Kediler
13 Ekim 2021, 19.26 A- A+
Kediler
Ben bir sokak kedisiyim. Hava soğuk; tüylerim ıslak. Üşüyorum. Barınacak yerim yok. Sokaklar biz kedilere göre yaşam alanları değildir. Bizim yerimiz insanların yanı. Onlarla ortak mekanları paylaşmamız gerek. Neden sokakta olduğuma gelince; aynı evi paylaştığımız çok sevdiğim, onun da beni çok sevdiğinden hiç kuşku duymadığım evimizin hanımına darıldım. Çok çişim gelmişti; kedi kumuna ulaşmak istedim ama yetişemedim. Salonun ortasına çişimi yaptım. Hanımım sinirlendi. Yoo! Kesinlikle vurmadı. Sadece sertçe çıkıştı. Beklemediğim bu sert sözler ve davranış nedeniyle küstüm. Bir süre başımı patilerimin üzerine koyup öylece düşündüm. Sonunda evi terk etmeye karar verdim. Balkon kapısına giderek balkona çıkmak istediğimi belli ettim. Balkon kapısını açıp balkona çıkmama izin verdiler. Çıktım; bir hayi bekledim. Ev dördüncü kattaydı. Buradan atlayacağımı düşünemezlerdi. Atlamaya karar verdim. Sonra gözümü karartıp atladım. Dört ayağımın üstüne düştüm. Biz kediler için dokuz canlı derler. Öyle bir şey olmaz ama çevik ve dengeliyiz. Sahildeki balıkçı barınağına gittim. Uzaktan gözledim. Evdekilerin hepsi beni aramak için seferber oldular. Görünmeden onları gözledim. Çok üzüldüklerini gördüm. Doğrusunu söylemek gerekirse ben de çok üzüldüm ama artık eve dönemem. Biz kediler onurumuza çok düşkünüzdür. Bir kez onur kırıcı bir davranışla karşılaşırsak onu unutmayız.
Temizlik konusunda çok titiz ve dikkatliyizdir. Vücudumuzun her noktasına ulaşabilir ve dilimizle yalayarak temizleriz. Yüzümüz ve başımızın üstünü arkasını patilerimizi dilimizle ıslatarak siler dikkatle temizleriz. Büyük ve küçük tuvaletimizi yaptığımız yer kedi kumu ise kumla; bahçede ya da kırda ise toprakla dikkatle örteriz. Ayrıca evlerde yaşıyorsak; ki bu en doğru olanıdır. Bizi şampuanla çok sıcak olmayan suda yıkamaları, sonra da saç kurutma aletiyle kurutmaları çok da iyi olur.Övünmek gibi olsun: Çok güzeliz. Organlarımız arasındaki uyum ve denge, genel estetik ve sanat ölçütü olan "altın kesit"e tıpatıp uymaktadır.
En sıska, en çelimsiz, en çirkin olanımız bile çok güzeldir.
Uzun tüylülerimiz, kısa tüylülerimiz, kuyruğu uzun tüylü olanlar, hatta tüysüz olanlarımız; gece gibi simsiyah; kar gibi bembeyaz, sarı sarman, siyah- beyaz; Bölgelere göre: Bir gözü yeşil bir gözü mavi Van kedisi türümüz; Ankara kedisi, Siyam kedisi cinslerimiz. saymakla bitmez: Hepimiz ayrı bir güzellikte sanat eseri niteliğinde varlıklarız. Bu özelliklerimizden dolayı, bizden büyük; bizimle aynı büyüklükte; varlıklara bizim ailemizden anlamına gelen "kedigiller" denilmiştir ki; arslan, kaplan, pars, puma, yaban kedisi, vaşak... vb. bu aileye dahildir. İngilizce konuşan milyonlarca kişi bize "cat(ket)" diyor. Çince ve Japonca ne diyorlar bir bilgimiz yok.
Şurası kesin ki: Bizim tarihimiz insanlık tarihi kadar eskidir. Tanrının verdiği yetkiyle tüm varlıkların adını Adem Baba vermiştir. O hangi varlığa ne ad koyduysa o varlıkların adı o olmuştur. Şu çok olasıdır ki Havva anamızın da kedileri olmuştur.
