın doğurduğu iletişim ihtiyacı veya kendime dair olan sıkıntıları görmezden gelerek , yaralarımı sağaltma gayreti , kim bilir ! Sahi kim bilir ? İnsan kendine dair olanda bile izahtan bu denli yoksunken veya kendisine dahi itiraftan kaçıyorken , hariçten biri ya da birilerinin rüzgarında savrulmasına şaşırmak abesle iştigal olmaz mı ? " Diye düşünerek , kendi sorusunu cevaplandırmaya çalıştı. Gözlerini tavana dikerek " offf , artık düşünmek istemiyorum " dedi. Sanki zihni , hiperaktif bir çocuk edası ve enerjisiyle daldan dala konarak kendisini meşgul etmek istiyordu. Belki de aklı , " sana rahat yüzü göstermeyeceğim " diyen , her daim tetikte bekleyen bir kan davalısına dönüştü. " Ama neden " dedi , " neden " , çaresiz ve yalvarır bir ses tonuyla. " Sormadan , sorgulamadan asude bir zaman dilimi , sadece biraz huzur istiyorum , hepsi bu . " Diye mırıldandı , kendini zihninden koparmak istercesine. Ama kendisi de biliyordu ki , bu asla olmayacak. Zira tabiat boşluk kabul etmez ve her boşluk dolmaya meyyaldir. Şu veya bu şekilde dolacak ya da dolma gayretinde olacak. " Öyleyse eksik olan nedir ? Bu boşluk nerede , nasıl bulurum ? Büsbütün hayatımı mı , ruhumu mu yoksa sadece zihnimi mi sigaya çekmeliyim ? " Diye düşünürken , duraksadı ve birden ayağa fırladı , sabahın ilk ışıklarına selam verir gibi , yüksek tonda bir kahkaha ile. " Aklım " dedi , " aklım yine bana oyun oynuyor. Ben ondan kaçmak isterken , o yine beni meşgul ediyor. Zaten bana söz hakkı tanımazken , sanki bir çıkış yolu bulmamı sağlayacakmışçasına müşfik bir tavır sergileyerek , yine beni kendisiyle meşgul ediyor. Oysa tek önemsediği kendisi." Yatak odasına hışımla giderken " ben sana yapacağımı bilirim dedi." Her zaman yaptığı gibi uyku hapından bir tane içerek yatağına uzandı. Sanki bir mücadelenin galibiyet sefasını sürer gibi...
YORUMLAR
Hoşgörüyü ve tahammül etmeyi kaleme almışsınız kendi bakış açınızla. Ben de kendi fikrimi paylaşmak istiyorum izninizle.Hoşgörü özellikle üzerine basa basa vurgulamak istediğim bir konu. İnsanlığın bir parçası.Dilimiz , dinimiz, etnik kökenimiz, cinsiyetimiz ya da fikirlerimiz farklı olabilir. Ancak ortak paydada buluştuğumuz özelliğimiz insan olmamız.Karşımızdaki insanlara her türlü ayrılığa rağmen insan olarak saygı gösterebiliyorsak zaten hoşgörülüyüz demektir en alasından...
Dikkatimi çeken başka bir konu son paragrafta dile getirdiğiniz durum.Kahramanın kim olduğunun önemi yok. Belki kendiniz ya da hayali biri. Sakın haaaaaaaaa bir daha uyku hapı içmesine izin vermeyın:))))))Ne çok yan etkisi var bilmiyor olamazsınız
Alzheimer riskini ciddi oranda artırıyorlar. Bağımlılık yapıyorlar.Ömürden çalıyorlar.Uyku ilacı kullananların kullanmayanlara kıyasla daha erken öldüğü bilinen bir gerçek. Uyku ilaçlarının kalp krizi geçirme, ve kansere yakalanma riskini artırdığını işaret eden bilimsel çalışmalar olduğu kesin.
Ayyyy ne çok yazmışım. Kusura bakma Izm-Ank...Kafanı şişirmediğimi ümit ediyorum ve hoşgörüne sığınıyorum:))))))))