gamyun.net'i doğru görüntüleyebilmek için tarayıcını güncellemelisin, güncelleyemiyorsan başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsin.

BLOG

Dava Dosyası: 2537 -OTOPSİ-

06 Mart 2021, 16.53
A- A+

İki el silah sesi duyuldu. Marketin, camları tuzla buz olan sensörlü kapısı arızaya geçmiş, arasında kalan yüzüstü uzanmış bedeni yutup, tekrar tekrar kapanmaya çalışıyordu. Adamın düşerken can havliyle tutunduğu ıvır-zıvır barındıran stand, kendisiyle birlikte yıkılmış; cikletler, çakmak ve küçük oyuncaklar ortaya saçılmıştı. Düşmenin etkisiyle çalışmaya başlayan oyuncak bir topaç; ekseni etrafında dönüyor, yanıp sönüyor, bu korkunç ambiyansi bozmak istercesine, bir çocuk şarkısının nakarat kısmını söylüyordu o mekanik sesiyle. Polis geldiğinde; markette çalışan çocuk, aradan bir on dakika geçmesine rağmen elinde silah, patronunun kan içinde kalmış, kapının darbeleriyle sürekli devinen,  gözleri açık ölü başına bakıyor ve öylece duruyordu kasanın yanında. Kapıya dönük duran namlu, çocuğun market sahibini vurduğunu işaret ediyordu. Olay Yeri İnceleme gelip cesette kurşun değil, kurşun izine dair bir sıyrık bile bulunmadığını söylediğinde  herkes şaşırmış, şaşkın bakışlar soru dolu bakışlara evrilip market çalışanı çocukta odaklanmıştı. Polis arabalarının siren ışıkları M.Ç'nin yüzüne vuruyor, mavi sarı harelendiriyordu bu dehşet içindeki yüzü. Çocuktan çıt çıkmıyordu, belli ki aklı ve ruhu o an'da kalmıştı. Kontrol edemediği nefesi, kuruyan dili damağı yüzünden, ağzının bir yanından salyası akıyordu. Neden sonra M.Ç kocaman olmuş gözlerini bir an olsun kırpmadan, elindeki silahı indirdi, elinin tersiyle ağzının kenarını sildi ve polislere döndü. BİR ŞEY... BİR ŞEY vardı polis abi!!!


Otopsi raporu geldiğinde, market sahibinin kalp krizinden öldüğü anlaşılacaktı. M.Ç'nin iki el ateş ettiği silahın, kurşun ve kovanları bulunmuş; iki atışın da cama isabet ettiği tespit edilmişti. Çocuktan alınan ifade; birinin, marketten ödeme yapmadan çıkmaya teşebbüs ettiği, market sahibinin ona doğru ilerleyip omzundan tutarak adamı kendine çevirdiği ve birkaç saniye sonra patronunun müthiş bir çığlık atarak yere düştüğü, yönündeydi. Tam o anda, BİR ŞEY diye söz ettiği yaratığı görmüş, daha önce duymadığı böğürtü, homurtu karışımı bir ses duymuş ve alelacele kasadan aldığı silahı ateşlemişti. M.Ç'nin bu ifadesi, ancak olaydan on gün sonra ve bir psikiyatri kliniğinde, doktor nezaretinde alınabilecekti.

Dava Dosyası 2537
Dosya Açık

--------------

Üzerinde saç kalmamış yağlı başını metronun camına yasladı. Hayat; içi çekilmiş, suyu kaçmış, damarlarındaki kanı artık dolaşmayan bir insan gibiydi onun için. Tam da kesip biçtikleri gibi... Bazen bu mesleğin onu olduğu hale getirdiğini; bazen de bizzat kendisinin böyle olup mesleğini buna göre seçtiğini düşünürdü. Bir adli otopsi doktorunun apatik olması, sonuçta mesleğine yarar bir şeydi gerçi. İyimserliği seçtiği bu noktada, ineceği durağın anonsu yapıldı. Yağlı başının izini metronun camında bırakıp hızla oturduğu yerden kalktı.

"Yaş 53, 80 kilo, erkek, barut izi yok, başında iki yönlü darp izleri ve kanama mevcut. Göz sinirleri, darbenin etkisiyle hasar görüp kilitlenmiş ve açık duruyorlar. Vücudunun başka herhangi bir yerinde darp izi  görülmedi"

Cesedin geliş raporunu okudu. Yıkana yıkana rengi kaçmış, kim bilir kaç kişinin kanına bulanmış, temizlenip hazırlanmış önlüğünü, katlandığı yerden alıp giydi. Tavuk kesme töreni, diyordu buna. Sıradan, rutin bir şey işte... Açıp bakacaktı, tavuğun başına ne gelmiş, komiserlere bir bir anlatacaktı.


Masanın başına, cesedin yanına gitti, kasap(!) önlüğünü başından geçirdi, bağladı. Ölü bedene, bistüriyle bir Y çizdi önce ve Y'nin gövdesini pubik bölgeye kadar indirdi. Kaburga kesiciyi alıp; kaburgalar ile göğüs kemiğine bağlı kıkırdak arasındaki sınır boyunca dikkatlice kesmeye başladı. Cesedin açık gözleri, bir miktar dikkatini dağıtıyor; gözü, sanki yaşıyormuş gibi tamamen açık bu gözlere kayıyordu. Ne de olsa ortamda, olağanın dışında tek şey buydu. Ara ara olurdu böyle, kapalı duran gözler, ölünün tüm ölülüğüne rağmen tak! diye açılabilirdi kas gevşemesine bağlı olarak. Dikkatini dağıtan ufak bir ayrıntıydı işte... Düşüncelerinden sıyrılıp tekrar elindeki kaburga kesiciye odaklandı. İnce bir kesim için elindekini bırakıp testereyi aldı ve kesimi bitirdi. Göğüsteki organları çıkardığında, şüphe götürmeyecek biçimde sonuca ulaşmıştı; ani kalp krizi. Otopsi fotoğrafçısının rahat çekim yapabilmesi için, çıkardığı organlarla beraber masadan uzaklaştı.


Bugün de bitmişti işi. Bir sonraki şüpheli vakaya kadar, sıkıcı hayatına geri dönebilirdi. Sadece bu işi yaparken mutsuzluğunu unuttuğunu düşündü, kendine acıdı. Hayatın sıradan mutlulukları için kendisini çok büyük; sıradan olmayanlar için de onlara ulaşamayacak kadar küçük hissediyordu. Kibir ve aczin çarpışması, onu gaz pedalı olmayan bir otomobile, benzinsiz bir uçağa benzetiyordu; kıpırtısız...


