Çok Cahilsin Keşke Ölsen!!
09 Haziran 2021, 07.09 A- A+
Sanıyorum herkes bilir -????- bu cümleyi. Haberler canlı yayında, İlber Ortaylı'ya konu hakkındaki görüşünü soran spikere hitaben böyle demiş İlber Ortaylı. Ondan fikir alınacaksa, sorulacak soruların özenle hazırlanması icap eder. Muhatap olacak spikerin de yetkin olması gerekir bence. Bu yüzden İlber hocaya kızamam. Zaten ben, sıradan, bizim gibi insanlardan söz edeceğim.
Yani yapmayın :) ayıp böyle şeyler. İnsanlara aklı oranında hitap edin, denmiş; akılları, fikirleri ve bilgileri oranında... Çok önemli bir görgü kuralı bence.
Giriş cümlesindeki bilmekle alakalı parantez içi soru işaretleri söz edeceğim konuya dair. Herkesin bileceğini varsaymak, tek başına bir ukalalık mıdır? Sanırım değil, iyimser bir bakış açısıyla benim yaptığım gibi bir intro yapılabilir. Mevzu daha başka.
Öncelikle şunu söyleyeyim; kimse, her şeyi bilmek zorunda değildir elbette. Ama herkes; karşısındakinin bilgisine göre hareket etmek zorundadır, ahlaki açıdan... Kimse, sizinle aynı zevki, aynı ilgi alanlarını paylaşmak zorunda da değil ayrıca. Karşınızdakini tanıyorsanız, onunla neyi konuşup neyi konuşamayacağınızı bilirsiniz aşağı yukarı. Yok tanımıyorsanız; zaten üst perdeden konuşabileceğiniz, hakkında sular seller gibi bilginiz olan bir konuyu konuşuyor olmazsınız büyük ihtimal. Reelde böyle, sanalda kimsenin bilmediği bir şey yoktur zaten(!) Bir de "bilmiyorum" de kardeşim di mi! Yok, hepimiz her bi şeycikleri biliyoruz.
Siz, iyi niyetli bir bilen kişiyseniz; karşınızdaki de bilmek ve öğrenmek istiyorsa, onu anlayabileceği bir dilde aydınlatma yoluna gidersiniz. Karşınızdaki bilmek istemiyor, söz ettiğiniz şeyle ilgilenmiyorsa, konuyu kapatırsınız. Muhatabınızın, sizin bahseyleyeceğiniz şeyi bilme ihtimalinin % 1 olduğunu düşünüyorsanız; onu, bu konuyu açarak hem sıkacağınızın hem de kötü bir duruma sokabileceğinizin idrakinde olmanız gerekir. Bunu bile bile yapıyorsanız; amacınız "bi laf ettim apıştı kaldı" gibi bir sonuçsa, alay etmekse amaç; siz sadece konu hakkında bilgisi olan bir insansınız, insanlığınız ise muamma. Ha bunu hak edenler de olabilir, ısrarla bilmeden bilgiçlik yapılıyorsa kafa bulmak hoş olabilir. Ama unutmamak lazım; herkesin bilgisi olan bir konu illa ki vardır. Sen, Nietzsche'den söz ederken bön bön bakan birine; o, yazılımlar hakkında konuşurken, sen de bön bön bakabilirsin misal. Bönlük, hepimize mahsus olabilir.
Bu tavırlar genelde, ilk gençlikte oluyor. Genç jargon, ileri yaşlarda olanlarla kafa buluyor konuşurken. Bu normal bence, hepimiz yapmışızdır. İnsanoğlunun en vahşi zamanı ilk gençliktir çünkü. Bir de Sörvayvır'da oluyor, açlar yazık, ona bağlayabiliriz :) Kendilerini çok zeki zanneden Mavi takımdan iki eleman; Dora ve Poyraz, Kırmızı takımdaki herkesi aşağılıyorlar mesela. Ne hikmetse, aşağıladıkları elemanlardan biri olan pehlivan İsmail'e, hafıza oyununda yeniliyor misal bu Dora denen vatandaş :) Tam ofsayt bir tip; pehlivan adama tahrik etmek için "zenne" diyor mesela. Yani neresi yumuşak karnıysa oradan vuruyor. Bu mu zeka şimdi! Neyse nerden girdim bu konuya .dddddd Aleyna kazansın neticede. Kız, hem güzel hem çok iyi sesi var hem performansı iyi, en önemlisi hepsinden daha delikanlı, daha karakterli.
YORUMLAR
Buradaki ''halka iniyoruz'' sözü sizde ''Zaten ben, sıradan, bizim gibi insanlardan söz edeceğim.'' şeklinde hayat bulmuş. Nasılsa bön bön bakan insan sayısı fazla bari onlardan bir destek toplarım edası.
Sıradan insanların klasik yaklaşımının böyle olması normal. Cahillik mutluluktur. Hayat boyu mutluluklar.
''Demek ki, insanların cahil olmasıyla sorunun yok senin. ''
Ama narsisizmden bahsedip, bunun kaynağını bilmeyene de cahil bile denmez.
Burada konu bir kişinin bahsettiği konudan karşıdakinin anlamıyor ya da bilgisiz olması değil. Anlatan kişinin anlattığı konuyu detaylıca bilmemesidir. Benim eleştirdiğim ya da senin ısrarla dediğin gibi aşağıladığım dinleyen değil anlatandır.
