gamyun.net'i doğru görüntüleyebilmek için tarayıcını güncellemelisin, güncelleyemiyorsan başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsin.

BLOG

Gel Gel Güzelim Gel Hiç Acımıcak ;)

28 Aralık 2020, 07.54
A- A+

Ruj sürmek istiyorum ruj!!! Bayatladılar oldukları yerde caaanım rujlarım!! Delirdi mi, diyorsunuz benim için? Evet, elbette delirdim, siz daha delirmediniz mi? Pes vallahi, çok sağlammış sinirleriniz! İnsanlığımızdan çıktık bildiğiniz. Dokunulası, öpülesi sevdiklerimiz var hayatımızda ama yanlarına yaklaşamıyoruz. Bitki gibi bir şeylere döndük; hem de en yapay, en plastik tarafından. Görüntü yok, his yok, ses yok! Düşünsenize sesleri, seslerimiz bile robotik oldu.  Artık insanların seslerini duymak istiyorum; kağıt, bez hışırtısı olmadan, çıplak, yalın… Ve elbette ölmeyelim istiyorum her Allah'ın günü 250'şer 250'şer!!

Neyse ki buldular. Bilimin erdemi, her zaman insanlığın kurtarıcısı. Faydası olan, emeği geçen tüm bilim insanlarına, şimdi olmasa da ileride minnet duyacağız fikrimce buldukları covid19 aşısı için. Şimdi bazılarımız, bu minneti duymak yerine, garanti olmayan bir geleceğin peşine düşüp aşı karşıtlığı yapmaktalar. Hayır anlamadığım şu; geleceğini korumak adına aşıya karşı dururken, hemen önündeki yarının sana nurtopu gibi bir virüs getirmeyeceğini ve bu yüzden öteki tarafa gitmeyeceğini ne biliyorsun?? Öyle bir lanet virüs ki, kime ve canı ne isterse onu yapıyor. Üstelik aşı olmayan bireylerin, kendilerini korumaları yetmeyecek. Çünkü aşı olmuş olanlar, ne kadar duyarlı davranırlarsa davransınlar, bir şekilde bu virüsü taşıyabilecek ve bulaştırabilecekler olmayanlara.


Öğrendik, maalesef üstümüze vazife olmayan her şeyi uzmanlık derecesinde öğrendik: Sismik dalgadır, fay kırığıdır, artçıdır-öncüdür öğrendik; depremlerle öğrendik. Yağmur bulutlarını, jet akıntılarını, kümülüsleri öğrendik; seller bize öğretti onları. Rna aşısı nedir, nasıl çalışır; inaktif aşının içindeki virüs gebertilmiş virüs müdür filan… Hepsini bir güzel öğrendik. Allah unuttursun, bir daha hatırlatmasın bütün bu üstümüze vazife olmayan bilgileri bize.


Öğrenemedik, insan denen canlının her şeyin hükümranı olmadığını, doğayla uyumlu yaşamazsak başımıza bin çeşit belanın gelebileceğini bir türlü kavrayamadık, öğrenemedik. Bitkilerin, hayvanların yaşam alanını işgal ederken, bu işgalciliğimizi hiçe sayıp ve her yeri kendi yaşam alanımız addedip; bizi rahatsız eden varlıkları gözümüzü kırpmadan öldürdük. Hatta birbirimizi öldürdük. Öldürmemeyi öğrenemedik. Başımıza gelen bu virüs felaketi içinde bile savaşlar devam etti, inanılacak gibi değil. Esasında bizler "insan" olmayı öğrenemedik. "İnsan" olma gereğini de Allah hiçbirimizin aklından çıkarmasın.

https://www.youtube.com/watch?v=mI7ZAUobxR4

Bu görüntüler yayınlandığında, bir defadan fazla izleyemedim. Hani sövgü dışında söylenecek bir şey yok, yorum yapmayacağım. Covid geldiğinden beri aklımda, bu öldürülen adamın feryadı yankılanıyor, "nefes alamıyorum!!". Kim bilir Floyd'un alamadığı nefesin kefaretini ödüyoruzdur biz de yoğun bakımlarda. Hesabını veremeyeceği günahın vebalinin, insanın başına nasıl musallat olacağını yaradandan başka kimse bilmiyor. Bu da öyle bir düşünce…


Evet yine tatsızlaştım, tatlı bitireyim başladığım gibi. Yani neymişşşşşşş: Cısssssssssss aşı oluyormuşuz .p Bakın "acımıcak" da diyor zaten, korkmayın :)





YORUMLAR

29 Aralık 2020, 02.38
Hoşbulmuşum, sağolun OğuzKahan :) Galactik_pact hemfikiriz, önemli yazdıkların cidden. Üzerine iki laf etmek, hem de söylediğini daha bir yalın halde :) yazmak istiyorum. Tabii salon beyefendisi, pek muhterem ve canı çok çok sıkılan Cafo Beyin, bi mırnav kedi misali karmakarışık ettiği yumağın düğümlerini çözdükten sonra. Hani aklım henüz berrakken temiz temiz yazayım :) Konu önemli çünkü.


* Covid19 ilk kez rastlanan bir virüs ve evet bulaşıcı hastalık yaptı ki pandemiye neden oldu.


* Bireylerde farklılık gösteren birçok yönü var. Semptomlarında, bünyede oluşturduğu yıkımlarda, hastalığa vücudun verdiği tepkilerde ve hatta asemptomatik vakalarla kişinin kendisinin bile bihaber olduğu tablolarda... "Neden eşlerden birinde olup diğerinde olmadığı, aynı mekanda bulunan her bireyin bu virüse neden yakalanmadığı" türünde soruların cevabı bu. Ve aynı zamanda "virüs yükü" denen bir kavram öğrendik. Ne kadar çok virüse maruz kalırsak, bulaşma oranı o derece artıyor. Covid19'un, vücudumuza girmek için kullandığı  ace reseptörü müydü neydi, onların az olması, hasta olma ihtimalimizi düşürüyor. Çocuklar, bu ace reseptörlerini bünyelerinde az barındırdıkları için hasta olmuyor veya asemptomatik geçiriyorlar ağırlaşmadan.