Bu can sıkıncı düşünceleri aklından silmek ister gibi sertçe sildi alnındaki teri, kağıt mendili ve  eldivenlerini tıbbi çöp kutusuna, cefakar önlüğünü kirlilik kısmına attı. Gerekli beyzbol dikişini ve ıvır-zıvır işleri asistana bırakacaktı. Cesede son bir kez bakıp çıkmak üzereyken, tavana dikili kurşun grisi gözler yine dikkatini çekmişti, nedense bir merak uyanmıştı onda, yaklaşıp bakmaya başladı. Dava dosyasını okumuştu, olayı biliyordu. Feri sönmüş, ışıksız bir çift gözden başka ne göreceğiyle ilgili hiçbir fikri yoktu bu merakını gidermeye çalıştığında. Ama merakı dindiğinde, ona hiç uğramayan korku mefhumunun ne menem bir şey olduğuyla yüz yüze gelecek ve hayatının sonuna dek, bu yüz yüzelikle kalacaktı.


O gözlerde gördüğü aksin, bilimle, gerçekle hiçbir bağlantısı yoktu. Ne gördüğünü ve bunun nasıl mümkün olduğunu, kendine bile betimleyemedi, izah edemedi. Market çalışanının, 'bir şey' diye ifade ettiği hırsız ucube olabilir miydi gördüğü!!! Aceleyle dava dosyasına tekrar göz attı. M.Ç, damarları açıkta duran tuhaf biçimli bir baştan, iki siyah çukurdan ibaret gözlerden ve çığlık atar gibi açık duran bir ağızdan söz ediyordu gördüğü şeyi tariflerken. Tam da biraz önce gördüğü akis gibi... Bu ifadeyi daha önce okumamıştı, daha önce görmediği ve bilmediği bir görüntünün, bilinçaltından çıkması mümkün olabilir miydi! Hem bir  göze bu denli yakından baktığınızda, kendi aksinizden başka bir şey görebilmeniz mümkün değildi ki! Kimseye bundan söz etmedi. Ne söyleyebilirdi ki zaten, delirdiğini düşüneceklerdi. Bu tuhaf yaratığın görüntüsünün, bir an olsun gözlerinin önünden gitmediği, kabus gibi geçen bir haftadan sonra bir karara vardı. Bu, onun son otopsisi olacaktı. İşinden istifa edip, kabuslarıyla birlikte taşraya, doğduğu eve taşındı.

Dava Dosyası: 2537
Durum: Açık
.
.
.

YORUMLAR

12 Mart 2021, 13.57
Senin ilmek ilmek dokuğun şeyi ben nasıl çatır çutur sökerim, yapar mıyım sence bunu :)))

Yapmammmmmm.....
Şurada birbirimizi anlayan kaç kişiyiz zaten :))  Birbirimizin aklından geçeni bile görürken kaçığı şaçığı, kapalıyı açığı, nasıl görmeyiz smile Resmi    Değil mi ama :)))) 

Ben heyecanla yazının diğer bölümlerini beklemekteyim, ölmeden önce adama gün yüzü göstertmişsindir inşaallah.  Umutluyum ben, kesin öpüşme olacak, sonrası senin araştırma ve fantezi dünyana kalmış smile Resmi  Gerçi pek araştırma da yapılamıyor, kaynak sınırlı. :)))   Nerden bildiğimi nerden bileceksin ki :)))

Şimdi özel mesajlar bölümüne gidip bir öpücük mü bıraksam diyorum, bil bakalım kimi öpeceğim :)))

Sana güzel bir şarkı daha, bi de dinlemek isteyen dinlesin tabii :))))
Seviyorum seni smile Resmi smile Resmi

https://www.youtube.com/watch?v=PdcZm64cplc




12 Mart 2021, 15.29
Keyifli bir yazı serisi olabilir. Bitmeden yorum yapmayı doğru bulmuyorum. Yalnız düşük bütçeli filmlerin klasik yanılgılarından nasibini almış gibi görünüyorsun. O filmlerde özellikle hastane sahneleri için bir uzman desteğine başvurulmuyor sanırım ya da o sahneler çok da önemsenmiyor. Yazının bu aşamasında ana öge otopsi odası olmasına rağmen artık okudukların mı hatalıydı, izlediklerin mi gerçek otopsiler değildi bilmiyorum ve fakat çoğu kısımda sorun var. Dört defa farklı yerlerde ve farklı dönemlerde otopsilere tanıklık etmiş biri olarak eğer adli otopsi yapılacaksa vücuttaki üç boşluğu [kafa, göğüs ve batın] açılmak zorundadır. Yazı konusuna göre bu bir adli otopsi, dolayısıyla işleme kafatasından başlamak gerekliydi. Bu işlemin yazı için önemi ise şu: kafatasını açmak için kulak arkasından bir kesi atılıyor, açılan kısıma el ile girilip deri, kafatasından ayrılıyor ve ön kısıma doğru gelip gözü kapatıyor. Yani otopsi esnasında müteveffanın gözlerini görmek pek de mümkün değil. Bir başka durum, bu kesip biçme, dikme işlerini doktor yapmaz. Eskiden hastane hademeleri falan yapardı, sonradan otopsi teknikeri diye bir meslek tanımı yaptılar. Doktorlar sadece komut verir teknikerlere, açılan bölgeleri inceler falan filan... Yazıda bu işlemi doktora yaptırmışsın, olmamış. [Tabii kendi tecrübelerime dayanarak söylüyorum bunları. Sistem değişmiş olabilir]


Yıllar evvel burada da paylaşmıştım ilk otopsi anımı. Eve döner dönmez yazdığım için üzerinde hiçbir değişiklik yapmadan sıcağı sıcağına yazmıştım, redakte falan da etmedim. O yüzden tapaj hataları, anlamsız cümleler falan olabilir, 


"İlk grup saat 9:00'da girdi içeri, gerçekten derse katılacaksanız elinizi çabuk tutun hadi" dedi görevli güzel kız.

Kantinde oturan bir grup insan birbirine baktı, "ama biz 9:30 diye biliyorduk" diye itiraz edecek oldular... Erken başlamışmış, haber vermişmiş, bizler dünyadan bîhaber olanlarmışız. "Sigaramızı içip gelelim" dediler, ben de o sırada tostumu bitirmekle meşguldüm, otopsiden sonra iştahım kaçar filan, neme lazım. 