Anlatan kişi yazılım anlatıyorsa, algoritmanın neden Hindistan'da zorlama olarak öğretildiğini ve bunu en iyi yazılımcıların neden Hindistan'dan çıktığına bağlayabilecek ince donanıma sahip olması gerektiğidir.
Yoksa dinleyen kişi her şeyi bilmek zorunda olmadığı gibi her şeye ilgi duyma zorunluluğu da yok.
Okuduğunu anlamak da bir meziyettir. Düşünmek gibi.Meziyetlerinin artmasın diler ve mutluluğunun daim olmasını temenni ederim Cezbe...
Tekrar dönüp baktım da; kesinlikle haklısın. Anlatıcıdan şikayetçi olduğum sonucu çıkarmak için bir zihin okuma aleti lazımmış.
Yanlış anlamaya sebebiyet verdiğim içim ÖZÜR DİLERİM.
Orada yapmak istediğim aslında yazarın konusuna hakim olmadığı ve biradam'ın narsisizmden bahisedince bön bön baktığını ima etmekti ama kendimi ifade edememişim.
Cahilliğime verin:)
"Yedi Güzel Adam" dedik dedik de yazamadık gitti, o zaman "Yedi Güzel Çocuk" yazarım ben de :)))
Kaostan beslenen tarafımı da yanıma alarak sınıfa girmiş bulunmaktayım, az çekilin bakayım siz kenara :)) Sizi gidi kulağı çekilecesiler siziiiii :)
Efendim neymiş , he söyleyin bakalım neymiş :)
Sınıfımızın BirAtomKarıncası isimli öğrencisi normalde çok sakin tabiatlı bir çocukmuş, nadiren söz alır bahsi geçen konularla ilgili fikrini beyan edermiş. O fikrini beyan edince ortalık önce ayan sonra beyan olurmuş. Olurmuş olmasına da bazı bazı toz dumanı terkisine de alırmış o konuşunca. Okuma yazmayı daha okula başlamadan öğrenmiş bu çocuk, öğrenmek onun hem kaderi hem kederi olmuş bir vakit sonra...
Sınıfımızın eski öğrencilerinden ama bolca devamsızlığı bulanan Agrelif ise ne kadar geçimsiz görünmeye çalışsa da aslında baldan şeker bir çocukmuş. İnsanın onun daglalı saçlarını tutup şöyle bi çekip, gel sen buraya diyesi gelirmiş. :)) Agrelif de nadiren söz alan bir çocukmuş, genelde kendi sırasında oturup dersle pek ilgilenmez gibi görünürmüş ama aslında her bir şeyi dinlermiş. Zeki bir çocukmuş ancak zekanın mutluluğu yanında getirmediğini de bildiğinden bazı bazı kederlenirmiş. Çünkü köyün en mutlu kişisinin aynı zamanda köyün delisi olduğunu bilirmiş.
Sınıfın tertipli düzenli kız çocuğu Ceaybe ise bol bol araştırır, araştırıp öğrendiklerini arkadaşlarıyla paylaşırmış. Sevimli, güzel, zeki bir çocukmuş o da. Bazı bazı sınıfta bir tartışma çıktığında çıkarırmış çizmesinde sakladığı keskin bıçağını ve fırlatırmış kara tahtaya. Kıldan ince kılıçtan keskin hesabı... :)))
Sınıfın son zamanlarda devamsızlık yapan bir diğer öğrencisi de Cafeşatçı imiş. Çok sevimli bir çocukmuş kendisi, önceleri pek bi yaramızmış o da ama sonradan bakmış görmüş ki yaramazlıkla ömür geçmiyor uslu uslu durup masal prensi olmuş. Ne var ki birden ortadan kaybolmuş, arkadaşları da :
Nerdesin Cafeşatçı sınıf seni çok özledi, nolur nolur derslere gel diye, çağrıda bulunmuşlar ona..
Sınıf olur da aşk perisi olmaz mı hiç :) var tabii. Sımıfımızın Aşk Perisi Grinka bir çiçek görse çiçeğe bakıp aşk için açmış dermiş, bi damla yağmur düşse aşkla yağıyor dermiş. Ne varki Grinka sınıfın sarışın bakışlı kayıp çocuğuna aşık olmuş. Her ne kadar ben kırmızıyı severim dese de onun içindeki aşkın rengi siyah imiş..
Bir diğer devamsız çocuk MaviBıyıkBlue imiş. İri yarı güçlü kuvvetli bir çocukmuş kendisi ama böyle serçeninki kadar narin bir kalbi varmış. Arada bir söz alırmış. Zaman zaman hac farizasını yerine getirip şeytan taşlar zaman zaman da atına binip suçluları kovalarmış.
Bu sınıfın en çirkin, en haşarı, en tembel, en şımarık, en ukala, en haddini bilmez öğrencisi de Belatte imiş. Onun hakkında fazla bi söze hacet yokmuş aslında. Leyleğin ömrü iki laklak değerler oldu tepe taklak deyip, gözlüğünü takar lak lak lak lak diye dolanırmış. :)))
Notunuz: Sınıfımızın diğer öğrencilerinden de yeri geldiğince bahsedeceğiz. Şimdilik bu kadar olsun. Var yani biliyorum:)) Bi yedi daha rahat çıkar bu sınıftan...
Hüüüüüüüüüppppppppppppppppppppp Jiiiiiiitttttttttttttttttttttttttttttttttt
Mikser