* Testle elbette tanısı konulabiliyor, niye öyle yazdın anlamadım. Spesifik ilaç tedavisi yok bildiğiniz gibi, bu yüzden dünya bilim insanlarının öngördüğü faydalı olabilecek ilaçlar, doktorların da ayrıca denetiminden geçerek -hangi hastaya hangi ilaç gibi- hastalara uygulanıyor. İyileşen hastanın karantina süresi var. Ortalıkta dolaşıyorlarsa, gidip kendilerine hesap sormak gerek. İyileşen her hastada aynı düzey antikor gelişmediğinden, tekrar ne zaman hasta olabilecekleri de her bireye göre değişken. Ama bulaştırma potansiyelleri olduğu sürece karantinada kalmalılar sanırım.


*Değişik tanı kitleri bulundu Cafo. Kan testi, şu doğum kontrol kitlerine benzer tükürük testleri filan... Fakat mucize bekliyorsun. Hiç bilinmedik bir virüse karşı bulunan her türlü donanım vs. yeni icat olunmuş oluyor. Dolayısıyla bunun bir onay aşaması, üretim teknik geliştirme ve üretme aşaması oluyor. Bütün bunlar zaman istiyor.


*Şu çok önemli: Hepimiz bir şekilde dinliyoruz, okuyoruz filan. Öncelikle güvenilir bilgi kaynağını iyi seçmemiz gerekiyor. Ülkemizin bu alanda yetişmiş, yetkin isimleri var. Ben gayet güveniyorum onlara. Bir de bu bilgileri doğru okumamız gerek. Onların kendi aralarında akademik boyutta konuşmalarının medyada çok fazla dönüyor olması, bizlerin sanki daha çok kafasını karıştırıyor. Çünkü bilim insanı, 100'de 1 öngörülmeyen olumsuz bir ihtimal olsa bile, o ihtimali eksi hanesinde hep tutuyor, ki tutmak zorunda. Onların aldıkları eğitim ve şüpheyi elden hiç bırakmama özellikleri; bizde, "onlar da emin değiller" gibi yanlış bir algı oluşturuyor. İlaç prospektüsleri mesela;  çarşaf çarşaf yan etki yazıyor. Düşünün; baş dönmesine iyi gelen bir ilacın prospektüsünde yan etkiler arasında "baş dönmesi" yazıyor. Varın siz hesap edin ne kadar ince eleyip sık dokuduklarını. Bilime güvenmeyeceğiz de neye güveneceğiz???


*Şimdi doktorlarımız bize çıkıp bu aşılar yapılmalıdır, diyorsa ki bunu dünya tıp otoriteleri söylüyorsa, yaptırmamak gibi bir yanlışa düşmemeliyiz gereksiz septik düşüncelerle. Zaten bu kaygıları oturtabileceğimiz bir zemin yok. Bir tarafta uyduruk kaydırık kaygılarımız, diğer tarafta bilim. Buyrun seçin yani.


*18 yaş altı aşı için, bir prosedür var sanıyorum, onun dışına çıkılamıyor zaten. Öncelikle çocuk deneylerinin bitirilmesi gerekiyor. "Vay ben kobay mı olacağım, bana ne önce millet gitsin olsun" diyerek, çocuklarımızın geleceğini düşünüyor olamayız bence. Senden önce zaten belli sayıda kişi üzerinde denenmiş olacak bu aşı. Faz3 geçilmeden hiçbir aşı onay alamıyor. Yok illa "ben Faz4'ü bekleyeceğim birkaç yıl geçsin bakalım, benim canım pek kıymetli" diyorsan; sanırım yarın corona olmayacağına, olsan da hayatta kalabileceğine dair elinde garanti belgen var. Bu kadar net. Akıl tek bir şeyi gösteriyor, görmemekte ısrar etmeyin.


Neredeyse corona yoktur, maske takmak manasızdır gibi noktalara varan yorumunu kınıyorum ben .p "Maskeyi doğru takmıyorlar; öyleyse maske faydasızdır ve hatta yanlış kullanımdan dolayı zararlıdır" gibi bir çıkarım yapmak akıllara zarar. Diğer konular; ekonomik, siyasi boyut filan benim için şu an konuşulması öncelikli şeyler değil Cafo, sonra belki muhabbet dönerse konuşuruz. Ömrümü yedin zaten n34omğıenm Sağlık Bakanı bile benim gibi eziyet çekmedi tek oturumda .p

29 Aralık 2020, 15.57
Çok güzel bir yazı kaleminize yüreginize saglık smile Resmi yalnız affınıza sıgınarak sorabilirmiyim '' Ve elbette ölmeyelim istiyorum her Allah'ın günü 250'şer 250'şer!! '' bunun 250 si varsa 300 de varmı acaba : )
29 Aralık 2020, 17.25
 Bence bayat bayat bilgileri bize satmayın okutmayın lütfen zaten pandemiden kusuyoruz başka değişik konular bulup yazsanız daha güzel ve iyi olmazmı sizcede ?
29 Aralık 2020, 21.56
Şimdi cezbecigim, söylediklerinde haklı da olabilirsin ancak, biri çıkıyor böyle bir hastalık var diyor. sonra birileri çıkıyor ve diyorki ilacı bu alın. ama bu süreçte hasta olanlar arasından iyileşip taburcu olanları da hesaba katarsak, panzehiri bulunmadan önceki hastalar nasıl iyileşti? sorusunu sordugum anda maalesef inancım kayboluyor ve bu durumun gerçeklik payını sorguluyorum. geçmiş yılların istatistiklerine baktıgımızda her yıl normal bildigimiz gripten 2,5 milyon insanın vefat ettigini görüyoruz. şimdilerde ortada bir Covik dolaşıyor ve gribin adı geçmiyor. hastaneye giden yakınlarım var. şuyum buyum var diyene yapıştırıyorlar pozitifi. ben sağlamım diyen negatifle çıkıyor. bence bu durum sorgulanmalı. bir hastalık yok demiyorum ancak ortaya hastalıkla alakalı olarak birilerinin insanlıgı tedirgin ederek üzerinden maddiyat sağladıkları da aşikâr...
30 Aralık 2020, 00.51
Cidden nasıl bayat, nasıl bayat gram değişiklik yok. Sadece koku kesifleşiyor. Hep Cafo'nun yüzünden oldu bunlar.