9:30'da Adli Tıp Kurumu'nun labirentvari koridorlarında morgun yoluna düşen insanlar...
Kesif bir kokunun bize "hoş geldiniz" demesi...
Daha evvel çok defa almıştı bu burun ölümün kokusunu, söz gelimi bir hayata son veren mermi çekirdeğinin dayanılmaz ağırlığını avucumda hissederken veya vücuda girip yamulmuş bir bıçağın üzerindeki kanları temizlerken...
Ama hiç bir otopsi izlememişti bu gözler, internette gördükleri hariç.
Gerçeği başka türlü oluyor bu meretin, sevişmek ve porno izlemek kadar ayrı şeyler...
Yaşlı bir adam vardı köşedeki masada, ak saçlı, ak sakallı... koca göbeğinin altından çıkmış ayakları sarılı... Vücudu elektrik yanığıyla morlaşmış, yüzü, kafası bordo renk almış...
Daha öndeki masada bir kadın, o da şişman, boğulmuş sanırım...
Önce kafaları açıldı, ardından çeneden iki bacak arasına kadar tüm göğüs ve karın bölgeleri...
Bütün organları çıkarıldı birer birer...
Ardından "boşalmış" göğüs nahiyesinde kanların çorba kepçesiyle boşaltıldığını gördü bu gözler...
-"Hocam bak tartıyom, 1330 gram çıkacak" diyerek yaşlı adamın kafasından çıkan beyni teraziye koyan görevli, bir kaç saniye sonra "demiştim hocam, 1330 gram" diye seslendi doktora, o da gülümseyerek yazdı elindeki forma...
1330 gram.
Adamın sakallarını ağartan ömründe yaşadıkları, gençliği, eğitimi, evliliği, çocuklarını hangi okula göndereceği, maaşından arttırdıklarını ne şekilde değerlendireceği, aldığı konut kredisinin taksitlerini nasıl ödeyeceği... kızını isteyen çocuğa güvenip güvenemeyeceği... kahvede dün okeyde yenildiği eski ev sahibine yapmayı düşündüğü kötülük... hepsi orada tartıldı, gözümüzün önünde...
1330 gram.
Kadının beyninin ağırlığını duymadım... Aynı anda birden fazla kesim yapılan bir mezbahadan farksızdı orası... ama işlem aynıydı... Onun için de "çok sigara içmiş bu, akciğerlere bakın" dedi o masadaki doktor öğrencilere... Akciğerler "uzun süre iki paket winston light içti bu kadın ama geçen seneki zammın ardından Lark içmeye başlamıştı." diye fısıldadı belki, fakat işitmedi çoğu...
Koku...
Kafatasını açan/kıran o hızarımsı aletin sesi...
etrafa sıçrayan kanlar...
Tam "alıştım artık" dediğimde, yeni bir şey geldi önümüze...
Bir sedye üzerinde girdi içeri, insanın yol kenarında görse yanmış bir kütük diyeceği...
Sedye üzerinde içeri girdiğine göre kütük olamazdı - o zaman şekilsiz kara kütüğün üzerinde insanî bir şey aradım, ve evet, dişlerini farkettim... Birbirine kenetlenmiş dişler... Gözlerine ilişti gözlerim, gözden başka herşeye benzeyen...
"Ateşli silahla ölüm olayı bu, araç içerisinde infaz edilmiş, daha sonra aracı da yakmışlar" dedi hoca.
Aslında kömüre daha çok benziyordu, kütük daha biçimliydi o şeyden...
Koku daha da ağırlaşmıştı.
Ölüm yetmemişti ona- cezası daha büyük olmalıydı demek...
Kim bilir suçu neydi...
Şakalaşan görevliler...
Gülen, esprili doktorlar...
Parça parça cesetler...
Bir otopsi bitiminde yerde hortumla yıkanıp mazgala gönderilen beyin parçaları, kemik dokuları, iç organ kısımları...

"İşte bu" dedim mırıldanarak, yanımdaki kızıl saçlı kimyager bana baktı kokudan korunmak için ağzını/burnunu sakladığı maskenin üstündeki boş gözleriyle... "İşte bu... Buyuz biz... Bir mezbaha objesi..."


Mezarcı şarkı söyler mezarı kazarken, ve bir yandan da kemikleri, bulduğu kurukafaları atar kazdığı mezarın dışına... Hamlet ve Horatio gizlendikleri çalıların arkasında izlemektedirler onu...

Hamlet: Bu herifte hiç mi meslek ahlakı kalmamış yahu, mezar kazarken türkü çığırıyor!
Horatio: Aynı işi yapa yapa herhalde, hisleri yalama olmuş.
Hamlet: Öyle olacak, değil mi ki, kıt iş gören elin hissi de ona göre bol!
Soytarı: Derken sinsi sinsi yanaştı yaş,
Kapıverdi ümüğümden,
Ne oyun bıraktı, ne oynaş,
Beter etti ölümümden.
(Bir kafatası çıkarıp atar.)
Hamlet: Bir vakitler, bu kafatasının da bir ağzı, bir dili vardı, o da türkü yakardı. Şimdi bu dürzü, ilk cinayeti işleyen Kabil'in elindeki çene kemiğiymiş gibi çalıyor onu yere, Habil'in kafası budur diye sanki!... Şu anda bu eşşoğlu eşşeğin teptiği kafa belki de Tanrı'ya bile çifte atmaya özenen bir politikacının kafasıydı, kim bilir...
Horatio: Kimbilir, efendim...
Hamlet: Belki de "sabah şerifler hayırlar olsun efendimiz! Keyf-i şahâneleri nasıllar?" diye şakıyan bir mâbeyncinin kellesi. Belki de falanca lord hazretlerini kafeslemek için beygirine methiyeler düzen filanca lord hazretlerinindir...
Horatio: Neden olmasın efendim?
Hamlet: Öyle ya. Ama şimdi, Kurtiye Sultanı'nın emr-i hizmetinde, çenesi o yüzden kemirilmiş... Ve bir de tellakın süpürgesiyle oradan oraya savrulan bir hamam tası mübarek! Bu öyle bir inkılap ki, seyre de, akla da sezâ! Onca emek, onca masraf, kemikleriyle çelik-çomak oynansın diye mi yetiştirildi buncağızlar? Düşündükçe, burnumun direği sızlıyor...
Soytarı: Kazmayı salla, küreği savur,
Ser çarşafı, koştur bezi!
Yatağı hazır, çamur mu çamur,
Misafir et kerizi!
(İkinci bir kafatasını çıkarır, atar.)

