Doğa...
15 Ağustos 2021, 01.25 A- A+
Son iki yılda bir çok sözcüğü daha sık kullanır olduk. Pandemi, epidemiloji, virus, varyant bunun gibi
bir sürü bir sürü bir daha asla anmak istemeyeceğimiz sözcükler...
Ama en eski ve bilindik iki sözcük var ki, modası asla geçmeyecek olan. Her daim altı çizgili olmalı bu iki sözcüğün hayati önem taşıdığından dolayı, en kalın kalemlerle hem de.
Teknik ve liyakat.
Çok uzun yıllardır, liyakatle bir yerlere gelmiş teknik elemanların eksikliği, yetersizliği, vizyonsuzluğu
ve adam kayırmacılığı gibi nedenlerle görevini layıkıyla yerine getirmemesi sonucu başımıza gelen
olaylar zinciri yaşıyoruz son zamanlarda. Adını da doğal afet koyuverdik gitti bu bilinç eksikliğinin.
BIrleşmiş milletler dünya genelinde oluşturdukları bir kurul aracılığı ile 3000 sayfalık bir rapor
hazırlamış, iklim krizi ve küresel ısınmayla ilgili. Küresel ısınmanın nedenini özetle "insanı faaliyetleri " olarak açıklamışlaŕ.
Bütün bu yaşadıklarımız, başımıza gelen bu felaketler, aniden ortaya çıkıveren sürpriz olaylar değil ki aslında.
Felaketler, feryat figan bağıra bağıra geliyor artık. Gözümüzün içine baka baka...
Alınmamış önlemler ve ihtiyatsız davranışlar bunların hepsine sebep. Ülkemizin ormanlık alanlarındaki ağaçlar çıra gibi yangına elverişli ağaclarmış. Bunu liyakatle göreve gelmiş teknik bir yetkili-yetkililer elbette bilirler ve de önlemlerin alınması için üst makamlara bilgi verirler. Ve böylece önlemler ona
göre alınır, teknik ekip ve ekipman, alet, edavat hazır tutulur, bütçe belirlenir uçak vs. hava araçları
hazır tutulur olası orman yangınlarının bir felakete dönüşmesi riskini öngörerek.
Kuzey bölgelerimizde oluşan, parklarda oynayan çocukları, sokaklarda olan insanları, evleri, arabaları, ağaclari yalayıp yutan, karsısına cıkan herseyi önüne katarak sürükleyip götüren sel felaketileri de
böyle açıklanabilir.
Kastamonu'daki sel felaketinde cesetlerin balçık çamurlar içinden çıkarıldığını, insanların azgın sular
içerisinde kaybolduğunu, bine yakın can kaybı olduğunu duyduğumda, oluşan maddi hasarı düşünemedim bile. Ölümlerin en felaketini izlemeye yüreğim dayanmadı. Nice can gitti yine canımızı yaka
yaka hem de...
Bunun yanında meydana gelen bu maddi zararlar ise hem milli servet hem ailelerin zararı ziyani,
yılların emeği, alın teri...
Vakti zamanında çarpık kentleşme olmasaydı, imar rantı, yanlış mimari uygulamalar yapılmasaydı,
hep söylendiği, her zaman dillendirildiği gibi -dere yataklarına- o evler kondurulmasaydı hasar bu
kadar büyük olmaz, can kayıpları yaşanmazdı mutlaka.
Neye yanalım, neyi düşünelim şaşkınlık, endişe ve korkuyla bakıyoruz olan bitene.
Mermilerin önünde sekip duruyoruz cemi cümle.
Bilinçsizce, hoyratça mahvettiğimiz doğayı kendi kendini onarsın, kendi yaralarını sarsın, küllerinden
tekrar doğsun diye, yine doğadan mucize bekliyoruz. Arılar çoğalsın da ekolojik sistemi yeniden kursun diye mesela. Yangın olan yerlerde ağaçlar yeniden filizlensin, can bulsun hayat diye dua ediyoruz.
Doğa bize değil biz ona muhtacız aslında.
Kimler uygun bulup, kimler sebep olup, kimler uyguluyorsa bu hayati kararları şapkasını önüne koyup bir daha düşünmeli, görevini layıkıyla yapmaya çalışmalıdır yarından tezi yok. Kendimce ülkenin,
insanların, dünyanın geleceğine yön verecek olan kişilerin liyakatle bir yerlere gelmelerini diliyorum.
Kaçırmadan, kayırmadan, kollamadan görevlerini yapmalarını da tabi ki.
Vicdan en rahat yastıktır zira.
YORUMLAR