(Ben blogda bilgi içeriği görmedim beni seviyorsun, aşı olma gereği konusunda bir fikir yazısı bu. Siz sanırım çoook derin bir okuyucusunuz, yorumları da okudunuz. Görülen lüzum üzerine yazıldı, benim de yazarken canım sıkıldı açıkçası. Bu okuma aşkı için öncelikle teşekkür ediyorum.  Ve elbette; bu bassbayat bilgi şeysine, siz bir yorumcu olarak "aşı yaptırmak" ile ilgili fikrinizi ve sebebini yazarak bir ışık, bir görüş kattınız, bu çölleşmiş bayatlığa taptaze bir yeşillik getirdiniz. Çok merci.


Yeşillik demişken; Memo; teşekkür ederimsmile Resmi Yalnız; günde ortalama 250 kişinin öldüğünü dile getirilen bir cümleyi kullanıp, ondan bir espri çıkarıp -sanırım-, bir gülücükle de süslediğiniz soru cümlenizi iki kez okudum ama soruyu anlayamadı bu naçiz aklım. Ama günde 10 defa okuyup tekrar anlamaya çalışacağım. Kibar bir kişiliksiniz siz, maydonozlu börek davateniz aklımda. Bir sonraki altın gününüzde, büyük hanım da izin verirse geleceğim. Ben bizzat geleceğim hem de, öyle dublör yollayayım, maskeli balo kıyafetinde elalemi göndereyim filan yok, bizzat ben geleceğim :) Herkes de aşılanmış ve korono bitmiş olur inşallah o güne, beraber halay çekeriz. Vallahi iple çekiyorum maydonozlu böreği, çok yapılsın ama bol bol şöyle, maydanoz sıkıntısı yok nasılsa...

Ortak küme, kapa parantez)


30 Aralık 2020, 02.42
Yorumunun dikkat çektiğin kısmında yazdıkların çok mantıklı Galactic_pact. Yoksa bu kadar akıllı insanın -ki yakın çevremde, arkadaşlarımın içinde de var epeyce- , aşıya şüpheyle yaklaşmasının akla yakın hiçbir sebebini bulamıyorum. Aklımdaki soruya cevap vermiş oldun, teşekkür ederim. Sorgulamalıyız elbette ama kafamızı bulandırmadan. Eğer insan eliyle ve taammüden üretildiği doğruysa bu virüsün, karşımızda büyük bir akıl var demek. Bu aklın, korkuyu, korkuyla hizaya getirerek amacına ulaşmak istemesi tam bir kirli plan. Nasıl bir akıl oyunuysa artık, koronadan öldüğümüzü unutup; bir ihtimal ileride aşının bizi uf yapacağı endişesine gark olduk. Vallahi çok haklısın, tebrik ederim seni bu tespitin için.


Diğer yandan, kendiliğinden ortaya çıkmamışsa da bu virüs, insan eliyle öncelenmiş olduğunu düşünürüm. İlla gerçek kötülere ihtiyacı yok bu dünyanın berbat olması için, hepimiz potansiyel "kötü"yüz. Ben yaptığım gereksiz 12334445959. alışverişle, Makbule abla şar şar suyu harcayıp yıkadığı halısıyla, Hüsmen amcanın bitmek bilmez beton sevdasıyla... Kötüyüz yani, dünyanın altını oyan bilinçsiz kötüleriz hepimiz. Habitatın bir şekilde insan eliyle veya insan elinin neden olduğu gerekçelerle bozulması, dolayısıyla doğal beslenme döngüsü kırılan hayvanlar ve sebep oldukları virüsleri biliyoruz. Buzulların erimesiyle, yüzyıldır yüzü gözü açılmadık mikroorganizmalarla tanışacağız daha. Dünyanın çeşitli yerlerinde günlerce, aylarca cayır cayır yanan ormanların bize ödeteceği bir bedel olacak illa. Hani çok da yazmak istemiyorum, bayat bilgi verip insanları sıkmayayım, herkes alim ulema malum:) Yani işte dediğim gibi Galactic_pact; hiç mi hiç ihtiyacımız yok gerçek kötülere, bizler de yeterince kötüyüz halihazırda. Teşekkür ediyorum tekrar ufuk açıcı yorumun için.


30 Aralık 2020, 09.29
Şimdi Bellamycim; kafamızı hamur gibi yaptılar, anlıyorum seni. Ama böyle bir hastalık var, insanlar ölüyor, henüz ilacı yok, bu net. Neden herkeste ölümcül seyretmediğini, soruyorsan cevabı yukarıda ilk yorumumda var, git bi oku. Grip de üst solumun yolu hastalığı malum. Zaten grip vakalarının azalacağını öngörmüşlerdi maske kullanımından ötürü. Bakma, bize yeni, bize yabancı  bu maske olayı, Japonlar, Koreliler filan hep takıyorlar kış aylarında. Dolayısıyla bizdeki istatistiklerin, önceki yıla göre büyük değişkenlik göstermesi çok doğal çünkü biz daha önce hiç maskeyle dolaşmıyorduk.


Bu işten kimin kazançlı çıktığını söylerken neyi kastettiğini anlamadım açıkçası. Ama sonuçta bu pandemiyi bir şekilde bitirmesi gerekiyor dünyanın. Ve bunun tek çaresi aşı. Çocuklar virüsü alarak bağışıklık kazanacaklar, hani sürü bağışıklığı dedikleri; büyükler de efendi gibi aşılarını olup bağışıklık kazanacaklar ve virüs de bulaş yapamadığı için gidecek. Başka çaresi de yok. Ekonomi batıyor, millet kan ağlıyor, her taraf kapalı, aşı olmayacağız da ne yapacağız normale dönebilmek için? Ya aşı olacağız, ya da olmayıp Allah'a emanet aç karnımızla mezar kazacağız. Bu.