Hamlet:Al bir tane daha! Bu da niye bir avukatın kafatası olmasın? Ama hile-i şeriyeleri, madde-i mer'iyeleri, evrâk-ı müsbiteleri, berât-ı zilliyeleri, alavere-i dalavereleri nerde kaldı acaba? Niye bu hıyaroğlunun kenef bir kürekle tepesinde tepinmesine ses etmiyor, neden acele tarafından bir bedenen tecavüz davası ikame etmiyor? Hem bu herif sağlığında esaslı bir arazi simsarıydı garanti, o çuvallar dolusu ilâmları, senetleri, çifte hüccetleri, ferâğ, cereme, intikal ve temlik kağıtlarıyla! O bok çuvallarından kala kala bu bombok kuru kafa intikal etti anlaşılan! Çok yaş bir iş! Ceremenin cirmine bak sen! Demek kefilleri onca senet-sepete, çifter çifter hüccete karşılık, onca araziden ona eniboyu iki metrelik şu toprak parçasını ödediler kefâlet! Yahu, o bir memleketlik mülkün tapuları bile sığmaz bu sandığa! Mülk sahibi kaldı mı açıkta!
Horatio: Hem de nasıl, efendim...


İki saate yakın süren otopsi, morg içerikli dersin ardından, acilen sigara içmem gerektiğine karar verdim... Ardımsıra gına gelmiş birkaç kişi de beni takip etti aynı dersi aldığım. Kantine geçtik, Hamlet kafamdaydı, bir de sürekli olarak Gregor misali geçmişimi ve harddiskimi temizlerken yok ettiğim çok eski bir yazım... İçeriden beraber kaçtığımız öğrencilerden iki avukat, yanımda birbirleriyle konuşurken kulağıma takıldı birinin ötekine söylediği:

- Şişli'ye gideceğim buradan, en sonunda şu araziyi satmaları için ikna ettim benimkini, evrakları hazırlamam lazım, yarın da tapuya geçeriz artık.. Oh be, rahatladım valla!"

Çaylarımızı içip kalktık...

* Hamlet çevirisi Can Yücel'e aittir.
12 Mart 2021, 16.41
BiAdamY, hoşgeldin, iyi ettin. Cezbe'nin bu işi kotaramayacağı, basitçe "önlüğünü kirliye attı" diyememesinden belliydi. Şimdi öğrendik ki, otopsi olayını da eline yüzüne bulaştırmış, cesedi tarumar etmiş. Araştırma desen yok, kirli/kirli sepeti gibi mevhumları bilmediğine göre, ev hanımlığında da sınıfta kalıyor. Üstüne bir de yalancı, benim duşta kirlileri yıkadığımla (doğrusu, yağmurda arabanın üzerine serip, çitilerim) alakalı dedikodu çıkartıp, saf üyeleri de kandırıyor. Yani baştan sona ofsayt her yazdığı.

Ben diyorum ki, elimde yetki var, cezbe'nin nicki değiştireyim ben CeZbExxx yapayım (Exxx'de ki kelime oyununu kes, bir taşla 2 kuş), senin nicki ÖzCezbe yapalım, bu yazının devamını sen getir. Çünkü otopsiyi anlatırken bile araya "sevişmeyi" güzelce, hissettirmeden ustalıkla yerleştirebiliyorsun.

Yaşasın ÖzCeZbE, kahrolsun CeZbExxx
12 Mart 2021, 19.18
Galactic, Gmsnn sana "saf" dedi smile Resmi Evet evet yazmıştı bunları, salonda biriktiriyormuş kirlileri. Hatta ben yorumda sormuştum; neden salon, diye. En büyük yer salonmuş, çıkarıp çıkarıp atıyormuş, çok birikiyormuş yani. Bir de böyle beklemekten kazık gibi oluyormuş çorapları, gömlekleri filan, hani sanki içinde insan var, kalıp gibi duruyorlarmış. Öyle olunca daha çok yer kaplıyormuş vs. vs. Televizyonun önüne atıyormuş hepsini, televizyonun karşısında da koltuğu varmış. Filmin altyazılarını kapatana kadar ellemiyormuş çamaşır yığınına. Sonra da dediğim gibi işte... smile Resmi smile Resmi


Olmuyorrr olmuyor Gmsnn, "kirlilik, kirliye, kirli sepeti" hiçbirisi olmuyor. Onca kan revanın, soğuk hava dalgasının içinde, burnuma huzurlu huzurlu oturduğumuz poğaça kokulu evlerimiz geliyor. Başka kelime lazım başka :) Yani sen diyorsun ki; otopsinin içinde sevişme sahnesi görmek istiyorum. Tek derdin bu yani. Yazık yazık smile Resmi Şu doktoru ölüsevici ve gay yapsam nasıl olur acaba smile Resmi smile Resmi Tabii bana yaptığın bu Külkedisi muamelesinin altında, sonraki zekzi bölümü okumak istiyor olman yatmakta. Yani diyor ki iç ses: Cezbe, şu yazıyı onay alacak gibi yaz, benim asabımı bozma! Ahh işte gönül neler istiyor ama nafile, hayat zor Gmsnncim .p yönetici olmak daha da zor smile Resmi


Babettem; öyle yüzünü belertip bakma bana. dddddddddd Sen de Gmsnn'den farklı değilsin hani .pppp İlla ki birileri sevişicek, öpüşecek (ağğzdan) .p Nerden bildiğini; bildiğinin doğruluğunu onaylıyorsam ve aynı fikirdeysem, kesin biliyorum demektir canım Babettem smile Resmi Çok eşşeksin çook :) Dinlicem şarkını. Biradamcıım gelmiş ona laf yetiştireyim, öyle :) Yorumu da böleyim bari, destansı oluyor malum, rahatsızlık vermesin smile Resmi

12 Mart 2021, 21.55

Gmsnn???

