Bir Çığlığın Ardından
11 Ocak 2021, 00.04 A- A+
Kalabalığın içinde, insan seslerinin uyumsuz uğultusu arasında bir gök gürültüsü gibiydi çığlığı. Bu çığlık, yığınlar altında ezilmekte olan bir ruhun umutsuz mücadelesiydi. Duyup dehşete düşmemek görüp çıldırmamak mümkün değildi.
Yaşadığı kargaşanın ne olduğunu dahi anlayamadan yere düştü ve kendini kaybetti. Bir süre sonra sessizlik kapladı zifiri karanlığı…
Kendine geldiğinde düşünceleri belirsiz bir korkunun içine hapsolmuştu. Kalbi hızla çarpıyordu. Onun için kaçınılmaz bir kader olan o anda nefes almak için mücadele etti. Her nefes alışında burun deliklerinden giren soğuk beton kokusunu ve ciğerlerindeki acıyı hissediyordu. Birkaç dakika öylece kalakaldı. Karanlık tüm benliğini sarmışken can havliyle hızlıca olanları anlamaya çalıştı. Geçen süre boyunca sürekli terlemişti. Teninin değdiği beton ıslanmıştı ve hissettiği soğuk yüzünden titriyordu. Yaşadıklarını anlamlandıramadıkça paniklemekte ve içindeki karmaşa büyümekteydi. Bulunduğu durumdan kurtulma umuduyla hareket etmeye çalıştığında bacağındaki acı beyninde zonkladı. Bir süre kıpırdamadan bekledi ve son nefesini harcadığını kabullenerek istemsizce inledi. Çaresiz durumda kalmanın verdiği ürpertici korkuya daha fazla dayanamadı ve gözleri yavaşça kapandı.
Baygın geçen uzun saatlerin ardından göz kapaklarını hafifçe araladı ve yeniden kendine geldi. Ne olduğunu hatırlamaya çabalarken bacağının acısı ile durumunu anımsadı. Sadece başının önünde biraz boşluk kalmış bedeni ise kırık tahta parçaları ve beton arasında sıkışmıştı. Kapana kısıldığı bu yerde gücünü toplayıp son bir gayretle kurtulma hamleleri yaptı. Her hamlesiyle daha çok ezildi bedeni. Daha önce yaşadığı kıyameti adeta yeniden yaşıyor gibiydi. Üstelik midesi de bulanmaya başlamıştı. Onun için zindana dönüşen bu daracık alanda, beton parçaları arasında en ufak mücadelesinin ne kadar ölümcül olabileceğini kavramıştı artık. Öngörebildiği bu olasılığın çaresizliği içinde hiç kıpırdamadan beklerken sonunun ölüm olacağı fikrine inanmaya başlamıştı artık. Yorgun bedeni usulca uykuya dalarken ölüme doğru iyice yaklaştığının farkına vararak teslimiyete hazırlandı ve dua etmeye başladı.
Saatler geçtikten sonra daldığı uykudan uyanmasına sebep olan cılız bir ses duyuldu.
“Sesimi duyan var mı?”
Kendini duyurabilmek için olanca gücünü harcadı ve ruhunun derinliklerinde yeni doğan bebeğin ilk ağlamasına benzer bir çığlık attı. Bu kez duyduğu insan seslerinin uyumsuz uğultusu arasında uzanan eller onu kurtarmıştı ancak öncesinde yaşadığı çöküş, doğum lekesi gibi hep onda kalacak, hiç silinmeyecekti.
Fever Ray - If I Had A Heart
YORUMLAR
Yazının ilk paragrafını okurken farklı bir beklenti içine girdim sonuçtan bağımsız. Daha soyut devam edersin diye düşünmüştüm açıkcası.
Ayrıntılı yorumu daha sonra yazacağım, bi selam vereyim şimdilik dedim.
Uzun zaman olmuştu, yeniden yazman güzel. Görüşürüz...
Yazının ilk paragrafında ezilmekte olan ruh kavramı dikkatimi çekti.
Ben ruh kavramı üzerinde daha çok durursun diye beklemiştim, ruhun içinde bulunduğu karmaşa vs. vs. vs.