Teşekkürler görüşlerini paylaştığın için Bellamicim /çiçek :)

30 Aralık 2020, 12.04
Al benden de o kadar ruj sürmek istiyorum :) sevdiklerimle doya doya görüşüp sarılmak koklaşmak dilediğim gibi seyahat edip endişesiz korkmadan yaşamak istiyorum bıktık yıldık pandemiden...
Bizzat ya da yakın çevresinde yaşanmadan görmeden inanmayan büyük bir kesim var bu hastalığa ve etkilerine..
Sekiz gözle aşıyı bekleyenlerdenim çok şükür bulundu bir şeyler , aşı karşıtlarınıda şahsen önemsemiyorum ben 3 gün sonra aşı olurum onlar 5 gün sonra olur ama illaki olurlar zira olmayanları yarın birgün devlet dairelerine almazlar , otobüslere uçaklara binemeyip başka ülkelere gidemezler rutin hayatlarını devam ettiremeyeceklerdir , mecbur kalırlar ki kalsınlarda...Sizlerin aşı karşıtlığını yüzünden biz korka korka yaşayıp korunmaya çalışan kesim daha fazla mı yaşayalım bu buhran hayatı iyi valla...sanki içtiğiniz sigara yediğiniz gdo lu besinler alınan alkoller  deneyeceğiniz aşıdan daha az zararlı pehh...Benim gibi sıradan insanların aşı vurulacağı vakit anca haziran olur eylül olur diye düşünüyorum o vakte kadarda olumsuz bir etkisi varsa belli olur...
İç sesime tercüman olduğunuz için teşekkürler cezbe ✿
30 Aralık 2020, 14.15
Tekrar selam lar.. HADİ EVDE KAL TÜRKİYEM olsun sloganımm.. ; ))
30 Aralık 2020, 21.23
Şimdi cezbeciğim buda bir grip, buda öldürüyor(covik). diğer bizim gribimiz de grip, oda öldürüyor.  aradaki inandırıcılık seviyesinde ki fark şu. bizler daha önceki yıllar da Samsun'da, Artvin'de, Amerika'da, Venezuella'da gripten ölenleri medya yansımasıyla bilmedigimiz için umursamıyorduk. Halbuki bizim bildigimiz gripte en az Covik kadar tehlikeliydi. Bu olayı sadece medyatik olarak fazlasıyla önem arzettikleri için tedirginiz. o yüzden, aşı olarak bazı kapitalist güçlerin ekmegine yağ sürmek istemiyorum. Dün de örnegini verdigim gibi, ilacı geçen aylarda bulunamamış bir hastalık olan Covik'in geçen süreçte pozitif çıkan hastalarının, iyileşip taburcu olmaları çok denklemli bir tezat. Ha... Şu olsaydı, bir hastalık çıktı yakıp kavuruyor, tutulan ölüyor, yakalanan kurtulamıyor... Olsaydı, hiç tereddüt etmezdim. sanırım çelişkiler içindeki bir durumda bu kadar abartılan bir hastalığın aşısına ne kadar güvenilir o da ayrı bir Soru işareti...(???) ...
31 Aralık 2020, 11.04
Bi zamanlar Yelove vardı, her blogun altında, blogdan uzun yorum döşenirdi, bir de Yılmaz Özdil gibi, tek kelime yazıp satır atla yapardı, böylece blogdan 6 kat uzunlukta yorum yazardı ama muhtemelen kendisi de okumazdı. Bloga girince hızlıca aşağıya doğru kaydırdım, bir de ne göreyim, bir sürü yelove doluşmuş blog altına. E noldu peki? Ayda yılda bir gelen blog okuma hevesim de kaçtı gitti.

Beni böyle bir sıkıntıya sokmanın manası var mı? Hızlı okuma yaptım, arada covid-19, aşı ve başlıktaki hiç acımıcak kelimelerini gördüm. Muhteşem zekamla, yazının korona aşısıyla ilgili olduğunu anladım ama sıkıntılı olan şu; yazıyı ve altındaki yorumları okumaya inanılmaz üşeniyorum, okuyasım da yok. Şimdi okumaya başlasam, gece 12'yi geçer bitirmem. E yeni yıla nasıl girersen, tüm sene öyle geçermiş, 2021'i de cezbe yazısı okuyup, inşaatçısıydı, glaktik paktıydı, sıtar vorsuydu hiç uğraşamam.

O yüzden ricam, biri hızlıca, önce blogun 1 cümlelik özeti, sonrasında da, yorumların birer kelimelik özetini aşağıya iliştirirse sevinirim. Bunu da ne normal biri yapar ne ayık kafayla yapılır. O yüzden bize kafa 1 milyon bi amele lazım, öyle de birileri var mı bilemiyorum. O yüzden şunları bırakayım, birileri kullanıp, özet geçsin; smile Resmismile Resmi smile Resmismile Resmi
31 Aralık 2020, 15.13
Babil Prensesi; iyi ki geldiniz :) Beni hiç anlamayan bir erkek güruhuyla başbaşaydım :) Teşekkür ederim yorumunuz için. Sizin çiçeğiniz çok güzelmiş, benimki klasik ama kabul edin smile Resmi


Bellamycim; daha diyecek sözüm kalmadı. O zamana kadar dikkat et bari maskene filan, ne diyim 9nhmğev Düzen böyle olunca, hapşırsan kapitalizme hizmet ediyosun farkında değil misin? Amman sen sakın aşı olma .d Nasıl olsa olacaksın, istediğin kadar "olmam de".


Kaynatmış buraları canı çok sıkılan soru işareti :) Allah da seni güldürsün Cafo, cidden bi alemsin .ddddddd


Şimdi Gmsnn senin bu üşengeçliğinin gamsızlığının sonu nereye varacak bilmiyorum ben.

Özet:

Bir sabah vaktiydi. Her şey güzel başlamıştı. Ben bu aşı konusunu biraz fayda düşünerek çiziktireyim dedim.Bu kadar sıfırdan başlayacağımı bilmiyordum açıkçası. Sonra, Cafo geldi soru işareti kılığında. Ben de mümkündür olabilir herkes benim kadar takip edemeyebilir düşüncesiyle, Ateş Kara ve Mehmet Ceylan hocaya bağlandım uzuun uzunn konuştular.