Bu anlatılanları 3 yaşındaki erkek çocuğu yeğenim yapmıyor, kendiliğinden iş yapıyor, yeğenim elinde bez tv önü falan siliyor, eğer bu anlatılanlar doğruysa kimlerle muhattap oluyormuşuz da haberimiz yokmuş. Düşünüyorum da belki de muhattap olduğum kişi, kişi bile değildir. Onun yerine klavye başına geçen "şey"; kalıplaşmış çamaşırlardır. Kalıplaşarak insan boyutuna ulaşan çamaşırlardan başka ne beklenir ki cana gelmesinden başka. Pis ve kanlı canlı! Nelerle muhattap oluyormuşum ya, Tanrı korumuş.
12 Mart 2021, 23.15
Vizörden:

Yer kamerası, yere sıfır konumda, doktorun 2-3 metre uzağında ve yaklaşık 35 derece açıda yukarı doğru bakıyor. (Sanırım yani :)-) Doktorun arkası dönük, belden aşağısı görünmekte, cesedin bulunduğu masanın ancak kendisi görünüyor. Cesede dair görünen tek şey, masadan aşağı sarkan kolu, ileriki sahnelerde kolundan sızan kan, aşağı doğru tıp tıp tıp akacak. .ppp Doktor, rapor için gereksindiği bilgileri kaydetmek üzere, cihazın kayıt tuşuna basıyor. Tuşa basmasıyla birlikte müzik giriyor, illa ki Tools :) Bir yandan adamı keserken, bir yandan da yaptığı işi anlatıyor. Müziğin sesi, alçalıp yükseliyor doktorun anlattıklarını bastırmayacak şekilde. Sonra testere sesi ve bistürinin ete girerken çıkardığı sesler duyuluyor sadece. Bu arada kamera, doktorun ileri geri giden alt bedenini arkadan çekmekte hala. Adamın önlüğünün bağı vücuduyla birlikte, yaptığı işin şekline göre sallanmakta. Doktor kestikçe, sıçrayan kan, kameranın gördüğü beyaz parkelerin üzerine şlappp diye düşüyor.ddd. O esnada en net ses bu. Son karede en büyük ŞLAPP, çünkü kan, kameranın sol köşesine geliyor. Ekranın sol köşesinde sıçrayıp dağılan büyük bir kan lekesi var. Görüntü donuyor. Yönetmen, kestik canım, diyor sonra :) Bu işlere Cafo bakıyor aslında yine hangi geyiğin peşindeyse bilmem .p


Eveeet Biradamcım hoşgeldin, sefa getirdin. Yazımın altında, şahane yazını okumak çok güzel de olsa; keşke yeni yazılarını da okuyabilsek, diye düşünüyorum. Yazında, otopsiden ziyade bir tıp fakültesinde, öğrencilere verilen kadavra dersinden söz ediyorsun gibi geldi bana. Otopsi nasıl yapılır vs. inceledim tabii netten, kafadan başlayacağını da okudum aslında ama nedense yazmak istemedim. Odağım otopsinin bizzat kendisi olmadığı için belki...Ve hatta biri adli olmak üzere iki tıp doktoru, hakim ve bazı durumlarda da savcı oluyormuş otopside, bunu da okumuştum. Hademe filan bilmiyorum, Allah muhafaza :)


Böyle kalsa da olur, pek gedik teşkil etmiyor ama bir cümle eklerim, adamın kafasını keserim önce, öne değil de arkaya doğru sıyırırım kafatasından ayırınca (kusma molası), öyle olur, senin de katkın olmuş olsun :) İlk  paragrafı, şunu anlatmak için yazdım: İster düşük bütçeli, ister yüksek bütçeli olsun, bu tip hikayeler anlatan filmlerin içersine ne kadar iğrenç detay sokarsan, o denli kalitesi düşüyor bence. Yani izleyicinin, iki sahnede bir ööööğğk deyip kafasını çevirmesini istemem ben şahsen bir film yapıyor olsam. Bilakis; gözlerini dört açıp izleyecek aga smile Resmi Bence bu yüzden, filmlerde önemsenmeyen ayrıntılar bunlar. Senin fikrinin tam aksine; bu tip konularda gereksiz detay barındıran, irrite edici berbat gerilim filmleri; ortada dolaşan, elinde hızar sürekli kesip biçip organları ortaya döken filmler, ne kadar büyük bütçeye sahip de olsalar beş kuruş etmezler bence. Kadavra dersi değil bu neticede... Genelde otopside verilen, detaysız olarak Y kesik vs. Hatta gerçek suç hikayelerindeki canlandırmalarda bile böyle... Ve bence gayet yeterli. Bir Otopsinin Anatomisi .ppp  isimli bi şiiler yazıyorsan filan ayrı tabii... Teşekkür ederim yorumun için, hep öğreniriz senden, adamımsın :) smile Resmi smile Resmi

13 Mart 2021, 19.13
Noluyo burda ya? Benden mi bahsediyorsunuz, başkasından mı? Zamirlerle bahsetmeyin benden, cezbe gibi ismen ve cismen hedef gösterin. Yok o banko 1'i satmaya kalkmış da, berikinin yiğeni bişiler bişiler yapıyormuş da... Bozuk fıstık mı sattık, naptık, kafa mı yaptı heralde smile Resmi

Cezbe, son yorumunu okumadım fazla uzun, bana laf filan söylediysen, bi dahakine o kısımları kalın yaz, sadece onları okuyacağım.

Şu fıstıkları da elden geçireyim, madde mi karıştı naptı, milletin kafa bi milyon...
13 Mart 2021, 20.42
Aa Gmsnn, hiç olur mu öyle şey! Böyle abuk-subuk konuşanlar olabiliyor hakkında ama ben onları susturuyorum hemen, sen hiç merak merak etme. Sen bi tanecik yöneticimizsin bizim smile Resmi


Hiiiiiii ciddi mi söylüyorsun Galactic smile Resmi Var var öyle huyları , tahmin edebiliyorum. Bir yazısında yazmıştı; öyle çok parası varmış ki, duvarları parayla kaplatmış, ihtiyacı oldukça cırt cırt diye duvardan çıkarıp harcıyormuş. Saray yaptırdığını da biliyoruz hepimiz, geçen konusu olmuştu. Hatta; Birleşik Arap Emirliği'nden altın klozet sipariş ettiğini bile söylüyorlar smile Resmi Ehh bu değirmenin suyu nerden geliyor. Yapmıştır, inanıyorum sana. Bana birisi mesaj atmış -bu doğru :)- yazımı beğenmiş sağolsun, diyor ki; size bir site açalım, ya da benim sitemde gelin yazın, çok para kazanırsınız. Şimdi senin bu yazdıklarından sonra, aklıma bi şüphe düştü. Galiba o da Gmsnn'ydi. smile Resmi Yazdırıcak bana yazıları, bana 1, kendisine 10 tabii smile Resmi smile Resmi Bu ne para hırsı böyle canım ya. Herkes kendine çok dikkat etsin. Sen de et Otherand smile Resmi


Bu arada Biradam; sen zaten yazmışsın yazının en sonunda, ders olduğunu. Hamlet'i sonra okurum diye bırakınca, finali okumamışım .p Hamlet'ten önce yazdığın cümle daha şaane bi finaldi, bitti sanmışım ben :)

13 Mart 2021, 21.14

Gmsnn, aynı 3 yaşındaki erkek çocuğu yeğenim yabancı filmleri altyazısız izliyor, bir İngilizcesi var neredeyse anadili gibi İngilizce konuşur. Alınma, utanma sakın, sen zaten utanılacak ne yapmış olabilirsin ki? Bak daha klavyedeki hakimiyet kime ait diye sormadım bile, belki şuana kadar kalıplaşmış gömleğinin yorumlarını okumuşuzdur. İnsan(laşan) gömleğin kan kaybederse haberim olsun lütfen, hemşirelik becerisine sahibim.