Bizler antik Mısır'da kutsal sayılıyorduk. Mısırlılardan kalan eserler arasında kedi heykelleri vardır. Ayrıca mezarlarda kedi mumyaları bulunmuştur. Bu bize tarihte verilen değerin bir kanıtıdır.
Adem Peygamber'den yıllar sonra Nuh peygamber zamanında insanların ahlakı çok bozuldu. Cinayetler, hırsızlıklar, fuhuş, her türlü kötülük; bu kötülükler biz kedilere de zarar veriyordu. İnsanlar acımasız olunca, bize kötü davranmaları da kaçınılmazdı. Nuh Peygambere Allah'tan vahiy geldi. Bir gemi yapması emredildi. Nuh "Ben gemi nedir bilmem nasıl yapacağım?" diye sordu. Allah "Bir tavuk kes. Pişir, etini ye. İskeletini hiç bozmadan çıkar. Onun göğüs kafesine bakarak gemiyi öyle yap." diye emretti. Nuh Allah'ın emrettiği şekilde gemiyi yaptı. Fakat gemi tamamlanınca halk alay etmeye başladı. "Çölün ortasına gemi denen bu şeyi yapmak delilik. Nuh aklını kaçırmış olmalı." diye alay ediyorlardı. Bununla da kalmadılar. Gemiyi tuvalet olarak kullanmaya başladılar. Öyle ki gemi çiş ve pislikle doldu. Birden herkesin vücudunda kaşıntılı yaralar oluştu. Uyuz olmuşlardı! Bir gün içlerinden biri gemiye tuvaletini yaparken dengesi bozuldu ve pisliğin içine düştü. Kaşıntıları sona erdi; yaraları iyileşti. Bunu haber alan herkes gemiye hücum etti. Bütün çiş, kaka ne varsa, temizlendi. Sona kalanlar geminin tahtalarını bile kazıdılar. Bu karmaşada biz kediciklerle uğraşacak kimse olmadığı için rahattık. Gemi tamamlandıktan sonra Allah Nuh Peygamber'e "Aileni ve her canlıdan bir erkek bir dişi olarak gemiye birer çift al. " Emrini verdi.Biz kedilerden bir erkek bir dişi bir çift de gemiye girdik" Her çift için bir yer ayrılmıştı. Gemiye giren çift özel yere girer girmez uykuya dalıyordu. Nuh Peygamber'in Ham, Sam, Yafet, Yam adında dört oğlu vardı. Ham, Sam ve Yafet evli Yam bekardı. Evli üç oğul eşleriyle gemiye bindiler. Yam binmedi. "Ben dağlara çıkar kurtulurum." dedi. Nuh Peygamber ne kadar ısrar ettiyse de gemiye gelmedi. Gemiye binecekler tamamlandıktan sonra yağmurlar başladı. Kırk gün, kırk gece gök delinmişcesine yağmur yağdı. En yüksek dağların dorukları bile sular altında kaldı. Sonunda yağmur dindi. Gemi günlerce suların üzerinde çalkalandı durdu. Sonunda. Ararat Dağının yamacında karaya oturdu. Bu dağın Ağrı Dağı olduğu tahmin edilir. Sular çekilince Nuh bir güvercini gemiden saldı. Güvercin dönüp geldi. Konacak yer bulamamıştı. Arada bir kaç gün geçince güvercini tekrar gönderi. Bu kez güvercin döndüğünde ayakları çamurluydu ve gagasında bir zeytin yaprağı vardı. Sular çekilmişti. Nuh gemideki tüm canlıları uyandırıp serbest bıraktı. Canlılar tabii biz kedilerde buradan çoğalıp dünyaya yayıldık. "Nuh Tufanı" insanlığın, yaygınlaşan kötülük ve ahlaksızlıklardan sonra yok edilişi ve Nuh'un gemisi ile yeni bir neslin yaratılışı hikayesidir.
TC Ali Çakır
AliÇ.
YORUMLAR