Bunu gören yeşilciler, iki demet maydanoz kapıp geldiler. Birisi buhran geçirdi sıkıntıdan, beni bir güzel haşladı, bunları yazmamam gerektiğini, söyleyip konu başlığı verdi "mor çarşaflarla" ilgili yazacakmışım. Sonra, diğer arkadaş ki kendisi kibar birisi, bana asrın sorusunu yöneltti. Ne sordu diye sorma çünkü anlamadım. Bi ara onun revir blogda (üstteki Otherand"in) palamutu ağaca çıkardığını görür gibi oldum. Çok net değilim bu konuda onu da çok sorma. Bu versiyon blogların devam etmesi gerektiğini düşündüm bu arada; "Çıkın Çıkın Gelin Anacım" ve son perdede de "İster Gel İster Gelme"  covid'in  de grip aşısına evrilmesi gibi...


Neyse sonraa biz Galactic'le epey bir konuyu derinleştirdik. Nihayetinde; onun, yırtık tişörtle ve delik çorapla gezmesine, benim de ikinci el pazarına girip antikacılığa başlamama karar verdik. Sonra Bellamy, "lan bu grip gibi bi şey, olmuyorum aşı maşı, başlarım bu kapitalistlere" dedi gelip. Ben de ona "ne halin varsa gör" dedim. Akabinde Babil Prensesi, ruj sürme gereğimizle ilgili bana katıldığını, bu aşı karşıtları yüzünden eve tıkılıp kalamayacağımızı haklı bir serzenişle dile getirdi.


 Nihayetinde; Babil Prensesi ve benim ruj sürebilmemiz için herkesin aşı olması gerektiğine karar verdik. Bu yani...


Bu gece yılbaşı, herkes; ev büyükse başka bir odada, değilse de koltuğun başka bir tarafında otursun. Değişik bir geceymiş gibi yapalım, eğlenmeye çalışalım. Evlerin kullanımı eskiye göre yüksek artış gösterdiğinden, ev eşyası, mobilya sektöründen an itirariyle şüphelenmiş durumdayım, bu virüs onlar tarafından çıkarılmış olabilir. Süngerleri pırtlayan koltuklar, yayları gevşeyen yataklar (bilmem ne sebeple artık), efendim sonra yanan elektrik ocakları, fırınlar filan... Neyse; güzel yıllar olsun arkadaşlar,  bu yıldan iyi olsun en azından smile Resmi
31 Aralık 2020, 17.40
Dilim lal olaydı da, özet geçin demeseydim. 1 cümlelik özet dedim, blog yazısından uzun özet verilmiş. Bazılarının anlayışı gerçekten kıt smile Resmi

galactic_pact, en hakikatlı adam sen çıktın, bir cümle, tek kelime dedim, ikiletmedin, şakkadanak yapıştırdın.

-cafo, bu sitede, değerimi tek bilenin sen olduğunu biliyordum. Beni, lord gibi, kral gibi, imparator gibi hissettiriyorsun yiğidim. Yazdıklarınla, benim alçakgönüllüğüme vurgu yapmış olman, bana hitaplarında da tadında bırakman, gerçek bir dost, arkadaş, derebeyi olduğunu bana kanıtladı. Buna kimsenin itirazının olacağını da zannetmem.