Not: "Gmsnn çamaşırlarını yıkamıyormuş, önce ortalık yerde bir yere atıp biriktiriyormuş" bilgisini öğrendiğim iyi oldu. Artık benden kork!

( Otherand bir site yöneticisi tarafından [yasaklandı] )

14 Mart 2021, 19.52
Çoktandır takılmıyordum bloglara sevgili Cezbe. Bir bakmak istedim. Hani insan film izlemez izlemez de arada bir zaman bulduğunda da izlediği filmin harcadığı zaman değmesini ister ya!  İşte aynı duyguyla ve seçici bir gözle baktım ki Cezbe yazmış.." Tamam" dedim  ve aylardır belki de yılı aşkın bir zamandır ilk kez okudum bu gün.. Veeee tabii ki Ahmet Ümit tadında ama kurguda daha araştırmaya dayalı betimlemeleri daha da güçlü ve daha çarpıcı müthiş bir yazı okudum. Eline koluna, zihnine sağlık. Gördüğüm kadarıyla  Gamyun Blog'da yeni bir şey yok!!! Cezbe fırtınası son hızla sürüyor... Bir de okumayı sevdiğim Bir Adam Yaratamamak vardı.. Ne oldu ona ? Hala yazıyor mu? Selam ve sevgilerimle..
14 Mart 2021, 20.00
Kaçık ilmek hakkında yazacaktım ama unutmuşum. Önlüklerle ilgili sanki. Çünkü tek kullanımlık giyilip atılıyor. Yıkama filan yok. Nereden mi biliyorum?. Kardeşimin eşi adli tıpçı. Ama senin tiplemenle ilgisi yok, o son derece güzel alımlı bir genç kadın.Tekrar selam ve sevgiler...
15 Mart 2021, 07.54
Sevgili Ladin; ne hoş seni görmek smile Resmi Cidden çok sevindim. Ben de 1 yıla yakındır yazmıyordum aslında, yeni yeni yazmaya başladım. Çok teşekkür ediyorum güzel sözlerin, beğenin için. Ve en çok en çok da bilgilendirme için. Şu kirli önlüğü, nereye atacağıma bir karar verememiştim, polemiğe bile sebep oldu :) Verdiğin bilgi sayesinde toptan bir çözüme kavuşturacağım onu sonraki bölümde :) Kaçık, zamanlamadaydı. Adamcağızı ölü ölü, fazladan 9 gün çekmecede bekletmişim yanlışlıkla .pp Ama bu arada ilmek kaçığı arayan arkadaşlar, senin gibi sağolsunlar eksik gediği tamamladılar bilgi ve önerileriyle. Her yeni yazdığım bölümde; önceki bölümler, daha iyi ve eksiksiz oluyor böylece. BiradamYaratamamak da arada bir yazıyor. Sen yazının yorumlarını okumamışsındır, görmedin o yüzden. Bu yazının bir önceki yorum sayfasında, ağzımıza bir parmak bal çalmış, bir yazısı var, okumalısın onu :) 1 taş 2 kuş buna denir, zamanlaman harika Ladin :) Çok ama çok sevgiler... smile Resmi

15 Mart 2021, 10.33
Senin tam olarak sıkıntın nedir Galactic, tek cümleyle ifade eder misin?

Sen de Ladin de benden eskisinizdir blog portalda sanırım. Sanki ilk defa rastladığın biri gibi bu denli eleştirmen -ki neyi eleştiriyorsun bilmiyorum- çok saçma. Ladin'in, benim ve Biradam'ın  yazılarını sevmesi ve bu yönde bizi motive edici, beğeni belirten yorumlar yapması, bir üçüncü kişiyi alakadar etmez. Demek ki; onun zevkine daha çok hitap ediyormuş bizim yazılarımız. Sana ne oluyor anlamadım, bu ne yakışıksız bir yorum ve bu ne asabiyet böyle? Üstelik ben eminim ki, senin  iyi yazılarının altında da vardır Ladin yorumu. Aklında yer etmemiş olmanı, onda değil kendi tutarsızlıklarında aramalısın. Nick değişmeler, şunlar, bunlar... Üstelik sen de Agatha'ya gönderme yapmışsın, hiç alakası yok gerçi ama... Ahmet Ümit mi rahatsız etti?.dddddd


Hayır; beni göklere çıkarmış da Ladin, diğer herkesi batırmış mı??? Bence hiç öyle yapmamış. Hani o rahatsız etti diyeceğim ama ne yazılara ne yorumlar geliyor burda, bilmiyor musun? Kötü veya vasat bir yazının altında "burada okuduğum en iyi blog" yazanları hiç görmedin mi misal???? Bu verdiğin tepkiyi o yazıların altında versen tamam, eyvallah. Ama o da değil galiba sıkıntı. Hem o nedir canım ya .ddddddd Sen ciddi misin bu yazdıklarında "burada zırvalayanlar, geyik yapanlar filan yazar, saçmalıyoruz işte kendi çapımızda, iyi yazarın burada işi yok; iyiysen zaten dergide vs. yazarsın" Hagaden mi ya Galactik??? .ddddddddddd

