Uçuyoruz...
15 Ekim 2021, 13.02 A- A+
Öyle bir ülkede yaşıyoruz ki, ne türlü methiyeler dizilse az gelir oraya. Taşı, toprağı, yaprağı, suyu her biri ayrı ayrı övgüye değer. Birbirimize aşık olmayı bırakıp vatanımıza kara sevdalansak yeridir yani.
Fındığı, çayı, zeytini... Buğdayı, başağı, elması, armudu... Ayvası, narı...
Hangi tarafa gidersek gidelim, toprağı eşeleyip üçbeş tohum atsak kış boyu yiyeceğini fasulyeyi, mercimeği, soğanı, bir çubuk diksen meyvanı verir o toprak.
Üstte güneşi, altta toprağı, yağmuru, karı, akarsuları... Sıcak suları, madenleriyle toprağın altı da üstü de ayrı bereketli.
Dörde böl ülkeyi üsten alta, soldan sağa; türküsü, ezgisi, dili, dediği, yediği, giydiği, diktiği, söktüğü, sofrasına koyduğu her biri birbirinden ayrı, her biri birbirinden güzel benim memleketimde.
Dört bir yanını hendek kazıp çevreyi kapatsak, kimseye muhtaç olmadan kendi kendine yeter toprağın, havanın, suyun bereketi.
Değil Avrupa, bütün dünyanın imreneceği, dünyanın incisi olabilecek bir ülkeyi ortadoğunun çöplüğü haline getirip, gencini yaşlısını canından bezdirip, can korkusu, gelecek kaygısı ve umutsuzlukla sefalete sürüklemek kötü kaderden başkası değildir.
Binlerce yıllık köklü geçmişiyle, üzerinde kurulan onlarca uygarlığın izlerini taşıyan ülkemiz, kimsenin maskarası, eğlencesi olacak ülke değildir.
Yüzlerce yıldır, kendi milletine de içinde yaşayan azınlıklara da kucak açmış, bağrına basmış anadır vatanımız.
Bir avuç para verip, tek bir kağıdın elimize tutuşturulduğu günler geçecektir elbet. Yine ülkemiz emeklemekten kurtulup, koşar adım ipi göğüsleyecektir.
Sabır, selamet ve inançla.
Çalışarak.
Üreterek.
Yeterki Ulu Önder'imizin dediği gibi, sahip olduğumuz kudretin damarlarımızdaki kanda olduğunu bilelim.
YORUMLAR