Ayrıca yazdıklarından çıkarttığım sonuç şu oldu; bence biz aşıyı boş yere, Çin'de, Almanya'da orada burada arıyoruz. Aşıyı asıl bulan ve kendi üzerinde deneyen bilim-ilim insanı kesinlikle sensin. Eğer bulduğun aşıyı kendi üzerinde denememiş olsan, bu kafaya kesinlikle erişemezdin. Arıyorum sağlık bakanlığını, alsınlar hemen seni.
31 Aralık 2020, 18.12
Bazılarının da nezaketi kıt. Yönetici değil mi işte, ‘en iyisi’ dediğin bile böyle smile Resmi
31 Aralık 2020, 19.21
Eylvlh Başkanım adamın dibisin saygılar..
31 Aralık 2020, 21.01
Cezbe ile cafo'nun yorumlarını sentezlersek doğruyu buluruz diye düşünüyorum. İkinizin de çok haklı olduğu noktalar var. 
Öncelikle bilim ve tıp dünyası bu krizin özellikle başlarında topyekün çuvalladı. Cezbe'nin yazdığı şu sözün "*Şu çok önemli: Hepimiz bir şekilde dinliyoruz, okuyoruz filan. Öncelikle güvenilir bilgi kaynağını iyi seçmemiz gerekiyor. Ülkemizin bu alanda yetişmiş, yetkin isimleri var. Ben gayet güveniyorum onlara. Bir de bu bilgileri doğru okumamız gerek." hiçbir geçerliliği yok. Öyle bir isim söyleyin ki, bırakın Türkiye'yi, tüm dünyadan bahsediyorum, bu süreçte hatalı söylevlerde bulunmamış olsun. Ateş Kara ve Mehmet Ceyhan [Ceylan yazmış yorumda ama muhtemelen tapaj hatasıdır. Belki Mehmet Çilingiroğlu ile de karıştırılabilir ama ben Ceyhan üzerinden gidiyorum. Mehmet Ceylan isminde bir uzman varsa da kusura bakmasın artık, zira her yerden enfeksiyon uzmanı türüyor, takip etmek güç] isimlerini zikretmiş mesela. Ateş Kara Haziran ayındayken "salgın Ağustos ayında sıfırlanacak" diyordu. Gene aynı ayın içinde "Bulaş riskinin artık olmadığını" söylüyordu. Ateş Kara ve Mehmet Ceyhan'ın her ikisi de "Maske takmaya gerek yok. Sadece virüs bulaşmış olanlar taksın. Hatta sağlıklı insanların maske takması zararlıdır" tandanslı laflar ettiler. Bu insanlar mı güvenilir? Bilimin sürekli değişmesi, gelişmesi başka bir şey, milyonları ilgilendiren mevzularda böyle beylik laflar etmek bambaşka bir şey. Hele ki kafası rahat(sız) sayısının bu kadar fazla olduğu bir coğrafyada her televizyon kanalına konuşlanıp daha ne olduğu tam belli olmayan bir virüs için böyle yorumlar yaparsan virüsün yayılmasına da katkı sağlarsın. Çünkü insan psikolojisi, kriz anında kendi dünyasına en uygun sözü referans alır.
Sadece Türkiye değil ki, bu virüsün tüm dünyada bu seviyelere gelmesinin baş müsebbibi Çin Hükümeti ve Dünya Sağlık Örgütü (WHO)'dür. Hemen her virüs ilk görüldüğü bölgenin ismiyle anılır. Ebola, Mers, Kırım-Kongo, Lassa, Zika v.s hepsi bu şekilde isimlendi. Başta "Wuhan virüsü" diye adlandırılan virüsün iki defa ismi değişti. Hatta WHO'nun kendi sitesinde yayınladığı ilk metinlerde "Wuhan virüsü" ifadelerinden dolayı makalalerin hepsi kaldırıldı. Bu sadece psikolojik yaklaşım. Daha fenalarını da yaptılar: "Her şey kontrol altında", "virüs sadece hayvandan insana geçiyor", "pandemiye gerek yok", "Çin süreci çok iyi yönetiyor", "uçuş seferlerini kaldırmaya gerek yok", "Çin ile ticareti durdurmaya gerek yok", "maskeye gerek yok", "sadece yaşlılar risk altında" v.s diyen bizatihi WHO oldu. Dünyanın en bağımsız ve tamamen kitlelerin sağlığını düşünmesi gereken kurumun beyanlarına bakar mısınız? İşte bizim doktorlarımız da, hükümet yetkililerimiz de WHO'nun ağzından konuşmaya başladılar, onları referans gösterdiler. Böyle tutarsızlıklar ortaya çıkınca da komplo teorisi enflasyonu yaşanmaya başlandı, zira komplo teorilerinin en fazla beslendiği alan kriz ortamlarıdır. Her gün yeni bir komplo teorisiyle beynimizin ırzına geçiliyor. Ben hala bu virüsün tam anlamıyla ne olduğu, nasıl ve kime bulaştığı, ilerde kalıcı hasar bırakıp bırakmayacağı konusunun netlik kazanmadığını düşünüyorum. Mesela virüs ilk ortaya çıktığında bir anda yere düşüp bayılan, ten rengi değişen insan videoları, fotoğrafları servis ediliyordu. Şimdi bu tarz görüntüler yok. Gene başlarda çocuklar çok etkilenmeyecek deniliyordu ama geldiğimiz noktada sayısı her geçen gün artan çocuk vakalarını görüyoruz. Bu kadar belirsizliğin olduğu bir ortamda da insanların "aşı"lara karşı güvensiz olması doğal. Amerika ve İngiltere'de yapılmış iki araştırmanın linkini koyuyorum:
https://www.pewresearch.org/sciencesmile Resmi20smile Resmismile Resmi/u-s-public-now-divided-over-whether-to-get-covid-19-vaccine/
https://papers.ssrn.com/sol3/papers.cfm?abstract_id=3716874
Her iki araştırmada da aşılara karşı bir güvensizlik var. Bu araştırmalarda ilgi çekici olan unsur, aşılara güvenmeyenler ağırlıklı olarak sağlık çalışanları. İnsanların "aşı" ile alakalı bir problemi yok. Yani kızamık, grip, çiçek aşısına falan karşı gelmiyorlar. Güvenemedikleri şey covid aşısı. Bunun sebebi de belli: belirsizlikler.
Dün itibariyle Çin menşeli Sinovac aşısı ülkemize giriş yaptı. Daha faz 3 evresi tamamlanmamış, ilk uygulaması olan Brezilya'da etkinlik düzeyi verilerini açıklamayı üç defa ertelemiş, ne olduğu, ne vereceği belli olmayan bir aşı. "Çin malı" kullanımının Türk halkı üzerinde olumsuz bir imajı olduğu kesin. Genelde "çakma" diye tabir edeceğimiz ürünlerin çoğu Çin'de yapılıyor. "Çin aşısı" da bu şekilde zihinde kekremsi bir tat bırakıyor. Ama burada bilinmeyen şey şu: Çinliler yıllarca ucuz işgücü ve düşük hammadde sayesinde çok ucuz diye tabir ettiğimiz ürünler yaptı. İstenildiğinde gayet kaliteli ürünler yaptıkları çok açık. Bununla beraber "Çin aşısı güvenilir mi?" diye sorulsa kendi adıma "hayır" derim. Bunu ne "çin malı" tabirinden, ne de aşının bileşenlerinden dolayı söylüyorum. Yukarda söylediğim gibi, virüsün bu duruma gelmesinin sac ayaklarından biri verileri saklayan, yeteri düzeyde dünyayı bilgilendirmeyen Çin Hükümeti'dir. Haliyle "otoriter rejim"in hükümranlığını sürdüğü bir coğrafyanın ürettiği herhangi bir şeye güven duymuyorum, zira hiçbir şekilde şeffaflık yok. Koruma oranı ne kadardır, yan etkileri nelerdir, hiçbir açıklama yok. Çünkü dediğim gibi zaten faz-3 tamamlanmadı. E bir de bunları denetleyecek olan bizim Sağlık Bakanlığımız olduğuna göre, gel de bu aşıya güven :) 


Tüm bunların yanında bu virüsle başa çıkmanın "şimdilik" tek yolu da aşı. Yani gene bilime ve onun sağladığı güvenilir ortama muhtacız.