15 Mart 2021, 12.28
Hay Allah, bak sen şimdi şu işe!! Uzun bir süre sonra sevdiğim bir bloggeri yazısına yorum yapmak ve selamlamak için bir iki cümle ediyorum, alakasız biri konunun ortasına havuza atlayan fil misali dalarak aynı bir ergen yaklaşımı ile konuyu kendisine getiriyor ve ucuz ironilerle " bana hizmet sunmaktan beni memnun etmekten" söz edip kendisini bir Ahmet Ümit'e dönüştürme isteğimden filan söz ediyor!! Ha bir de çıkarmaya çalıştığı tartışmada ( bazıları tartışmalardan beslenir) kendine taraftar oluşturmaya çalışarak "Biz" öznesini kullanıp trübünlere oynamayı da ihmal etmiyor. Bana "aydınlanmanın yollarının gariban bir eğlence sitesinden"  değil profesyonellerin mecralarından geçtiğini söyleyip ışık tutuyor!! 
Vay canına!!  Gerçekten hiçbir şey değişmemiş!!  Arkadaşımın blogunu beğenirken sana mı soracaktım Galactic?? Neden bundan bu kadar rahatsız oldun?
Cafo, Bir kişiye yorum yaparken tanımadığın bir sürü kişiye ne söylememi beklerdin gerçekten anlamadım. Ve maalesef gizli olduğunu düşünerek yazdığım bilgilerim ne zaman herkese açılmış gerçekten bilmiyorum ve fark edemedim. Umarım kaldırabilmişimdir. Yapamadıysam beni uyar da bir daha deneyeyim ( Bunu çok samimi söylüyorum)  
Aslında edilecek çok söz var.. Bol bol provoke edildiğim için...Ama CeZbE'nin güzel yazısının aurasını daha fazla zedelememek adına başka bir söz söylemek istemiyorum. Anlayan anlar,,, Anlamak istemeyen kendi bilir....
15 Mart 2021, 13.39
Asıl soru, Ahmet Ümit ne diyor bu tür benzetmeye? Taklit edildiği fikrine katılır mı ya da karşı çıkar mıydı eğer bu yorumdan haberi olsaydı :)

Blog portal savunmasına gelince, Ladin06'nın bu ortamdaki genel tarzını, buraya bakış açısını anlamak için onun bloglarına geriye dönük bir bakış yetiyor, diyecekken sonraki yorumunda "sana mı soracaktım, sanane?!" cümlesi yeterli geldi yazdıklarına bakmamaya. Evet kimseye sormanıza gerek yok, bana da sormayın ancak beni yok sayarak kurduğunuz beğeni memnuniyeti CÜMLESİ beni rahatsız eder ki etti. Siz burada sadece beğeninizi anlatmakla kalmamış aynı zamanda geneli ilgilendiren bir yorum/eleştiride bulunmuşsunuz. O zaman gelen ve daha da gelecek olan kendini savunma içerikli yorumlara da hoşgörü ahlâkî erdemliliğini göstermek gerekir. Bunu siz istediniz Ladin06 :)

15 Mart 2021, 17.01
Son kez tekrar ediyorum, "Gamyun Blog'da yeni bir şey yok!!! Cezbe fırtınası son hızla sürüyor." cümlesi yani benim cümlem, Cezbe  eskiden de güzel yazardı.. Hala da güzel yazıyor, bir şey değişmemiş anlamında ifade edilmiş bir cümledir.  Bu genele bir eleştiri değildir. Bunlara başka anlamlar yüklemek yersizdir.  Eğer bu iki cümleme başka anlamlar yükleniyorsa bu, Ladin06 nik'ini daha önce tanımış ve bu nik'e  olumsuz duygular  geliştirmiş olmaktan kaynaklanır. Sanırım böyle olmasaydı Galactic  "Dejavu" demeyecekti. Her kimse geçmişte bu portalde tanışıklığımız olduğunu anlıyorum bu sözlerden. Ve tekrar soruyorum; bir blogu beğenmek için önce başkalarından onay  almak mı gerekiyor? Bana karşı girişilen bu sözel saldırıya karşı kendimi savunmak için " bir blogu beğenirken sana mı soracaktım Galactic??" demek neden bazılarını rahatsız etti ? 
Bir de asıl soru var tabii! " Ahmet Ümit ne diyormuş bu tür benzetmeye? Taklit edildiği fikrine katılır mıymış ya da karşı çıkar mıymış eğer bu yorumdan haberi olsa"  Kusura bakmasın arkadaş ama bu yorumu yaparken ona sormadığım gibi Ahmet Ümite 'de sormadım " Taklit edildiğiniz fikrine katılır mısınız? Yoksa karşı mı çıkarsınız ?" diye
Yorumumda taklit kelimesi geçti mi acaba? Geçti ise nerede olduğunu iddia sahibi ifade edebilir mi lütfen? Ben " Ahmet Ümit tadında " dedim . Taklidi demedim. Bir Adam Yaratamamak için  "O da farkında burada öyle çok profesyonelce takılmanın sırıtacağını, o yüzden seyrek yazıyor. " ifadeleri kullanılmış. Bu takdir anlamına mı geliyor şimdi? Ayrıca ben "burada bloglar profesyonelce yazılsın" mı dedim ki bu eleştiri bana yöneltiliyor? Eleştirmek kolay, kendine eleştiri hakkı doğduğunu düşünmek de kolay. Ama altı dolu olmalı ki eleştirilen onu kaale alsın. Boş eleştiri de sahibini batırıyor görüldüğü  gibi işte.

15 Mart 2021, 17.41
Gayet de hoş buldum gmsnn... Şu blog sayfasında kimler geldi, kimler geçti. Bir Cezbe'nin huysuzluğu, bir de "senin dünya ipime minare kuşağıma" [burası çok ayıpçı] tavrın hiç değişmedi. Epikuros mezarında ters dönüyordur. Ben de büyüyünce senin gibi hedonist olacağım. İroni değil, cidden kıskanıyorum bu alaycı ve enerjik tavrını :)



Cezbe, ben düşük bütçeli filmleri örnek verirken fahiş maddi hatalardan bahsettim. Yoksa tabii ki ayrıntılı bir şekilde anlatılacak ya da gösterilecek o mide bulandırıcı, sinir bozucu olaylar okuyucuyu da, izleyiciyi de rahatsız eder. Biraz hazırlıksız yakalanmışım de geç ya hu :)



Ladin merhaba. Boyumdan büyük laflar ettiğim için biraz tıraşladılar kullanıcı adımın boyutunu. Hala anlayamıyorum eskiden nasıl uzundu o nick de şimdi kabul edilmiyor. Bir defa daha sordum, ka'le alıp cevap bile vermedi gmsnn kişisi. Her neyse, nasılsın, keyfin nasıl. Ben de arada bakıyorum, kendi meşrebimce bir şeyler eklemeye çalışıyorum, sonra da hepsini siliyorum... Son derece tutarlıyım:)



Galactic, bana dair söylediğin cümle için teşekkür ederim. Önceden daha içbükey yazardım. Sonra bir şekilde yaşadıklarımızdan yola çıkarak gündem üzerine yoğunlaşmaya başladım. Blogun da kuralları belli tabii. Ne kadar esnek olurlarsa olsunlar, rahatsız edici bir tarafı olabiliyor. Profesyonelce yazı yazmıyorum ama gündemi ve o gündemden çağrışan konuları burada paylaşmak söylediğin gibi "sırıtıyor"...