Olayı bedensel acıya dönüştürdüğünde hım dedim, yazı farklı bir konuya değiniyor, eyvallah dedim, bekledim sonunu.
Yazıda bahsi geçen konuyu Allah kimseye yaşatmasın. Cezbenin de belirttiği gibi betimlemer güzel, anlatım iyi, seçtiğin kelimeler yerli yerinde falan.
Kalemine sağlık..
Notunuz: Bir süre önce cenazenin nasıl defnediğildine yönelik bir sürü video izledim. Cenaze mezara nasıl yerleştirilir, üstüne tahtalar nasıl bir düzen içinde konur vs. Nasıl bir manyaklık haliyse artık.
Ciddi anlamda ölümden ürker bir moddaydım o sıralar; sonra onu izlerken, bunu izlerken başka şeyler de buldum.
https://www.youtube.com/watch?v=oh1sbbBiLIE
Aleme verir talkını kendi yutar salkımı, hesabı. Nolacağız biz böyle inşaaaaatçı?
Şimdi efendim, saçma diye nitelendirdiğin yazılar altına girip, saçmanın minik saçması tarzında yorumlar yazıp, saçmanın saçmasının saçmalıklarının saçmalığını severek takip eden yorum okuyucularına saçma şekilde laf edersin.
Say şimdi bir cümle içinde kaç tane "saçma" kelimesi kullanmışım ve bu kelimeleri saçmalık düzeyinde nasıl doğru kullanmışım gör.
Yazı sahibi hakkında da üç beş kelam edelim, görüyoruz ki şahıs karizma yoksunudur, Karizmadan yoksun biriyle nasıl karizmatik tartışmalar yapılabilir, nasıl yazı altı hareketlendirilebilinir soruyorum sana inşaaatçı.
Neyse ki ben varım, neyse ki möhteşemim. Sizin için, sizler için şahısla iletişime geçmiş bulunuyorum.
Şok Şok ŞOKKKKKKKKKKKK : Ehl-i_Kalb kimdir? Tüm bilgiler elimde, Tanınmış bir yazar mıdır yoksa yeni yetme haytanın teki midir, tüm bilgiler bende. Kullandığı pc nin markasına, mutfak dolabında duran makarnasına kadar olaya hakimim. Benim yani :))))))
Hahahahaha inşaaaatçı gözlerin yerinden oynadı di mi :)) "Hııı bebe sen misin" mi diyorsun. Benim desem şaşırmazsın dimi.
Çok heveslenme yine de sen, değilim elbet. Neyse, yazarımız sizlere yorumlarınız ve güzel sözleriniz için teşekkürlerini benim aracılığımla sunmak istedi.
Ayrıntılı bilgi almak için bana müracaat edebilirsiniz. :))))
********************************************
Cezbem haklısın ikimiz de şahaneyiz Toplum buna hazır mı bilemiyorum tabii. :))) Seviyorum seni...
Kulak verin bu dediklerime,
Kimi bir bakışı ile yapar bunu,
Kimi dalkavukça sözler ile…
Korkaklar öpücük ile öldürür…
Yürekliler kılıç darbeleriyle.
Kimi gençken öldürür sevdiğini
Kimi yaşlıyken.
Şehvetli ellerle boğar kimi
Kimi altından ellerle
Merhametli kişi bıçak kullanır
Çünkü bıçakla ölen çabuk soğur
Kimi yeterince sevmez kimi fazla sever
Kimi satar; kimi de satın alır
Kimi gözyaşı döker öldürürken
Kimi kılı kıpırdamadan
Çünkü herkes öldürür sevdiğini
Ama herkes öldürdü diye ölmez.
Oscar Wilde
Bu kadar hareket yeterli.....
Ben daha önce de yaşadım bunu akıllanmıyorum inşaaatçı.. Çay sigara
Cezbem, ismi lazım değil gittiğim bir banko salonundan kovuldum yakınlarda.
Duramıyorum ben Şerif Amca hesabı pislik yapmadan... Yani benden iş çıkmaz :)) Sevenim pek yok.
https://www.dailymotion.com/video/x67xtvl