Daha önce burada "Talidomid Faciası"nı anlatan bir yazı yazmıştım. Talidomid diye antibiyotik türünden ilaç çıkarılıyor. Hayvanlar üzerinde falan denendiğinde hiçbir sorun görülmüyor. İlaç önce epilepsi hastalarının rahat uyuması için kullanılsa da bir süre sonra hamile kadınların sabah bulantısını önlemesi amacıyla uygulanıyor. Ve sonra tüm dünyada adına "fokomeli" denilen, kolsuz, bacaksız doğan onbinlerce. Dünya bir talidomid faciası daha kaldıramaz. Bu arada bu vakaların görülmediği ender ülkelerden biri Türkiye'dir. Nedeni ise o dönem Refik Saydam Hıfzıssıhha Enstitüsü gayet faaldi ve talidomid burada test edildi, zararlı olduğuna dair raporlar yazıldı ve ülkeye girişi yasaklandı. Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş yıllarındaki en büyük kazanımlarından biriydi bu enstitü. Öyle ki, şimdi ne halt olduğu dahi belli olmayan Çin'den aşı dileniyoruz ya, 1940 yılında Çin'deki kolera salgını için bu enstitüde yapılan aşılar gönderiliyordu. Peki ne oldu sonra? Önce Erbakan hükümeti 1997 yılında aşı üretimini durdurdu, sonra onun öğrencileri yani şimdiki hükümet 2011 yılında Hıfzıssıhha'nın kapısına kilit vurdu. Çünkü "yerli ve milli" olmak tam da bunu gerektiriyordu :) O kurum şu an açık olsa acaba kapı kapı aşı dileniyor olur muyduk?
Atatürk ve ekibi [konumuz gereği dönemin Sağlık Bakanı Refik Saydam] ülke için gerçekten müthiş adım atmışlar. Bir Hıfzıssıhha Kanunu yapmışlar ki 1930 yılında, sadece tek bir maddesini ekleyeyim de hepimize ders olsun:
Madde 83: "Cebri tecride tabi olarak müessasatta veya evlerinde tecrit edilen kimselerle 76. maddede zikredilen şahıslardan [76. maddemiz de şu: "Etrafında bulunanlara sari ve salgın hastalıklardan birini nakle vasıta olduğu muhakkak olan kimseler muvakkaten ve bu zail oluncaya kadar meslek sanatlarını icrasından hıfzıssıhha meclisleri karariyle menolunur" ] muhtaç olanlarının kendileri ve ailelerinin iaşeleri masarifi hükümetçe tesviye edilir."
Hadi sıkıysa mevcut hükümet bu kanunu uygulasın :)

31 Aralık 2020, 21.43
Cezbeciğim özür dileyere söylemem gerekirse, ben hiçbir hastalıgım için ilaç tedavisi kullanmıyorum. yani ilaç kullanmıyorum. kapitalist oyunların hepsine karşıyım diyelim :) hiçbir gribi ilaçla atlatmadım. hep dogal yollardan. agrı sızı grip nezle. ilk ilacım en iyi antibiyotik olan kekiktir. yumurta kırsam kekik koyarım içine :) yani demem o'ki bu kadar şeyi yazarken boşuna yazmıyorum. ilac denilen şey, bir tarafı iyi ederken diger tarafı bozup, bozdugu tarafada ilaç satmaktır. bu sebeble, ilaç+aşı+hap+ türevlerine Hayır!!! :) çiçek.
01 Ocak 2021, 17.31
Galactic; üçüncü göz var alnımın ortasında benim. Bu yüzden, sırları çözüp, gizemleri görebiliyorum smile Resmi Yoksa taaa burdan çorabını nasıl seçebilirdim:) Senin özetin de şahaneydi cidden. Bu arada, dil öğrendiğini yazmıştın. Özbekçe'yi ne yapacaksın bilmiyorum ama Farsça öğrensen, kim bilir neler neler yazarsın. İnşallah sıkılmaz, öğrenirsin.


Bellamycim; öncelikle Allah muhtaç etmesin, hep sağlıklı ol, ilaca şuna buna ihtiyacın olmasın inşallah. Ben de ilaç almayı pek sevmeyen biriyim. Ama gerekli olunca tıpış tıpış alıyorum. Bu grip değil, hasta olanlar neler neler anlatıyor yav, ne alakası var griple! Şimdi  sen kendi bünyene güveniyorsun, olsam da atlatırım, diyorsun; peki senin bulaştırabileceklerin bakalım aynı performansla cevap verebilecekler mi bu virüse? Onlar da aşı olsunlar, dersen döverim nm4ığanmıanhm /çiçek :)


Bu arada; Gmsnn'nin ideal yorumcu tipini bulduk: 16Memo; 3 yorum, 4 cümlede işi bitirmiş. Kendisine ve sahibi olduğu bu blog portala, nice 16Memo'lar dileyeceğim ama ucu bana dokunur diye yapmıyorum smile Resmi

01 Ocak 2021, 17.37
Biradam; yapılacak şey miydi şimdi bu, ben ne güzel ortalığı toplamıştım biraz, darmadağın etmişsin:) Geçerliliği yok, dediğin paragrafı, cidden önemli bulduğum için şuracığa bi kopyalayıvereyim önce.

""Şu çok önemli: Hepimiz bir şekilde dinliyoruz, okuyoruz filan. Öncelikle güvenilir bilgi kaynağını iyi seçmemiz gerekiyor. Ülkemizin bu alanda yetişmiş, yetkin isimleri var. Ben gayet güveniyorum onlara. Bir de bu bilgileri doğru okumamız gerek. Onların kendi aralarında akademik boyutta konuşmalarının medyada çok fazla dönüyor olması, bizlerin sanki daha çok kafasını karıştırıyor. Çünkü bilim insanı, 100'de 1 öngörülmeyen olumsuz bir ihtimal olsa bile, o ihtimali eksi hanesinde hep tutuyor, ki tutmak zorunda. Onların aldıkları eğitim ve şüpheyi elden hiç bırakmama özellikleri; bizde, "onlar da emin değiller" gibi yanlış bir algı oluşturuyor. İlaç prospektüsleri mesela;  çarşaf çarşaf yan etki yazıyor. Düşünün; baş dönmesine iyi gelen bir ilacın prospektüsünde yan etkiler arasında "baş dönmesi" yazıyor. Varın siz hesap edin ne kadar ince eleyip sık dokuduklarını. Bilime güvenmeyeceğiz de neye güveneceğiz???""


Özellikle bold karakter yazdığım yeri, takip edenlerin bir kez daha okumalarını istediğim için kopyaladım bunu. Hem de Ateş Kara ve Mehmet Ceylanhan .p (Allah diline düşürmesin, tapaj hatası değil, karıştırıp duruyorum soyadını)  hakkında yazdıklarına, benim düşüncem için bir temel oluştursun istedim. Bu insanların, halkın sağlığıyla oynayacak şekilde, milyonların karşısına çıkıp emin olmadıkları bilgiyi verdiklerine inanmıyorum. Gidişata göre, doğru bulduklarını elbette söyleyebilirler. Üstelik cımbızlama, yanlış anlamaya çok elverişli bir yöntemdir. Örneğin, hangi koşulda, hangi soruya cevaben "maske kullanımının zararlı" olduğunu söylemişler? Normal şartlarda, sağlıklı bir insanın maske takması elbette tercih edilesi bir şey değil, nihayetinde daha çok karbondioksit soluyacak çünkü. Bunu belirtmişlerse, bunun meali "maske takmak zararlıdır" olmamalı bence.