Son bir şey: Ahmet Ümit'in bütün eserlerini okumuş ve beğenmiş de biri olarak rahatlıkla söyleyebilirim ki Cezbe'nin edebiyatı Ahmet Ümit'ten iyidir. Daha iyi bir yazardır demiyorum, edebi olarak Cezbe daha iyidir. [gmsnn şimdi gelir "Edebi mi, Edep ne arar la Cezbe'de. Düpedüz edepsiz bu ayol" der. Evet ayol der :) ]
15 Mart 2021, 17.50
Görüldüğü üzere dikkat çekmeyi, tartışma ortamı yaratmayı ve kışkırtmayı seviyor. Kaos ve karmaşadan beslenen birinin fırtına sevmesi kaçınılmaz olurdu.

Sizin fırtına eser, eserken çatı ağaç ne varsa yıkar geçer, canlıları kaçırtır. Geriye yıkıntıdan ve yığından başka bir şey kalmayınca öyle boş boş devam eder. Böylece; her şey aynı kalır, yeni bir şey çıkmaz. Bir tek dağlara etki edemez.

Dağlar vardır, yıkılmaz. Siz görmezden gelseniz de baktığınız toprakların temeli dağlara dayanır.

   Hanım efendi korkusuz ve cesur yürek çıktı, kimseyi takmıyor ve kimseye hesap verme sorumluluğu hissetmiyor. Yorumlarda hitap kullanmamış bile. Saygısızlık gereği yapılması gereken her şeyi yapmış. Bravo.
15 Mart 2021, 19.28
Otherand hanımefendi, benden düpedüz rol değil ama ifade çalmışsınız. Görüldüğü gibi İlk satırınız benim ilk yorumumun 4. satırı ile aynı. Sanırım fırtınadan etkilenmeyen o "dağ" siz oluyorsunuz yorumunuzda ben de fırtına. Ama unutmayınız ki tüm yeryüzü şekillerinde fırtınaların büyük rolü vardır. Gerçekten ben de kendime "cesur yürek" nitelemesini yakıştırabilirim. Doğru bildiğimden şaşmam çünkü.. Kabalığı sevmem ama burada kalkışılan "sosyal linç" girişimine de seyirci kalamam.  Bu nedenle sarf ettiğiniz o " saygısızlık gereği yapılması gereken şeyler " konusunda  ben de sizin için aynısını düşünmekteyim. Ama ben bravo diyemeyeceğim size. Çünkü olumsuz davranışınıza pozitif pekiştireç olur. Bunu yapamam.
Galactic beyefendi, siz benim bloglarımı hayal meyal da olsa hatirlıyorsunuz ama inanın benim sizinle ilgili hiçbir anı kırıntım bulunmuyor. Septik monologlarımdan girmiş paranoyalarımdan çıkmışsınız ama farkında mısınız ki bu ifadeleriniz şahsıma  hakaret niteliği  taşıyan ifadelerdir. Bu konuda bana sizden şikayetçi olma hakkı verir. O septik monolog dediğiniz yorumlarımın hepsine tek tek yanıt verdiğiniz için de onları  monolog olmaktan bizzat siz çıkartmış  ve diyalog haline getirmiş oluyorsunuz.
15 Mart 2021, 19.47
Kıskanılacak bir durum yokken kıskanmak daha beterdir Galactik. Senin hissinin adını bilemem ama gereksizliğini biliyorum. Nickini sürekli değiştirmeyi ve öyle yazmayı tercih edersen; insanlar da onca güzelim yazıyı senin yazdığını hatırlamazlar bile. Yazı akılda kalsa da kimin yazdığı bilinmez olur. Sana altyazı geçiyorum farkındaysan, anladığını biliyorum oysa. Ne yapsaydı Ladin??? Gelmiştir sayfayı açıp 5 blog görmüştür, okunabilir kalitede 3 blog vardı zaten. Senin ve Otherand'in saçmalamayı, geyik yapmayı, "amaaaaaaan burda da yazılır mı be birader, yumurtuluyoruz işte kafamıza göre" dediğiniz yani bunu tercih ettiğiniz bloglara bakmışsa, benim yazıma ve bana övgüsünün katlanması öyle doğal ki. Siz kendinizi gömmeyi tercih ederken, bir başkasının dolaylı olarak bunu dillendirmesi sizi  neden sinirlendiriyor, Ladin bunu yapmadığı halde üstelik?? Kimse size saçmalayın demiyor ki. İkiniz de iyi yazılar yazabiliyorsunuz değil mi??? E yazın, sizi tutan mı var?


İkiniz de benden eskisiniz burda. Ladin'i benden iyi tanıyorsunuzdur. Cafo gibi tanımıyor olsanız, yazdıklarınızı görmezden gelirdim. Nerde iyi yazı görse, yorum yapar Ladin. Eh müsadenizle, bir iki blog yazarını da kendi zevkine göre tercih edip diğerlerinden üstte tutsun. Yüksek müsaadelerinizle yani(!!)


Yok Ahmet Ümit taklidi filan... Siz komik misiniz?? Belki çok ayıp olacak Ahmet Ümit ve edebiyat camiasına ama tek bir kitabını okumadım ben, okurken tercih ettiğim bir tür değil açıkçası. Ama hem Ladin hem BirAdam; bazı noktalarda, benim ondan daha iyi olduğumu söylüyorsa, vardır bir bildikleri, ben ancak mutluluk duyarım bundan. "Herkes ne diyor"cu değilim ben; "kim ne diyor" diye bakarım. Okuma kültürü yüksek ve aklına fikrine güvendiğim iki insan bunu dile getiriyorlarsa ne mutlu bana. Yazma şevkimi arttırıp beni yüreklendirdiler yine. Çok teşekkür ediyorum tekraren Ladin, Biradam smile Resmi smile Resmi


Biradam; Sensin huysuz smile Resmi Ben gayet huyluyum artık :)


Yorum yapabilmek için ÜYE GİRİŞİ yapmalısın