Bununla beraber, elbette her türlü git-gel yaşandı, doğrular yanlış yanlışlar doğru oldu. Buna katılıyorum. Fakat bu kadar eleştirmeden önce, yaşananın, herkes için bir ilk olduğunu unutmamalı. Daha önceki pandemide böyle olmuştu/olmamıştı, diyebileceğimiz bir yaşanmışlığımız yok, ki tıp dünyasının da yok, şimdiki jenerasyondan söz ediyorum. Ben covid çıktığından beri maske takıyorum. Takılsın, takılmasın tartışması olurken de takıyordum. Neden? Çünkü dediğin gibi, bilgiler sürekli yenileniyordu, önce kendi aklıma güvendim yani. Fakat AŞI, bugün doğru, yarın yanlış olmaktan uzak bir buluş. Olsa olsa geliştirecekler bundan sonra.


Aşıyı bu kadar çabuk bulmaları mucize gibi bir şey tabii. Ama bu mucizeyi, gece gündüz laboratuvarlarda virüslerle iç içe çalışarak yaptılar. Pandemi olduğu için böyle çabuk buldular , bunda güven kırıcı bir durum göremiyorum ben. Minnettarım hepsine cidden. Üstelik bizim bilim insanlarının bulduğu MRna aşısı, daha önce de kanser için çalışılıyormuş. Ben eminim, önümüzdeki yıl kanseri tarihe gömecekler. Allah hepsinden razı olsun, güvenim gayet yerinde benim bilim adamlarına.


Çin, bilimde es geçilecek bir ülke değil. Snovac, zaten daha önce de aşı alıyor olduğumuz yetkin bir firma alanında. E şimdi ben bu gerçeği geçip de kafalarımızda oluşan  "her şey 1 lira, gel vatandaş Çin malına" nidalarına mı kulaklarımı açmalıyım. Sapı samanla niye karıştırayım ki. Virüs çıktığında, yapısını çözümleyip dünyaya sunan Çin değil mi. Bu sayade dünyanın değişik ülkelerinde aşı bulunmadı mı. Hem unutmayalım, son teknoloji diye kullandığımız her şeyin bir kenarında "Çin'de üretilmiştir" yazıyor. Bu aşı muhabbeti başladığı ilk günden beri, ben Çin aşısı olmak isteyenlerdenim. İnaktif aşı nihayetinde, ölü virüs bana ne yapacak, en fazla fayda etmez ki o da mümkün değil. Ateş Kara hoca, evelsigündü galiba; aşı olarak alacağınız risk, arabaya binip bir yerden bir yere gideceğinizde alacağınız riskten daha azdır, dedi bu arada antrparantez.


WHO ne dedi, hükümetler nasıl tutum takındı vs. gibi konularlar hiç alakalı değilim şahsen. Güvenebileceğim tek şeye odaklanmayı tercih ediyorum. Medyadaki bilgi kirliliğini dile getirdim, her şeyi, her kaynaktan dinlememek, okumamak gerekiyor. Virüslerin çıktıkları yerin adını alması konusunun spekülasyona maruz kalmasının nedeni de gayet açık. Çin, virüsün kendilerinden kaynaklı olduğunu düşünmüyor, o konuyla ilgili değişik görüşler var.


Sonuç olarak ortada olan gerçek şu: Aşıyı buldular. Bu aşı, virüsü insana bulaştığı anda zararsız hale getiriyor veya mukozanın içine almıyor. Bu bilgi net bir bilgi. Faz3 deneylerinin, Brezilya'da bitmesi de beni çok ilgilendirmiyor. Türkiye'de bitmesi, benim için gayet yeterli. Yerli aşı da onaylanacak daha sonra. Ona da güvenilmeyecek mi bilmem. Eğer yerli aşıya güven duyuluyorsa; Çin menşeli veya herhangi bir ülkenin aşısının da halka yapılmadan, bizim aşı bilim merkezlerimizden geçmeden, hiçbir aşının onaylanmayacağı bilinmeli,  gelecek ve Türk kurumlarınca onaylanmış  her aşıya güven duyulmalı. Nihayetinde aşıyı bulanlarla denetleyenler aynı faaliyet alanındalar çünkü. Benim mantığım bunu söylüyor.


"Sağlık Bakanlığı onaylayacaksa yandık" türü söylemler, bizi bir noktaya götürmez şu saatte. Hem doğru da bulmuyorum bunu. Benim de eleştirilerim var elbet  pandemide izlenen hükümet politikalarına ama fena da yönetmediklerini söylemem gerek. Dert bir değil, elvan elvan malum bu ülkede. Neyse, gereksiz zaten bu konuyu siyasete bağlamak. Çünkü bilim adamlığı, doktorluk ulviyet taşır; her türlü siyasi dalaveranın üzerinde ve temiz bir yerdedir. O yüzden, tek güvenebileceğimiz de onlardır.


Hıfzıssıha kurumuyla ilgili söylediklerine tamamen katılıyorum. Ata'ma saygılarımı sunuyorum her zamanki gibi, özledikçe daha bir özlüyoruz. Eğer Ata'nın izini kaybetmeselerdi, bu ülke abad olurdu, hem de her yönden. Türkiye'nin bir Almanya olmadığının idraki içinde olarak talep oluşturma zorunluluğumuz var. Gerisini, berisini, "niye"sini konuşabiliriz elbette. Fakat önümüzdeki problemi çözmeden büyük gereksizlik olur kanaatindeyim. Bizlerin her şeyi devletten bekleme gibi bir lüksümüz yok, gerçek bu. Üstelik bu denli ekonomiden şikayet ederken, olmadık paranoyalara kapılıp aşıya nazlanmak da biraz şimarıklık gibi geliyor bana.

Teşekkür ederim Biradam yorumun için, görüşlerini paylaştığın için.


Yorum yapabilmek için ÜYE GİRİŞİ yapmalısın